AGIRÎ – Agirî’de, “güvenlik” amacıyla atılan adımlara dikkati çeken DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ, “Bu, barış sürecinin ruhuna da ters düşüyor” dedi.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başlamasıyla birlikte Agirî’de “güvenlik” gerekçesiyle bir yandan “güvenlik yolları” yaparken diğer yandan baraj projelerini hayata geçiriyor. Bu yıl Gilî Dağı ve Tendürek Dağı bölgesinde askeri üsler için yollar yapılmaya başlandı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Agirî Milletvekili Heval Bozdağ, sürece rağmen güvenlikçi politikaların hala devrede olduğunu belirterek, “Oysa bir barış sürecinde geçiyoruz. Bu barış sürecinin gereklikleri farklı olmalıydı. Ama biz, bunun tam tersini görüyoruz. Bütçeden güvenlikçi politikalara çok ciddi paylar ayrılmaya devam ediyor. Mesela üs ve yolların yapılması için Tendürek bölgesi için yaklaşık 180 milyon liralık bir bütçe ayrılmış. Ağrı Dağı bölgesinde de 200 milyon liraya yakın bir bütçe ayrılmış. Şimdi hala bunun devam ediyor olması, bu barış sürecinin ruhuna da ters düşüyor. Şimdi bu güvenlik yolları tabii bazı ekonomik, ticari ya da turizm amaçlı olarak açılıyor gibi ifade edilse de asıl amacının aslında güvenlikçi politikaları olduğu çok bariz. O bölgelerde bu tür yolların inşa edilmesi, mekanın değişimine ve o mekana hakimiyeti kılmaya dönük yaklaşımlardır” diye konuştu.
‘HALKIN ALANLARINI GASP ETMEYİN’
Agirî’de “güvenlikçi” politikalar için ayrılan bütçenin halka harcanması gerektiğini kaydeden Bozdağ, “Yani yaklaşık 400 milyonluk bir projeyi siz yollara harcıyorsunuz. Aslında Ağrı’nın ihtiyaçları, öncelikleri çok farklı. Biz bunu yine bu Derecik Barajı için de görüyoruz. Orada bir gölet barajı yapılacak. Barajlar yine güvenlik amaçlı yapılıyor. Güvenlikçi politikaların devamı. Bu barajların su dolumu, arkasında biriken göletlik alan geçişleri engelleyen, orada bulunan köylülerin, ticaretle çiftçilikle uğraşan, tarımla uğraşan köylülerin alanlarını gasp eden ve onlara alan bırakmayan bir politikadır. Bu köylerin su altında kalması, toprakların, meraların, yaylaların su altında kalması, o bölgenin bir şekilde göçe zorlanması bölgenin insansızlaştırılma politikasının devadır” ifadelerini kullandı.
‘BU YAKLAŞIMI KABUL ETMİYORUZ’
İktidarın bu ısrarının halka güven vermeyen bir durum olduğunu dile getiren Bozdağ, “Biz, bu yaklaşımı devam ediyor olmasını tabii ki kabul etmiyoruz. Öncelikle bunun bir değişime uğraması gerekiyor. Şimdi sürecin ruhu hem pratikte hem de sözlü olarak siyasette kendisini göstermiş değil henüz. Entegrasyon noktasında aslında toplum ve Kürt hareketi çoktan hazır. Bunun için gerekli çalışmalarını, toplumsallaşmasını yerine getirmiş durumda. İktidarın da gerekliliklerini hızlı adımlarla yerine getirilmesi gerekiyor. Beklenen adımlar güvenlik yolları, barajlar değil. Gereken adımlar topluma güven verecek, Kürt meselesinin kabulü, doğru şekilde yüzleşilmesi, doğru şekilde muhataplıklarının kurulmasıdır” diye belirtti.
‘GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARA İHTİYAÇ YOK’
Agirî’nin yıllar içinde verdiği göçe de dikkat çeken Bozdağ, “Artık güvenlikçi hakimiyet politikalarına ihtiyaç yok. O dağlar ve yaylalar, üslerin, kalekolların yapılacağı yerler değil. Orası toplumun, köylülerin, göç eden halkımızın yaşam bulacağı yerledir. Göç eden halkımızın geri dönüp tarımla, çiftçilikle, üretimle buluşmasının yerleridir. Bu alanları, lütfen artık terk edin, boşaltın bu alanları. Ağrı üst bölgesi değil. Ağrı güvenlikçi politikalarınızı tekrardan ortaya koyacağınız pratik alanı değil. Bu bölgelerden güvenlikçi ve militarist politikalar ne kadar uzaklaşırsa o kadar o kadar çok turizme açılır. Ekonomik faaliyetler ve üretkenlik artsın istiyorsanız bunu barajlar ve güvenlik yollarıyla değil oranın militarist yapısının terk edilmesiyle, azade kılınmasıyla oranın kılınmasıyla bu mümkün olabilir. O yüzden halkımızın yerine toprağına, suyuna rahatlıkla kullanmasına fırsatlar tanıyalım ve bu barış sürecinin ruhuna uygun davranalım diyoruz” şeklinde konuştu.
MA / Ömer Akın
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

