ANKARA – CHP, İmralı’ya temsilci göndermeme kararıyla Kürtlerle ilişkilerinde yeni bir mesafe koydu. CHP’nin bu tutumu, özellikle Kürt kamuoyuna ve demokratik çevrelerde İmralı sürecinin önündeki engelin CHP olduğunu gösteren bir emare oldu.
CHP, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeler için İmralı’ya temsilci göndermeme kararı alarak Kürt siyasetiyle ilişkilerinde yeni bir mesafe koydu. Partinin bu tutumu, Kürt kamuoyunda güven kaybına yol açarken, aynı zamanda CHP’nin İmralı sürecinin önündeki engel olarak algılanmasına neden oldu. Kürt siyasi özneleri bu kararın partinin demokratikleşme iddiasını zedelediğini ve Kürtlerle olan ilişkilerde ciddi bir erozyona işaret ettiğini belirtiyor.
Türkiye siyasetinin en kritik ve aynı zamanda en kırılgan alanlarından biri, her zaman Kürt meselesi ile merkezi siyaset arasındaki ilişkiler oldu. Kürtler, son yıllarda Türkiye siyasetinde demokratikleşme ve barış sürecine katkı sağlamak amacıyla birçok kez politik argüman geliştirip uyguladı. En bariz politik çıkış ise CHP’yi desteklemek oldu. Kürtler CHP’yi destekleyerek, merkezi siyasetin sınırlarını daraltmak ve Kürt sorununda muhatap olacak bir siyasi alan yaratmak istedi. Ne var ki, CHP’nin toplumdan uzak ve tarihsel reflekslerden kopamayan siyaseti, partiyi muhatap düzeyine taşımaya yetmedi.
KOMİSYON KARARI VE CHP’NİN STRATEJİK HATASI
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı görüşmelerine ilişkin süreci, CHP açısından yeni bir kırılma noktası haline getirdi. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in, partinin İmralı’ya temsilci göndermeyeceğini açıklaması, sadece bir prosedür kararı değil, Kürtlerle olan politik ilişkinin de minimuma indirileceği anlamına geliyordu. Emir, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “İmralı’ya gidişin konuşulacağı bir toplantının milletimizden gizlenerek yapılmasının doğru olmadığını ifade etmek isterim. Burada herkesin her siyasi partinin pozisyonunu açık şekilde ortaya koyması önemlidir. CHP olarak komisyon heyetine üye vermeyi doğru bulmuyoruz.”
CHP’NİN TAVRI MESAFEYE YOL AÇTI
CHP’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek için İmralı’ya temsilci göndermeyeceğini açıklaması, CHP’nin Kürtlerle ilişkilerinde yeni bir mesafe ortaya koymasına yol açtı. Kürt siyaseti, Kürtler’in CHP ile ilişkilerini yeniden değerlendireceğini belirtiyor. Ve CHP’nin bu tutumunun Kürt kamuoyundan talep veya destek bekleme noktasında ciddi bir kayba uğratacağını, CHP’nin tarihsel olarak süregelen “Kürt inkârı” imajı, özellikle son dönemde yeniden canlanmakta ve partinin demokratikleşme iddiasını zedelediğini belirtiliyor.
İMRALI ZİYARETİ CHP İÇİN POLİTİK BİR TESTTİ
Komisyonun Abdullah Öcalan ile görüşmesi, CHP açısından salt bir prosedür değil, Kürtlerle olan ilişkiler bağlamında kritik bir testtir. İktidarın, sürecin başından beri CHP’yi yönlendirmeye çalıştığı nokta, 2016’da HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında yapılan stratejik hatayı tekrarlatmaktı. CHP’nin benzer hatalara düşmemesi için sürece ilkesel ve net bir tutumla yaklaşmasının beklendiği bir anda CHP, demokratikleşmenin önünü tıkayan bir pozisyona girdi. Bu tutum, özellikle Kürt kamuoyuna ve demokratik çevrelerde İmralı sürecinin önündeki engelin CHP olduğunu gösteren bir emare oldu.
CHP’NİN TARİHSEL KODLARINDAN KOPMAMASI
Sonuç olarak, CHP’nin bu kararı, partinin Kürtlerle olan ilişkilerinde ciddi bir erozyona yol açacaktır. Kürtler, CHP’ye artık güvenmekte temkinli davranacak ve ilişkilerini yeniden tanımlayacaktır. CHP, Kürtlere yönelik yaptığı tüm retorik ve politik güzellemelerin toplumsal ve siyasal bir karşılığı olamayacağını kabul etmek zorundadır. Bu bağlamda, CHP’nin tarihsel kodlarından kopamaması ve toplumsal beklentilere cevap verememesi, partiyi yalnızlaştırmakta ve demokratik süreçlerdeki rolünü zayıflatmaktadır.
Kürt meselesinde stratejik hatalar, sadece CHP’nin değil, Türkiye siyasetinin genel demokratik olgunluğu açısından da belirleyicidir. CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı geçmişten ders almadığını ve Kürtlerle olan ilişkisini ilkesel bir zemine oturtmadığını gösteriyor. CHP’nin aşırı ulusalcı ırkçı ideolojik kökenlerinden kopmadığının bir yansımasıdır. Bundan sonra CHP’nin Kürtlere dair yapacağı güzellemelerin hiçbir politik karşılığı olmayacağı ve Kürtlerin politik olarak tasfiye edilmesini, asimilasyona tabi tutulmasını esasen savunduğunu ortaya koyuyor. Ve aslında bu tutum CHP Genel Merkezinin dar ama son derece etkili olan ırkçı-ulusalcı çevrelerin etkisinde kalmaya devam ettiğini gösteriyor.
İmralı’ya gitmeme kararını, başka demokratik vurgularla gizlenmesinin Kürt toplumu karşısında hiçbir politik karşılığı bulunmuyor. İmralı’ya gidilmesi, sadece Kürtlerin sorunlarının çözümü değil aslında CHP’nin bugün karşı karşıya olduğu anti-demokratik sorunların aşılmasının de önemli bir halkasını oluşturacaktı. Kürtlerin doğrudan tek temsilci olan Abdullah Öcalan ile görüşmenin “meşruiyet” kavramının tanımlanmasının çok üstünde Türkiye’nin demokratikleşmesinin önemli yol ayrımlarından biri olduğunu bilen CHP, esasen ülkenin demokratikleşmesinin önüne engel olmak istediği algısı giderek kabul görüyor. CHP, Kürt sorunun çözümünü değil çözümsüzlüğü, barışı değil çatışmayı, Kürtlerin varlığını değil inkarını esas aldığı algısı Kür toplumunda ciddi olarak karşılığını bulacaktır.
Bugün CHP’yi iktidara alternatif bir güç haline getiren, Kürtlerin yerel seçimlerde CHP’ye verdiği aktif destekti. CHP’nin yerel seçimler ittifakına stratejik değil taktiksel yaklaştığı çok net olarak ortaya çıktı. İmralı’ya gitmemenin gerekçesini Abdullah Öcalan’a hakaret ederek açıklayan CHP’ye karşı bundan sonra Kürtlerin tokadı CHP’nin hayal etmediği kadar stratejik olacaktır. CHP’nin bu stratejik hatayla iktidar olma hayallerini de elinin tersiyle ittiği yorumları da yapılmaya başlandı. Aslında bu süreçte kaybeden Kürtler değil CHP olacaktır. Kürtler bu süreci bütün engellemelere rağmen kazanacak ama CHP her yönüyle kaybedecektir.
MA / Selman Güzelyüz
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

