CUMALİ ÖNAL | YORUM
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024‘teki TBMM grup toplantısında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, örgütün kendini feshettiğini ilan etmesi hâlinde, TBMM’de konuşma yapabileceğini açıklamasıyla başlayan ikinci Kürt açılımı ya da resmi söylemle ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin Suriye‘de çıkmaza girdiği görülüyor.
İmralı’ya giderek Öcalan‘la görüşen heyette yer alan DEM Parti Milletvekili Gülistan Koçyiğit, Öcalan’ın YPG’nin kolay kolay silah bırakmayacağını söylediğini ifade etti. Bu şu demek; aslında PKK’nın silah bıraktığı falan yok çünkü YPG dediğimiz örgüt PKK’nın uzantısı, hatta kendisi…
Gülistan Koçyiğit’e göre Öcalan, YPG’nin askeri ve sivil kanat liderleri Mazlum Abdi ile İlham Ahmed’in sözünü dinleyeceklerini ve kendisini önemsediklerini de ifade ediyor. Daha önce Türkiye’de silah bıraktığını açıklasa ve Kuzey Irak’taki Süleymaniye kentinde seremonik bir silah yakma eylemi gerçekleştirse de, aslında PKK Suriye’de faaliyetlerine devam ediyor.
Çünkü örgütün Suriye‘de silah bırakması neredeyse imkansız, sebebi de Ahmet el Şara’ya ve hükümetine kesinlikle güvenmemeleri. Bunu Öcalan da net bir şekilde dile getiriyor. Her ne kadar Kürtler ve Şara hükümeti 10 Mart’ta 8 maddelik bir anlaşma yaparak bu yıl sonuna kadar siyasi ve askeri entegrasyon için anlaştıklarını duyurmuş olsalar da, bu adımlar tamamen Türkiye’nin gazını almaya yönelikti.
Yani pratikte 10 Mart Anlaşması’nın da, geçtiğimiz ay ABD’de Hakan Fidan’ın da katıldığı Trump-Şara görüşmesinde vurgulanan entegrasyon sözlerinin de sahada herhangi bir karşılğı yok.
Öcalan’ın SDG’den (YPG’nin asli unsur olduğu ve Arapların da yer aldığı yapılanma) bir gücün Suriye ordusuna entegre olurken, bir kısmının ise kontrol ettikleri bölgede asayişi sağlama yönündeki önerisinin ise Türkiye’nin taleplerini karşıladığını söylemek mümkün değil. Türkiye YPG’nin tamamen lağvedilmesini ve SDG kontrolündeki bölgelerin de Suriye ordusunun denetimine geçmesini istiyor. Kürtler böyle bir senaryoda Şara’nın insafına kalacaklarını düşünüyor.
ABD de görüntüde Kürtlere baskı yaparak Suriye rejimine entegre olmalarını istese de, bunun hemen gerçekleşmesini çok da istemiyorlar çünkü Şara ve rejiminin ne yöne evrileceğinden emin olmak istiyorlar. Bunda İsrail faktörünü de unutmamak gerekiyor.
ABD bölgeye yerleşmişken ve Kürtlerin hamiliğini üstlendiğini üst perdeden deklare etmişken Türkiye ve desteklediği milis güçlerin YPG üzerine yürümesi de şu anda mümkün değil. Üstelik örgüt ABD’nin de yardımıyla gün geçtikçe daha da güçleniyor.
Türkiye, Esad rejimi devrilene kadar desteklediği milisler üzerinden YPG ile fiili savaş halindeydi.
Kürtlerin Şara’ya güvenmemesinin pek çok gerekçesi var. En önemlisi Suriye’deki tüm bileşenleri kucaklayan bir anayasanın mevcut olmaması. Kürtler entegrasyon için ilk şart olarak yeni bir anayasayı şart koşuyor. Diğer tüm azınlıklar da bunu sıklıkla dile getiriyor.
İkincisi Dürziler ve Alevilerle yaşanan olayların kendi başlarına da geleceğinden korkmaları. Öcalan da diğer Suriyeli Kürt liderler de, Şara’nın diktatörleşmesinin önünde bir engel olmadığını ifade ediyor. Hatta Kürtler ve diğer muhalifler Şara’yı sakallı Esad olarak tanımlıyor.
Diğer önemli bir sebep Kürtlerin Suriye’nin petrol kaynaklarının neredeyse tamamını kontrol etmeleri.
AKP-MHP koalisyonunun DEM Parti üzerinden Öcalan’la yürüttükleri görüşmeden Kürt sorunun çözümüne yönelik bir sonucun çıkmayacağı ayan beyan ortada. Öcalan’la yapılan görüşme tutanaklarının kamuoyuna açıklanmaması ile de bu ispatlanmış durumda.
Hükümet her an bu süreci de tıpkı birincisi gibi bitirebilir. MHP liderinin Kürt lider Barzani’ye yönelik sert sözleri de bunu gösteriyor. Bir bahane köprülerin atılması için yeter. Ancak ABD burunlarının dibindeyken bu işi nasıl kotaracaklar büyük bir merak konusu…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

