Global Conversation programının bu ayki konuğu İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan oldu.
Kendisi ile yaptığımız görüşmede Viyana nükleer müzakerelerinden Orta Kapsamlı Eylem Planı’nın (JCPOA) geleceğine, Tahran’ın Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerinden sınır komşuları ile olan duruma kadar önemli konuları masaya yatırdık.
Münih’te gerçekleşen görüşmede Tahran’da bir Avrupa Ofisi projesi, İranlı ve yabancı mahkum değişimi ve yurt dışında yaşayan İranlıların ülkeye giriş endişeleri de İran Dışişleri Bakanı ile görüştüğümüz ana konular arasında oldu.
Euronews, Babak Kamiar:
Sayın İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan Global Conversation’a hoşgeldiniz. Yabancı bir medya ile ilk defa bir röportajı kabul ettiniz.
Sayın Bakan, İran’ın müzakerelerdeki ‘ciddiyet’ olarak adlandırdığı konuyu bize çok kısa ve net bir şekilde söyleyebilir misiniz? Aynı zamanda ‘İran girişimleri’ olarak da bahsedilen bu Viyana Görüşmeleri’ndeki bu konunun halkın sofrasına (satın alma gücü ve yaşam kalitesi gibi…) somut bir etkisi olabilir veya bu konu halkın faydasına olabilir mi?
“Viyana’ya anlaşma için geldik”
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Doktor Reisi hükümetinde ve başından beri, yaptırımları kaldırmak için Viyana görüşmelerine yaklaşımımız şu hedefi sabitledi:
Ya müzakerelere hiç başlamayacaktık ya da müzakerelere başlarsak, Viyana’daki müzakere şeklimiz ile Dr. Reisi hükümetinin ‘realist’ yaklaşımı arasında bir göreliliğin (Uyum-Simetri) varlığından emin olmamız gerekecekti.
Dolayısıyla Viyana’ya sadece müzakere için müzakere etmeye gelmedik, müzakere ederek iyi bir anlaşmaya varmak için geldik. İnanıyorum ki, böyle bir anlaşmaya hiç bu kadar yakın olmamıştık”.
Euronews:
Anlaşmaya bu kadar yakın olmanız harika… Ama sorumu yanıtlarken daha açık olalım. İnsanlar bu anlaşmanın nihai sonuçlarını masalarında görebilecekler mi?
Siyasette çok fazla konuşuyoruz ama buna inandığınızı düşündüğüm bir şey var: İzole edilmiş İran’ın birçok kazananı var ama başlıca kaybedeni bu ülkenin sıradan insanları ve alt sınıfı.
Şimdi, farklı diplomatik kaynaklara göre, günler veya haftalar içinde bir anlaşma olabilir… Daha kesin bir tarih varsa lütfen beni düzeltin. Bunu burada duymaktan çok mutlu oluruz.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“İlk olarak kullandığınız terimi düzeltmek isterim. Biz İran’ın izole edilmiş bir ülke olduğuna inanmıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) tek taraflı ve yasa dışı yaptırımları bizim için bazı sorunlar doğuruyor.
2015 yılından bu yana özellikle üç Avrupa ülkesi, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya’nın eylemsizliği İran için bazı sıkıntılara neden oldu, ancak tüm çabalara rağmen, hatta Trump yönetimi sırasında ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı yürüttüğü “aşırı baskı” kampanyasına rağmen İran’ın izolasyonu başarısız oldu.
Bana insanların hayatında ve sofralarında somut bir etkisi olup olmayacağını sordunuz… Bakın… Anlaşmaya yaklaşıyoruz ve kırmızı çizgilerimiz olan bazı konular kaldı. Şimdiye kadar birçok girişimimiz oldu ve gerekli esneklikleri Viyana’daki müzakere masasında gösterdik.
Bugün, anlaşmaya her zamankinden daha yakınız diyebiliyorsak, bunun sebebi arabulucular vasıtasıyla Amerikalıları haberdar etmemiz ve 3 Avrupa ülkesinin Viyana’daki meslektaşlarım veya benim tarafımdan bilgilendirilmeleridir. (Onlara) çok açık bir şekilde şu anda batı tarafında inisiyatifleri ve esnekliği görme sırası ve zamanının geldiğini söylüyoruz.
