BBC’nin konuştuğu uzmanlar Gazze halkının yaşadığı yerinden edilme durumunu anlatırken “eşi benzeri görülmemiş” ve “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan hiçbir şeye benzemiyor” gibi tanımlamalara başvuruyor.
Güvenli yerlere sığınma imkânının olmaması ve küçük, yoğun nüfuslu bir bölgede tekrarlayan yer değiştirmeler, çatışma, zorunlu göç ve uluslararası hukuk alanında uzman tarihçiler ve akademisyenlere göre son derece olağandışı.
BM’ye göre, Gazze’de yaşayan 2,1 milyon kişinin 10’da 9’u, iki yıldır süren İsrail saldırıları boyunca evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Sınırlar ise neredeyse tamamen kapalı kaldı.
İsrail, belirli bölgeleri boşaltmaları yönünde insanlara defalarca talimat vererek kitlesel nüfus hareketlerine neden oldu. İsrail, bu talimatları Hamas’ı hedef alırken sivilleri korumak için aldığı “olağanüstü önlemler” kapsamında verdiğini söylüyor.
Bazı insan hakları gruplarıysa, bu durumu zorla yerinden edilme olarak tanımlıyor.
Danimarka Mülteci Konseyi’nin 2024’te yaptığı araştırmaya göre, Gazze’deki aileler savaş boyunca ortalama altı kez yer değiştirdi, bazıları ise 19 kez taşınmak zorunda kaldı.
Son haftalarda, İsrail’in Gazze Şehri’ndeki son saldırısı yine yüz binlerce insanın bölgeden başka yerlere kaçmasına neden oldu.
İki küçük çocuğuyla hemşirelik yapan Soha Musleh de onlardan birisi.
Soha, İsrail operasyonlarını genişletip tüm mahalleleri yerle bir ettikçe, pek çok Gazzeli gibi defalarca farklı alanlara sıkışmak zorunda kaldı.
Oxford Üniversitesi Antropoloji ve Zorunlu Göç Profesörü Dawn Chatty “Gazze’deki yerinden edilme, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor” diyor.
Bunun sayı açısından değil, koşullar açısından böyle olduğunu ifade eden Prof. Chatty, “Gazze’de Filistinlilerin gidecek hiçbir yeri yok. İnsanlar, bir güvensiz yerden diğerine kaçmaya zorlanıyor” ifadelerini kullanıyor.
İsrail sıklıkla broşürler, SMS’ler ve sosyal medya üzerinden Gazze halkına belirli bölgeleri “tahliye etmeleri” gerektiğini bildiriyor.
Savaş boyunca, halkı küçük, kumluk bir kıyı şeridi olan ve az sayıda imkâna sahip El-Mevasi’ye yönlendirdi. İsrail burayı “insani bölge” ilan etti ama defalarca bombaladı.
İsrail ordusu, BBC’ye yaptığı açıklamada Gazze genelinde verilen tahliye uyarılarının “sivilleri korumak amacıyla” yapıldığını, “sakinlerin güvenlikleri için belirlenmiş tahliye yolları ve koridorları üzerinden ayrılmalarına imkân tanındığını” söylüyor.
Ordu, ayrıca uluslararası hukuka uygun şekilde hareket ettiklerini iddia ediyor.
İsrail Ordusu, Hamas’ı “sivil alanların içinde saklanmakla” suçluyor ve insani bölgeleri hedef almadığını, ancak buralarda tehdit veya askeri faaliyet tespit edildiğinde harekete geçtiğini söylüyor.
Yerinden edilmeler
İsrail Ordusu tarafından verilen tahliye emirlerin etkisi, bazı bölgelerde tekrar tekrar kurulan ve kaldırılan dev çadır kamplarının uydu görüntülerinde açıkça görülüyor.
