Yunanistan’da bugün düzenlenecek olan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi, yedi yıl aradan sonra bir ilk. Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından ilişkilerde yumuşama yaşansa da Ege ve Akdeniz’de süregelen anlaşmazlıklara eklenen İsrail-Hamas krizinin görüşmelere olası etkisi merak konusu.
Ankara ile Atina arasındaki ilişkiler, 2023 yılının başlarına kadar, hava sahası ihlalleri, Yunan adalarının egemenliği, Doğu Akdeniz’deki enerji sahaları ve Avrupa Birliği’ne Türkiye üzerinden göç meseleleri nedeniyle kötüleşmişti.
6 Şubat depremlerinden sonra Yunanistan, Türkiye’ye hızlı bir şekilde insani yardım ve destek sağladı. Bunu birkaç üst düzey telefon görüşmesi ve ziyaret izledi.
Bakanlar ve liderler düzeyindeki toplantılar yoğunlaşırken hava sahası ihlalleri azaldı; Türkiye Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyeti gerçekleştirmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hemen ardından Başbakan Kiryakos Miçotakis’in yeniden iktidara seçilmesiyle ilişkilerde yeni bir dönemin başladığı yorumları yapıldı. Türkiye’de Hakan Fidan ve Yunanistan’da Yorgos Gerapetritis, dışişleri bakanları olarak atandı.
Şimdi sırada 5. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı var. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanlardan oluşan kalabalık bir heyet, Atina’da olacak. İki ülke arasında birçok anlaşma imzalanması ve Erdoğan’ın aynı gün Atina’dan ayrılması bekleniyor.
Göç konusunda ön anlaşmaya varıldı mı?
Taraflar girişimcilik, turizm, ulaştırma, enerji, bilim, teknoloji, tarım, çevre, sosyal güvenlik, sağlık, gençlik, eğitim ve spor gibi konuları görüşecek. Türk vatandaşlarının Yunan adalarını daha kolay ziyaret edebilmelerini sağlayacak bir “kapıda vize” uygulaması da gündemde.
Yunan basınında çıkan haberlere göre, Atina ve Ankara en az 20 anlaşmaya imza atacak ve göç-mülteci konusunda da bir ön anlaşmaya varıldı. Yunan Parapolitika internet sitesi, bu anlaşmaya göre, ilk kez üç Yunan Sahil Güvenlik görevlisinin Türkiye’nin büyük kıyı şehirlerinde daimi olarak görev yapacağını ve Türk Sahil Güvenlik’ten üç görevlinin de Yunan şehirlerinde bulunacağını yazdı.
Avrupa Birliği haberleri ile öne çıkan Euractiv internet sitesine göreyse, taraflar bir Yunan adasına ve İzmir’e sadece birer görevli yollayacak. Görevleri, iki kurum arasında daha iyi bir işbirliği sağlanmasına yardımcı olmak ve Doğu Ege’deki göç akımlarının kısıtlanmasına öncülük etmek olacak.
Washington’daki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’den Türkiye uzmanı Kemal Kirişci de Erdoğan ve Miçotakis’in geçen Eylül ayında New York’taki Birleşmiş Milletler toplantıları sırasında biraraya gelerek düzensiz göçün önlenmesi konusunda işbirliğine vurgu yaptıklarına dikkat çekti.
Hem Türkiye hem de Yunanistan’ın transit ülkeler olduğunu hatırlatan Kirişci, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Sanırım buradaki amaç, insan tacirlerine ve düzensiz göçmenlere, kendilerine karşı halkın çok kızgın olduğunu ve Türkiye’ye gelmeye çalışmamaları gerektiği mesajını vermek. Göçmenler (Avrupa’ya) yollarına devam edemeyecekler ve geldikleri yere geri gönderilmesine giderek daha fazla vurgu yapılıyor” dedi.
İyimserlik, yumuşama, yakınlaşma
Atina’da, iki taraf arasında yeni bir diyalog ve işbirliği çerçevesinde ikili ilişkilerin daha sağlam bir zeminde yeniden başlatılacağına dair ihtiyatlı bir iyimserlik var.
Yunan Dışişleri Bakanı Yorgos Gerapetritis, geçen ay Amerikan düşünce kuruluşu ‘Alman Marshall Fonu’nun etkinliğinde yaptığı açıklamada, hem Atina’da hem Ankara’da taze ve güçlü yetkilerle donatılmış iki hükümetin olmasının, uzun vadeli, sükunet ve huzur içinde bir komşuluk ilişkisi kurmaya çalışmak için bir fırsat olduğunu söyledi.
Gerapetritis, “Geçmişin düşmanca söylemlerini terk etmek ve gelecek nesilleri görmek için ikili ilişkileri geliştirmeye çok istekli görünen iki liderimiz var. Dışişleri bakanları olarak meselelere bakış açılarımız farklı Türk mevkidaşımla (Hakan Fidan) çok keyifli ve samimi bir ilişki geliştirdiğimiz doğrudur” dedi.
