Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kayıp yakınları: Komisyon kurup, failleri ortaya çıkarın


HABER MERKEZİ – İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları, gözaltında katledilen ve kaybettirilenlerin akıbeti için “hakikat komisyonu” kurulması çağrısı yaptı. 

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, 1990’lı yıllarda gözaltında katledilen ve kaybedilenlerin akıbetini sormak için haftalık eylemlerini sürdürüyor. İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları, bu hafta da Colemêrg, Amed, Êlih ve İzmir’de açıklama yaptı. 

 

COLEMÊRG

 

Colemêrg’de kayıp yakınları, 192’inci kez Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartlarının yanı sıra kayıpların fotoğrafları taşındı. 

 

İHD Colemêrg Kayıplar Komisyon üyesi Koroş Akgöl, 1991 yılında İran sınırında askerlerin açtığı ateş sonucu yaralandıktan sonra götürüldüğü karakolda yaşamını yitiren 16 yaşındaki Daryoş Akgöl’ün faillerini sordu. Daryoş Akgöl’ün ailesinin geçimini sağlamak için sınır ticareti yaptığını belirten Koroş Akgöl, “Henüz çocuk denecek yaştayken İran sınırında askerlerin açtığı ateş sonucu yaralandı. Köylüler onu hastaneye yetiştirmeye çalışırken askerler tarafından alıkonuldu, karakola götürüldü ve orada yaşamını yitirdi. Olayın tüm gerçekliği açığa çıkarılmadı, otopsi yapılmadı. Kurşunlara dair kriminal inceleme gerçekleştirilmedi, dosya faili meçhul cinayet olarak kapatılmak istendi” dedi. 

 

Koroş Akgöl, cezasızlık politikalarına işaret ederek, şunları söyledi: “Daryoş Akgöl’ün davasında da aynı tablo karşımızda duruyor. Faili meçhul bırakılmak istenen bu cinayet, aslında faili belli ama cezasız bırakılan cinayetlerden biridir. Daryoş Akgöl’ün ölümünün koşulları, kimler tarafından gerçekleştirildiği tüm açıklığıyla ortaya çıkarılsın. Bağımsız ve etkin bir soruşturma yürütülsün. Kriminal raporlar, otopsi raporları ve tüm deliller kamuoyuyla paylaşılsın. Sorumlular adil bir yargılamayla hesap versin. Faili meçhuller ve zorla kaybetmeler için hakikat komisyonları kurulsun.”

 

AMED

 

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 866’ıncı haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı. Gözaltında katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde, Amed’de 12 Eylül 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Mehmet Zafer Demirkıran’ın akıbeti soruldu. İHD Amed Şubesi’nden Fırat Akdeniz, Mehmet Zafer Demirkıran’ın annesinin ilk günden bu yana kayıp yakınları eyleminde yer aldığını söyledi. 

 

Kayıp Komisyonu’ndan Berfin Elçi, Demirkıran’ın hikayesine dair şunları söyledi: 

 

“Zafer Demirkıran ailesi ile birlikte Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde yaşamaktadır. Çalışmak için önce İstanbul ardından Mersin’e gider. Mehmet Zafer askerlik celbi gelince çalıştığı Mersin’den 30 Ağustos 1995 tarihinde Amed’e döner. 31 Ağustos’ta askerlik dairesine giderek işlemlerini başlatır. Ardından askere sevk belgesini alır ve ailesinin yanında birliğe gideceği günü beklemeye başlar. 12 Eylül 1995 tarihinde saat 22.00 civarında Demirkıran Ailesi’nin evi, kendilerini polis olarak tanıtan silahlı 6-7 kişi tarafından basılır. Plakasız bir Toros ve yalnızca ön tarafında 21 R 789 plakası bulunan beyaz Şahin araçla gelen bu kişiler, Mehmet Zafer’i ‘İfadesi alınıp bırakılacak’ diyerek, beyaz Toros araca bindirip götürür. Gitmeden önce de Demirkıran Ailesi’nin telefon kablolarını keserek haberleşmelerini engeller.

 

Hemen karakola giden aile ‘Bizde yok’ cevabını alır ve Amed’deki bütün karakol noktalarına giderek oğullarını sorar. Aldıkları cevap hep aynıdır: ‘Bizde yok.’ OHAL Valiliği, DGM savcılığı, jandarma ve emniyete yaptıkları başvurular da sonuçsuz bırakılır. Aile, Mehmet Zafer’in Saraykapı’daki JİTEM merkezine götürüldüğü duyumunu alır. Bunun üzerine anne Behiye Demirkıran, sürekli JİTEM merkezinin bulunduğu Jandarma Merkez Komutanlığı’na giderek oğlunu sorar. Annenin ısrarlı soruları üzerine kapıdaki nöbetçi asker, ona oğlunun tarifine uyan birinin oraya getirildiğini söyler. Başvuruları sonuçsuz kalan aile, İHD Amed Şubesi’ne başvurur. Yasal girişimlerde bulunan İHD, Uluslararası Af Örgütü ile de temasa geçer. Gerekli araştırmaları yapan Uluslararası Af Örgütü, 18 Ekim 1995 tarihinde yayınladığı ‘kayıp’ başlıklı raporla gözaltına alındığı kabul edilmeyen Mehmet Zafer Demirkıran’ın can güvenliğinden endişe ettiklerini uluslararası kamuoyuna duyurur. Ailenin, İnsan Hakları Derneği’nin ve Uluslararası Af Örgütü’nün girişimleri sonuçsuz bırakılır. 29 yıldır Mehmet Zafer’i arayan aile inkar ve cezasızlıkla karşılaşır. Baba Demirkıran, oğlunun akıbetine ve adalete ulaşamadan 2001 yılında vefat eder. 90 yaşındaki anne Behiye Demirkıran ise hala oğluna ve adalete ulaşmak için mücadele etmektedir.”

