NECİP F. BAHADIR | YORUM
Toz duman arasında kaynadı, pek üzerinde durulmadı. Ülkenin sadece kara sınırlarının değil hava sahasının da delik deşik olduğu ortaya çıktı. Ne olduğu belirsiz bir insansız hava aracı Ankara’nın varoşlarına kadar geldi. Gelebildi! Çok geç fark edildi ve Elmadağ yakınlarında düşürüldü. Genelkurmay’ın açıklamasında adres gösterilmedi. Parçalara ayrıldığı için incelemesi uzun sürecekmiş. Açıklama böyle… Ama olağan şüpheli; Rusya…
Tek bu olsaydı, ‘beşeri hata’ denir geçilirdi. Malum Rusya ile Ukrayna savaş halinde… Yolunu ve rotasını şaşıran serseri bir dronun ülke topraklarının içine doğru ilerlemesi normal görülebilirdi. ‘Küçük ve alçak uçuş yaptığı için tespiti zor oldu’ gerekçesi anlayışla karşılanabilirdi. Aynı hafta içinde başka yerlerde ‘gizemli ve esrarengiz’ hava araçları bulundu. Kocaeli ve Balıkesir’de…
Hayır, her ikisi de havada fark edilip, etkisiz hale getirilmedi. Kendiliğinden düştü. Vatandaşların ihbarı üzerine devlet fark etti. Yoksa haberi bile olmayacaktı. Uçtuğunu göremedi, düştüğünü de anlayamadı. İçişleri Bakanlığı aracın adını koydu; “Rus menşeli keşif ve gözetleme amaçlı kullanılar Orlon-10 tipi, insansız hava aracı…”
Vatandaşların fotoğraf çektirdiği dronun üzerindeki ‘kızıl yıldız’ da gözden kaçmadı.
Sonra Balıkesir’in Manyas ilçesinde bir başka hava aracı köylüler tarafından bulundu. Haberlere yansıdığına göre yetkililere iletildi. Gelip bakan, ne olduğunu anlamaya çalışan olmadı önce. Sonra jandarma devreye girdi, esrarengiz aracı Ankara’ya gönderdi. Gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması için…
Basit bir olay mı bu? Bir ülke bu kadar savunmasız olabilir mi? Hangi ülkede bu sıradan bir vaka olarak görülür?
Hani ‘demir kubbesi’ vardı Türkiye’nin… Erdoğan birkaç ay önce büyük büyük laflar etmişti. Her kelimesinde iddia kokan şu cümleleri kurmuştu; “Bugün ilk olarak düşmana korku verecek 47 araçtan oluşan ‘Gök Kubbe’ sistemlerini kahraman ordumuza kazandırıyoruz. Çelik Kubbe ile hava savunmasında artık farklı bir klasmana çıkacağız.”
Bir iddia bu kadar kısa sürede mi sınanır? Erdoğan yine iddiasından vuruldu.
İkisi yere düşen, biri Ankara’ya kadar ilerledikten sonra havada imha edilen üç esrarengiz araç Erdoğan’ın tabiriyle ‘Demir Kubbe’yi nasıl deldi? 47 araçtan oluşan sistem neredeydi? Niye yakalayamadı? Neden körleşti? Köylülerin ihbarı olmasa Kocaeli ve Balıkesir’de yere çakılan araçlardan devletin haberi olmayacak. Bırakın sınırların içine girmesini engellemeyi…
Bu bir skandal değil mi? Benzer bir olay başka ülkede yaşansaydı Milli Savunma Bakanı koltuğunu koruyabilir miydi? Genelkurmay bir bildiri yayınlayarak işin içinden sıyrılabilir miydi?