VOA Türkçe’nin takip ettiği toplantıda Yunan Dışişleri Bakanı “Saf değiliz, ‘kafamızı kuma gömmüşüz’ gibi bir tavrımız yok, yüzyıllar olmasa bile onlarca yıldır süren farklılıkları birkaç aylık bir yaklaşımla çözemeyeceğimizi biliyoruz. Yapmaya çalıştığımız şey, herhangi bir anlaşmazlık ya da farklılaşmanın kriz üretmesini engellemek için işlerin yürümesini sağlamak. (…) Türkiye ile her şeyi çözeceğimizi beklemiyorum. Bazı temel farklılıklarımız var ve Ortadoğu’daki durumla birlikte tamamen farklı başlangıç noktalarından başlayacağımız aşikar. Ancak gerçek şu ki, ikili ilişkilerimiz ve halklarımızın geleceği için görüşebiliriz ve ben kendi adıma dostça ve komşuca bir ilişki ortamı kurmak için tüm imkanları kullanmak istiyorum” diye konuştu.
Görüşmeler kapsamında Gerapetritis ve Hakan Fidan’ın da biraraya gelmesi bekleniyor. Siyasi diyalogdan sorumlu yetkililer, Alexandra Papadopoulou ve Burak Akçapar’ın heyetler arası toplantıları da konsey görüşmeleri kapsamında.
Ancak Bilkent Üniversitesi’nden siyaset bilimci Yannis Grigoryadis, yumuşamanın henüz bir yakınlaşma anlamına gelmediğini söylüyor. VOA’ya konuşan Grigoryadis, “Bence Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Yunanistan’a yapacağı ziyarette gözlemlenmesi gereken en ilginç şey, iki tarafın da yumuşamayı bir yakınlaşma sürecine dönüştürmeye istekli ve muktedir olup olmadığıdır” diyor.
Peki bu ziyaret ve karşılıklı açıklamalar, Ege’de kıta sahanlığı ya da Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge gibi daha sorunlu alanlardaki anlaşmazlıklarda müzakere kapısını açabilir mi?
Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde kıdemli Türkiye analisti Berkay Mandıracı’ya göre bunun için bekleyip görmek gerekiyor. VOA’ya konuşan Mandıracı, “Karşılıklı çıkarların söz konusu olduğu bu alanlarda daha fazla işbirliği önünde sonunda Ege anlaşmazlığı konusunda yeni bir görüşme turuna ve iki taraf arasındaki daha çetrefilli konularda da yeni görüşmelere yol açacaktır” diyor.
Taraflardan gelen açıklamalar pozitif gündemi yani “anlaşamadığımızı değil anlaşabileceğimizi konuşalım” gündemini yansıtır nitelikte.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, “Son aylarda esasen başlamış olan ve şu ana kadar bazı önemli olumlu sonuçlar veren Türk-Yunan yakınlaşmasında ileriye doğru bir adım atmaya çalışacaklarını” söylemişti.
Yaklaşık üç hafta önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un misafiri olarak bulunduğu Berlin’de konuşan Miçotakis, “Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz, bunu uluslararası hukuka ve özellikle de deniz hukukuna saygı çerçevesinde her zaman söyledim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Aralık’ta Atina’ya yapacağı ziyarette de tam olarak bu ilerlemeden faydalanmaya çalışacağız” demişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Atina ziyareti öncesi Yunan Kathimerini gazetesine konuştu ve Başbakan Miçotakis’a, “Kiryakos, dostum, siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoruz. Gel iki ülke arasındaki güveni sağlamlaştıralım” diyeceğini söyledi.
Erdoğan, Yunanistan’ın Türkiye’nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi olduğunu dile getirerek, “Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız, birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir” diye konuştu.
ABD görüşmelere nasıl bakıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Dubai’de katıldığı Dünya İklim Eylemi Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda ABD’yi de eleştirmiş, “Bir diğer taraftan da bizi kızıştıran kim? Bu noktada baktığımız zaman başta ABD olmak üzere birileri bizi birbirimize düşürmenin gayreti içerisinde. Parasını ödediğimiz halde bize F-16’larımız verilmezken Yunanistan’a hala F-16’ları gönderiyor, mühimmatını gönderiyor. Amerika böyle yapıyor diye bizim de herhalde geri çekilecek bir halimiz yok. Yanı başımızdaki komşumuza ziyaretimizi yaparız, oturur konuşuruz. Eğer birbirimizin çıkarlarına zarar verecek tutumlar içerisine girmiyorsak mesele yok. Yolumuza aynen devam ederiz” ifadelerini kullanmıştı.
Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye Programı Direktörü Gönül Tol’a göre iki ülkeyi birbirinden uzaklaştıran Erdoğan’ın kendi politikaları.
