Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gazze Mahkemesinde İsrail’in “sivillere, gazetecilere ve eğitim sistemine karşı suçları” ele alındı

Gazze Mahkemesinde İsrail'in "sivillere, gazetecilere ve eğitim sistemine karşı suçları" ele alındı


İSTANBUL (AA) – İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan küresel ve bağımsız girişim olan “Gazze Mahkemesi”nin nihai oturumunun 2’nci gününde, İsrail’in sivillere, gazetecilere ve eğitim sistemine karşı işlediği suçlar değerlendirildi.

Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk başkanlığında, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Birsel Konferans Salonu’nda düzenlenen “Gazze Mahkemesi: Nihai Oturum”un 2’nci gününde düzenlenen “Suçlar” başlığı altındaki oturumda “Sivillere, gazetecilere ve eğitim sistemine karşı suçlar” ele alındı.

Üç ana başlıkta yapılan oturumda, “Sivillere yönelik suçlar” konusunda gazeteci Ahmed Alnaouq, Filistinli insan hakları avukatı ve Addameer (Vicdan) Derneğinin Genel Müdürü Sahar Francis ve aktivist ve araştırmacı Hala Shoman konuştu.

“Gazetecilere karşı işlenen suçlar” hakkında, Filistinli gazeteci Abubaker Abed ve Kudüs Üniversitesi İnsan Hakları Kliniği Direktörü Dr. Munir Nusseibeh konuşma yaptı.

“Eğitim Kırımı” başlığı altında ise Gazzeli öğrenciler Osama Alostta ile Malek Alsweirki ve Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Wesam Amer değerlendirmelerde bulundu.

– “Sivillere yönelik suçlar”

Gazeteci Ahmed Alnaouq, “Biz Sayı Değiliz-Filistin Gençliğine Ses Vermek” başlıklı bir konuşma yaptı.

Kendi ailesinin de İsrail tarafından öldürüldüğünü ifade eden Alnaouq, “Ailemin (öldürülen) 21 üyesi sadece birer sayı değildi, insanlardı, insandılar.” dedi.

İsrail’in, Gazze’ye yönelik soykırımının 2023 yılının Ekim ayında başlamadığını, 77 yıldır devam ettiğini vurgulayan Alnaouq, ana medyanın, İsrail’in yalanlarını “papağan gibi tekrarladığını” ve gerçekler yerine “İsrail’in yalanlarını” aktardığını belirtti.

Alnaouq, bir gazeteci olarak Filistin halkına haksızlık edenlerin peşine düşeceğinin altını çizerek, “İsrail cinayetten yakayı sıyıramaz. İsrail, Filistinlileri hedef almaktan kurtulamaz. Soykırımı destekleyenler bundan kurtulamaz. Haklarımız var ve adalet arıyoruz. Hayatımın sonuna kadar her zaman, İsrail’in işgalci sistemine, soykırıma ve soykırımı mümkün kılanlara karşı konuşacağım.” ifadelerini kullandı.

Filistinli insan hakları avukatı Francis, “Cinsel Saldırı ve Toplu Hapis” başlıklı konuşmasında, İsrail’in Gazzelilere yönelik zulmünün Ekim 2023’ten çok önce başladığını, onlarca yıldır uzmanlarca belgelendiğini söyledi.

Ekim 2023 öncesinde İsrail hapishanelerinde 5 bin 200 Filistinli bulunduğunu aktaran Francis, ancak ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında yaklaşık 2 bin Gazzeli esirin serbest bırakılmasına rağmen şu anda İsrail hapishanelerinde 400’ü çocuk ve 53’ü kadın 9 bin 100 kişi olduğunu dile getirdi.

Soykırımın başlangıcından bu yana 80 Gazzeli esirin hayatını kaybettiğini ve cesetlerinin halen İsrail hapishanelerinde tutulduğunu belirten Francis, yakın zamanda hapishanelerdeki koşullar nedeniyle 2 Gazzelinin yaşamını yitirdiğini ifade etti.

İsrail hapishanelerinde aç bırakılan, işkence ve tecavüz edilen Gazzeli esirlerin yaşadıklarını anlatan Francis, “Hesap verilebilirlik olmadan adalet de olmaz. Bu nedenle 1948’den bugüne kadar sistematik olarak işlenen tüm bu ağır suçların faillerinin yaptıklarının bedelini ödemesi çok önemli.” dedi.