Batılılar Viyana’da neler yaşandığını gerçekçi bir şekilde görebilirse, birkaç saatten az bir sürede anlaşmaya varabiliriz. Yani bize göre anlaşma için kesin bir tarih belirlemek batı tarafının elinde ve gerçekçiliklerine ve girişimciliklerine bağlı.
Müzakereler sırasında ve bazı anlaşmazlıkların yaşandığı dönemlerde Batı tarafı birkaç kez masadan kalkma noktasına gelmiş de olsa müzakere masasında ciddiyetle kalacağız.
Münih Güvenlik Konferansı’nın yanı sıra Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile de yaptığım bir konuşmada, ciddiyet, motivasyona sahip acil ve iyi bir anlaşmaya varma hedefi olan meslektaşlarımın bunu başarmak için Viyana’da kalacaklarını söyledim.
Ancak, karşı taraf gerekli esnekliği ve yaratıcılığı göstermezse, şüphesiz ki müzakerelerinin başarısızlığından onlar sorumlu olacaktır”.
Euronews:
Donald Trump ile yaşananların terkrarlanmaması için siyasi beyanların da dahil olduğu bazı garantilere ulaşmaya çalışıyordunuz. Amerikan şirket ve işletmelerinin İran’a gelmesi durumunda elinize daha güçlü bir garanti geçeceğini düşünmüyor musunuz?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Bence Nükleer Anlaşma müzakerelerinde karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi Amerikalı şirketlerin rolü ve bankacılık sisteminde Amerikan Doları’nın yeri ve sirkülasyonu idi.
Amerikalılar 2015’teki anlaşma sırasında bu konuda bazı kısıtlamalar empoze etti. Bu sebeple de ABD Başkanı Joe Biden’ın sistematik olarak gönderdiği iyi niyet mesajları ile kendisinin ve Amerikan yönetiminin tavrı arasında bir paradoks fark ettik. Bir yandan iyi niyet mesajlarını gönderirken, diğer yandan aynı zamanda hatta aynı günde bazı şahıs ve yetkililerimize yeni yaptırımlar uyguladılar. Dolayısıyla bizim için önemli olan Amerikalıların davranışları. Onların tavırlarına göre kararlarımızı alacağız“.
Euronews:
Avrupa Birliği (AB) ile özellikle mali ve ticari alanlarda uyumlu bir ilişkiye sahip olmak İran’ın dış politikasında hala bir öncelik mi yoksa eskisi kadar önemli değil mi?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
”Halkçı ve evrimleşebilen olmakla iyi tanınan yeni İran hükümetinin dış politika doktrini, dış politikada denge, dinamik diplomasi, akılcı işbirliği ile karşılıklı etkileşime dayanıyor. Bu doktrinde Avrupa kıtası dahil dünyanın tüm bölgelerini gözlemleyebiliyoruz. Tüm Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirmekle ilgileniyoruz. Ancak Fransız, İngiliz ve Alman muhataplarımıza, onlarla bağlarımızın önemine rağmen Avrupa’yı sadece bu üç ülkeye indirgemediğimizi açıkça söylüyoruz. Bu nedenle, her bir Avrupa ülkesiyle ilişkilerimizi geliştirmek ve iyileştirmek için bağımsız bir planımız var ve yeni hükümette bu konuyu ciddiye almayı sürdürüyoruz”.
Euronews:
Tahran’da AB Ofisi açılması fikrine karşı mısınız? Bunu hiç Sayın Borrell ile konuştunuz mu?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Bu konu birçok defa gündeme geldi. Kısa süre önce Finlandiya Dışişleri Bakanı’nın İran ziyaretinde bu soru bana yöneltildi. Geçmişe ve arka plana baktığımda, İran’da AB ofisinin açılmasına her yaklaştığımızda, Avrupa’da İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı kötü ve suni bir kriz yaşandığını görüyorum.
Bu sebeple, AB ofisini açma konusundaki tüm iyi niyetimize rağmen, daha ofis açılmadan Avrupa’nın içindeki suni bir krizle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Bu da konunun ilerlemesine yardımcı olmuyor ve bence bu fikir hala masada ve takip edilmesi gerekli”.
