Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bir 15 Temmuz sırrı daha!

15 Temmuz günahları; “Gazabı hakettik!”


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Kürsüye geldi, mahkeme heyetinin karşısına geçti, “İlk kez anlatıyorum.” diye başladı konuşmasına. Belli ki söyleyecekleri bir sırrın ifşasıydı. 10 yıl oldu, 15 Temmuz’un üzeri hala ‘büyük ve derin sırlarla’ kaplı. Çok azı aydınlandı. Onun için her ifşa ‘karanlığa’ vurulan bir darbe…

Haberi yine mahkeme salonlarının gazetecisi Müyesser Yıldız yazdı. Medya ve kamuoyunda pek az yankılandı. Çünkü AKP iktidarı 15 Temmuz’un konuşulmasını, tartışılmasını istemiyor. Çaresi yok ama er geç gerçekler gün yüzüne çıkacak. 15 Temmuz bütün yönleriyle aydınlanacak.

15 Temmuz basit bir kalkışma ve darbe girişimi değildi. Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılmalarından biri… Erdoğan’ın ‘tek adam iktidarı’ 15 Temmuz’un olağanüstü şartlarında inşa edildi. Normal koşullarda mümkün değildi. 15 Temmuz’dan ne idüğü belirsiz, ucube bir yönetim biçimi çıktı. Erdoğan’ın 15 Temmuz’un ekmeğini 10 yıldır yediği aşikar. O yüzden ‘aydınlatılmasına’ karşı. Meclis tarihinde ilk kez rapor yazamadı. 15 Temmuz’un karanlığını anlatmak için bundan daha büyük delil olabilir mi?

Komisyon aylarca çalıştı, onlarca kişiyi çağırıp dinledi. Davete icabet etmeyenler de çıktı. Hulusi Akar onlardan biriydi… Hakan Fidan ve meşhur enişte de öyle, dinlenemedi. Neden mi? ‘Sorulardan korktukları’ için… Çelişkiye düşebilirler, 15 Temmuz gerçeklerini ortaya dökebilirlerdi.

Hulusi Akar ‘yoğunluğunu’ gerekçe gösterdi. Birkaç saatini ayıramadı. Komisyonda konuşulanlar Erdoğan’ı çok rahatsız ettiğini tahmin etmek zor değil. Rapor yazıldı aslında, muhalefet şerhi bile düşüldü, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a teslim edildi. Orada buharlaştı! Komisyon Başkanı Reşat Petek ağır bedel ödedi, kapı önüne kondu.

Hulusi Akar’ın danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ın “İlk kez anlatıyorum!” diye başladığı sözleri merak edilmez mi? Söyleyecekleri önemsiz alabilir mi? Yıkılkan, Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden görülen ‘Genelkurmay Çatı Davası’nda konuştu; “Zaman en büyük yorumcu… Çocukluğumda 27 Mayıs darbesi bayram olarak kutlanıyordu, ama şimdi herkes tarafından lanetleniyor. Benzer bir süreci yaşadığımız kanaatindeyim. Bugün 15 Temmuz bayram olarak kutlanıyor, ama öyle olmadığı anlaşılacaktır.” 

Nasıl anlaşılacak? Sırların açığa çıkmasıyla… 15 Temmuz gerçeğinin bütün boyutlarıyla aydınlatılmasıyla… 15 Temmuz’un içinde veya kenarında bulunanların bildiklerini, gördüklerini ve yaşadıklarını anlatmasıyla… ‘Suskunluk sarmalının’ kırılmasıyla… Hulusi Akar, Hakan Fidan gibi isimlerin sorulara cevap vermesiyle…

15 Temmuz’un iki kritik ismi; Hakan Fidan ve Hulusi Akar…

Orhan Yıkılkan neden gecikti? Daha erken konuşamaz mıydı? Neler yaşadığını bilmiyoruz. Ne tür psikolojik baskılara maruz kaldığından habersiziz. İşkence gördü mü? Mümkün.

27 Mayıs da, 12 Eylül de ‘ters yüz’ oldu. Ama biraz soğuması gerekti. 15 Temmuz gibi on yıllara yayılmadı. Darbeyi sorgulama birkaç yıl sonra başladı. Halk 1961 seçimlerinde 27 Mayıs’a ilk tepkisi gösterdi. Demokrat Parti’nin devamı niteliğindeki AP ve YTP’ye sahip çıktı. Her türlü mıntıka temizliğinin yapıldığı ve önünün açıldığı İnönü’nün CHP’si tek başına iktidar olamadı.

12 Eylül de farklı değil. 1983 seçimlerinde darbeci askerlerin istemeye istemeye seçime soktukları Turgut Özal’ın ANAP’ı oyları sildi süpürdü. 15 Temmuz ne 27 Mayıs’a benzemekte, ne de 12 Eylül’e… Sonuçları da aynı şekilde… 15 Temmuz’un siyasi iklimi çok uzun sürdü, ki hala ülke o sürecin egemenliği altında… Şartlar bir türlü normalleşmedi.