Örneğin, El-Mevasi yakınlarındaki Hamad Şehri, Mayıs 2024’te “insani bölge” ilan edilince çadırlarla dolmaya başladı. Temmuz’a gelindiğinde boş araziler tamamen doluydu.
O tarihten bu yana İsrail bölge sakinlerine iki kez tahliye emri verdi. Her defasında çadırlar kaldırıldı ama İsrail tekrar burayı “insani bölge” ilan ettikten sonra yeniden doldu.
Bunlardan biri Ağustos 2024’teydi; o sırada İsrail Ordusu yakındaki bir bölgeden roket atıldığını söylemişti. Diğeri ise yaklaşık bir yıl sonra yaşandı.
Soha ve ailesi 2024 baharında Hamad Şehri yakınından geçerek Deyr el-Belah’a doğru gitmişti.
“Bazen yanınıza alabildiğiniz tek şey hayatınızdır, sonra yeniden başlamak zorunda kalırsınız” diyor.
Ailesinin sekiz kez yerinden edilmesi, savaş boyunca yaşanan büyük nüfus hareketlerini izledi: 7 Ekim’den sonraki ilk haftalarda Gazze’nin kuzeyinden güneye, Han Yunus’a, ardından Refah’a gittiler. Ancak İsrail orada kara harekâtı başlattı.
Bu yerinden edilme dalgaları, Gazze’de şehirlerin ve bölgelerin nüfuslarının şişmesine ya da küçülmesine yol açtı.
Şeridin kuzeyindeki iki şehrin nüfusu savaşın ilk dört ayında dörtte üç oranında azaldı.
Refah, 2024’ün başlarında birkaç ay boyunca savaş öncesi nüfusunun yaklaşık dört katını barındırdı.
Ardından İsrail, buradaki insanlara ayrılma talimatı verdi. Bugün Refah neredeyse tamamen yok edilmiş durumda ve çok az insan kaldı.
Çoğu, Han Yunus ve Deyr el-Belah’a yöneldi ve bu iki bölgenin toplam nüfusu neredeyse üç katına çıktı.
‘Kapalı bir şeritte mahsur kalmak’
Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Yahudi soykırımı konusunda uzman tarihçi Profesör Daniel Blatman, Gazze’deki yerinden edilmenin, “hapsolma, tekrar ve ölümcül koşullar” nedeniyle dünyadaki diğer örneklerden farklı olduğunu söylüyor.
Prof. Blatman, “Gazze’de siviller, kapalı bir şeridin içine hapsedilmiş durumda, tekrar tekrar ‘insani bölge’ adı verilen aşırı kalabalık ceplere yönlendiriliyor ama çatışmalar hemen yanı başlarında devam ediyor” diyor.
Aynı üniversiteden uluslararası hukuk profesörü Yuval Shany de Gazze’deki durumun, “sivil nüfusun büyük çoğunluğunun çatışma bölgesinden tamamen çıkamaması” açısından “benzeri görülmemiş” olduğunu söylüyor.
Hem İsrail’in hem de Hamas’ın operasyonlarıyla sivilleri tehlikeye attığını, ayrıca uluslararası toplumun İsrail ve Mısır’a sınırları açmaları için baskı yapmamasının “dikkat çekici” bir unsur olduğunu ekliyor.
Florida Üniversitesi Soykırım Çalışmaları Profesörü Norman JW Goda, bu tür “zoraki yerinden edilmelerin çok acı verici” olduğunu söylüyor, ancak “alternatifin İsrail’in Hamas hedeflerini sivillere hiçbir uyarı yapmadan vurması olacağını” düşünüyor.
Goda’ya göre, “güvenli bölgelerin” tüm tarafların rızasıyla kurulması gerekiyor.
Son aylarda, Gazze Şeridi’nin yüzde 80’inden fazlası ya İsrail’in askeri kontrolü altındaydı ya da sakinlerine ayrılma emri verilmişti. BM’ye göre Temmuz ayında bu oran yüzde 88’e ulaştı.
