Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ezio Menzione: Süreçte belirleyici olan devletin tavrı olacak


HABER MERKEZİ – Bakanlar Komitesi’nin “umut hakkı” kararını eleştiren Avukat Ezio Menzione, “Türkiye, bir karara gerek kalmadan ‘umut hakkı’nı hayata geçirmeli. Öcalan yeni bir perspektif geliştiriyor. Belirleyici olan devletin tavrı olacak” dedi.

 

İtalyan Avukat Ezio Menzione, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkı’na ilişkin kararını ve Kürt sorunun demokratik çözümüne dair yaşanan gelişmeleri Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirdi.

 

Sürecin geldiği aşamayı çok hassas ve bir geçiş dönemi olarak nitelendiren Ezio Menzione, “Geçiş dönemi, mevcut bir durumdan farklı ve yeni bir duruma doğru ilerlediğimiz anlamına gelir. Mevcut duruma ‘demokratik bir aşama’ denilir mi? Bilmiyorum, ben demem. Ama umarım, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla görüşürken ‘demokratik bir süreç’ olarak tanımladığı sürece doğru ilerliyoruzdur; yeni demokratik yasaların yürürlüğe gireceği bir sürece. Bu nedenle aktüel durum, eski ile yeninin dengede olduğu bir süreç olarak tanımlanabilir. Gelecekte neler olacağını bilmiyoruz. Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu noktalar yerine getirilecek mi, getirilmeyecek mi? Sürecin belirleyicisi, bunların hayata geçirilmesi olacak” dedi.

 

‘ÖCALAN SERBEST BIRAKILMALI’

 

Altı yıl aradan sonra Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin önemli bir gelişme olduğunun altını çizen Menzione, “Bu görüşmeye izin verilmesi önemli ama bir çözüm değil. Aynı şey İmralı’daki diğer mahkumlar için de geçerli. Var olan avukat haklarından yararlanması önemli bir durum. Elbette bu görüşmenin gerçekleşmesi, benim istediğim tek husus değil. Ben Sayın Öcalan’ın kısa sürede serbest bırakılması istiyorum. Bir paradoks olsa da Bahçeli bile Öcalan’ın doğrudan parlamentoda konuşmasına izin verilmesini istedi. Bu talep, bir şekilde Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü ima ediyor. Bu noktada Bahçeli ile aynı fikirdeyim. Fakat büyük ihtimalle Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması hâlâ gündemde değil” diye belirtti. 

 

‘YENİ BİR PERSPEKTİF GELİŞTİRİYOR’

 

Avukatlarının İmralı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamada, Abdullah Öcalan’ın yeni bir demokrasiye yöneldiğini hissettiğini belirten Menzione, Özgürlüğü de dahil olmak üzere meselelerin, geliştirilecek demokratik süreçte çözüleceğini ya da en azından siyasi bir şekilde ele alınacağını umuyor. Yani Sayın Öcalan, bir perspektif geliştiriyor. Öcalan, konfederal bir demokrasi perspektifiyle konuşuyor. Türkiye’de görmediğimiz yeni yasaların ve yeni adımların atılacağı yeni bir demokrasi geliştirmek istiyor” diye konuştu. 

 

‘TÜRKİYE UMUT HAKKINI UYGULAMALI’

 

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “umut hakkı” kararını da değerlendiren Menzione, Türkiye’nin umut hakkını tanıması gerektiğini vurguladı. Menzione, “AK Bakanlar Komitesi’nin bir yıl daha beklemek gibi bir karara varması bence çok fazla. Zaten üç ya da dört yıldır Avrupa Konseyi’nin bu konudaki yönelimi açıkça belliydi. Her ülke umut hakkını tanımalıdır. Asıl mesele budur. Birçok ülke, Avrupa Konseyi’nin bu noktadaki görüşüne uymuştur. Türkiye ise henüz uymadı. Ama önemli olan, bu meselenin masada olması. Bu çok ciddi bir durumdur. Bakanlar Komitesi, Haziran 2026’ya kadar zaman verdi. Yani dokuz ay var. Çok gibi görünebilir; ama bence Avrupa Konseyi, Türkiye’deki demokrasinin ilerlemesini çok yakından izliyor. Sadece bu davada değil, Konsey, Türkiye’deki birçok davayı yakından takip ediyor. Ayrıca içinden geçilen süreç de dikkatle takip ediliyor. Demokrasiye yönelik adımları ve Öcalan’ın da söylediği gibi, hangi yasaların çıkarılması gerektiğine dair hukuki kararları yakından izliyorlar. Bu gelişmeler, bütün kurumların dikkatindedir.  İmralı’daki dava, daha genel olarak Türk hükümeti ile Kürt toplumu arasındaki gelişmeler. Önümüzdeki aylarda ve süreçte çözülmesi gereken mesele budur” diye konuştu.

