WAN – Arkeolog Murat Şen, Wan’da restorasyonların yeteri kadar veri ve doku analizi yapılmadan aceleyle gerçekleştirildiğini belirterek, “Yanlış restorasyon, kentin belleğini tahrip ediyor” dedi.
Wan’da son dönemlerde yapılan restorasyon çalışması, yapıların özgün yapısını tahrip ediyor. Kentle özdeşlemiş Wan, Çavuştepe, Hoşap kaleleri eski Wan Şehri, geleneksel taş evler ve camiler restorasyon sonrası tanınmaz hale geldi. Tarihi taş işçiliğinin yerini beton duvarlar, özgün mimarinin yerini modern eklemeler aldı. Yapıların orijinaline sadık kalınmadan yapılan ve aslıyla uyuşmayan yapı malzemeleri kullanılarak yapılan restorasyonlar, yapıların karakterini bozarak kent dokusuyla uyumsuz hale getirdi. Bazı restorasyonlarda taş duvarların sökülüp yeniden yapılması, modern kapıların takılması, pencere, cephe eklemeleri, tarihi yapıların dokularını ortadan kaldırdı.
Restorasyonun yapının dokusu ve mimarisine göre yapılmasının önemli olduğunu ifade eden Arkeolog Murat Şen, “Biz eğer arkeolojik sit sahası içerisinde restorasyon yapıyorsak, eğer herhangi bir tarihi esere yönelik bir koruma, onu yeniden ayağa kaldırma gibi bir program düşünüyorsak tabii ki bunu gerek uluslararası gerek ulusal bazı ilke ve kararlar doğrultusunda yapmak zorundayız. Dolayısıyla bu ilke ve kararlar doğrultusunda yaptığımız zaman bu işleri ister istemez bazı heyetler ve kurullar tarafından denetlenmek ve yönlendirilmek zorundayız. Herkes kafasına göre restorasyon yapamaz” ifadelerini kullandı.
‘MİMARİ DOKU BOZULMADAN YAPILMALI’
Yapının, sayısal niteliği, boyutu, sit alının içinde bulup bulunmadığı, tahrip düzeyinin restorasyonda önemli olduğunu ifade eden Şen, yapının dokusu iyi bir şekilde analiz edildikten sonra restore edilmesin gerektiğini belirterek, “Demek ki ilk aşamada çok iyi ve yeterli düzeyde arkeolojik kazı ve oradan elde edilen verilerin çok sağlıklı bir değerlendirilmenin yapılması gerekiyor. Restorasyonun belki de ilk aşaması budur. İkinci husus ise restorasyonda kullanılan malzemelerdir. Siz yine bunları yaptığınız arkeolojik kazılar doğrultusunda elde ettiğiniz malzemeler üzerinden ilerlemek durumundasınız. Dolayısıyla bazı yerleri tamamlamak ve onarmak gibi ihtiyaçlar hasıl olursa bunları da o mimari yapının dokusunu bozmadan yapılmalı. Bu ne demek? O mimari yapının çevresiyle malzemesiyle spritüal yapılanışıyla bir dokusu vardır. O dokuyu bozmadan, yerine farklı malzemeler ikame edip orada restorasyonu belirtiyor olmanız gerekmektedir. Yani yepyeni bir yapının inşasını kastetmiyoruz. Var olan yapıyı ayağa kaldırırken eksikliklerin tamamlanmasında dokuyu bozmayacak malzemelerin ikame edilmesinden bahsediyorum. Bu da restorasyon sürecinin çok önemli aşamalarından biridir” ifadelerini kullandı.
Restorasyonda yapılan hatalara işaret eden Şen, “Siz bir yapı ölçeğinde bir yapıyı restore ederken yeteri kadar arkeolojik çalışma yapmadan o yapıyı tamamıyla oradan kaldırıp ardından oraya bambaşka malzemelerle, bambaşka malzemelerin uyumsuzluğuyla oraya temeller inşa edip o temeller üzerine farklı farklı ölçülerde yine eskiyi hatırlatan, tarihi referans noktalarını dikkate alan ama bambaşka yapılar inşa ederseniz bu da çok büyük hatalara neden olur” diye belirtti.
‘YANLIŞ RESTARASYON YANLIŞ BELGELEMEYE GİDER’
Eski Wan Şehri’nde yapılan restorasyonu işaret eden Şen, “Gördüğüm en büyük yanlışlardan biri şu: Eski Wan Şehri’ndeki restorasyonda müthiş derecede acele ediliyor olması. Buna gerek yok. Acele, yanlış restorasyonlara ve yanlış belgelemelere kadar gidebilir. Yanlış belgelemeler çok ciddi bir tahribattır. Dolayısıyla bir yapının yeteri kadar incelenmesi, anlaşılması, yapılacak olan restorasyon süreçlerinin de bir o kadar sağlıklı olmasını beraberinde getirir. Gelen misafiri, onu izleyecek turistin ya da buralı olan insanın en azından o dokunun bozulmadığını görmesi onda tarihi dokuyla kendisi arasında da bir ilişki kurmasını sağlar. Ancak siz farklı bir doku içerisinde bir zemine o dokunun dışında bambaşka bir yapı inşa ederseniz bu kesinlikle izleyici tarafından kendine ait hissi oluşmaz ve bu nedenle yapılan iş artık bir restorasyon olmaktan çıkar. Alelacele yapılmış bir inşa faaliyetine dönüşür. Bu da hiç istemediğimiz bir husustur” şeklinde konuştu.
‘DOKU ANALİZİ YAPILMIYOR’
Şehir planlama ve restorasyon çalışmalarında en büyük hatanın doku analizinin yapılmaması olduğunu vurgulayan Şen, şöyle devam etti: “Bir kente girdiğiniz zaman oranın dokusu aslında oranın ne olduğunu size hissettirir. Dolayısıyla siz bu dokuya uygun hareketler ve işler yaparsanız sizin söylediğiniz bu kimliksizleşme de tabii ki olmaz. Ancak siz bir kentin dokusunu bilmiyorsanız orayı nasıl inşa edeceksiniz, yeniden nasıl ayağa kaldıracaksınız? Yine Eski Wan Şehri üzerinden örneklersek, siz oranın dokusunu bilmezseniz orada yaptığınız faaliyetlerin karşılığını nasıl hesaplayacaksınız? Oradaki yapılan işlerin acaba buranın tarihi, kültürel dokusuyla uyumlu mu, siz nasıl oturtacaksınız? Öncelikli iş her zaman yine iyi bir veri elde etmektir. O sahayı iyi bilmek ve o dokuyu iyi tanımaktır. Bir restorasyon faaliyetinin en büyük ve en önemli başlangıcı budur. Dolayısıyla en büyük yanlış da budur. Tabi ki bazı teknik hususlarda da bazı sorunlar ortaya çıkmıyor değil. Bu veriler sağlıklı bir şekilde elde edilmeyince kimi yapılar daha büyük ya da daha küçük inşa edilebiliyor. Kimi yapılarda olmayan bazı üniteler eklemlenebiliyor ya da yanlış eklemlenebiliyor. Bütün bu sorunların ana kaynağının dokuyu iyi analiz edememekten ve oradan yeterli veriyi elde etmeden alelacele biran önce bitirmek istenen restorasyon süreçlerine bağlıyorum.”
MA / Zeynep Durgut
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

