Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Delegelerin iradesi saptırılmıştır’ tartışmasına girmek hukuken zor, dava reddedilir

'Delegelerin iradesi saptırılmıştır' tartışmasına girmek hukuken zor, dava reddedilir


Eski CHP Genel Sekreteri Önder Sav, partisinin delegeleri çağrısıyla yapılan kurultayı ve 24 Ekim’de görülecek olan davayı işaret ederek; “Mahkemenin ‘Delegenin iradesi saptırılmıştır’ tartışmasına girmesi hukuken zor görünüyor. Bu nedenle mahkemenin davanın reddine karar vereceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

CHP, “Darbeye, kayyıma hayır” sloganıyla 22. Olağanüstü Kurultayı’nı gerçekleştirdi. “Hukuki ve siyasi güvence” olarak nitelendirilen kurultayda, Genel Başkanlık, Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu’nun (YDK) seçimi yapılabilmesi için mevcut yönetime yönelik “usuli olarak güvensizlik oylaması” yapıldı. Kurultayda tek aday olan CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, kullanılan 917 oyun geçerli 835 oyun tamamını alarak yeniden CHP Genel Başkanı seçildi.

CHP’den “Darbeye, kayyıma hayır” sloganıyla olağanüstü kurultay: Özgür Özel, 835 geçerli oyun tamamını alarak yeniden Genel Başkan seçildi

Eski CHP Genel Sekreteri Önder Sav, mahkemeden Kurultay davasına ilişikin olarak beklediği kararı ve süreci Cumhuriyet‘e değerlendirdi. 

Mutlak butlan hayatımıza neden girdi, neden mutlak butlan konuşuyoruz?

CHP 31 Mart 2024 Yerel Yönetim Seçimleri’nde kimsenin beklemediği, tahmin etmediği bir başarı sağladı. 14 büyükşehir, 314 ilçe, 60 beldede belediye başkanlığını kazandı ve birinci parti oldu. Cumhur İttifakı, CHP’nin gerisinde kaldı. Bu başarı, dikkatleri CHP’nin üzerine çekti. Bu başarıyı hem siyasal iktidar yanlıları hem de parti içindeki yönetim karşıtları hazmedemedi ve “Partinin yükselişini nasıl engelleyebiliriz” düşünceleri filizlenmeye başladı. İlk şikayet, 38. Kurultay’da oylamada hile yapıldığı gerekçesi ile Bursa’da oldu. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı yetkisizlik kararı verdi. Şikayet başvurusu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Ankara Başsavcısı ocak ayı içinde soruşturmayı başlattı. Soruşturma başladıktan sonra, iddianame bile yazılmamışken Asliye Hukuk mahkemelerinde seri halde davalar açılmaya başlandı. Lütfü Savaş ve diğerlerinin davaları şubat ayında, İstanbul Kongresi’yle ilgili dava adli tatil içinde, 14 Ağustos’ta açıldı.

Davaların gerekçelerini açar mısınız?

Davalar; bir kısım delegelerin yönlendirildiği, bir kısmının parayla kandırıldığı, bir kısmına iş vaadinde bulunduğu gerekçesiyle kurultayın, delegenin iradesini tam yansıtmadığı savıyla açıldı. Şu anda bitmiş bir tek dava var. O da Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olan dava. 6 dava Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde toplanıp birleştirildi, bu davanın duruşması 24 Ekim’de yapılacak. Aşağı yukarı 13-14 davayla CHP kendi içine dönük tartışmalar yapan bir parti durumuna sokulmak istendi.

Uzun süredir kayyum atandı mı atanacak mı tartışmaları yapılıyor…

Dilekçelerde yazıldığı gibi mutlak butlan iddiasıyla bu dava kabul edilir de eski yönetim geri mi gelir, başka bir yönetim anlayışı mı olur, bir çağrı kurulu, bir geçici kurul mu oluşur gibi tartışmalar toplumun gündemine getirildi. Herkes görev alacak heyetin kayyum olacağını düşünüyor. Kayyum, hukuken ayrı bir konudur. Belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanır. Ergin bir kişi; hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle ivedi bir işini görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse kayyum atanır. Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinmezse kayyum atanır. Kimi zaman bir kişi malvarlığını kendisi yönetemiyorsa kayyum atanır.

Siyasi partiye kayyum atanamaz mı?

