İSTANBUL – Ceza hukukçusu Ercan Kanar, Türkiye’nin “umut hakkı”nı uygulamamak için öne sürdüğü gerekçelerin ortadan kalktığını vurgulayarak, “Öcalan artık tamamen özgürlüğüne kavuşmalıdır” dedi.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı” dair verdiği “ihlal” kararına dair yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AB BK), 17-19 Eylül 2024 tarihlerinde yaptığı toplantıda, AİHM’in ihlal kararı verdiği “umut hakkı”na dair Türkiye’den gerekli önlemleri almasını istedi. Bakanlar Komitesi, gerekli önlemlerin alınmaması halinde Eylül 2025’te yapacağı toplantıda ara karar hazırlanacağı uyarısında bulundu. Türkiye, Bakanlar Komitesi’nin kararına rağmen “umut hakkı”na dair herhangi bir düzenlemeye gitmedi.
Bakanlar Komitesi, 15-17 Eylül tarihlerinde yeniden toplanacak. “Umut hakkı” da komitenin gündem başlıklarından birisi. Komite, Abdullah Öcalan’ın yanı sıra benzer durumda olan tutsaklar Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan’ın “umut hakkı”na dair yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini değerlendirecek.
‘İTALYA VE ALMANYA DA UMUT HAKKI YASALAŞTI’
Konuya dair değerlendirmelerde bulunan ceza hukukçusu Ercan Kanar, “Umut hakkı’, insan hakları hukukunda yaşam hakkıdır” dedi. “Umut hakkı”nın Almanya ve İtalyan’da yasalaştığını aktaran Kanar, “İspanya, Portekiz, Norveç, Bosna Hersek ve Sırbistan da 18’inci yüzyılın ikinci yarısında müebbet hapis cezasını mevzuatlarından kaldırmışlardır. Ölene kadar hapis cezasının bir insan hakları ihlali olduğu, AİHS’in üçüncü maddesinde yer alan işkence ve kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiği yönünde kararlar vardır” dedi.
‘UMUT HAKKI ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMALI’
Kanar, “umut hakkı”nın anayasal güvenceye alınması ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yeni mevzuatta olmaması gerektiğini vurguladı. Kanar, “Ben bir hukukçu olarak yalnızca ölünceye kadar müebbet cezasının değil, normal müebbet cezasının da mevzuattan çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü insan doğasının karakteristik özelliği özgürlüğe ihtiyaç duymasıdır. O yüzden insanın en önemli ihtiyacı olan özgürlük, tüm insanlara eşit olarak tanınmalıdır. İşlenen suç ve fiil ne olursa olsun, her insan mutlaka günün birinde özgür olacağını umut etmelidir” diye belirtti.
‘ÖCALAN ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMALI’
Komite toplantısında çıkabilecek kararlara da değinen Kanar, “Komite, Türkiye’den ölünceye kadar hapis cezasını düzenleyen yasanın kaldırılmasını isteyecektir. Öcalan’a verilen cezanın tekrar gözden geçirilmesini isteyeceğini umuyorum. Yani bu yönde bir karar çıkarması gerek. Hem söz konusu yasa maddesinin kaldırılmasını hem de Öcalan’la ilgili kararın tekrar gözden geçirilmesini, hatta artık serbest bırakılmasını da talep edebilir. Öcalan artık tamamen özgürlüğüne kavuşmalıdır ve Mandela örneğinde olduğu gibi herkesle görüşmesine izin verilmelidir. Bir görüş yasağı getirilmemelidir, süreç şeffaf işlemelidir” şeklinde konuştu.
‘ÖCALAN BİR HALKI TEMSİL EDİYOR’
“Umut hakkı”nın uygulanmasının Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yürütülen sürece de olumlu etki edeceğini kaydeden Kanar, şunları söyledi: “Öcalan sadece bir tutsak değildir, aynı zamanda bir halkı temsil ediyor ve şu anda kendisiyle bir süreç yürütülüyor. Güney Afrika’da Mandela cezaevinden çıkartıldı, bir ev tutuldu, yerli ve yabancı tüm heyetlerle ve basınla görüşmesi sağlandı. Her aşamada da kamuoyuna bilgi verildi, süreç şeffaf bir şekilde yaşandı. Türkiye’de süreç şeffaf bir şekilde yürütülmüyor ve bir bilinmezlik var. Halbuki her grup ve siyasi eğilimin Öcalan ile özgürce görüşmesi gerekir. Bunun için yasal düzenlemeler yapılmalı. Ayrımsız genel af gündeme gelmeli.”
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne üye olduğuna dikkati çeken Kanar, AİHM kararına uyulmaması halinde Türkiye’nin çeşitli yaptırımlara maruz kalabileceği uyarısında bulundu. Yaptırımlardan birinin Türkiye’nin söz ve oy hakkının kaldırılabileceği olduğunu aktaran Kanar, bir diğer yaptırımın ise Avrupa Konseyi üyeliğinin sonlandırılabileceği olduğunu dile getirdi. Kanar, “Fakat Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Avrupa’nın çıkarlarına göre hareket ettiği için o yaptırımları uygulamaz” dedi.
‘GEREKÇE ORTADAN KALKTI’
Kanar, Türkiye’nin geçmiş dönemlerde “güvenlik” gerekçelerini öne sürerek adım atmadığını ancak gelinen aşamada bu gerekçenin ortadan kalktığını belirtti. Kanar, “Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısından sonra PKK kendini feshetti ve dolayısıyla böyle bir güvenlik gerekçesi kalmadı. Öcalan o kozu AKP’nin elinden aldı. Türkiye’nin ciddi bir adım atması gerekir. Devlet Bahçeli, ‘Öcalan Meclis’e gelsin, DEM Parti Genel Kurulu’nda konuşsun’ dedi. ‘Umut hakkı’ndan da bahsetti. Bunun önünde bir engel yok. Fakat dikkat edilirse, özellikle son günlerde Bahçeli bu düşüncelerini tekrarlamıyor. Ayrıca AKP’den de açık bir destek görmedi. Ama eğer halktan ve diğer muhalefet partilerinden güçlü bir tepki gelirse iktidar adım atmaya mecbur hale getirilebilir” şeklinde konuştu.
“Umut hakkı”nın sadece Abdullah Öcalan’ı kapsamadığını söyleyen Kanar, “Umut hakkı’nın uygulanması, gerçek bir barışa doğru atılmış adım olur. Gerçek bir barış süreci için hem ‘umut hakkı’nın tanınması gerekir hem de anadilde eğitim hakkının tanınması gerekir” dedi.
MA / Esra Solin Dal
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***