Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Halklar ve İnançlar Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı


MÊRDÎN – Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin Mêrdîn’de düzenlediği konferansın sonuç bildirgesinde, oyalama politikaları ile Rojava’ya silah bırakma dayatmalarının “süreci baltalama ve zora sokma girişimleri” olarak değerlendirildiği belirtildi. 

Demokratik Birlik İnisiyatifi’nin Mêrdîn’de gerçekleştirdiği “Mezopotamya’da Halklar, İnançlar ve Demokratik Ortak Yaşam Konferansı”‘nın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirge, tarihi Mêrdîn’de bulunan Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan açıklamayla kamuoyuyla paylaşıldı. Açıklamada, İnisiyatif Eşsözcüleri Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Mehmet Kamaç, konferansa katılımlarından dolayı katılımcılara teşekkür etti. 

 

Ardından sonuç bildirgesinin Kürtçesini Demokratik Birlik İnisiyatifi Sekreteryası Menice Rümeysa Gülmez, Türkçesini ise Hilmi Aydoğdu okudu. Sonuç bildirgesinde, konferansın yoğun katılım ve büyük coşkuyla gerçekleştirildiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: “Konferansımız, geçmişten günümüze tarihsel ve toplumsal yaşanmışlıkların hafızalarımıza bir kez daha nakşedilmesi, günümüze ve güncelimize dair bir zihinsel tartışma ve yoğunlaşmaya sahne oldu. Konferansımız, aynı zamanda tarihte yaşanmış olaylardan ve yaşanmışlıklardan yola çıkarak, gelinen aşamada dünya ve özellikle de Ortadoğu gerçekliğinde değişen koşullar, toplumsal ihtiyaçlar, beklentiler ve taleplerden yola çıkarak farklılıklarımızı demokratik-katılımcı bir güç merkezi haline getirebilmenin tartışma-yoğunlaşma platformuna sahne oldu.

 

Yüzyılı aşkın bir süredir Kürdistan ve Kürdistan’ın tüm halkları, inançları ve kültürleri büyük bir soykırıma, katliamlara, inançsal ve kültürel kırımlara tabi tutuldu. Halklarımız ve inanç topluluklarımız yüzyılı aşkın zaman diliminde sürgünlere ve çok kapsamlı asimilasyon politikalarına ve uygulamalarına tabi tutuldu. Mezopotamya’yı medeniyetin beşiği yapan binlerce yıllık tarihsel gerçekliğe ve geçmişe sahip Mezopotamya halkları bu uygulamalar nedeniyle yurtlarından kopartıldı, yurtsuzlaştırıldı. Bu yüzyıllık baskı ve göçertme uygulamaları sebebiyle Kürdistan insansızlaştırılmak, çoraklaştırılmak istendi. Yaşanan zulümler, zalimlikler, acılar, travmalar ve trajediler çok büyük oldu. Toplumsal hayatımızda son derece büyük yaralar, büyük kırılmalar ve tahribatlar yarattı. Konferansımız bu yaşanmışlıkların altını son derece güçlü vurgularla çizmiş olmakla birlikte, bu yaşanmışlıkların bir realitemiz olduğuna; geçmişin hatalarından, yaşadığımız derin acılardan ders çıkarmamız gerektiğini vurgulamıştır. 

 

ÇARE MEZOPOTAMYA HAKLARININ GEÇMİŞİDİR’

 

Ayrıca emeği ve sevgiyi yücelten, din adına yapılan fanatizmi öteleyen, tüm halkların ve inançların birlik ve dayanışma ile bir arada özgür ve eşit bir şekilde yaşayacağı, tüm Kürdistani halkların asli unsur olduğu bir demokratik toplumun mümkün olabileceğini, ‘tarih geçmişte, gelecek günümüzde saklıdır’ bilimsel gerçekliğinden yola çıkarak ufkumuzun geleceğimize odaklanması gerektiği belirlemesini yapmıştır. Halklarımızın iki asırdır yaşadığı siyasal ve toplumsal çıkmazların nedenini de çaresini de bulacağımız yer Mezopotamya halklarının tüm geçmişidir.

 

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM GÜCÜ KÜRDİSTAN HALKLARIDIR

 

Konferansımız, son yarım asırlık özgürlük ve demokrasi mücadele tarihimizin ve bu tarihin yarattığı değerlerin tarihsel ve toplumsal önemine vurgu yaparak, Kürdistan’da büyük bir aydınlanma, ekolojik-demokratik kadın özgürlüğünü önceleyen çağdaş-modern bir toplumsal gelişme yaratmıştır. Kürdistani halkların ve inanç topluluklarının ortak yaşamı birlikte var etme gönüllü iradesini ve birlikteliğini gerçekleştirmede yeni bir çığır açmıştır. Konferansımız Ortadoğu gerçekliğinden ve yaşanan siyasal toplumsal gelişmelerden yola çıkarak, Kürdistan halklarının önümüzdeki yüzyılda tüm Ortadoğu halklarının umudu haline geldiğine vurgu yapmış; Ortadoğu’daki değişim ve dönüşümün devindirici motor gücü olduğu gerçeğinin altını çizmiştir. 

