NECİP F. BAHADIR | YORUM
Sabah saatlerinde uyuşturcu testinin pozitif çıktığı haberleri yapıldı. Saçında ‘kokaine’ rastlandı haberleri medyaya servis edildi. Sadettin Saran itiraz etti, “Hayır, doğru değil, yanından bile geçmedim.” dedi. Ve özel bir hastaneye giderek yeni test yapılmasını istedi.
Bu bir meydan okuma mıydı? Adli Tıp’ın itibarına saldırı mıydı? Yargı gün boyu bekledi.
İfadesi için çağırabilirdi. Ela Rümeysa Cebeci’ye yaptığı gibi… Akşam saatlerinde jandarma ekipleri Fenerbahçe stadına gitti. Sadettin Saran’ı gözaltına aldı. Kulüp binasında, başkanlık makamında… Saran geceyi nezarethanede geçirdi. Sabah Adliye’ye sevk edildi. Çağlayan’ın çevresinde güvenlik tedbirleri arttırıldı. Taraftar tepkili… Önce stat önünde toplandı. Bir gün önceki derbi maçında da tribünlere “Dik dur eğilme, taraftar seninle!” pankartı asılmış, sloganlar atılmıştı.
Selefi Ali Koç da destek verdi Saran’a… “Arkasında duruyoruz!” dedi. Fırsattan istifade etmedi, durumdan vazife çıkarmadı, kaybettiği seçimin rövanşını almaya yeltenmedi.
Azim Yıldırım ise sessiz kaldı. Ne bir cümlelik destek ne de istifa çağrısı… Araları iyi değildi. Şike olayında Saran ‘şike iddiasının gerçek olduğunu’ söylemişti. Belli ki Yıldırım unutmamış… Şimdi kahvesini içerek gelişmeleri izliyor olmalı.
Sadettin Saran’ın Ele Rümeysa Cebeci’den neyi eksik! Neden herkesin eve döndüğü ve televizyonun başına geçtiği akşam saatlerinde gözaltına alındı? İlk dalgada yurtdışındaydı. “İlk uçakla geleceğim.” dedi ve geldi. İsteseydi, dönmezdi. En azından zaman kazanmak isteyebilirdi. Liglere de yarı yıl arası verilmek üzereydi. Takvim de elverişliydi. Ela Rümeysa’ya “Gel!” dendi, Saran kulüp binasından derdest edildi.
Yargı veya başka birinin kamuoyuna oynama derdi de var. Hani ‘Herkesin önünde sallandıracaksın, ibreti alem için’ denir ya sanki Saran’ın maruz kaldığı muamele bu…
Özel hayatının da en özeli ve mahremi zaten deşifre edildi. Hürriyet gibi bir gazetede Nedim Şener açık açık yazdı. Saran’ın itibarını yerle bir etti. Şener basit bir gazeteci değil, trafiklerin adamı. Servis edildi, yazması istendi, o da yazmak zorunda kaldı. Kanaatim bu. Yoksa hiçbir gazeteci düşmanı bile olsa bu satırları kaleme almaz. Vicdanı kabul etmez, utanır.
“AKP avanesinin utanması mı kaldı?” diyebilirsiniz. O da doğru… Nedim Şener’in Özlem Zengin’den ne farkı var ki…
Sözde soruşturma gizli yürütülüyor. Gizli tanık ifadeleri çarşaf çarşaf AKP’nin yayın organı Sabah’ta yayınlanmakta… Savunma söz hakkı da tanınmadan… Sanki medyada da bir mahkeme kuruldu. Yargıyı beklemeden orada hükümler veriliyor. Son 10-15 yılda AKP’nin siyaset tarzı bu… Ankara’da en yetkili ağız konuşur, medyası manşetlere taşır, yargı gereğini yapar. Adli sürecin zarar görmesiymiş, yürüyen dava hakkında konuşulmazmış, hak ve hukukun çiğnenmesiymiş… Bunlar AKP Türkiye’sinde anlamını yitiren kavramlar… O eski Türkiye’nin hasletleriydi.
Sadettin Saran suçludur ya da değildir bilemem… Adaletsiz bir ülkenin mahkemelerinde yargılandığı gerçeğini gözardı edemiyorum. Ve üzülüyorum. Eğer doğruysa biliyorum ki uyuşturucu kullanan tek kişi o değil. Emniyetin raporları felaketin boyutlarını rakamlarla ortaya koyuyor. Uyuşturucu kullanımı ortaokula kadar indi. Ali Babacan okulların önünde uyuşturucu satıldığını “Gözlerimle gördüm!” diyerek anlattı.
AKP’nin devri iktidarında ülke uyuşturucu cenneti oldu.