Euronews:
Münih’teki görüşmelerinizde tutukluların değiş tokuş edilmesi ihtimalinden yine bahsettiniz. Bu konuda bir anlaşmaya varıldı mı? Değiş tokuş sadece Amerikalı mahkumlar için mi yoksa şu anda İran’da hapiste olan Avrupalıları, özellikle de çifte vatandaşları da kapsıyor mu?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Casusluk yapan çok sınırlı sayıda İranlı çift uyruklu var. Bunu kabul ettiler ve casuslukları büyük felaketlere yol açtı. Örneğin bu çifte uyruklu İranlılardan biri, Siyonist rejim istihbarat servisi Mossad için çalışıyordu ve casusluğu nedeniyle bazı İranlı bilim insanları terörizm eylemleri ile öldürüldü.
Dolayısıyla yargı sistemi bunu görmezden gelemez ve kolayca ilerleyemez. Bununla birlikte, geçen yıl, bazı Amerikalılar, İngilizler ve bazı diğer ülke vatandaşları da dahil olmak üzere, bir paket formatında mahkumları değiştirmek için bir anlaşmaya vardık. Sayı ve tarih konusunda anlaştık ama ne yazık ki son dakikada (son bir buçuk saatte) Amerika anlaşmayı askıya aldı. Viyana görüşmeleri dışında ya da paralel olarak karşı taraf hazır olduğunda esirleri değiş tokuş etmeye mutabık olduğumuzu duyurduk. Bu konuyu yüzde 100 insani bir sorun olarak görüyoruz. Bu insani dosya ile Viyana Görüşmeleri arasında bir bağlantı kurmaya gerek görmüyoruz”.
Euronews:
Satrançta dünya şampiyonu olan bir ‘deha’ bir Avrupalı başbakan ile fotoğraf çektirdi. Tabii ki herkes istediği kişi ile fotoğraf çektirme özgürlüğüne sahip. Buradan konuyu hükümetin ve yönettiğiniz dışişleri politikasının beyin göçüne ne kadar önem verdiğine getirmek istiyorum. Sizce bu fotoğraf, bu uluslararası dahinin doğduğu topraklar olan İran’da çekilseydi daha hoş olmaz mıydı?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Biz tüm yöntem ve politikaları izliyoruz çünkü İranlı seçkinler dünya çapında sağladıkları hizmetlere ek olarak bu konuda tanınmış kişiler. Elbette bazı İranlı önde gelen isimlerin sunduğu hizmetlerden dünyayı mahrum bırakmak istemiyoruz. Ancak İran’da seçkin tabakayı teşvik etmek ve İran’da en iyi faaliyeti gerçekleştirebilmeleri için gerekli koşulları sağlamak ve kendi halkımızın başarılarını, bilgi ve yeteneklerini çeşitli alanlarda kullanmaları ciddiyetle önem verdiğimiz konulardan biri.
Geçenlerde Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesine İranofobi olgusuyla mücadele için bir bölüm ekledik. Yıl boyunca yurt dışında yaşadıkları farklı bölgelerden İran’a gelen yüz binlerce İranlı ile karşılaştırdığımızda, sorun yaşayan kişi sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Bu kadar çok İranlı karşısında bu küçük sayı anlamsız hale geliyor. Ancak Batı medya imparatorluğu, bu birkaç vakayı, bazı İranlıların İran’a gelirlerse geri dönmeyebileceklerinden endişe edecek şekilde ele alıyor ve abartıyor”.
Euronews:
Bir defasında İranlıların İran’a barış içinde seyahat edebileceği sözünü vermiştiniz. Hala sözünüzü tutuyor musunuz? Bazılarının havalimanında sorgulandığına dair haberler geliyor. Burada kasıt mı var yoksa bile isteye mi yapılıyor?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesindeki konsolosluk hizmeti sunduğumuz bölümde ‘Seyahat hakkında sorular’ (Porseman Taradod) adlı bir alt başlık bulunuyor. Oradan İranlılar bize ulaşıp haklarında çok kısıtlı bilgi paylaşımı yaparak Dışişleri Bakanlığı’na İran’a sorunsuz seyahat edip edemeyeceklerini danışabiliyorlar”.
Euronews:
Yani, bu web sitesindeki bölüm aracılığıyla birisine İran’a seyahat edebileceği söylendiğinde şüphe duymadan ülkeye giriş yapabileceğinin garantisini veriyor musunuz?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Yargı, güvenlik ve istihbarat sektörleri ile tam koordinasyon içinde çalışarak en fazla 10 gün içinde yanıt veriyoruz. Ve bu yanıtın arkasında duruyoruz.