 

SİYASİ TUTSAKLARIN DURUMU

 

Herhangi bir karara gerek kalmadan Türkiye’nin demokratikleşerek bu meseleleri çözmesi gerektiğini ifade eden Avukat Menzione, muhalif kesimler hapsedildiği sürece demokrasinin inşa edilemeyeceğini vurguladı: “Şu anda binlerce mahkûm, yani siyasi mahkûm hala cezaevinde. Sadece düşüncelerini ve siyasi fikirlerini dile getirdikleri için insanlar cezaevinde. Örneğin Silivri Cezaevi. Demokrasi inşa etmek için bu insanların serbest bırakılması gerekir. Gazze’de bile rehineleri serbest bıraktılar. O halde neden binlerce siyasi mahkûm serbest bırakılmasın? Asıl mesele budur. Çünkü muhaliflerimizi, yani hükümetin karşıtlarını hapiste tuttuğumuz sürece hiçbir demokrasi inşa edilemez. Atılması gereken ilk adım, bu muhalifleri serbest bırakmaktır. Umut hakkı, Avrupa Konseyi’nin bize hatırlatmasına gerek olmayan bir durumdur; her medeni demokrasinin temel noktasıdır. Çünkü herkesin en azından özgür olmayı umut etme imkânına sahip olması gerekir. Bu umut olmadan demokrasi olmaz. Bu, Avrupa Konseyi’nin yasalarında var; ama bence her demokratik insanın zihninde ve demokratik bir ülkenin mekanizmasında olması gereken bir durum olmalı.”

 

‘İLK ADIM ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMALI’

 

Sürecin başarısı için Kürt Özgürlük Hareketi’nin attığı adımlara karşılık Türk devletinin de somut adımlar atması gerektiğini vurgulayan Ezio Menzione, bunun da ilk adımının Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olması gerektiğini belirterek, “Daha önce de söylediğim gibi, sürecin başarısı için Türk devletinin yapması gereken ilk husus, Sayın Öcalan’ın ve siyasi tutsakların serbest bırakılması olmalıdır. Daha sonra, Öcalan’ın ifade ettiği ‘yeni demokratik yasalar ve hukuki kararlar’ olarak adlandırdığı adımlara ihtiyacımız var. Bu süreç sadece yasalarla ilgili bir mesele de değil; aynı zamanda idari bir meseledir. Çünkü birçok karar, sadece yasal düzenlemelerle değil, idari işlemlerle de hayata geçirilebilir. Bunların arasında, bir ihtimal olarak şunu görüyorum; okullarda Kürtçe eğitim verilmesi. Yalnızca Kürtçe değil; Türkiye’de konuşulan diğer bütün dillerde de eğitim verilmeli. Çünkü Türkiye’de sadece Türkçe ve Kürtçe yok. Her topluluğun kendi geleneği, kendi dili var ve hepsi özgür olmalı. Herkes kendisini en iyi şekilde ifade edebilmeli. Diyarbakır’da bir arkadaşım var, bilişim sektöründe çalışıyordu. Birdenbire işini bırakmaya ve dil mirasıyla ilgili çalışmaya başlamaya karar verdi. Ve birkaç yıldır bu dille ilgili çalışıyor. Ona, ‘Sence dil mirası temel bir mesele mi?’ diye sordum. O da ‘Evet, elbette’ dedi. ‘Sen anlamıyorsun’ dedi bana. ‘Dil, her Kürt’ün kendini tanıdığı veya tanımladığı asıl noktadır.’  Dil özgür olmalıdır; sadece akademisyenler için değil, herkes için dil özgür olmalıdır. Devletin yapması gerekenleri sıralasam, liste çok uzun olur. Şu anda, ilk olarak umut ettiklerim bunlar” dedi. 

 

‘ANCAK DEMOKRASİ İLE ÇÖZÜLÜR’

 

Her şeye rağmen, Kürt halkı için ama aynı zamanda bütün Türkiye için de yeni bir dönemin açılma ihtimaline güvenmeli ve bu ihtimalin gerçekleşmesi için çalışmalıyız. Ben yeni ve demokratik bir Türkiye hayal ediyorum. Çünkü ancak demokratik bir ülke içinde hem Türklerin hem de Kürtlerin sorunları çözülebilir. Asıl mesele bu. Sayın Öcalan da bu meselenin demokrasi ile çözüleceğine inanıyor, bunu aklında tutuyor ve bunu çok önemsiyor.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version