 

ÊLIH 

 

İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 702’nci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, 10 Eylül 1996 tarihinde Amed’in Pîran (Dicle) ilçesinde bahçesini sulamaya giderken katledilen Hatice Atalay’ın hikayesi okundu. 

 

İHD Êlih Şubesi yöneticilerinden Ali Karadoğan, şunları belirtti: “Amed’in Piran ilçesinde 10 Eylül 1996 tarihinde Hatice Atalay, Dicle Emniyet Müdürlüğü’nün karşısında bulanan sebze bahçelerini sulamaya gider ve sulamaya dair emniyeti bilgilendirir. Emniyet Müdürlüğü’nün arka kısmında bulunan Ziyaret Tepesi’nden özel harekât timleri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açılır. O esnada Hatice Atalay’ın eşi emniyete doğru feryat-figan koşarak, silah sıkmamalarını söyler. Ancak orada bir polis kendisine hakaret edip ‘Seni de öldüreceğiz’ der. Eşi Atalay’ın yaralandığını ve onu hastaneye yetiştirmek istediğini polislere bildirir. Ancak sabah saat 06.00’a kadar emniyet mensupları onları orada oyalar. Atalay orada kan kaybından hayatını kaybeder. Daha sonra olay yerine savcı ve doktor getirilir. Soruşturma sonucu emniyet yetkilileri, olay yerinde mermi bulamadıklarını ve olayla ilgilerinin olmadığını söyler ve dosya cumhuriyet savcısı tarafından kapanır. Olayın işlendiği tarihten bugüne yetkililer tarafından etkin ve bağımsız bir soruşturma yapılmadığı için olay faili meçhul olarak kalır.”

 

İZMİR 

 

İHD İzmir Şubesi, Konak’ta bulunan Eski Sümerbank önünde eylemlerini sürdürdü. Açıklamada “Kayıplar belli failler nerede” ve “Kayıplar vicdandır sahip çık” pankartları açıldı. İHD yöneticilerinden Evrim Kubilay, 18 Eylül 1980’de gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Morsümbül’ün hikayesini paylaştı. 

 

Hüseyin Morsümbül’ün 18 yaşında bir lise öğrencisiyken gözaltına alındığını belirten Evrim Kubilay, “Fatma ve Hanefi Morsümbül, askeri savcılığa giderek sorumlular hakkında şikayette bulundular, fakat Hüseyin’in kaybedilmesiyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı. Oğlunu aramayı sürdüren Hanefi ve Fatma Morsümbül ağır baskılarla karşı karşıya kaldı. Fatma Morsümbül, 1995 yılında Cumartesi Anneleri’ni televizyonda gördü. Elinde Hüseyin’in fotoğrafı ile Galatasaray’a geldi ve ölünceye dek Cumartesi Anneleri’nin bir parçası oldu. Aile, İnsan Hakları Derneği avukatları aracılığıyla yeniden girişimlerde bulundu. Bu girişimler sonucunda Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı 2011 yılında yeni bir soruşturma başlattı. Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedildiği dönemde alayda görevli olan dokuz personelin isimleri, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı” ifadelerini kullandı.

 

Dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Coşkun Kıvrak’ın ifadelerini aktaran Evrim Kubilay, “Savcıya verdiği ifadesinde, olay tarihinde izinli olduğunu ve izin dönüşü masasında isimsiz bir ihbar mektubu bulduğunu söyledi. Bu mektupta, Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında astsubaylarca dövülerek öldürüldüğü, ardından Alay Komutanı Beşir Akın ve astsubaylar tarafından bir arabaya konularak götürüldüğü yazıyordu’ dedi. Ancak Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı derinleştirmek yerine olayın üzerinden uzun zaman geçtiği için yeterli delil elde edilemeyeceği gerekçesiyle ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi. İnsan Hakları Derneği avukatlarının 20 Kasım 2015 tarihinde bu karara karşı Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz da 11 Kasım 2016 tarihinde reddedildi. 45 yıl geçe de bir kez daha Hüseyin Morsümbül için adalet talep ediyoruz. Hüseyin’in akıbeti karanlıkta bırakıldığı sürece bu dosyada zamanaşımı uygulanamaz. Yargı makamlarının, Morsümbül dosyasında maddi gerçeği açığa çıkarma ve adaleti sağlama yükümlülüğü devam etmektedir” diye konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version