Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobani davasında esasa ilişkin savunmasında hakkındaki iddianamenin temelinin AKP’nin sözde araştarma kuruluşu olan SETA’nın hazırladığı rapor olduğunu söyledi. AKP’li Mehmet Metiner’i hedef alan Demirtaş, “Hiçbir itirafçı ve tanık ‘gözlerimle gördüm talimatın Kandil’den geldiğini’ diye söyleyemiyor ama Metiner söylüyor. ‘Talimat geldi’ diyor. Bu dosyanın en önemli tanığı Mehmet Metiner’dir. Buraya gelmeli ve kendisini bu konuda sorgulamalıyız. Çünkü talimatın Kandil’den geldiğini ilk söyleyen Mehmet Metiner’dir. Mehmet Metiner bu iftirayı atabildi, ‘Ya hu Demirtaş’ın böyle bir çağrısı yoktur’ diyemedi.” ifadelerini kullandı.
Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobani davası, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
Sincan Cezaevi yerleşkesi içerisindeki salonda görülmeye devam edilen duruşmada, Selahattin Demirtaş esasa karşı savunmasını yapmaya devam ediyor. Savunmasında Kobani davasının SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) tarafından hazırlanan rapor sonrasında ortaya çıktığını belirten Demirtaş, “2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde partimiz beni aday gösterdiğinde neden bu rapor yayınlandı? O dönem çok yayılmadı ama iktidar ve devlet için hazırlanan rapordu.” dedi.
Kobani iddianamesi SETA’nın raporudur
Rapordan alıntılar yaparak bazı bölümler okuyan Demirtaş, şöyle devam etti:
Yergi ya da övgü bir yana kendilerince böyle bir bilimsel çalışma yürüttüler. Bu şekilde ‘siyasal yaşamımdaki dönüm noktaları’ diye başlık atılıyor. Bu gördüğünüz rapor AKP’nin araştırma kuruluşu SETA tarafından Cumhurbaşkanlığında özel olarak hazırlanmış bir rapor. Partimizi, beni, politikalarımızı övmek için hazırlanmamış. Nitekim Hüseyin Alptekin tutuklanmamız, katil olarak adlandırılmamız için neredeyse her gece televizyonlara çıkmış özel savaş elemanıdır.
Bu raporla devlete ve iktidara ‘Demirtaş ve HDP geliyor, tehlikenin farkında mısınız?’ denilmiş. Bu davaya, mahkemelere, yargıya ve AKP medyasına zemin hazırlanmış. İddianame bu rapordur. 10 yıl önce hazırlanmış bu rapor partimize yönelik kumpasların ve çöktürme planlarının altyapısıdır.
AKP bizi tehdit olarak görüyor
AKP bizi tehdit olarak görüyor. Bu rapor odur. Bu raporla yetindiler mi, bunun gereğini mi yaptılar? Halihazırda sanık sıfatıyla karşınızda bulunmamızı sağlayan zihniyet, bu zihniyet olduğu için bakalım nasıl devam etmişler? O rapordan birkaç ay sonra da IŞİD’in Kobanî’yi işgali ardından gelen Kobanî katliamları, yaralanmalar, iddianameye konu suçlar işlendiğinde muhtemelen devletin karanlık dehlizlerinden bu rapor tekrar çıkarıldı ve büyük bir fırsatın ele geçirildiği düşünüldü.
Fitili Abdülkadir Selvi ateşledi
Medya taraması yaptık. 6-7-8 Ekim medya taraması yaptık, hiç HDP ve Demirtaş eleştirisi yok. Sağduyu çağrıları var, birlikte çalışma yürüttüğümüze dair haberler var. Öcalan’dan gelen çağrıyı okuduğuma dair haberler var. 6 Ekim’de tweetler atıldıktan sonra da bu eleştiriler yok. Ama bu konuda ilk tetikçilik yapan Abdulkadir Selvi’dir. Abdulkadir Selvi 9 yıl önce benimle ilgili ilk fitili ateşledi ve arkasından bunlar geldi.
‘Fırsat yakalamışız’ dediler
Muhtemelen ‘Bir fırsat yakalamışız, hazır elimizde Demirtaş ve HDP’nin ne kadar büyük tehlike olduğuna ilişkin rapor da var’ dediler ve 9 Ekim 2014’te Selvi, yazısıyla ilk fitili ateşledi. Yazısında Demirtaş’ın gençleri sokağa ve savaşa davet ettiğini ileri sürdü. O yazıya kadar tek bir iddia yok. Bu cümle ilk kez düşkün tetikçi Abdulkadir Selvi tarafından kullanıldı ve arkasından bizi sorumlu tutan yazılar yazılmaya başlandı.
Bunları dosyaya sunacağız. 10 Ekim’de, 11 Ekim’de bu yazılarını sürdürdü Abdulkadir Selvi. Ahmet Davutoğlu ile görüşmüş ve bunu yazıyor. Abdulkadir Selvi benim insanları şiddete çağırdığımı savunuyor ve ‘Bu Demirtaş mı?’ diye yazıyor. Abdulkadir Selvi, özel savaşın tetikçiliğini yaptı.
14-15 Ekim’de yazdı, ekim ayı boyunca neredeyse her gün yazdı. İlginçtir, 28 Ekim’de Abdulkadir Selvi bizi hedef göstermekten vazgeçti ve “AKP ile HDP’nin iş birliğine ihtiyacı var” diye yazılar yazmaya başladı.
