Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İki ses!

Necip F. Bahadır


NECİP F. BAHADIR | YORUM

MHP lideri Devlet Bahçeli, ayak üzeri “Tahliyesi hayırlı olur!” dedi. Konuyla ilgili soru üzerine Erdoğan, “Yargı ne derse o!” diye cevap verdi. Onları konuşturan AİHM kararının kesinleşmesi miydi? Hayır, değil. Öcalan sürecinin yeni bir evreye geçmesi için araçlardan biriydi Selahattin Demirtaş. DEM’li Cengiz Çandar, “Selahattin Demirtaş’ın çıkması an meselesi, saatler içinde özgürlüğüne kavuşabilir.” diye konuştu. Umutlar yükseldi. Gözler hapishane kapısına çevrildi.

O özgürlük kapısı henüz açılmadı. Hayırlı gelişme yaşanmadı. Yeni haftaya sarktı.

Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi hukuki sonuçlar doğurursa anlamlı olur. Yoksa bir kişinin tahliyesi Türkiye’nin ne hukuk ülkesi olduğunu gösterir, ne de Bahçeli’nin dediği gibi ‘hayırlara vesile’ olur. Ne anlama geldiği anlaşılamayan Erdoğan’ın ‘yargı ülkesi’ ifadesi belki gerçek ‘manasını’ bulur. Siyasi talimatla tahliye… ‘Bahçeli istedi, Erdoğan rezervini kaldırdı, yargı hükmünü verdi’ denir; ki haksız da sayılmaz.

Peki ne olmalı?

Sorunun cevabı çok basit. İvedilikle AYM ve AİHM kararları uygulanmalı… Öyle seçmece, bazı kişi ve gruplara özgü değil. Eşit ve adil şekilde… Yani olması gereken olmalı… Yoksa atla deve falan değil. İktidarın lütfu hiç değil. Hukukun işlemesi, geç de olsa adaletin tecellisi gerçekleşir.

Geç gelen adalet midir? Değildir elbette. Ama hiç yoktan iyidir. Her şeye rağmen Demirtaş hukuki açıdan bir umudun da adı…

Bir yanda umut, öte yanda karamsarlık… Erdoğan’ın, “Türkiye bir yargı ülkesi!” sözü ülkenin dört bir yanında yankılanırken İstanbul’da bir mahkeme bu cümlenin şifresini çözdü. Lisanı haliyle, “Hukuk ve adalet adına umutlanmayın!” dedi. Gezi mahpusu Tayfun Kahraman hakkında AYM’nin verdiği ‘hak ihlali’ kararını ‘hükümsüz’ saydı. Ağır Ceza Mahkemesi hukuka, adalete, anayasaya meydan okudu. Üstelik, “Beni bağlamaz!” demekle kalmadı, AYM’ye ‘yetki hatırlatması’ bile yaptı.

Şaka değil gerçek; bir yerel mahkeme AYM’yi ‘yetki gaspı’ yapmakla suçlayabildi. Peki bu cesareti nereden aldı? Erdoğan’dan tabii ki. Yoksa hangi yargı mensubu AYM’nin kararını ‘geçersiz kılacak’ hüküm verebilir?

Sırtını iktidara ve Ankara’ya dayamayan bunu yapabilir mi? Erdoğan’ın ‘yargı ülkesi’ ifadesinin ete kemiğe bürünmüş hali bu. “Yargı ne derse o!”

AHİM ve AYM kararlarını uygulamayan bir yargı sisteminin ‘adaleti tesis’ etmesi mümkün mü? Devletin ‘hukuk vasfı’ çoktan sizlere ömür… Aslında ‘devletin’ kendisi de öyle… Anayasasını hiçe sayan bir devlet olabilir mi?

Çok daha ağırı bir yerel mahkemenin, AYM’ye meydan okumasının kamuoyunda normal karşılanması… Hatırı sayılır itiraz ve tepkiye neden olmaması… Hukuksuzluğun normalleşmesi ve sıradanlaşması…

Kamuoyunun ayağa kalkması ve kıyamet kopması lazımdı. Oldu mu? Ortalık birbirine girdi mi? Ankara’dan bir ses duyuldu mu? İktidar blokunu rahatsız etti mi? Muhalefetin cılız tepkileri sokakta karşılık buldu mu? Toplumun umurunda oldu mu? Ah keşke olumlu cevap verebilsek… Ama maalesef.

Hiç yok değil, var ama çok yetersiz, cılız ve zayıf. Ceza hukuku profesörü İzzet Özgenç hukuk adamı, karara isyan eden isimlerin başında geldi. Özgenç, Erdoğan’ın hemşehrisi ve yakından tanıdığı biri… AKP ilk yıllarında gerçekleştirdiği ‘hukuk reformlarında’ imzası olan bir isim. Erdoğan, her akıl ve vicdan sahibini çevresinden uzaklaştırdı. Politikalarına ayna tutulsun istemedi. Adalete terazisinde tartılmaktan korktu. Akıl ve vicdan sahibi Özgenç, Erdoğan’a itiraz eden isimlerden biriydi.