Bu arada sizlere bir kişinin yaşadığı sorundan bahsetmek istiyorum. Bu kişi bu sistem üzerinden teyit edildi ve Dışişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanı’nın kendisine sorunsuz bir şekilde ülkeye dönebileceğini garanti ettiği bildirildi. Geçen ay bu kişi pasaportu ile alakalı havaalanında bir sorun yaşadığını başkonsolosluğumuza bildirdi. Şahsen ben ve konsolosluktaki yardımcım o İranlıyı arayıp sorununun ne olduğunu sorduk ve anladık ki sadece çok basit bir mesele nedeniyle endişe yaşamış. Ertesi gün gidip pasaport başvurusu yapmasını istedik ve pasaportunun sorunsuz bir şekilde uzatılmasını sağladık”.
Euronews:
Biraz da İran’ın komşularından bahsedelim. İran sınırlarında iki önemli konu ile başlayalım. Afganistan ve Suudi Arabistan.
İran’ın Taliban hükümetini tanıyıp tanımayacağı veya uluslararası toplumu takip etmeyi bekleyip beklemeyeceği bilinmiyor.
Suudi Arabistan’da ise hala görüşmelerin verimli geçmediği ve önemli bir etkisi olmadığı kanısı hakim.
Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretinde (BAE) 13 büyük ticaret anlaşması imzalandığı duyuruldu. İran gazına alternatif arayan Irak ise Katar ve diğerleri ile pazarlıklarda bulunuyor.
“Komşu ülkeler politikanız” çerçevesinde bu sorulara yanıtlarınızı alabilir miyiz?
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan:
“Size kısaca cevap vereyim. Afganistan örneğinde, ülkenin geçici yönetim organının yetkilileriyle temas halindeyiz ve tesadüfen, yaklaşık iki ay önce Afganistan’ın geçiş hükümetinin dışişleri bakanı Tahran’ı ziyaret etti. Görüşmelerde onlara, Afganistan’daki yeni durumu tanımamız için gerekli kriterin tüm etnik grupları kapsayan bir hükümet kurulması olduğunu açıkça söyledik. Bunun diğer bir sebebi de onlarla 900 kilometrelik ortak bir sınırımızın olması.
Her gün evini terk etmiş 5 binden fazla Afgan çocuk, kadın ve erkek sınırlarımıza geliyor ve bu sayı korkunç bir hal almış durumda. İran’a giren Afgan mülteci istatistikleri muazzam ve sınırlarımızdaki güvenlik sorunları nedeniyle Afgan geçici yönetimi ile temas halindeyiz. Büyükelçiliğimiz orada faaliyet gösteriyor. Ancak yeniden organize olma konusunda onlara çok açık bir şekilde bunun kapsayıcı bir hükümet kurmaya bağlı olduğunu söyledik.
Suudi Arabistan konusunda, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Geçen ay üç diplomatımız Cidde’ye (İslam Konferansı Örgütü) yerleşti. Bana göre Suudi Arabistan ile Bağdat’ta daha önce yaptığımız dört tur görüşmede varılan mutabakat sonucunda ulaşılan bu hamle, bir ilerleme olduğunu gösteriyor.
Irak’ta ise her ülkenin kendi yeri ve kapasitesi olduğunu vurgulamak isterim. Hiçbir ülke İran İslam Cumhuriyeti’nin yerini alamaz. Her ülke kendi kapasitesinde yeteneklere sahiptir ve bu yetenekleri ve kendi kapasitesini kullanır. Irak’ın İran pazarını ele geçirdiğini düşünmek bence doğru bir değerlendirme değil. Elbette yaptırımların kaldırılması, İran’ın ekonomik ve ticari alanlardaki normal yerini yeniden kazanmasına yol açabilir.
Değerli İran halkının büyük moral ve kapasitesi, son 43 yılın sert yaptırımlarına dayanmasını mümkün kıldı. Ancak biz Viyana’da, tek taraflı ve yasa dışı Amerikan yaptırımlarını aşmaya çalışıyoruz. Tüm taraflar taahhütlerine geri dönmeli. Yeni aşamada, bölgesel ve uluslararası düzeyde tek tek ülkelerle daha kapsamlı ve etkin ikili işbirliği göreceğimizi umuyorum. Geleceğe dair çok iyimseriz”.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***