VOA Türkçe’ye konuşan ve Erdoğan’ın dış politikada attığı yanlış adımların, Türkiye ile Yunanistan arasında bir güç dengesizliğine yol açtığı görüşünü dile getiren Tol, “Yunanistan F-35’leri alırken Türkiye hala F-16’ları almak için mücadele ediyor ve bu da havadaki güç dengesini gerçekten etkileyecek. Washington’a göre Erdoğan, iki ülkeyi, ABD ve Yunanistan’ı biraraya getiren çok sorunlu bir ortak ve Kongre’de yıllardır ABD’nin Atina ile daha yakın savunma bağları geliştirmesi gerektiğini söyleyen isimleri harekete geçirdi ve seslerini birçok yönden ön plana çıkardı” yorumunu yaptı.
Brookings Enstitüsü’nden Kemal Kirişci ise ABD’nin bu görüşmelerden memnun olduğu görüşünde. Kirişci, “60’lı 70’li yıllardan beri ABD, Yunanistan ve Türkiye arasındaki işbirliğine her zaman olumlu bakmıştır. Dolayısıyla Türkiye Cumhurbaşkanı ve Yunanistan Başbakanı’nın BM Genel Kurulu’nda olduğu gibi biraraya gelecek olmalarının olumlu bir gelişme olarak görüleceğini düşünüyorum“ dedi.
VOA Türkçe bu açıklamalarla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığı’na da ulaştı. Bakanlık sözcülüğünden verilen yanıtta, Erdoğan’ın yorumlarına yer verilmedi ancak NATO müttefikleri arasındaki yapıcı teması büyük memnuniyetle karşıladıkları kaydedildi.
Açıklamada, “Bu hafta Atina’da gerçekleştirilecek olan Yunanistan-Türkiye Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi bizi cesaretlendirmekte. ABD, Yunanistan ve Türkiye’nin bölgede barış, güvenlik ve refahı teşvik etmek üzere birlikte çalışmaları için her düzeyde ikili görüşmeleri desteklemekte. ABD, Ege ve Doğu Akdeniz’de NATO müttefiklerimiz arasında sükuneti teşvik etmeye devam etmekte” denildi.
ABD yönetimi, Ankara’nın 2017 yılında Rus S-400 füze savunma sistemi satın alması nedeniyle 2021 yılında Türkiye’yi, F-35 savaş uçağı programından resmen çıkarmıştı. Türkiye’nin, eskimiş filosunu yenilemek için ABD’den yeni F-16 savaş uçakları satın almasıyla ilgili pürüzlerse sürüyor.
Ortadoğu’daki krizin etkisi
Rusya’nın Ukrayna savaşı sürerken ABD, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini bir an önce onaylamasını bekliyor. Ancak bu denkleme İsrail-Hamas çatışmaları da eklendi.
Bölgedeki nüfuz mücadelesine Gazze’de yaşananlar da eklenince, iki ülke farklı duruş sergiledi.
Miçotakis, Berlin ziyaretindeki açıklamalarında, “Hamas terör örgütüdür, bir kurtuluş hareketi değildir. Bununla birlikte, Hamas’ın rolü konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı fikirde olmamamız, bizim de kendisini Atina’da ağırlayamayacağımız anlamına gelmez” demişti.
Türkiye, Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyor. Erdoğan Hamas’ı, “topraklarını ve vatanını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubu” olarak tanımlıyor.
Peki bu açıklamalar, bugünkü zirvenin gündeminde yer bulur mu? Ortadoğu Enstitüsü’nden Gönül Tol’a göre bu sorunun yanıtı “hayır”.
Tol, “Toplantının çoğunlukla ikili konulara odaklanacağını düşünüyorum; bence Hamas saldırısı ile bölgesel gelişmeler ele alınmayacak” dedi.
Washington’daki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nden Türkiye uzmanı Alan Makovsky ise İsrail-Hamas çatışmaları görüşmelerin gündeminde yer almasa bile Erdoğan’ın bu konuyu gündeme getirebileceği görüşünde.
VOA Türkçe’ye konuşan Makovsky, “Yunanistan son yıllarda İsrail ile çok yakın bir ilişki geliştirdi. Bu da Erdoğan’ın konuyu gündeme getirmesi için bir neden olabilir. Belki de Miçotakis’ten, İsrailliler’le olan iyi ilişkilerini kullanarak ateşkesi daha hızlı bir şekilde sağlamasını isteyebilir. Miçotakis’in bu konuya çok fazla müdahil olmak isteyeceğinden şüpheliyim. Bence İsrail-Yunanistan ilişkilerinin güçlü yanlarından biri de birbirlerinin temel meselelerinden uzak durmaları” ifadelerini kullandı.
Bu habere VOA İstanbul muhabiri Dorian Jones katkıda bulunmuştur.