Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İktidar yargıyı araçsallaştırılmak istiyor; mahkemelerimizin bu durumlara geçit vermemesi gerekir

İktidar yargıyı araçsallaştırılmak istiyor; mahkemelerimizin bu durumlara geçit vermemesi gerekir


CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile ağabeyi Özkan Çelik‘in de aralarında bulunduğu toplam 26 kişi bugün “Görevi yaptırmamak için direnme”, “İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama”, “Kasten yaralama” ve “Kamu malına zarar verme” suçlamaları ile İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Çelik savunmasında şikayet dilekçesinin ‘kopyala yapıştır’ yöntemiyle hazırlandığını ifade ederek; “Biz doğru siyaset ve gerçek muhalefet yaptığımız için buradayız. Biz tam bağımsız bir Türkiye’yi savunduğumuz için yargılanıyoruz. Hukuk ve siyaset işlerinin birbirinden ayrılması gerekir. Biz ‘devletin dini adalettir’ diyorsak bunları sadece bir söz olarak bırakmamak gerekir. Bugün adalet istediğimiz için yargılanıyoruz. İddianamenin en sonunda zurnanın zırt dediği yerde bir madde eklenmiş. Bu da gösteriyor ki iktidar yargıyı araçsallaştırılmak istiyor. Mahkemelerimizin bu durumlara geçit vermemesi gerekir” dedi. 

“Çağlayan basın açıklaması” davası | Özgür Çelik, hâkim karşısında: CHP, yargı kıskacına alındığı için buradayız; başarılı olduğumuz için cezalandırılıyoruz!

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 31 Ocak 2025’te ifade vermek için gittiği Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın önünde çıkan olaylara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında aralarında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu 26 kişi hakkında 15 yıl 6 aya kadar iddianame düzenlendi. Çelik bugün İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı.

Çelik, savunmasında “Otokrat yönetimlerinde muhalifler cezalandırılır” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti: 

“Hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Duruşmayı takip etmeye gelen Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’i bu salondaki basın görevlilerini selamlıyorum. Ben hayatımda ilk defa hâkim karşısına çıkıyorum. İstanbul il başkanı seçildiğimde bir gün buraya düşeceğimi biliyordum. Çünkü ben ve arkadaşlarım partimizi iktidara yükseltecek yolun İstanbul neferleriyiz. Otokrat yönetimlerinde muhalifler cezalandırılır. Biz kat ve kat başarılı olduğumuz için daha da cezalandırılıyoruz. Ne olduysa 31 Mart’ta birinci parti olmamızın ardından oldu. Toplam 3 ayrı davadan 21 yıl ile yargılanıyorum. Bunun sebebi ben ve buradaki 25 arkadaşımızın partimizin neferleri olmamızdır. Bir siyasi iktidar, millete verecek cevabı olmadığında baskı ve dayatmalar ile cevap vermeye çalışır. İBB Başkanımız şu anda Silivri Cezaevinde, arkadaşlarımız cezaevinde… Halk desteği yüzde 29’lara kadar gerilemiş bir iktidar var. Biz tam olarak CHP yargı kıskacına alındığı için buradayız. 

“İddianamede anayasal haklarımızı kullanmamız suç sayılmış”

Anayasal haklarımızı kullanmamız bu iddianame ile suç sayılıyor. Burada suç olan bizim Anayasal hakkımızın kısıtlanmasıdır. İnsanlar adliyenin meydanında yürüyemiyor. Polisler, TOMA’lar her gün burada. Ben ve arkadaşlarımız ilk defa 31 Ocak günü açıklama yapmadık. Defalarca burada toplandık açıklama yaptık. 2 yıllık görev süremizde yüzlerce etkinlik gerçekleştirdik. Bizim mesaimizin büyük bir bölümü cezaevi emniyet ve adliye koridorunda harcıyoruz. Bu davadaki asıl mesele Anayasal hakkımızın engellenmeye çalışılmasıdır.

AİHM’in 10. ve 11. maddeleri bizim toplanma haklarımızı koruma artına almaktadır. İktidarınkiler dışında bütün toplanmalar yürüyüşler engellenecekse bu Anayasa’nın ne anlamı var. Biz İsrail’in Filistin vahşetini kınadığımızda bütün engellemelere maruz kalıyoruz. Ama iktidarın ailesinden biri bunu yapmak istediğinde bütün kapılar açılıyor. Bugün burada CHP üyeleri yargılanıyorlar. Özellikle seçilmiş 26 CHP yöneticisi. Neden? Çünkü CHP toplumsal harekete yön veriyor. İktidar karşısında susmazsanız bunlar olur denmek isteniyor. Bu davanın bir siyasi mesajı var. Başka bir mesajı da şu, ailelerimize mesaj vermek istiyorlar. Ama ailelerimiz bize şu ana kadar hiç sus demedi. Biz onlardan öğrendik hak savunmayı.