 

KAYBET-KAYBET POLİTİKASI MİADINI DOLDURDU

 

Yarım asırlık özgürlük ve demokrasi mücadelesi, Kürdistan Özgürlük Hareketini ulusal, bölgesel ve uluslararası etki gücü yüksek bir özne haline getirmiş, modern ve örgütlü bir Kürt –Kürdistan gerçekliği yarattığı belirlemesini yapmıştır. Bu modern Kürt ve Kürdistan gerçekliği her türlü ulusal, inançsal ve toplumsal sorunun çözüm yolunu da göstermiştir. Çok farklı dillerin, kültürlerin, etnisitelerin, dinlerin ve inançların yaşadığı Kürdistan’da bütün toplumsal kesimlerin kendini içinde bulduğu, eşit, özgür, katılımcı çoğulcu, demokratik ulus-demokratik toplum paradigmasının yaşamsallaştırılması ve kurumsal bir yapıya kavuşturulmasını kapitalist modernite çözümüne karşı en bilimsel alternatif çözüm modeli olarak değerlendirmiştir. İttihat-Terakki zihniyetinin kurumsallaşmış hali olan tekçi ulus devlet ideolojisinin, bu tekçi anlayış ile Türk-İslam sentezi dışındaki halkları, dilleri, kültürleri ve inançları reddettiği, yok saydığı ve kapsamlı bir asimilasyona tabi tuttuğu belirtilmiş, hatta ironik bir şekilde cami ve cem evlerinin içlerinin boşaltılarak, özünden saptırılarak savaş politikalarının meşrulaştırıldığı merkezler haline dönüştürülmüştür. Bu tekçi anlayışın bir asırlık uygulamalarının Türkiye, Kürdistan ve tüm Ortadoğu’ya huzur ve barış getirmediği gerçeğini vurgulamıştır. Tekçi ulus devletin yüzyıldır uyguladığı ve bütün Türkiye halklarına büyük bedeller ve acılar yaşatan kaybet-kaybet politikalarının artık miadının dolduğunu, kazan-kazan politikalarının yaşam bulmasının zamanının geldiğini dile getirmiştir.

 

Konferansımız, demokratik ulus-demokratik toplum paradigmasının Kürdistan coğrafyası ve Kürdistan halkları şahsında gerçekleşmesinin, Kürdistan sınırlarını aşan bölgesel bir etki ve demokratikleştirme gücüne sahip olduğu değerlendirmesini yapmıştır. İsrail- Filistin, İsrail Hizbullah Suriye’de HTŞ ve diğer bütün Suriye halkları arasındaki kan deryasına dönüşen tüm Ortadoğu savaşlarının bitişi ve Ortadoğu barışının tesis edilmesinin yolunun demokratik toplum gerçekliğinde olduğunu belirtmiştir.

 

ABDULLAH ÖCALAN’IN ÇAĞRISI SON DERECE ÖNEMLİ

 

Konferansımız, Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı, hem Türk – Kürt barışı anlamında, hem de bölgesel ve küresel etkileri anlamında son derece önemli ve değerli bulmuştur. Demokratik toplum paradigmasını sadece siyasal ve toplumsal yapısı ile değil, aynı zamanda ve esas olarak da ahlaki-politik bir toplumsal varoluş olarak değerlendirmiştir. Konferansımız, demokratik toplumun inşasında ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmaya önemle vurgu yapmış; ulusal, bölgesel ve küresel etki gücünden, değiştirici ve dönüştürücü dinamizminden yola çıkarak, Kürdistan kadın hareketinin öncü rolüne büyük önem atfetmiştir.

 

HTŞ’NİN SALDIRILARINI KINIYORUZ

 

Rojava halklarının, ‘farklılıklarımız birlikteliğimizin teminatıdır’ şiarıyla oluşturmuş olduğu demokratik ve çoğulcu topluma yönelik saldırılar, Halep kentinin Eşrefîye ve Şex Maqsut mahallelerinde yoğunlaşmıştır. HTŞ askeri güçlerinin Alevi ve Dürzi halkına karşı uyguladığı katliamların bir benzerinin Rojava’da da gerçekleştirilmesi halk savunma güçleri ve halklarımız tarafından boşa çıkartılmıştır. Konferansımız bu saldırıları şiddetle kınamıştır. Ayrıca, konferansımız yapıldığı iddia edilen ‘seçimleri’, hem tüm Suriye halklarını kapsamaması, hem de uygulanan yöntem açısından meşru görmemiştir.

 

OYALAMA VE ROJAVA’YA DAYATMALAR SÜRECİ BALTALAMA GİRİŞİMİDİR

 

Tüm toplumsal kesimlerde büyük bir heyecan ve umut havası yaratan ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, özellikle devletin oyalama politikaları ve Rojava halkına silah bırakma dayatmalarını süreci baltalama, zora sokma girişimleri olarak değerlendirmiştir. Rojava halkının kendi öz güvenliğini sağlama iradesini pazarlık konusu yapmaması ve müdahale edilmesinden vazgeçilmesi çağrısını yapmıştır.

 

Konferansımız, Ortadoğu’daki gelişmelerden yola çıkarak Kürt ve Kürdistan sorununun demokratik-barışçıl çözümü için büyük fırsat ve olanakların ortaya çıktığını değerlendirmiş, bütün Kürdistani siyasi parti, sivil toplum örgütü, kanaat önderleri, aşiretler vb. her kesime ulusal birlik çağrısını yinelemiştir.

 

Konferansımız, Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürdistan ve Türkiye halklarına karşı gerçekleştirilen 9 Ekim Komplosu’nu ve 10 Ekim Gar katliamını kınamıştır.

 

UMUT HAKKI İÇİN ADIM ATILMA ÇAĞRISI YAPILDI

 

Konferansımız Demokratik barış sürecinin başından bugüne kadarki sürecini değerlendirmiş, TBMM’de kurulan komisyon çalışmalarına büyük önem atfetmekle birlikte sürecin zamana yaydırılarak, toplumsal beklenti umutlarının sönümlendirilmesi riskine işaret etmiştir. Bu nedenle de başta Umut Hakkı olmak üzere, demokratik barış sürecinin gerektirdiği siyasi, hukuki ve yasal adımların atılması çağrısını devlete yapmıştır.”

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version