15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde komutanlarının emriyle henüz 2 aylık erken silah kuşandırılıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önüne götürülen er Muhammed Hasan Yalım, yaşadıklarını Karar gazetesine yazdığı mektupla anlattı.
15 müebbetle 3 bin yıl ceza aldığını anlatan Yalım, “Ben evlenecektim, ablamın Ağustos ayında düğünü vardı, benim onca hayalim vardı. Evleneceğim kız 6 yıldır beni bekliyor. Telefonda konuşurken ‘değişmedin hiç değil mi diye soruyor’- ‘Eski halim nasıldı ki’ diyemiyorum” ifadesini kullandı.
Mektubu paylaşan Karar yazarı Elif Çakır, “Siz de okudunuz, gördünüz. 20 yaşında bir er, “emret komutanım” hiyerarşisinde ne yapabilirdi? Neye itiraz edebilirdi? Bu gençlere yazık değil mi? Türkiye’de hukuk ve hukuk devleti ilkeleri hakim olsaydı er Muhammed Hasan 15 müebbet 3000 yıl ceza alır mıydı? Türkiye’nin acilen hukuka ve hukuk devleti ilklerine dönmesi gerekiyor. Hem de hemen” dedi.
Serbest Görüş:
Muhammed Hasan Yalım’ın Elif Çakır’a yazdığı mektup şöyle:
“Merhaba Elif Abla, size bu satırları hiçliğin geldiği yerden ve bir hiç kimse olarak yazıyorum. Hiç kimse olmanın ne demek olduğunu anlamak ve hatırlamak için 14 adımlık voltam yetiyor. Kendime ‘hiç kimse’ diyorum ama yanlış anlamayın 15 müebbet artı 3000 yıl ceza aldım. Belki bundan anlayabilirsiniz.
‘BİZ ERDİK, KONUŞMAYIN RÜTBEDEYDİK’
Bu olaylarda gariban isen, kimin kimsen yoksa en suçsuzu dahi olsan en yüksek cezayı alıyorsun. Türkiye’de adalet adaletsizliği unutmaktır abla. Ben vatanımı sevdim ve başka hiçbir şeyi anlamayacak kadar kördüm. Daha 20 yaşına girmemiş biri neyi görebilirdi?
İlk okul, 5 yıl meslek lisesini okudum, sonra 6 ay sanayide bir mobilya üretiminde çalıştım ve askere geldim. Isparta’da kışlaya ilk girdiğimde öğretilen ilk şey “emret komutanım” oldu, emret komutanım demek emret öleyim demektir. Biz erdik, konuşmayın rütbedeydik. Eğitimdi, yemin töreniydi derken 2 ay geçti. Sonra İstanbul Metris Kışlası’na geldim. İlk günlerimiz eğitim, silah tutma, kullanma ve iç hizmetleri kanunlarını ezberlemekle geçti.
‘NE OLDUĞUNU ANLAYAMADIK’
O akşam bizi araçlara doldurdular, bir devriye onbaşı bölük komutan vekiline tekmil verdi o da gidip şarjörler getirdiler ve dağıttılar, ama bunun dışında hiçbir şey söylenmedi, yolda “bir yerin güvenliğini almaya gideceğimizi” söylediler. Yolda giderken trafik tıkalıydı. Trafik polisi yolu açtı, araba kalabalığından sıyrılıp gittik. Aracımız durduğunda İBB yazan binanın önündeydik. Binaya saldırı olabileceğini korumamız gerektiğini söylediler. Biz de beklemeye başladık. Dört gözle bakıyordum şüpheli kim var diye. Bir müddet sonra bölük komutan vekili ‘benimle gelin’ dedi, gittik. ‘Buradan kimseyi geçirmeyin’ emri verdi. Sonra bir anda ortalık karıştı, bölük komutan vekili yere ateş etti, artık hedef gözetiyordu. Ne olduğunu anlayamadık. Er arkadaşlarımızın bir kısmı havaya ateş etmeye başladılar. Tüfeğimi sırtıma astım, beni belediyenin yanına çağıran arkadaşımın yanına gittim, orada güvenlik güçlerine teslim oldum. Bizi bir minibüse bindirdiler. Yolda giderken aracımızın etrafı çevrildi, vatandaşlar aramızı sallamaya, camları kırmaya çalıştılar. Polisler “bunlar er bırakın” dedi. Şoför kalabalığı yarıp gitti. Durduğumuzda bodrum katı gibi bir yere girdik. Ne olduğunu anlayamadık. Bir tane yüzbaşı getirdiler aramıza eli yüzü, gözü şişti. ‘bize ne olacak’ diye sordum ‘size bir şey olmaz’ dedi.
Gelen yüzümüze tükürüyordu, giden küfrediyordu.
HAKİM ‘GÜVENLİĞİNİZ İÇİN TUTUKLAMAK ZORUNDAYIM’ DEDİ
19 Temmuz’da mahkemeye çıktık. Hakim ‘güvenliğiniz için sizi tutuklamak zorundayım’ dedi. Silivri cezaevine gönderdiler. Bir daha çıkamadım.
Bir yılın sonunda iddianamemiz hazırlandı, FETÖ nedir bilmiyorum, darbe nedir bilmiyorum ben hiçbir şey yapmadım ama iddianamemde 15 müebbet 3000 yıl ceza istemi yazıyordu. Bu ceza verilmez dedim, ben bir şey yapmadım. Ceza aldım. İstinafta bozulur dediler. İstinaf onayladı.
Yargıtay savcısı dosyamızın bozulmasını istedi. Tam iki yıl oldu. O zamandan beri bekliyoruz.
‘KANUN, ADALET, HUKUK NEDEN VAR?’
Ben evlenecektim, ablamın Ağustos ayında düğünü vardı, benim onca hayalim vardı. Evleneceğim kız 6 yıldır beni bekliyor. Telefonda konuşurken “değişmedin hiç değil mi diye soruyor”- ona “Eski halim nasıldı ki” diyemiyorum. Annem “ben seni devlete emanet ettim” diyor susuyorum cevap veremiyorum. Kanun, adalet, hukuk neden var? Ben bu soruların cevabını altı yıldır veremiyorum. Siz bu sorulara cevap verebiliyorsanız verin abla. Siz yazdıklarımı okudunuz, gördünüz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***