Dünya eskisinden daha hızlı, daha bağlantılı ve daha stresli. TK Stres Raporu’na göre, Almanların yaklaşık yüzde 66’sı böyle hissediyor.
Ukrayna, Gazze ve Sudan’da savaş. Gümrük tarifeleri, ticaret kısıtlamaları, salgın hastalıklar ve otoriter sistemlerden kaynaklanan belirsizlik. İçinde bulunduğumuz çağ çoklu krizlerle karakterize ediliyor ve bu durum topluma da yansıyor.
Bu yılki TK Stres Raporu’ nda, stres yaşayan insanların yüzde 62’si savaşların ve uluslararası çatışmaların kendileri üzerinde güçlü ya da çok güçlü bir yük olduğunu belirtiyor.
Stresli insanlar ayrıca siyasi açıdan çok farklı görüşler nedeniyle toplumun kutuplaşmasını ve iç güvenliğe yönelik tehdidi de baskıcı buluyor.
Stresli katılımcıların yüzde 47’si Almanya’nın ekonomik anlamda tehdit altında olmasının streslerine katkıda bulunduğunu belirtirken, katılımcıların yaklaşık yüzde 44’ü iklim değişikliği ve çevre sorunlarının etkilerinden dolayı stresli hissediyor.
Ancak tüm katılımcılara bir bütün olarak bakıldığında, yukarıda bahsedilen savaş, kutuplaşma ve güvenlik faktörlerini içeren siyasi ve sosyal sorunlar sadece üçüncü en büyük stres nedeni.
Genel olarak Almanlar öncelikle kendileriyle meşgul. TK raporuna göre, stresi tetikleyen en büyük faktör kişinin kendisinden beklentilerinin yüksek olması. Özellikle kadınlar için kendi talepleri kendilerini stresli hissetmelerine neden oluyor. Erkekler için ise stresin en büyük tetikleyicisi iş durumu.
Stres arttı
Almanların giderek artan bir baskı altında olduğu da açık. İçinde bulunduğumuz yılda, katılımcıların yüzde 66’sı günlük veya mesleki yaşamlarında sık sık veya bazen stresli hissettiklerini belirtti. Sadece yüzde sekizi hiç stresli hissetmediğini söyledi.
TK raporu 2013 yılından bu yana dördüncü kez yayınlandı. Stres algısının son yıllarda sürekli olarak arttığına dair gözle görülür bir eğilim var. 2013 yılında, yüzde 57 kendini stresli hissediyordu. Bu durum siyasi krizler ve savaşlar gibi dış etkilerin artmasına bağlanabilir.
Buna karşılık, erkekler arasındaki stres algısının koronavirüs krizinden sonra tekrar azalmış, ancak kadınlar arasında artmaya devam ettiği gözlemlendi.
Yeni TK Stres Raporu’na göre, stres temelde olumsuz değil, ancak yeterli rahatlama evreleri olmalı. Sağlıklı bir stres seviyesi konsantrasyonu artırabilir.
Çok fazla stres yaşayan insanlar bunu fiziksel olarak ve sağlıkları açısından da fark ederler. Sık sık ya da bazen stresli olan kişilerde kas gerginliği ve sırt ağrısı, yorgunluk, iç huzursuzluk, uyku bozuklukları ve sinirlilik görülme olasılığı çok daha yüksektir. Dayanıklılık geliştirilerek ve eğitilerek bu durum önlenebilir. Diğer stratejilerin de stresle başa çıkmada etkili olduğu kanıtlanmıştır.
İşverenlere çağrı
Dr. Jens Baas raporla ilgili basın toplantısında, “İşverenleri de harekete geçmeye çağırıyoruz. Çünkü iş, stresin ana tetikleyicilerinden biri olarak açıkça belirtiliyor,” diye açıkladı. “Katılımcıların çoğu artık işten sonra doğru düzgün rahatlayamıyor ve kendilerini yıpranmış ve bitkin hissediyor. Başlamamız gereken yer burası,” diye uyarıda bulundu.
Ona göre stresten her zaman kaçınılamaz. Baas, “giderek hızlanan bir dünyada kendimizi diğerlerinden ayırmayı öğrenmemiz ve bununla başa çıkmanın sağlıklı bir yolunu bulmamız önemli,” diyor.
Ankete katılanların yüzde 83’ü yürüyüşe çıkmanın ya da doğada vakit geçirmenin stresi azaltmada kendilerine yardımcı olduğunu belirtti. Kendi hobilerine sahip olmak ise yüzde 78’inin stresle başa çıkmasına yardımcı oluyor. Bir o kadar kişi de aile ve arkadaşlarıyla sosyalleşiyor.
Müzik dinlemek, kendiniz için yemek pişirmek veya dışarıda yemek yemek de rahatlama aşamasını başlatmak için etkili yöntemler arasında yer alıyor.
Mutluluk araştırmacısı ve psikolog Prof Dr Judith Mangelsdorf TK Stres Raporu’nda, “İşinizi kaybetmek gibi kişisel krizler ile büyük siyasi ve sosyal meseleler arasındaki en büyük fark kontrol hissidir,” diyor.
Sizi strese sokan durumu etkileyebilirseniz, harekete geçme ve kontrolü ele alma yeteneğinizi göstermiş olursunuz. Dış etkiler söz konusu olduğunda, en azından kendinize ne kadar erişim izni verdiğinizi sınırlayabilirsiniz.
Mutluluk araştırmacısı Mangelsdorf’a göre, evrimsel olarak tüm gün boyunca dünyanın bütün krizleriyle başa çıkmak üzere tasarlanmadık. “Bu, kontrolsüz haber tüketimi ve felaket tellallığı ile kendimizi aşırı yüklememek için kendimi ne zaman ve hangi nedenle bilgilendireceğimi kontrol etmeyi yeniden öğrenmemiz gerektiği anlamına geliyor,” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

