İZMİR – Demokratik entegrasyon için Kürtçenin yasal güvenceye alınması gerektiğini belirten Mamoste Çeçan Topçu, “Kürtçeye statü tanınmazsa entegrasyondan bahsedemeyiz” dedi.
Türkiye gündeminin önemli bir başlığı haline gelen Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde gelinen aşamada yasal düzenlemelerin önemi birçok çevre tarafından sık sık vurgulanıyor. Bu yasal düzenleme istenen temel konulardan biri ise Kürtçenin kullanıma ilişkin. Kürtçenin yasal güvenceye alınması Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerdiği “demokratik entegrasyon” fikrinin önemli bir aşaması kabul ediliyor. Abdullah Öcalan’ın önerdiği “demokratik entegrasyonun” izlerini taşıyan çok uluslu birçok ülkede dil, tanınan yasal güvenlerle sorun olmaktan çıkarılmış durumda.
Birlikte yaşayan ulusların dillerinin yasal güvenceye alınmasının başarılı örneklerinden biri İspanya. Ülkede, resmi dil olan İspanyolca haricinde Katalanca, Baskça, Galiçyaca, Valensiyaca gibi ana diller hem anayasada hem de özerk bölgelerin parlamentolarında güvence altında. İspanya Anayasası’ndaki “Diğer İspanyol dilleri ilgili özerk toplulukların statülerine göre kendi bölgelerinde de resmi olacaktır” ve “İspanya’daki çeşitli dilsel biçimlerin zenginliği, özel saygı ve koruma konusu yapılacak kültürel bir mirastır” maddeleri İspanya’da devletin resmi dilin haricindeki anadillere verilen önemin yasal göstergesi. Anadillerin yasalarla güvence altına alınması bu dillerin hem kamusal alanlarda hem de günlük hayatta kullanımını daha da artırıyor. Bunun yanı sıra Katalonya özerklik tüzüğündeki “Katalonya Hükümeti ve diğer kamu kurumları, hem Katalancanın hem İspanyolcanın resmî kullanımını güvence altına almak, ayrıca Katalancanın normalleşmesini ve korunmasını teşvik etmek zorundadır” maddesi ve diğer maddelerle birlikte Katalanca hem korunurken hem de bu dilin yayılması teşvik ediliyor.
KUZEY MAKEDONYA’DA TÜRKÇE EĞİTİM
Yine Kuzey Makedonya’da da anadiller anayasadaki maddeler ile güvence altında. Kuzey Makedonya Anayasası’nın 48’inci maddesi anadilleri anadilde eğitim hakkını öngörüyor ve “Her milliyetin üyesi şu haklara sahiptir: İlk ve ortaöğretimde kanunla belirlenen şekilde kendi dillerinde eğitim verilmesi. Milliyetinin dilinde ve Makedon dilinde eğitim verilen okullarda eğitim alma” maddesiyle de bu hak korunuyor. Böylelikle Kuzey Makedonya nüfusunun yüzde 3,9’unu oluşturan Türkler burada kendi anadillerini ile eğitim görebiliyorlar.
Yine, Hindistan ve Güney Afrika, Eritre, İsviçre, Finlandiya, Belçika, İrlanda, Bosna Hersek, Malta, Kıbrıs, Lüksemburg, Kanada, Paraguay, Bolivya, Peru, Pakistan, Singapur, Filipinler, İsrail, Srilanka, Kazakistan, Kırgızistan, Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine çok dilli bir yapıyı kabul eden ülkeler arasında yer alıyor.
‘SORUNUN ÇÖZÜMÜ ANADİLDEN GEÇİYOR’
Avesta Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği’nde Mamoste olan Çeçan Topçu, Kürt sorunun çözümüne ilişkin yaşanan sürece değinerek anadil sorunun çözülmemesi halinde barış ve toplumun eşitliğinden bahsedilemeyeceğini belirtti. Kürtçenin Ortadoğu ve Türkiye olmak üzere pek çok yerde konuşulduğuna dikkat çeken Topçu, “Kürt sorunu Türkiye’de demokratik şekilde çözülürse bu çözüm birçok bölgeye etki eder. Kürtler, dünyanın neresinde olursa olsun siyasi, toplumsal veya kültürel haklar elde etse Türk devleti buna saldırıyor. Bu saldırılara karşı isyanlar oldu. 50 yıldır özgürlük mücadelesi var ve Kürtler bu mücadeleye mecbur kaldı, onların tercihi değil. Kürtlerin hepsi bu sorunun müzakere ile çözülmesini istiyor. Bu da öncelikle anadil sorunun çözülmesinden geçiyor. Dünyada bunun örnekleri var. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi var. Bu bildirgede her insan kendi dilinde eğitim hakkına sahip olduğu söyleniyor. Yine bu bildirge her insanın kendi fikrini korkmadan ifade etme hakkı olduğunu söylüyor. İnsan bu hakkı anadilden ayrı düşünemez; çünkü insan kendi fikirlerini ifade ederken kendi diliyle ifade eder” diye konuştu.
‘BİZİ HER ŞEYİMİZLE KABUL ETMELİLER’
İkinci Dünya Savaşı ile birlikte birçok ülkede de anadil sorunlarına çözümler getirildiğini aktaran Topçu, ancak kaybolmaya yakın diller konusunda eksik kalındığına da vurgu yaptı. İsviçre, Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkelerde birçok anadilin resmi güvence altına alındığını kaydeden Topçu, “Devlet, sınırları içerisinde yer alan tüm toplumların kendi dilinde konuşması ya da eğitim alması o devletin bütünlüğünü bozmaz tam tersi birliği sağlar. Şu ana kadar Kürtlük hep ‘ayrılıkçı’ olarak görülüyordu. Ama öyle değil. Bugün Doğubayazıt’ta yer alan biri kendi dilinde eğitim alırsa batıdaki herhangi birine ne zararı olabilir ki, Türk toplumu bundan zarar görmez. Bizi kabul edeceklerse her şeyimizle kabul etmeliler. Rengimizle, kimliğimizle, ekonomimizle ve fikrimizle kabul etsinler. Yüzyıldır ‘Kürtler var ama hakları yok’ deniliyor. Biz ilkokula başladığımız zaman ayrımcılık nedir bilmiyoruz; ama ben öğretmenimden tokat yemişsem de Kürt olduğum için yemişimdir. Başka sebeplerde olmaklar birlikte belki de tokat sayesinde Kürtlük bilincim oluştu” ifadelerini kullandı.
SORUMLULUK ÇAĞRISI
Kürtlerin inkar edilmesiyle bir yere varılamayacağını vurgulayan Topçu, “Kimsenin etkisi altına olmayan insanlar sürece katkıda bulunur. Kürtçeye statüsü tanınmazsa entegrasyondan bahsedemeyiz. Her zaman diyoruz ki dil özgürlüğü toplum özgürlüğüne bağlı. Kürtçe ve Türkçeyle eşit olmadan okullarda, toplumda ve medyada biz demokratik entegrasyondan bahsedemeyiz. Eğer hak sahibi olmak istiyorsak ve yıllardır verdiğimiz emeğin yerde kalmasını istemiyorsak her kesin bu mücadelede yer edinmesi gerekiyor. Mücadele olmadan bu sorun çözülmez. Bu süreci sadece baş müzakerecimiz olan Önderliğe veya Meclis’e bırakırsak olmaz. Her yurtsever her Kürt bilincine sahip birey, elini taşın altına koymalı” şeklinde konuştu.
MA / Uğurcan Boztaş
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