Aktivist ve araştırmacı Shoman, “Reprocide: İsrail’in Gazze’deki Soykırımı Filistinlilerin Bugünü ve Geleceğini Nasıl Hedefliyor?” başlıklı bir konuşma yaptı.

Shoman, İsrail’in, Filistinlilerin geleceklerini yok etmek adına Gazze’de üreme sağlığını sistemik olarak hedef aldığını belirterek, “Belirli bir ulusal, etnik veya dini grup içinde doğumu engellemeyi amaçlayan önlemlerin uygulanmasından bahsediliyor, bu soykırımın bir parçası.” diye konuştu.

“Üreme soykırımının” aileye ve üreme sağlığına doğrudan saldırı olduğunu aktaran Shoman, nüfusun çoğalmasını önlemek amacıyla erkeklerin İsrail tarafından üreme sistemlerinde hasara yol açacak muameleler gördüğünü vurguladı.

Shoman, İsrail’in, Filistin nüfusunun çoğalmasını önlemeye yönelik saldırılarının uzun vadeli bir politika ve stratejiye dayandığının altını çizerek, “Jüri, Gazze’de yaşananların yalnızca soykırım olmadığını, aynı zamanda üreme yaşamının günümüzde ve gelecekte de yok edilmesini de kapsadığını kabul etmelidir. Bu anlayış, hesap verebilirlik alanını genişletir.” ifadelerini kullandı.

– “Gazetecilere karşı işlenen suçlar”

Filistinli gazeteci Abubaker Abed, “Gazze’den Filistinli bir gazetecinin tanıklığı” başlıklı bir sunum yaptı.

Abed, Gazze’de gazetecilikten çok daha fazlasını yaptıklarını vurgulayarak, “Bu, soykırım belgelemesinden daha fazlası çünkü bunun bir parçasıyız ve Gazze’de olup biteni bildirmek için lüks beş yıldızlı otellerde çalışıyormuş gibi yükseklerde yaşamıyoruz. Gazze’ye dışarıdan haber yapmak için gelmedik, artık onun bir parçasıyız. Acı bizim, ızdırap hayatımızın bir parçası ve aynı anda birden fazla iş yapıyoruz.” dedi.

Bazı medya kuruluşlarının, Gazze’deki insanların acılarını paylaşmak yerine bölgeye gidip “şöhret” peşinde koştuklarını ve İsrail’in yalanlarını yaydıklarını ifade eden Abed, Gazze Mahkemesi’nin atacağı en temel adımlardan birinin, Batılı medya kuruluşları da dahil herkesi sorumlu tutması olduğunun altını çizdi.

Abed, İsrail’in Gazze’de işlediği her suçun belgelenmesi ve Tel Aviv yönetiminin hesap vermesi gerektiğini belirterek, “Filistinlilerin insanlığını yeniden canlandırmak ve özellikle Filistinlileri kasten insandan saymayanlara yönelik adaletin tecelli etmesini sağlamak bizim ortak sorumluluğumuzdur. Batılı gazeteciler, son iki yılda izin verdikleri şeyin bedelini ödemek zorundalar.” ifadelerini kullandı.

Kudüs Üniversitesi İnsan Hakları Kliniği Direktörü Dr. Munir Nusseibeh, “Gazetecileri Ortadan Kaldırmak: Bir Soykırım Stratejisi Olarak Gazze’deki Gazetecilere Yönelik Sistematik Saldırılar” başlıklı sunum yaptı.

Gazze’de İsrail’in uzun süredir yabancı gazetecilerin giriş ve hareketlerini kontrol ederek basın mensuplarına zorluk çıkardığına işaret eden Nusseibeh, “İsrail, gözlemleri engelleyerek toplu katliamlar ve siviller için hayati önem taşıyan altyapının sistematik olarak tahrip edilmesi gibi soykırım eylemlerinin büyük ölçüde görünmez kalmasını sağlıyor.” dedi.