Ama Türkiye’de tartışılmadı bile… Manşetlere çıkmadı. Satır aralarında kaybolup gitti. Bu dronların ‘serseri’ olduğunu ve rotasından saptığı için ülke topraklarına girdiğine inanmak zor. Belli ki fail Rusya… Sadece Kocaeli değil diğer iki aracın da sahibi Putin…
Peki amacı ne? İnsansız hava araçları neyin keşfi ve gözetlenmesi için havalandı? Putin’den Erdoğan’a bir mesaj mı? İkili arasında soğuk rüzgarlar estiği ortada…
Büyük gürültülerle alınan ‘S-400’ler elde patladı. Al büyük bir skandal daha… Rusya’ya milyarlarca dolar para verildi. Şu an nerede? Depoda veya hangarda çürümeye terk edildiğini tahmin etmek zor değil. Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerini rayına oturtmak için S-400’leri geri vermek istediğine ilişkin iddialar medyaya yansıdı. Bu bir pazar ve market alışverişi mi? İade mümkün mü? Bir adım ötesini göremeyen bir iktidar…
Bugünlerin geleceği ve S-400’lerin elde patlayacağı belli değil miydi? O günün tartışmalarına bakın, kaç kişi uyardı, aklı başında herkes “Yanlış, sakın almayın!” dedi. Erdoğan kulaklarını kapadı, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, “Olur!” verdi ve göz göre göre ülke milyarlarca dolar zarara sokuldu. Dronlar Putin’in iade haberlerine bir cevap mı acaba? Rusya’nın diplomasi dili biraz farklı… Diğer ülkelere benzemiyor.
Erdoğan veya AKP iktidarı bir işi de doğru dürüst yapsa, eline yüzüne bulaştırmasa da iddiasını ispatlayabilse… ‘Demir Kubbe’ hikayesi bir kaç ay içinde boşa çıktı ve çürüdü. Bir başka ülkenin ‘demir kuşları’ ülkenin göğünde dolaşmakta olduğu şüphesi kesinlikle yersiz değil.
Tespit edilebilen sadece 3’ü… Kim bilir ne kadarı havada cirit atıyor? Erdoğan, “Ey Putin…!” bile diyemedi. Putin’e “Bu yaptığın dostluğa sığar mı?” diye çıkışamadı. Görmezden, duymazdan geldi.
Birkaç ay önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “KAAN motorlarının ABD kongresinde beklediğini, lisansının durmuş olduğunu” ağzından kaçırmıştı. Ya da bilerek söylemişti ve büyük balonu patlatıvermişti. Damat imzalı KAAN’ın hiç de yerli ve milli olmadığını faş etmişti. Eğer son olayları Erdoğan sonrası taht kavgası olarak değerlendirmek gerekirse süreci Fidan’ın bu çıkışından başlatmak lazım. Fidan ama bilerek ama sürç-i lisanla damata en büyük darbeyi vurdu. Belki de oyundan düşürdü.
İnsanın aklına gelmiyor değil… Putin bu kavgaya burnunu sokmuş olamaz mı? ABD seçimlerini yönlendirmek için her şeyi yapan bir ülkenin Türkiye’nin siyasi gidişatı hakkında söz sahibi olmak istemesi şaşırtır mı? Acaba damata bir darbe de Putin mi vurdu? Savunma sanayinin aslan payının damatta olduğunu bilmeyen yok. Büyük iddialarla Genelkurmay’a teslim edilen İHA ve SİHA’lar da onun imzası var. Ve Putin’in hava araçlarını engelleyemedi. Rusya’dır, Putin’dir her şey beklenir.
Rus edebiyatçı Soljenitsin’e atfedilen bir söz var, Moskova yönetimi için söylediği; “Yalan söylüyorsunuz…. Yalan söylediğinizi biliyoruz… Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar… Fakat yalan söylemeye devam ediyorlar… İnanmış gibi yapmaya devam ediyoruz…”
Türkiye’nin hali bugün Soljenitsin Rusya’sından farklı mı? Ve fakat ben her türlü riski göze alarak inanmış gibi yapmayanlardanım. Yalanın hüküm sürdüğü bir ortamda doğru durabilmek hiç de kolay değil.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