Geriye kalan en küçük alan, yaklaşık 9 km uzunluğunda ve 5 km genişliğinde bir şeride ya da başka bir deyişle Manhattan’dan daha küçük bir bölgeye denk geliyordu
BM, bu alanın bazı bölümlerinin moloz ve yıkıntılarla kaplı olduğunu, bu yüzden yaşam alanının daha da daraldığını ve koşulların ağırlaştığını belirtiyor.
Yerinden edilmiş Gazzeliler aşırı kalabalık içinde yaşıyor. BM ile çalışan yardım kuruluşlarının verilerine göre çadırlarda ve sığınaklarda kişi başına düşen kapalı alan ortalama yarım metrekare.
Bu da 4×5 metrelik bir odada 40 kişinin yaşaması anlamına geliyor.
Bölgede toplu mutfaklar, su dağıtım noktaları ve sahra klinikleri işliyor olsa da yardım kuruluşları, hızla artan talebi karşılamanın zor olduğunu söylüyor. Ayrıca İsrail’i, Gazze’ye gıda ve yardım girişini “sistematik şekilde engellemekle” suçluyorlar.
İsrail ordusu ise BBC’ye yaptığı açıklamada, Gazze’ye gıda, tıbbi malzeme ve barınma ekipmanının sevkiyatını artırdığını, ayrıca “güneydeki insani altyapının beklenen nüfus yoğunluğuna hazır olduğunu” vurguladı.
Birçok Filistinli için bu durum, 1948-49’daki İsrail’in kuruluş savaşı sırasında yaklaşık 750 bin Filistinlinin evlerinden kaçtığı veya sürüldüğü “Nakba”ya benzetiliyor.
Birçoğu onların torunları. Bunlar arasında İngiltere’deki Filistin Diplomatik Misyonu’nun başkanı Husam Zomlot da var.
“1948’de ne olduğunu çok iyi biliyoruz” diyor.
“Bir kez İsrail ordusunun zoruyla evlerini terk etmek zorunda kaldıklarında, bir daha geri dönmeleri mümkün olmayacak. Bu Nakba’da oldu ve şimdi de başlarına gelen bu.”
Zomlot, İsrail’in “Gazze’de kalanları yok ettiğini”, bu yüzden Gazzelilerin “dönecek hiçbir yerinin kalmadığını” söylüyor.
“Bu, planlı bir yerinden etmedir” diye de ekliyor.
‘Yasal kriterler açısında ciddi sorular var’
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve İsrail’in soykırım işlediği sonucuna varan BM komisyonu, hazırladıkları raporlarda zorla yerinden edilmenin savaş suçu olduğunu belirtti.
Uluslararası Af Örgütü ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) de BBC’ye aynı görüşte olduklarını bildirdi.
OHCHR sözcüsü, İsrail’in tahliye bildirimlerinin genellikle “yasal bir tahliye için gereken katı şartları karşılamadığını” söyledi.
Nedenleri ise “emirlerin kitlesel, genel ve tekrarlayan yapısı, acil askeri ihtiyaçlara veya sivillerin güvenliğine karşılık gelmemesi” ve kaçan sivillerin vurulduğu saldırılar olarak sıraladı.
BBC’nin konuştuğu birçok uzman, bu yerinden edilmelerin zorla yapıldığını ve uluslararası hukuka uygun olmadığını düşünüyor.
Dr. Shany de tahliyelerin “yasal kriterleri karşılayıp karşılamadığı konusunda ciddi sorular bulunduğunu” söylüyor.
Londra’daki İsrail Büyükelçiliği ise BBC’ye yaptığı açıklamada zorla yerinden edilme, savaş suçu ve soykırım suçlamalarını kesin bir dille reddetti.
“İsrail, askeri sürpriz pahasına bile zararları en aza indirmek için olağanüstü tedbirler almaktadır” denildi.
