Sinema dünyası, başta hayat pahalılığı ve pandemi olmak üzere gün geçtikçe derinleşen sorunlar nedeniyle kara günler geçiriyor. Sinemacılara göre film çekmek bir lüks haline gelirken, sinema salonları ise teşvik bekliyor.
İzleyiciye kimi zaman kahkaha attıran, kimi zaman gözyaşı döktüren sinema sanatı, pandemiyle birlikte daralan bütçeye ve ekonomik krizle büyüyen sorunlara karşı ayakta kalmaya çalışıyor. Hayatın bütün alanlarında artan maliyetler, senaristi, yönetmeni, ışıkçıları, kurgucusu ve sinema salonu işletmecisiyle bütün sektörü etkiliyor.
Sinema salonu işletmecisi, sinema yazarı ve bir film yönetmeni sektörün sorunlarını Duvar’dan Osman Çaklı’ya anlattı.
SİNEMA İŞLETMECİSİ: BU DÖNEMDE SİNEMASIZ KALAN KENTLER OLDU
Pandemiyle birlikte dijital platformların kullanıcı sayılarında hatırı sayılır artış yaşandı. İnsanlar, evde kaldığı sürede sinemadan uzak kalmadı. Fakat, kapanan sinema salonları sarp süreç içerisine girdi. “Normalleşme” adımlarıyla birlikte tekrar salonlar açılsa da bu sefer ekonomik krizin yansımaları krizi derinleştirdi. Krizle başa çıkamayan kimi salonlar kapanmak zorunda kaldı. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde izolasyon sürecinin yüklerini kaldıramayan ve kapanan sinemalardan söz eden Kadıköy Sineması işletmecisi Funda Kocadağ, “Bu dönemde sinemasız kalan kentler oldu” diyor.
Kadıköy Sineması işletmecisi Funda Kocadağ
‘ARTAN MALİYETLERİ BİLET FİYATLARINA YANSITAMAYIZ’
Hemen her gün yeni bir güne zam haberleriyle uyandığımız Türkiye’de kimi salonlar da biletlere zam uyguluyor. Sinemacıların mutsuz olduğuna değinen Kocadağ ekliyor: “Sinema çok fazla elektrik kullanıyor. Elektriğe yüzde 127 zam yapıldı. Bunun nasıl yansıyacağını henüz bilmiyoruz.”
Kocadağ, kendi izleyici kitlesinin genellikle genç olmasından ötürü, artan maliyetleri bilet fiyatlarına yansıtmalarının mümkün olmadığını belirtiyor.
‘TEK BİR SALONUN AMPULÜ YAKLAŞIK 12 BİN TL, DESTEK OLMAZSA SEKTÖRÜ TERK EDENLER OLUR’
Tek başına elektrik giderinin büyük bütçe oluşturmasının yanında, dövize bağlı olarak yurt dışından getirilen filmler bulunuyor. Kocadağ, ekonomik sorunlara karşı sinemanın ayakta kalması için bazı vergilerde indirim, faturalarda indirim ve teşvik desteklerinin olması gerekliliğine işaret ediyor. Sinemanın hala en uygun sosyalleşme aracı olduğundan bahseden Kocadağ, “Kadıköy’de 30 TL’ye kahve içebiliyoruz” diyor. Sinema salonunun önemli bir diğer girdisi olan film makinesi ampulü de dövize endeksli. Seyirciler karanlıkta film izlemesin diye geçen haftalarda yeni ampul aldıklarını anlatan Kocadağ, “10-12 bin TL bir salonun ampul gideri oldu. Sinema büyük bir yatırım. Sürdürülebilirlik zor oluyor. Bir desteğin gerekli olduğunu düşünüyorum. Destek olmazsa, alanı terk etmek durumunda kalanlar olabilir. 2022 rahat olmayacak” diye konuşuyor.
SİNEMA YAZARI: SİNEMA EMEKÇİLERİNİN KOŞULLARI KRİZLE KÖTÜLEŞTİ
Sinema salonlarının yanı sıra filmin ortaya çıktığı sürece emek verenler de ekonomik sorunlara ek olarak uzun çalışma saatlerinden şikayetçi. Sinema yazarı Fırat Yücel, “çalışma sürelerinin sınırı yok” diyerek çalışma koşullarındaki sorunların son birkaç yıldır daha fazla konuşulmaya başlandığını anlatıyor. Yücel, hem ekonomik kriz hem uzun çalışma saatlerinin etkisi artmasın diye sinema emekçilerinin örgütlenmesine atıfta bulunuyor. Çalışma koşullarının, sektörün geleceğinden daha fazla ön planda tutulması gerekliliğine vurgu yapan Yücel, sözlerine şunları ekliyor: “Sektör emekçileri örgütlenerek kendi fiyatlarını belirler, tavsiye eder noktaya geldi.”
Sinema eleştirmeni ve kurgucu Fırat Yücel
YÖNETMEN: EKONOMİK SORUNLAR ÜRETİME KET VURUYOR
Film yönetmeni Arzu Görgülü, ekonomik krizin yansımaları yakın zamanda bitirdiği kısa film projesi üzerinden tanıklık etmiş. Biraz nitelikli kısa film ortaya çıkarmak için minimum 50 bin TL bütçe olması gerektiğini anlatan Görgülü, bu bütçenin de 3-4 günlük olduğuna dikkat çekiyor. Kısa film alanının uzun metrajlı filmlere göre daha “basit” algılandığı için ekstra sorunlarla karşılaştığını sözlerine ekliyor Görgülü: “Mekan kiralayamıyoruz. Etrafımızda kullanabileceğimiz yerler arıyoruz. Oyuncuları gönüllülerden bulmaya çalışıyoruz. Yeterli bütçe olsa, filmin konusuna ve ruhuna uygun mekanları tercih etme şansımız olacak.”
Kısa film alanının kendi sorunlarına, Türkiye’nin içerisinden geçtiği ekonomik durum eklenince, prodüksiyonlu bir projeye en az iki yıl giremeyeceğini söylüyor Görgülü. Bu dayatmanın da üretim alanına ve yaratıcılığa ket vurduğunu düşünüyor. Çekilen bir filmin, ses tasarımı, renk, kurgu ve jeneriğine değin maliyeti bugün yaklaşık 5 bin TL’den başlıyor diyen Görgülü, post prodüksiyon masraflarının 30 bin TL’ye tırmandığını ekliyor. Maliyetlerin artması yönetmeni “filmi nasıl bitireceğim?” duygusuna itiyor.
Yönetmen Arzu Görgülü
BIÇAK DARBESİ: FİLM RUHUYLA ÖRTÜŞEN MÜZİKLERİ TELİF FİYATLARI YÜZÜNDEN TERCİH EDEMİYORUZ
Kısa film alanının ekonomik olarak getirisi çok dürüst. İdealist yaklaşımlarla benimsenen kısa filmler, mütevazi destekler ve sinema emekçilerinin çabalarıyla ortaya çıkıyor. Arzu Görgülü de kendisinin “içeri” girdiğini söylüyor. Yeterli bütçe sağlanabilse filmlerin ruhunun daha başka olacağına dikkat çekiyor ve şöyle diyor Görgülü: “Müzik telifleri inanılmaz arttı. Çok sevdiğim iki müziği kullanamıyorum. Filmin ruhuyla birebir örtüşen müzikleri ekonomik nedenlerle seçemiyoruz. Bu da yaratıcılığa bıçak darbesi.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***