İzzet Özgenç, yerel mahkemenin kararına verdiği tepki ‘tarihe not düşülmesi’ ve bir dönemin özetlenmesi bakımından önemli. Yoksa sesi ne adliyelere ne de Saray’a ulaşacak… Şu tespiti hatırlanacak; “Yargı gücü kötüye kullanılarak AYM kararının bağlayıcılığının çiğnenmesi ve bu suretle bir kişinin hürriyetinden yoksun bırakılmaya devam edilmesi açıkça bir ANAYASA İHLALİ’dir…”

Anayasayı ihlal demokratik hukuk devletinde en ağır suç… Adnan Menderes’in idam gerekçesi… Bir hukuk profesörünün yapılanı ‘anayası ihlali’ olarak tanımlaması ve kayda geçirmesi çok kıymetli.

Özgenç’in ihlale karşı somut önerisi de var; “İlk tepkinin AYM tarafından gösterilmesi gerekir. Bu tepki soyut açıklama şeklinde değil, eylemli olmalıdır. Hukuka dönmek ve AYM’nin saygınlığını korumak için tepki olarak başkan derhal istifa etmelidir.”

Haksız mı Özgenç? Kararının pas pas edildiği bir mahkeme başkanının koltukta oturmaya devam etmesinin bir izahı var mı? O koltuğu ve kırmızı plakayı bırakmak kolay değil. Toplumun beklentisi ve kamuoyu baskısı da yok. Ahlaki ve etik değerlerin de esamesi okunmayınca ‘pişkinliğe’ devam.

Aslında bu devlet ve hukuk krizi karşısında harekete geçmesi gereken Adalat Bakanı ve Cumhurbaşkanıdır. Fakat o makamların içi boşaldı. Yok hükmünde… Sözde var…

AKP hukuksuzluğun farkında değil mi? İktidar sarhoşu küçük bir grup dışında çoğunluk farkında aslında. Ama ses yükselteni ara ki bulasın… “Gidişatın hayra alamet olmadığı…” kendi aralarındaki sohbetlerin ana konusu.

Yarınlar için ‘not düşme’ gereği duyan bir isim var AKP içinde… Şamil Tayyar… Gazeteci kökenli. İktidar ile muhalefetin sık sık yer değiştirdiği siyasi tarihi yakından bilenlerden… Onun da tepkisi çok sert. Şu ifadeler onun; “Bu basit ve sıradan bir hadise değildir. Anayasa rafa kaldırılıp her kurum kendi özel hukukunu oluşturmaya kalkarsa gayri nizami unsurlar ülkeye hükümdar olur, kaos olur, yazık olur…”

Çoktan oldu bile… Bugün tarihinin en ağır hukuk ve adalet krizi yaşamıyor mu? Dahası demokrasi ve ahlak böylesine aşınmış mıydı? Özgürlükler bu denli kısıtlanmış mıydı? Ekonomi işin görünen ve herkese dokunan yüzü… Kahramanmaraş’tan muhtemelen AKP’ye yakın bir işadamının feryadı yükseldi; “Bugün 8 sektörde faaliyetimiz var. 41 yıldır ben böyle bir ekonomik buhran görmedim. Faaliyetimizin olduğu sektörlerin hepsinde baş aşağı bir durum söz konusu…”

Ne bekleniyordu? Adalet güneşinin battığı bir ülkenin ülkenin ekonomisi düzgün olabilir mi?

Tayyar’ın şaşkınlığını anlayamadım, eğer laf oyunu ve siyasi cambazlık değilse tabii… “Sanki devlet içinde bir el… Sanki çevreden kimi dostlar… Sanki etraftan birileri… Sanki gölgedekiler… Belki tek tek… Belki birlikte… Belki bilerek… Belki farkında olmadan… Cumhurbaşkanımız ve AK Parti’nin altını oyuyor…”

Hayır, Tayyar o kadar saf değil! Krizin kaynağının Ankara olduğunu bilir. Faili meçhul değil ki… Adresi Erdoğan ve Bahçeli ikilisi dışında aramak ironi olabilir. Öyle altı oyulan da AKP ve Erdoğan falan değil; eğer kaldıysa devlet mekanizması…

Kuşkusuz Demirtaş’ın tahliyesi iyi olur. Özgenç’in tespiti ve isyanı önemli… Tayyar’ın yarınlara not düşmesi kıymetli.

Ama unutmamak lazım ki bir çiçekle bahar gelmez…

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version