Tahliyelerin “geçici, sivilleri korumak için uygulanan ve uluslararası insani hukuka tam uygun şekilde yapıldığı” savunuldu. Ayrıca İsrail’in “Gazze’yi yönetme niyeti olmadığı” ifade edildi.
İsrail Ordusu, son Gazze saldırılarını 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’in güneyine yaptığı saldırıya yanıt olarak başlattı. Bu saldırıda yaklaşık bin 200 kişi öldü, 251 kişi rehin alındı.
Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre o tarihten bu yana Gazze’de büyük bir yıkıma neden olan İsrail saldırılarında 66 binden fazla kişi öldü, yaklaşık 170 bin kişi yaralandı. BM, bu verilerin güvenilir olduğunu söylüyor.
Ayrıca BM, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’deki evlerin yaklaşık yüzde 92’sinin, başka bir deyişle de 436 bininin hasar gördüğünü veya yıkıldığını tahmin ediyor. Bu, yerel konut bakanlığının verilerine dayanıyor.
Soha, eşi ve iki çocuğuyla birlikte şu anda Gazze’nin ortasındaki Nuseyrat’ta, anne babası ve kardeşleriyle birlikte akrabalarına ait hasar görmüş tek odalı bir dairede kalıyor.
“Orada yaşıyoruz ve idare ediyoruz. Sonuçta, çadırdan iyidir.”
Gazze’de ölen çocuk sayısı 20 bini aştı
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 7 Ekim’de iki yılını doldururken, Gazze’deki hükümetin medya ofisi, felaketin boyutlarını gözler önüne seren güncel rakamları paylaştı. Rapora göre, saldırılarda yaşamını yitirenlerin toplam sayısı 67 bin 139 olurken, kayıplarla birlikte bu rakamın 76 bin 639’a ulaştığı belirtildi.
Hamas heyeti ateşkes müzakereleri için Mısır’a ulaştı Hamas heyeti ateşkes müzakereleri için Mısır’a ulaştı
ÇOCUKLAR VE KADINLAR EN BÜYÜK KAYIP
Saldırılarda en ağır bedeli çocuklar ve kadınlar ödedi:
Çocuklar: Hastanelere ulaşan 19 bin 450 kişi dahil olmak üzere hayatını kaybeden çocuk sayısı 20 bini aştı.
Kadınlar: Hayatını kaybeden kadın sayısı, enkaz altındakilerle birlikte 12 bin 500’ü geçti.
Açlık ve Soğuk: Açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle 460 kişi (154’ü çocuk), soğuktan donarak ise 17 kişi (14’ü çocuk) hayatını kaybetti.
Sağlık Personeli ve Gazeteciler: 1.670 sağlık personeli ve 254 gazeteci hayatını kaybetti. 12 bini aşkın hamile kadın düşük yaptı.
EĞİTİM VE SAĞLIK ALTYAPISI HEDEF ALINDI
İsrail saldırılarında sivil altyapının sistematik olarak hedef alındığı açıklanarak şu bilgiler verildi.
Sağlık: 38 hastane, 96 sağlık merkezi ya bombalandı ya da hizmet dışı bırakıldı. 197 ambulans hedef alındı.
Eğitim: Okulların yüzde 95’i hasar gördü. 668 okul doğrudan bombalandı, 165’i tamamen yıkıldı. 13 bin 500’den fazla öğrenci ve 193 akademisyen saldırılarda hayatını kaybetti. 785 bin öğrenci eğitimden mahrum kaldı.
Konut ve İbadethaneler: 268 bin konut tamamen, 153 bin konut ise kısmen yıkıldı. 835 cami tamamen, 3 kilise ise birden fazla kez hedef alındı.
Medya ofisi, İsrail askerlerinin hastaneler içinde 7 toplu mezar açtığını ve bu mezarlardan 2 bin 450 kişinin naaşını çaldığını iddia etti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***