Nusseibeh, Gazze’de basına uygulanan ambargonun soykırımın görülmesini önlediğini belirterek, “Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de 248’den fazla gazeteci öldürüldü ve bunların en az 56’sı işleri nedeniyle doğrudan hedef alındı veya öldürüldü. İkinci Dünya Savaşı’nda 68 gazeteci öldürüldü, Vietnam’da ise on yıllar boyunca yaklaşık 65 gazeteci öldürüldü. Gazze’de iki yıldan kısa bir sürede ölenlerin sayısı, tüm bu toplamları aşmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Nusseibeh, kasıtlı olarak gazetecilerin hedef alınmasının ise savaş suçu ve insanlığa karşı suçun parçası olarak nitelendirilebileceğini sözlerine ekledi.

– “Eğitim Kırımı”

Gazzeli öğrenci Osama Alostta, “Gazzeli Öğrenci: Onların Aldığı Hayaller” başlıklı konuşmasında, İsrail’in Gazze’de soykırıma başlamadan önce öğrenci olarak geçirdiği günleri anlattı.

Her genç gibi okula gidip gelecek hakkında hayaller kurduğunu dile getiren Alostta, “Çocukluğum, anılarım, hayatımın başladığı sokaklar yok edildi. Her şey silindi. Kampüsümün yanışını izlemek zorunda kaldım. Sadece binalarımızı bombalamakla kalmadılar, geleceğimizi de silip süpürdüler.” ifadelerini kullandı.

“Öldürülen, susturulan, yerinden edilen ve var olma hakları elinden alınan” çok sayıda öğrenci olduğunun altını çizen Alostta, Gazze’de 1000’den fazla profesörün öldürüldüğünü söyledi.

Alostta, öğrencilerin kasıtlı olarak susturulduğunu ve hayallerinin yok edildiğini söyleyerek, “Bizim neslimiz bu kaybı sonsuza kadar taşıyacak.” dedi.

Gazzeli bir diğer öğrenci Alsweirki, “Gazze’de Okul Katliamı: Eğitimin Sistematik Yıkımına Tanıklık” başlıklı konuşma yaptı.

Alsweirki, İsrail’in soykırımından önce Gazze’nin Orta Doğu’daki en yüksek eğitim oranlarından birine sahip olduğunu belirterek, Tel Aviv yönetiminin sistematik olarak Gazze’nin eğitim kapasitesini hedef aldığını vurguladı.

Uluslararası hukuka göre eğitim alanlarının ve eğitim hakkının korunması gerekliliğini hatırlatan Alsweirki, ailelerin sığınmak için eğitim yerlerini kullandığı ancak oraların da İsrail’in bombardımanlarıyla yıkıldığını, bu yüzden çocukların okulları “eğitim yuvası” olarak değil de “ailelerinin öldüğü yer” olarak hatırlayacağını ifade etti.

Alsweirki, “Gazze’deki eğitime kasıtlı ve sistematik bir şekilde saldırıldı.” dedi.

Cambridge Üniversitesinden Prof. Amer “Bilginin Soykırımı: İsrail’in Gazze’nin Entelektüel Yaşamını Sistematik Olarak Yok Etmesi ve Filistin’in Geleceğini Susturması” konulu sunum yaptı.

Amer, “Gazze’de gördüğümüz şey, bilinçli bir şekilde bilginin, üniversitelerin, okulların metodolojik olarak yok edilmesi ve Gazze’nin entelektüel kalbini temsil eden akademisyenlerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin öldürülmesi.” dedi.

Bugün Filistin’de yaşananların, yalnızca bir soykırım olmadığını, Filistin varlığını kökten yok etmeyi amaçlayan “Siyonist yerleşimci sömürgeci bir projenin devamı” olduğunu ifade eden Amer, İsrail’in Filistin’deki kütüphaneleri ve arşivleri de yok ettiğini belirtti.

Amer, İsrail’in yok ettiği bu arşiv ve kütüphanelerin yalnızca bina olmadığını, nesillerce devam eden bir birikim olduğunu vurgulayarak, “Jüri, İsrail’in yaptığının sadece Gazze’deki okulları, üniversiteleri veya kolejleri yıkmak olmadığını dikkate almalı. Eğitim yoluyla inşa edilecek bir gelecek fikrini kasıtlı olarak paramparça etti.” ifadelerini kullandı.

Bu konuda görgü tanığı olarak Asmaa Albatash, Nabeel Jumah, Sevjan Al-Shami, Mahmoud Haniyeh, Fidaa Al-Madhoun, Inas Hamdan, Sundus Zaqout, Abdelrahman Al-Himdiat da birer konuşma yaptı.

Exit mobile version