Akademisyen ve ekonomistlerin oluşturduğu ENAG, düzenli olarak ekonomiye ilişkin verileri açıklıyor, bu nedenle de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile sık sık karşı karşıya geliyor. TÜİK, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) yöneticisi Prof. Dr. Veysel Ulusoy hakkında dava açarak, ENAG’ın verilerinin yayınlanmaması için ihtiyati tedbir talebinde bulundu. Dilekçede, “kuruma karşı haksız ve ağır saldırıda bulunulduğu, verilerin açıklanmasının kurumun güvenilirliğine zarar verme amacı taşıdığı ve uluslararası yatırımcılar nezdinde yanlış algı oluşmasına neden olunduğu” savunuldu. Mahkeme, davaya sunulan belgelerin, “ispatı sağlayacak nitelik ve yeterlilikte olmadığını” vurgulayarak talebi reddetti. Prof. Dr. Veysel Ulusoy, “TÜİK’in bu süreçte bizleri dava değil de davet edip nasıl bir beraberlik oluşturulur sorusu çerçevesinde davranmasını beklerdik, ama olmadı” ifadelerini kullandı. Avukat Doğan Erkan ise “savcının adli bir usul için değil, bir kez daha AKP’nin baskı ve ideolojik aygıtı olarak konumlandırıldığını görüyoruz” dedi.
TÜİK, 2021’de, ENAG hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve “Suç duyurusunun içeriği, ilgili grubun bültenleriyle birlikte gerekli açıklayıcı bilgileri yayınlamamalarıyla sınırlıdır, yayınlanan çalışmanın sonuçları ile ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca ilgili çalışmayı engellemeye veya durdurmaya yönelik değildir” demişti. “Söz konusu suçun işlendiğine dair kamu davası açılmasını gerektirecek yeterlilikte şüphe oluştuğunu” vurgulayan cumhuriyet savcısı, 17 Ocak’taki “Ön Ödeme Önerisi” kararıyla “100 lira adli para cezası ve 26 lira soruşturma giderinin ödenmesi durumunda kamu davası açılmayacağını” bildirmişti.
‘KURUMU KÜÇÜK DÜŞÜRME’ İDDİASI
Cumhuriyet’te yer alan habere göre TÜİK’in, savcının bu bildiriminden önce, 13 Ocak’ta da ENAG yöneticisi Veysel Ulusoy hakkında dava açtığı ortaya çıktı. TÜİK’in resmi istatistikleri derlemek, değerlendirmek, analiz etmek ve yayımlamakla yetkili ve görevli olduğu kaydedilen dilekçede, ENAG’ın, “TÜİK’e verilen görevlerin yerine getirilmesinde alternatif oluşturur şekilde, Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) yayınlandığı günde, yayınlanma saatinden yarım saat önce denk gelecek şekilde ‘E-TÜFE’ adıyla bazı rakamlar açıkladığına” işaret edilmişti. Dilekçede, “Yalın bir okuyucu üzerinde şüphe uyandıracak biçimde yayında matufiyet (yönelme) varsa, saldırı kabul edilmeli. E-TÜFE adı altında TÜFE yayımlaması, kamuoyunu yanıltma, kurumumuzu küçük düşürme, itibarına, güvenilirliğine ve saygınlığına zarar verme amacı taşımakta ve kurumumuzun kişilik haklarına haksız ve ağır saldırı oluşturmakta” iddiasında bulunuldu.
‘ÜLKE ADINA YANLIŞ ALGI OLUŞTURMA’
ENAG’ın, “eylemleri ile kamu düzeninin bozulmasına da neden olduğu, açıkladığı verilerin kamuoyunda bir karışıklık/belirsizlik oluşturduğu” öne sürülen dilekçede, aynı zamanda “kurum tarafından açıklanan verilerin de şüpheli/şaibeli ve güvenilmez olarak gösterildiği” iddia edildi. Verilerin, “akademik bir çalışma olarak değil, verilen yetki ve görev gereği TÜİK tarafından hesaplanan TÜFE’nin ikamesi ve hatta doğrusu olarak kamuoyuna duyurulduğu, uluslararası yatırımcılar ve finansal piyasalar tarafından ciddiyetle izlenen bir veri olan TÜFE konusunda ülke adına yanlış bir algının oluşmasına neden olduğu” savunuldu.