AKP’li Şamil Tayyar’ın şu sözleri orada duruyor; “15 Temmuz gerçek manasıyla aydınlanırsa bugün kahraman dediklerimizin hain, hain dediklerimizin de kahraman olduğunu anlayacağız…” 

Aslında 15 Temmuz’da ne oldu?

Yıkılkan ‘ilk kez’ vurgusuyla ne anlattı. Hangi sırrı deşifre etti? Buyurun okuyalım; “Genelkurmay Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel’in, Akar’ın beni çağırdığını söylemesi üzerine komuta katına çıktığımda derdest olmadığını, bilakis emir komutasının devam ettiğini gördüm. Mehmet Dişli, Levent Türkkan, Abdullah Bozkurt, Serdar Tekin’e emirler veriyor, onlar da bu emirlere uyuyordu. Emir verdiği konulardan birisi şuydu: Görüştüğü kişi Gökhan Şahin Sönmezateş’ti. Sönmezateş’le özel ilişkisi vardı. Telefon kayıtları varsa getirtilsin. Cumhurbaşkanını almaya gidecek ekibe oteldeki koruma ekibinin hazırlıklı olduğunu, bunu dikkate alarak temkinli davranmalarını söyledi…”

Tayyip Erdoğan, Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın 15 Temmuz’la ilgili ifade vermesini engelledi…

Doğru mu bunlar? Hulusi Akar bu iddiaları da mı duymazdan gelecek? Mahkeme zabıtalarına girdi. Medyaya yansıdı. Ağızdan çıktı bir kere… Yok sayılması mümkün değil. ‘Akar’ın derdest edilmediği…’ tespiti hayati önemde. ‘Sönmezateş’le telefon konuşması’ yaptığı da… Susarak geçiştirilebilir mi bu iddialar? Medya büyütmemiş, üzerine gitmemiş olabilir. Ama tarihe not edildi, günü geldiğinde kullanmak üzere… “Sükut ikrardan gelir.” Suskunluk iddiaların doğruluğu yönünde kanaat oluşturur. Hulusi Akar bu gerçeğin farkında değil mi? 15 Temmuz’da nasıl bir oyunun içindeydi? Niye çıkıp anlatmıyor?

Belki o da oyuna getirildi? Kim bilir?

Orhan Yıkılkan, “Darbenin başına geçmem teklifini kabul etmedim, diyen birisi, otele gidecek ekibe bunu söylemez. Buraya gelsin, ‘Söylemedim.’ desin…” diye meydan okudu. Hulusi Akar, Meclis komisyonuna gitmediği gibi mahkeme salonlarından da uzak durdu. Kaç kişi en azından ‘tanık’ olarak dinlenmesini istedi. Çünkü bütün olayın odağında o var. Hulusi Akar dinlenmeden 15 Temmuz’la ilgili hüküm verilebilir mi? Ne mahkeme çağırdı ne de kendisi gitti. Akar’dan konuşmaması, susması mı istendi? Mümkün.

“Peki Akıncı’ya niye gitti?”

Soruyu soran Orhan Yıkılkan… Cevabı çok çarpıcı; “Birisi yanlış olarak ona ‘Cumhurbaşkanı ve MİT Müsteşarı alındı, bitti bu iş.’ dedi. Bu bilgiyi alınca Akıncı’ya gitmeyi kendisi istedi. Niyeti Cumhurbaşkanı ile görüşüp barışçıl bir geçişi koordine etmekti. Bunun için İsmail Kahraman, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Hakan Fidan devreye sokulacaktı. Mehmet Dişli’yi oraya götürmesinin sebebi bu siyasi görüşmeleri yaptırmaktı. Mehmet Dişli beni her aradığında bu kişilerin telefonlarını istedi. Keza Ramazan Gözel ve Levent Türkkan’dan da onların telefonları istedi. Gidip Cumhurbaşkanının orada olmadığını öğrenince de alınma haberini beklemeye başladı.”

Doğru mu bunlar? Yıkılkan’ın söyledikleri gerçek olabilir mi? Kendisini kurtarmak için böyle konuşmuş olabilir mi? Sanmıyorum. Bana 15 Temmuz’un sırları dökülüyor, ortalığa saçılıyor gibi geliyor… Devamı gelecek…

15 Temmuz iklimi hafifledikçe “ilk kez anlatıyorum” diyenlerin sayısı artacak. Hulusi Akar’sız bir 15 Temmuz anlaşılamaz. Bütün yollar ona çıkıyor. Sessizliğini bozmak, konuşmak zorunda… Yoksa bütün bu iddiaların altında kalır.

Zaman durdu, Türkiye 15 Temmuz’a takılı kaldı. Ve ülke karanlığa gömüldü. Anadolu fetret dönemine girdi. Ama hep böyle gitmez, devran dönecek. Bir gün ülke 16 Temmuz sabahına uyanacak. Türkiye’nin 15 Temmuz’u aşmadan düzlüğe çıkma ihtimali yok… Onun için Yıkılkan gibi isimlerin ifşası tarihi önemde…

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version