Böyle bir davada fevkalade zordur. Yasada, “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yollardan sağlanamamışsa” kayyum atanabileceği yazılıdır. Siyasi partiler, kendi organlarını başka yollar ile seçebileceği için bu kural siyasi partiler için uygulanamaz. İkinci önemli konu; mutlak butlan tartışmasıdır. Mutlak butlan kararı verilebilmesi için bir işlemin, sözleşmenin kanuna, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olması gerekir. Olayları ayırt etme gücü olmayanların evliliği, reşit olmayan kişinin izin verilmeden yaptığı satış işlemleri ve benzeri durumlarda mutlak butlan söz konusudur. Medeni Kanunun 83. maddesinde “Genel Kurul kararlarının yok veya mutlak butlan nedeni ile hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır” denir. Mutlak butlan var mıdır, yok mudur tartışmasına girmeden önce geride bırakılan kongre süreçlerine bakılmalıdır.

Bizim siyasi parti hukukumuzda seçim yasalarında ve anayasamızda seçimlerin denetim ve gözetimi seçim kurullarına aittir. 38. Kurultay’da alınan kararlar ve yapılan seçimler herhangi bir itiraz olmadan kesinleşmiştir; dava açanlar kurultayda delegenin iradesinin saptırıldığını düşünmüşler ise girişimlerini zamanında yapmalıydılar.

Hukuken zaman sınırlaması nedir?

Medeni Kanun’un 83. maddesinde bu konuda hüküm vardır. Buna göre genel kurulun yani kurultayın yapıldığı tarihte orada bulunan kişi iptal için bir ay içinde dava açmak zorundadır. Hazır değil idiyse öğrendikten itibaren bir ay içinde dava açması gerekirdi. Yani her halde üç ayda iptal davası açması gerekirdi. Üç aydan sonra dava açılamaz. Bu yapılmamış ve davalar, 83. maddenin sonundaki bir fıkraya dayandırılmak istenmiştir. O fıkra “Genel Kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır” diyor.

Başka bir çıkış yolu bulamadıkları için bu maddeye dayanarak kurultayı iptal ettirmek istiyorlar. CHP’nin duruşunu, yapısını, gelişmesini ve iktidara yürüyüşünü hazmedemiyorlar.

İddianameden söz eder misiniz, içerisindeki hukuki sıkıntılar neler?

İddianamede Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında olduğu 12 sanık görülüyor. 16 da tanık var. Bu tanıklardan bir kısmı kurultaya bile gelmemiş ama kurultay hakkında ahkam kesiyor. Savcılık da onların ifadesini tanık sıfatıyla alabiliyor. Hukuki çarpıklık burada, ciddi hukukçuları isyan ettiren olay bu. İsyan ettiren bir başka olay da “Ben Ahmet’i kapıda gördüm, Mehmet’le konuşuyordu, para pazarlığı yapıyorlardı” veya “Ali’yi gördüm, elinde bir para çantasıyla asansöre biniyordu”… Böyle ipe sapa gelmez beyanlar var iddianamede. İddianame Mayıs ayının sonunda hazırlandı ve Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. O zamana kadar “Şaibe vardır, irade saptırılmıştır” gibi iddialar süregeldi. Asliye Ceza Mahkemesi, “Burada rüşvet de var” diyerek dosyayı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ağır Ceza Mahkemesi kabul etmedi. Neticede dava, Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesinde kaldı. Davanın açılış nedeni Siyasi Partiler Kanunu’nun 112. maddesine göre, oylamaya hile karıştırmak.

Hile karıştırmak iddiası nasıl kanıtlanır?

“Oyunu Kemal Kılıçdaroğlu’na değil de Özgür Özel’e ver diye ben Mehmet’e 200 bin lira verdim, Ahmet’e bin dolar verdim” ya da “Başkaları pazarlık yaparken gördüm” şeklindeki beyanlar, “Oylamaya hile karıştırıldı” iddiasının dayanağı yapılmak isteniyor. Delege, kapalı hücreye giriyor, oyunu gizli veriyor. Ne malum oyunu o doğrultuda kullandığı, var mı bunun kanıtı, yok. “Fotoğraf çekildi” deniyor. Fotoğrafı herkes çektirebilir, bu bir kanıt değil. Yani delegenin iradesinin saptırıldığına, irade fesadına dair hiçbir delil yok.