MAHKEMEDEN RET
Dilekçede, açıklanan verilerin “TÜİK’e verilen kamu görevinin yasa ve nizamlara aykırı olarak yerine getirilmeye çalışıldığı” da öne sürülerek, ihtiyati tedbir kararı ile bu verilerin yayınlanmasının önlenmesi, yargılama sonucunda da bu verilerin basın-yayın organları, televizyon ve internet ortamında yayınlanmamasına karar verilmesi istendi. Davayı kabul eden mahkeme, bir gün sonra verdiği ara karar ile TÜİK’in ihtiyati tedbir talebini reddetti. Kararda, davaya sunulan belgelerin, ispatı sağlayacak nitelik ve yeterlilikte olmadığı vurgulandı. Ayrıca, ENAG’ın bir tüzel kişiliğinin olmadığı, bu nedenle verileri açıklama işini yapan tüm kişilerin davaya dahil edilmesi gerektiğini, eğer TÜİK bu kişileri bir ay içinde davaya dahil etmezse davanın usulen reddedileceği kaydedildi.
‘DAVA DEĞİL, DAVET BEKLERDİK’
Haberde davayı değerlendiren Ulusoy, “ENAGrup hiçbir zaman herhangi bir kuruluşun ikamesi veya onun tamamlayıcısı değildir ve olmayacaktır. Grubun bağımlı olduğu bir yapı mevcut değildir ve kendi olanaklarıyla akademik süreçte ilerlemektedir. Harvard Üniversitesi’nde bir benzerinin bulunduğu enflasyon araştırma grubumuz akademik çalışmalar kapsamında derlediği fiyat endekslerini halka da sunmaktadır ve sunmaya da devam edecektir. Böyle gruplar modern ekonomilerde her zaman var olmuş ve yarattıkları bilgi birikimi ile kamuyu aydınlatmışlardır. TÜİK’in bu süreçte bizleri dava değil de davet edip nasıl bir beraberlik oluşturulur sorusu çerçevesinde davranmasını beklerdik, ama olmadı. Özetle, ENAGrup, sadece enflasyon verisi ile değil, sanayi endeksi, hanehalkı tüketim eğilimi gibi diğer verilerle de yayınlamaya devam edecektir. Bu amaçla modern çağın bilgi teknolojileri araçlarını da en etkili bir şekilde kullanacaktır.”
‘ANAYASAYA AYKIRI’
Avukat Doğan Erkan, ilk suç duyurusuna ilişkin cumhuriyet savcısının “Ön Ödeme Önerisi” kararını değerlendirdi. Savcının, Türk Ceza Yasası’nda düzenlenen yetkisini kullanarak, “şikayete konu suçun gerçekleştiğine karar verdiğini ve parasal cezai müeyyide uyguladığını” kaydeden Erkan, “Buna, ceza usul hukukunda ‘ön ödeme’ deniyor. Bir seçenek yaptırım. Ancak burada çok temel iki sorun var. Birincisi temel anayasal kurallara ilişkin. Anayasamıza göre suçluluk ancak mahkeme kararıyla hüküm altına alınabilir. Dolayısıyla savcının doğrudan, yargılama olmadan, cezai tecziye nitelikte karar verme yetkisi anayasaya aykırı” dedi. İkinci sorunun ise esasa ilişkin olduğunu kaydeden Erkan, “Bu karar, ‘TÜİK’ten başka hiç kimse TÜFE’ye dayalı istatistik yayınlamasın’ diyor. Basın, bilim, sanat, ifade hürriyeti gider, AİHM’in çok önemsediği bir üst yargısal içtihadı hak olan hakikati bilme hakkı gider, denetleme, örgütlenme, bir bütün olarak yurttaşlara devlet paradigması dışında kendi fikir, kanaat ve örgütlenme imkânlarını tanıyan tüm sivil haklar gider. Böylece savcının adli bir usul için değil, bir kez daha AKP’nin baskı ve ideolojik aygıtı olarak konumlandırıldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***