DİYARBAKIR- Her yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadına yönelik şiddetle ilgili verileri paylaşan İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’ne göre, Güneydoğu’da son bir yılda 117 kadın hayatını kaybetti.
Kadınların ölüm nedenleri rapora şöyle yansıdı: “Bölge kentlerinde en az 11 kadın intihar sonucu yaşamını yitirirken, 5 kadın intihar teşebbüsünde bulundu. Aile içi erkek şiddeti sonucu en az 38 kadın yaşamını yitirdi, 15 kadın yaralandı. Toplumsal alanda erkek şiddeti sonucu en az 19 kadın yaşamını yitirdi, 14 kadın yaralandı. Toplumsal alanda en az 33 kadın erkeklerin cinsel saldırısına maruz kaldı. Bölge kentlerinde en az 49 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.”
İHD’ye göre bölgede kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı ilk 5 kent; Şanlıurfa, Gaziantep, Elazığ, Diyarbakır ve Şırnak.
En çok şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiği kent Van olurken, Van’ı Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin takip etti.
Raporu değerlendiren İHD Çocuk Komisyonu Üyesi Avukat Eylül Özgültekin, şiddet kültürüne son verilmesi çağrısı yaptı.
Devletin kadınları şiddete karşı korumakla yükümlü olduğunu dile getiren Özgültekin, “Biz kadınlar, her alana uzanan cinsiyetçiliğin ve eril zihniyetin yarattığı şiddet kültürüyle karşı karşıyayız. Buna son verilmesi için çağrı ve taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz. Devlet kadına karşı şiddeti önlemek için her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırmak için politikalar üretmelidir. Cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmalıdır. Kadına karşı şiddet uygulayan failler hakkında etkili ve caydırıcı cezalandırma yoluna gidilmeli ve cezasızlık politikalarından vazgeçilmelidir” dedi.
“Çocuklara yönelik cinsel şiddet artışta”
Kadın, çocuk ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet ve hak ihlalleri alanında Diyarbakır’da çalışma yürüten kurumların oluşturduğu Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı’na son bir yılda bin 901 şiddet başvurusu yapıldı. Ağın, 2021-2022 yılını kapsayan raporuna göre, başvuruların bin 484’ü psikolojik, bin 119’u fiziksel, bin 905’i ekonomik, 395’i cinsel şiddet nedeniyle yapıldı. Bu da bazı başvurularda birkaç farklı alanda şiddet yaşandığını gösteriyor. Ağdaki kurumlara LGBTİ+ bireylere yönelik şiddetle ilgili de 6 başvuru yapıldı.
Ekonomik şiddetin arttığına vurgu yapılan raporda, çocuklara yönelik cinsel şiddete dikkat çekildi. Ekonomik kaynakların, paranın düzenli olarak kadın üzerinde bir tehdit ve kontrol aracı olarak kullanılması, kadının ekonomik olarak mağdur edilmesi ekonomik şiddet olarak tanımlanıyor.
Bin 240 çocuğun cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilen açıklamada, “Bilançoda dikkat çeken bir başka husus ise ekonomik şiddette artışların olması ve başvuruların geçtiğimiz yıllara göre ciddi artış göstermiş olmasıdır. Toplamda bin 95 başvuru, kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu göstermektedir. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezinin 20-11-2021 ile 20-11-2022 tarihleri arasında aldığı başvurular tabloda gösterilmiştir. Diyarbakır’da son bir yılda bin 240 çocuk, cinsel şiddete maruz bırakılmıştır. Bu rakam her gün 3 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını göstermektedir. Çocukların cinsel istismarı 865 başvuru ile ilk sırada yer almaktadır “denildi.
İstanbul Sözleşmesi’ne vurgu
Raporda yer alan bazı öneri ve talepler ise şöyle:
- İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekilme kararına ilişkin açılan davalarda yargının acilen yürütme durdurma kararı ile birlikte esasa ilişkin karar vermesi gerekmektedir.
- Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.
- 6284 Sayılı Kanun’un etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.
- Şiddet mağduru kadınların adli ve idari makamlara yaptığı başvurular ivedi olarak takip edilmeli, kısa süreli işlevsiz koruma tedbiri kararları verilmemeli ve bu alanda çalışan kamu görevlilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği, nefret ve ayrımcılıkla mücadele gibi konularda kapasiteleri arttırılmalıdır.
- Daha önce hazırladığımız raporlara da yansıyan, kamu personelinin “şikayetten vazgeçirme”, ”uzlaştırma” gibi davranışları sona erdirilmelidir.
- Cinsel istismar ile mücadelede sürdürülebilir bir çocuk koruma politikası ve bu kapsamda işleyen bir çocuk koruma sistemi oluşturulması gerekmektedir.
- Yargılama süreçlerindeki bürokratik işlemler mağdurlar açısından azaltılmalıdır. Tüm hastanelerde şiddet vakaları için ayrı birim ve alanlar açılmalı ve burada özel sosyal hizmet ve ruh sağlığı uzmanları görevlendirilmelidir.
Anayasa değişikliğine tepki
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından yapılan açıklamada ise, cezasızlığın teşvik edildiği belirtildi.
Merkezin üyelerinden Dicle Sümer, yargı sürecinin erkek faillerin lehine işlediğini savunarak, “Türkiye’de yargıya intikal eden kadına yönelik şiddet dosyalarında soruşturmanın başından yargılamanın sonuna kadar erkek failler lehine bir sürecin yürütüldüğüne ve kadınları koruyan yasaların uygulanmadığına tanıklık etmekteyiz. 6284 Sayılı yasanın ihtiyaca göre özenle ve etkili bir şekilde uygulanmasını talep ediyoruz. Yapılmak istenen Anayasa değişikliği ile kadınların bedeni ve kılık kıyafet tercihi üzerinden toplum kutuplaştırılarak, kadınların temel hak ve özgürlükleri pazarlık konusu yapılmaktadır. Bizler ne zorunlu başörtüsünü ne de başörtüsü yasaklarını kabul etmiyoruz” dedi.
Fincancı’dan mektup
Diyarbakır Tabip Odası tarafından düzenlenen etkinlikte ise bir süre önce tutuklanan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın gün dolayısıyla yayınladığı mektubu okundu.