Kurultay salonunda birinci tur bittikten sonra ikinci tura geçilmesi geciktirilerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekileceğine yönelik gerçeğe aykırı açıklamalar yapıldığı iddiaları da davalarda konu edilmiştir. Birinci turda 1366 delegenin 682’si Özgür Özel’e, 664’ü Kılıçdaroğlu’na oy vermişti. 18 oy da geçersiz sayılmıştı. Topladığımızda yüzde 100’e yakın katılım var. Özgür Özel, 2-3 oy daha alsa birinci turda zaten seçilecek. İkinci turda ise oylar arasında fark doğuyor. Tüm bunlar ilçe seçim kurulunun gözetim ve denetiminde yapılmıştır. Ekrem İmamoğlu’nun görevi, seçim kuruluna listeleri devrettiği zaman bitiyor. Seçim başladıktan sonra tüm yetkiler ilçe seçim kurulunundur. “Sandık başında hile yapıldı” diyorlar. Kemal Bey’e yazılan oylar çizilmiş… Sandık başında resmi memur var. İlk turdaki geçersiz 18 oy da Kemal Kılıçdaroğlu’na verilecek olsa bile hesap yine tutmuyor, Kılıçdaroğlu birinci turda seçilemiyor.

Mutlak butlan ortaya atılınca CHP nisan ve eylülde iki kurultay yaptı, bunların 24 Ekim’deki davaya etkisi nedir?

Hem Siyasi Partiler Kanunu’nda hem bizim tüzüğümüzde genel kurul yani kurultayın nasıl olağanüstü toplanacağı yazılır. Olağanüstü kurultayı genel başkan, Parti Meclisi ve toplam delegenin yarıdan fazlası çağırabilir. Kurultayın nisan ayında genel başkanın çağrısıyla toplanmasında “4-5 Kasım 2023 Kurultayı’nda genel başkan hile ile seçildi, kurultayı toplayamaz” tezi ileri sürüldü. Seçilmiş saymadıkları genel başkan, yerel yönetim seçimlerini yapmış, adayları belirlemiş. Bir sürü işlemi genel başkan olarak yapıyor da kurultayı çağıramıyor. Kurultay tartışmalarına son verecek sağlıklı yöntem olarak, ben kurultayın delegelerin noter tasdikli imzalı beyanları ile toplanması yolunu önerdim. Haklarında ihtiyati tedbirli kararı verilmiş olan İstanbul delegeleri ile iddianamede tanık ve sanık diye adı geçenler dahil hiçbirisinden imza alınmadı ve bunlar kurultayın üzerine gölge düşmemesi için kurultayda oy kullanmadı.

Kemal Bey’in bu dönemde sessiz kalması çok eleştirildi. Sessizliğini neye bağlıyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Şubat 2025 tarihinde Manisa il Kongresi’nde “Bay Kemal’i şaibeli bir kurultay ile tehcir ettiler” dedi. Sonra 7 Şubat’ta KRT’de Kemal Kılıçdaroğlu bir programa katıldı. Kurultay ile ilgili parti yönetiminin açık ve net bir açıklama yapması gerektiğini söyledi, “Yapmıyorsanız sükut ikrardan gelir. O zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa partinin kirlilikten arınması gerekir” demiş ve şaibe şüphesi üzerine de “Benim elimde bir şey yok” sözlerini kullanmış, “Şaibe yoktur” diyememişti. Daha sonraları “Ben kabul etmezsem bile kayyum atanacak. Kayyuma mı bırakayım partiyi? Karardan sonra Özgür Özel ile oturur konuşuruz” demişti. Partililer ve kamuoyu, Kılıçdaroğlu’nun mahkeme kararından umutlu olduğu, şu ya da bu şekilde bir karar verileceği, kendisinin partinin başına tekrar geleceği gibi bir umut içinde yorumunu yapmışlardı. “Ne yapıyorsunuz, beni bu şekilde nitelendiremezsiniz. Ben kurultayda şaibe vardır demem” diye konuşsaydı bu tartışmalar biterdi.

MHP lideri Devlet Bahçeli terörsüz Türkiye’den sonra kamuoyunda “Alevi açılımı” adı konan süreci başlattı. Bu açılımları nasıl okuyorsunuz?

Sayın Bahçeli 2007’de bir mitingde Abdullah Öcalan’ın idam edilmemesini eleştirerek asılması için ip attı. O zaman ip atan Bahçeli, bugün “kurucu önder” diyor. Öcalan asılmış olsaydı kurucu önder kalacak mıydı? Bahçeli bugün barış güvercinini Öcalan’ın ipine sarılarak arıyor. Şimdi de “Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeli” dedi. CHP’nin bu konuyla ilgili yıllar boyu verdiği onlarca kanun teklifi var. Hiçbirine katılmadılar. Alevi camiası bunun ne anlama geldiğini iyi görüyor. Alevi seçmenin büyük çoğunluğu CHP’nin politikasını benimsiyor. Onların bu tür elma şekerine kanacaklarını sanmam. Ama Bahçeli de kendi partisini ayakta tutmak için Cumhur İttifakı’nın devamını sağlamaya çalışıyor.

Exit mobile version