“Bu siyasi bir davadır”

Bu dava siyasi bir davadır. Basın açıklamalarının küçük bir ses sistemi ile yapılacağı yazılmış ancak bu ifadelerin hepsi mantık dışı. Hiçbir sistem doğru düzgün kurulamadı. Parti yöneticilerimiz basın açıklamasını sistemi kuramadan yapmamız yönünde karar aldı. Otobüsün üzerine çıktıktan sonra oraya doğru gelen insalara doğru polisler kalkanlarıyla durdu. Ben orada bir konuşma yaptım. “Lütfen oradaki emniyet yetkilileriyle konuşunuz. Emniyet yetlkilileriyle karşı karşıya gelmeyiniz” dedim. Burada emniyet yetkilileri tarafından yapılan herhangi bir dağılın anonsu yapılmadı. Emniyet yetkililerinin böyle bir durum varsa görüntüleri sunması gerekir. Bu konuşmanın sonucunda biber gazı sıkılmıştır. O sırada biber gazının etkisiyle orada küçük bir arbede oldu. Yere düşenler olduysa bile biber gazı nedeniyle olmuştur bu durum. Bu durumu daha geçen hafta il başkanlığı binamızda yaşadık. Dokunulmazlığı olan milletvekilinin yüzüne bile sıkıyorlar.

“Polisi suçlamıyorum, emirlerin en üstten geldiğini biliyorum”

Polisimizi suçlamak amacıyla söylemiyorum bunları. Biz bu emirlerin en üstten geldiğini de çok net biliyorum. En önemli nokta, hiçbir problem olmadan insanlar dağıldı oradan. Ben her zaman bir problem olmaması için bekledim.

“Şikayet dilekçesi, kopyala yapıştır yöntemiyle hazırlanmış”

İddianamede 5 müşteki var. Kamu malı zarar görmemiştir diyor. İddianameye maddi olarak zarar karşılıkları yazılmış. Bu basın açıklaması öyle bir noktaya geldi ki. 3 gün öncesinde duyurulmasına rağmen Valilik tarafından herhangi bir yasaklama getirilmemiş. Orada ne bekleniyordu acaba? Burada yetkililer küçük bir şey beklememeliydi zaten. Sayın Genel Başkan ayın 28’inde duyurusunu yaptı. Zaten basın açıklamalarında izin alınmaz. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar geldi bu açıklamaya. Buradaki mesele şudur. ‘Buradaki basın açıklamasını yaptırmayın’ dediler. Kopyala yapıştır yöntemiyle hazılanmış şikâyetçi dilekçeleri. Noktası virgülüne kadar aynı bu dilekçeler. Bu hayatın olağan akışına aykırı.

“Doğru siyaset ve gerçek muhalefet yaptığımız için buradayız”

Bizi toplumun büyük bir kısmı belki tanımaz ama en iyi emniyet teşkilatından polisler tanır. Polis memurları bizi tanımadıkları yönünde iddiaanmeye yazmışlar. Bizim devletin polisiyle, hâkimiyle bir sorunumuz yoktur; zaten olamaz. Polislerin haklarını en çok biz konuşuyoruz. Bu insanlar bizim gibi emekçi ailelerin çocukları. Burada yargılanan 26 arkadaşımın her biri emekçi çocukları. Biz adalet istiyoruz. Anayasal haklarımızın engellenmesine karşı çıktığımız için buradayız. Biz doğru siyaset ve gerçek muhalefet yaptığımız için buradayız. Biz tam bağımsız bir Türkiye’yi savunduğumuz için yargılanıyoruz. Hukuk ve siyaset işlerinin birbirinden ayrılması gerekir. Biz ‘devletin dini adalettir’ diyorsak bunları sadece bir söz olarak bırakmamak gerekir. Bugün adalet istediğimiz için yargılanıyoruz. İddianamenin en sonunda zurnanın zırt denen bir madde eklenmiş. Bu da gösteriyor ki iktidar yargıyı araçsallaştırılmak isteniyor. Mahkemelerimizin bu durumlara geçit vermemesi gerekir.”

Exit mobile version