Babacan’ın gördüğünü devletin ilgili birimleri görmüyor mu? Görmez mi? Hastalık bünyeyi sardı, metastaz yaptı. Koca ülke bir kanser hastasından farksız… Vaka ağır… Göstermelik medyatik operasyonlarla işin üstesinden gelmek mümkün değil. Devlet politikası olması gerekir. Sözde Siyasal İslamcı’ AKP yönetimi el altından destekledi. Yoksa mümkün müydü? Limanlarda gemiler cirit atıyor. AKP bile isteye Anadolu’yu ‘uyuşturucu bataklığına’ çevirdi. Kenevir yetiştirilmesine bile sıcak bakıyor.
Sadettin Saran’a bedel mi ödetiliyor?
Neden Sadettin Saran? Neden Fenerbahçe Başkanı? Tabii neden Habertürk’tü? Başka televizyonlar yok muydu benzer alemlerin mekanı olan? Mehmet Akif Ersoy ve iki spiker mi sadece yanlış yapan, uyuşturucu ve fuhuşa bulaşan? Sadettin Saran Fenerbahçe Başkanlığı’na yeni seçildi. Ali Koç gibi birini devirdi. Herkes biliyor ki Ankara’nın desteği Koç’tan yanaydı. Siyaset ve spor tarihinde bir ilk yaşandı. Bir siyasi parti adaya destek açıkladı. MHP hiç ima falan etmedi, açıkça ‘Ali Koç’ dedi. Koç da mesajı aldı, “MHP ile gönül bağım var…” dedi. Siyasi görüşünü faş etti. Doğrusu AKP’nin de itirazı olmadı.
Sadettin Saran’ın Ankara destekli Ali Koç’u yenmesinin bedelini mi ödüyor? Bu soru ister istemez akıllara gelir. Soruşturma süreci baştan sona ‘tuhaflıklara’ sahne oldu. Basit bir yargı olayından ziyade sokaktaki insana bile ‘işin içinde iş var’ dedirtti.
Ne Habertürk ne de Sadettin Saran olayında kesinlikle süreç normal yürümedi. Bir ‘temizlik harekatı’ değil bu… ‘Uyuşturucuyla mücadele’ falan hiç değil. ‘Siyasi kokular’ var… Ama ne? Taht mücadelesi mi? Mümkün. Başka nedenleri de olmalı…
Amacım Sadettin Saran’ı Mehmet Akif Ersoy’u savunmak veya temize çıkarmak değil. Hele AKP’nin altın çocuğu, dindar neslinin öncüsü ve temsilcisi Mehmet Akif’i nasıl hoş görebilirim! O çöken bir AKP projesidir. Ayak izleri AKP’ye gider. Ömer Çelik’e, Furkan Torlak, Numan Kurtulmuş’a çıkar.
Muhafazakar tabanda cami cemaatinde ‘nükleer bomba’ etkisi yaptığının farkındayım. İnsan olarak üzülüyorum elbette. Adaletin olmadığı yerde kim yargılanırsa yargılansız acırım ona.
AKP’li Şamil Tayyar ekranda hükmünü verdi; “Saran yüzde 100 tutuklanacak…” dedi. Nasıl bu kadar kendinden emin? Belli ki karar mahkeme salonunda değil Ankara’nın karanlık odalarında alındı. Yoksa Tayyar böylesine kesin konuşabilir mi? İktidar partisinden bir siyasetçinin böyle konuşması ne hukuka, ne siyasete, ne da ahlaka sığar. AKP Türkiye’sinde hukuk, ahlak ara ki bulasın…
Bu yazıyı bitirmek üzereyken Sadettin Saran’ın ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakıldığı haberi düştü televizyon ekranlarına… Şamil Tayyar’a göre tutuklanacağı ‘kesin’di… İnsan ister istemez merak ediyor; ne oldu da ‘tutuklanmadı’? Araya birileri mi girdi? Yoksa Fenerbahçe taraftarının tepkisinden mi çekindi iktidar? Madem tutuklama olmayacaktı neden makamında gece yapılan baskınla gözaltına alındı? Davet edilse gelecek bir insan neden bu şekilde rencide edildi? Zaten hakkında ‘adli kontrol’ kararı vardı; bir adli kontrol şartı daha getirmek için mi gözaltına alındı? Cevaplanması gereken çok soru var…
Eski milletvekili konuşur. Adalet Bakanı Tunç, hakkında yürütülen soruşturmaya bakmaksızın makamında ağırlar. Fotoğraf çektirir. Eleştiren gazeteciye de içeri attırır!
Normal bir ülke olsaydı, o bakan koltuğuyla birlikte kapının önüne konurdu. AKP Türkiyesi bir anomali… Sadece Bakan Tunç mu? Saran, Fenerbahçe Başkanı olduktan sonra Ankara’ya geldi, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı da ziyaret etti. Erdoğan’la görüşemedi, Saray randevu vermedi. Ali Koç istediği zaman Saray’a çıkardı.
Sadettin Saran’a yapılan soru işaretleriyle dolu bir operasyon… Aziz Yıldırım’da olduğu gibi Erdoğan’ın suçu üzerine atacağı başkaları da yok. Umarım ülke ve Fenerbahçe camiası Erdoğan ve AKP’nin gerçek yüzünü görmüş, niyetini anlamıştır.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