Bu ne zamandır? Hükümetle yaptığımız anlaşmadan ve olayın sorumlularının açığa çıkarılması için anlaştığımız zaman. Muhtemelen Abdulkadir Selvi’nin kulağını çektiler. Kim yazdı? Cem Küçük yazdı, bugün TRT’nin yönetiminde olan Hilal Kaplan yazdı. İtirafçılar.
9 yıl boyunca bize saldırdılar
Abdulkadir Selvi, Hilal Kaplan ve Mehmet Metiner’den öğrendikleri cümlelerle bizleri suçladılar. 26 Ekim’e kadar Hilal Kaplan yazmış ve sonrasında o da renk değiştirmiş. Muhtemelen onun da kulağı çekilmiş ve hatta beni öven yazılar yazmış.
İbrahim Karagül ayın sonuna kadar kesintisiz yazmış. Erdoğan 9 yıl önce ‘Kobanî davasının arkasında Pensilvanya var’ demiş, ardından muhtemelen bundan vazgeçtiler, ‘Bunların (HDP) üzerine yıkalım’ dediler. Ardından 9 yıl boyunca bize saldırdılar.
Bununla Kürtleri durdurmaya çalıştılar. Bahçeli ve Erdoğan bunun bir beka sorunu olduğuna karar verip 2015’ten sonra aralarını düzelttiler ve ardından stratejik iş birliği yaptılar. Temel amaç Kürt düşmanlığıydı. Bütün bu yaşananların altında yaşanan zihniyet buydu.
HDP 80 Milletvekili çıkarınca düğmeye bastılar
Devlet, iktidar ve Erdoğan bu sürecin sonunu görmek istediler. O dönem savcıların ellerinde delil, belge yok; hiçbir şey olmadığı için MYK üyelerimiz ifade vermeye gittiğinde savcı, ‘Bugün git, yarın gel’ diyordu. 7 yıldır tutuklu bulunduğumuz müebbet hapis cezasıyla yargılandığımız bu davada savcı o dönem ifade bile almıyordu. Ne zaman ki 7 Haziran seçimlerinde AKP iktidardan düştü, HDP 80 milletvekili ile Türkiye siyasetini etkileyecek güce ulaştı, o zaman düğmeye bastılar. 2015 Haziran seçimlerinden hemen sonra daha önce durdurdukları soruşturmaları yeniden devreye soktular. Öyle büyük bir algı yarattılar ki aklınız hayaliniz durur.
Eşim bile “Senin çağrın yok mu?” diye sordu
Bir ara eşim Başak bile ‘Gerçekten senin bir çağrın yok mu?’ diye sordu. Onu bile yanıltacak bir algı operasyonuna başladılar. Nasıl başladı bu algı operasyonu? 2014 Ekim’den sonra yandaş medya nasıl çalıştı? Buna rağmen bize soruşturma açılmadı. ‘Sorumlu Demirtaş ve HDP’dir’ algısı yerleştirilmeye çalışırken 9 Ekim’den itibaren neler yapıldı? Sizin 1,5 milyon algı iddianamenize karşı bizim de bu yaşananları anlatmamız lazım. Bizi yargıyla değil algıyla yargılıyorsunuz.
Mehmet Metiner tanık olarak dinlenmeli
Yıllar sonra savcı Ahmet Altun’un aklına gelen fikri 9 yıl önce Mehmet Metiner söylemiş. Metiner o röportajında, ‘Bu çağrı Demirtaş iradesiyle değil, Kandil’in talimatıyla gerçekleşmiştir’ dedi. Mehmet Metiner bir iddiadan bahsetmiyor, tahminen söylemiyor. ‘Demirtaş’a bu talimat iletildi’ diyor. Metiner’in tanık olarak dinlenmesi gerek.
Bu Ahmet Altun’a fikir veriyor. ‘Biz bu davayı nasıl örgüt üyeliği kapsamına alırız?’ diye düşünüyor. Aklına gelmiyor. ‘Çünkü Mehmet Metiner kadar kumpas konusunda zeki değilsiniz’ diye konuştu. İtirafçıların bile ‘Kandil’den talimat geldiğine’ ilişkin kesin bir dil kullanmadığını ama bunun Metiner tarafından kullanıldığını dile getirdi.
Hiçbir itirafçı ve tanık ‘gözlerimle gördüm talimatın Kandil’den geldiğini’ diye söyleyemiyor ama Metiner söylüyor. ‘Talimat geldi’ diyor. Bu dosyanın en önemli tanığı Mehmet Metiner’dir. Buraya gelmeli ve kendisini bu konuda sorgulamalıyız. Çünkü talimatın Kandil’den geldiğini ilk söyleyen Mehmet Metiner’dir. Mehmet Metiner bu iftirayı atabildi, ‘Ya hu Demirtaş’ın böyle bir çağrısı yoktur’ diyemedi.
Ben çağrı yaptım, Metiner destek verdi
(Metiner) ‘Demirtaş ‘Türk ve Kürt gençlerini Kobanî’de savaşmaya çağırdı’ diyor. Evet bunu yaptım, bu çağrıyı yaptım. Ama Metiner de ‘Pasaporta gerek yok, Kobanî oradadır, gidip savaşsınlar’ diyerek bu çağrıya destek veriyor. 9 Ekim’de Öcalan’dan gelen ‘Eylemleri durdurun’ çağrısını yaptıktan sonra bunlar harekete geçiyor ve aile aile gezip insanlardan demeç alıyorlar, ‘Oğlumuzun katili Demirtaş’tır’ diye. O güne kadar bize yönelik böyle bir itham ve suçlama yok.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***