Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye baskı yapmazsa, Şam Kürtlerle kolaylıkla uzlaşır

TR724 HABER


HOSHANG HASAN | YORUM*

Türkiye, Şam’daki merkezi hükümet üzerinde çok ciddi bir baskı uyguluyor ve Şam ile Kamışlı arasında bir uzlaşının önüne geçecek koşullar dayatıyor. Türkiye’nin müdahil olmaması durumunda Kürtlerle merkezi Şam yönetiminin daha kolay anlaşmaya varabileceklerini düşünüyorum.

Bunun en somut örneklerinden biri, Temmuz ayında Paris’te yapılması planlanan müzakerelerdi. Ancak Türkiye Şam’a, temsilcilerinin bu toplantıya katılmamaları yönünde baskı yaptı. Şam da, SDG’nin Haseke’de düzenlediği ve Suriye’deki dini-etnik azınlıkların katıldığı bir konferansı bahane ederek bu müzakerelerden çekildi.

Sadece bu tabloya baktığımızda dahi Türkiye’nin Suriye’de bir arabulucu rolü oynamak istemediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta, Türkiye’nin tutumu süreci kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaktadır. Türk yetkililerin medyada yer alan açıklamaları bu durumu net biçimde ortaya koyuyor. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açık tehditleri ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın esasen Suriye’nin iç meselesi olan bir sürece doğrudan müdahil olması, kalıcı ve nihai bir çözüme katkı sunmaktan uzaktır.

31 Aralık’ta tarafların herhangi bir anlaşmaya yakın olup olmadıkları mevzusuna gelince her iki tarafın da ABD sponsorluğunda bir askeri anlaşmaya yakın olduklarını düşünüyorum. Taraflar bu yönde olumlu beyanatlarda bulunuyor. Zaten Kürt tarafı Suriye Savunma Bakanlığı bünyesinde hangi şartlarda yer alacağına dair varılan anlaşmayı kamuoyu ile paylaşmıştı.

Ancak ülkedeki yönetim biçimi gibi diğer dosyaların yeni yıla ertelenmesi muhtemel görünüyor. Bu da 10 Mart Mutabakatı üzerinde tam bir anlaşmanın yeni yıla kalacağını gösteriyor.

Tüm yaşananlara baktığımızda Türkiye, Suriye’de Kürtlerin öncülük ettiği bir yapının ortaya çıkmasından korkuyor ve bunun Türkiye’de yaşayan Kürtlerin taleplerini daha da canlandırmasından endişe ediyor. Ancak Türk hükümetinin başlattığı ‘Terörsüz Türkiye‘ üst başlığıyla kamuoyuna duyurulan mevcut barış süreci, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) daha önce silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesi ve akabinde kendini feshetmesiyle birlikte, hukuki ve anayasal bir çözüme ulaşma ve silahlı çatışmadan uzaklaşma konusunda kamuoyunda ciddi bir iyimserlik havası oluşturuyor. Buna rağmen Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile savaşmaya ve bu yapıyı bir terör örgütü olarak sunmaya devam ediyor.

Türkiye kamuoyunda Kürtlerin İsrail ile gizli bir işbirliği içinde olduklarına dair iddialar da sıklıkla dile getiriliyor ve bu medya aracılığıyla güçlü bir algıya dönüştürülüyor. Kürtlerin İsrail ile ilişkilendirildiği iddialar yeni değil. Bu suçlamalar, Kürtlerin Arap ve İslam coğrafyasındaki imajını çarpıtmak ve karalamak için kullanılıyor. Ancak SDG ve Özerk Yönetim liderliğinin açıklamaları İsrail ile herhangi bir ilişkinin olduğunu reddediyor.

Son olarak SDG sözcüsü Farhad Şami, 26 Aralık’ta yaptığı açıklamada SDG’nin İsrail ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını yineledi ve bu iddiaları “uydurma” olarak nitelendirdi.

ABD’nin Şam yönetimi ile neden bu kadar yakın çalıştığının temelinde Suudi Arabistan bulunuyor. ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan Krallığı’ndan gelen bir talep üzerine Ahmed el Şara hükümetini destekliyor. Bu politika, Şara hükümetine bir fırsat verilmesi politikasına dayalı.

Aynı zamanda, Suriye’nin uluslararası koalisyona katılması ve yabancı savaşçılar meselesinin çözülmesi de dâhil olmak üzere ABD’nin Şara hükümetinden bazı talepleri bulunuyor. Bu nedenle Washington’un Suriye’deki dengeyi düzenlemeye ve yönetmeye çalıştığı görülüyor. ABD’nin Suriye’den yakın zamanda çekileceğine inanmıyorum.

*Suriyeli gazeteci | Bu yazı TR724 için kaleme alınmıştır.

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version