Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Doha’da patlayan bombalar neyin habercisi?

Doha’da patlayan bombalar neyin habercisi?


ADEM YAVUZ ARSLAN | HABER ANALİZ

İsrail’in dün Katar’ın başkenti Doha’da Hamas’ın siyasi liderliğini hedef alan saldırısı, savaşın gidişatını değiştirebilecek nitelikte bir gelişme oldu. Çünkü bu saldırı, yalnızca Hamas’ın üst düzey kadrosunu ortadan kaldırmayı başaramamakla kalmadı, aynı zamanda savaşı sona erdirme adına geriye kalan en önemli diplomatik kanalı da havaya uçurdu.

Malum olduğu üzere Katar, uzun süredir hem Washington’un hem de İsrail’in “arabulucu” olarak kabul ettiği nadir aktörlerden biriydi. Ancak İsrail füzeleri Doha’da patladığında, Hamas liderleri Trump yönetiminin sunduğu “son teklif” barış planını görüşmek üzere bir araya gelmişti. Bu plan, rehinelerin ve tutukluların karşılıklı takasını, İsrail’in kademeli olarak Gazze’den çekilmesini ve ardından siyasi geçiş sürecinin Trump’ın bizzat yönetiminde yürütülmesini öngörüyordu.

Yani ideal olmasa da masada gerçek bir çözüm ihtimali belirmişti.

Ancak Netanyahu’nun “tam zafer” hırsı, o masayı yerle bir etti. Tıpkı Herman Melville’in Moby Dick romanındaki Kaptan Ahab gibi — gemisini ve mürettebatını hiçe sayarak tüm hayatını Beyaz Balina’yı yok etmeye adayan, takıntısının kurbanı olan bir karakter gibi — Netanyahu da Hamas’ı bitirme hırsıyla akıl ve dengeyi geride bırakmış görünüyor. Bu saldırı, diplomasi ihtimalini yok ederek İsrail’i daha da köşeye sıkıştırdı. Şimdi geriye kalan tek yol neredeyse yeniden işgal seçeneği.

Katar’ın şoku, Batı’nın tepkisi, Trump’ın kızgınlığı

Katar yönetimi, İsrail’den ve Washington’dan, Hamas yetkililerinin kendi topraklarında hedef alınmayacağına dair güvence almıştı. Ancak bu güvence boşa çıktı. Doha, “ihanete uğramış” hissiyle tepkili. ABD’den bile sert tepki geldi; Avrupa başkentleri ise Netanyahu’yu açıkça kınadı. İsrail, sadece Arap dünyasında değil, Batı’da da kendi pozisyonunu zayıflatmış oldu.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in Katar saldırısını ilk olarak ABD ordusundan öğrendiğini açıkladı; Netanyahu’dan değil. Trump, saldırıdan “çok rahatsız” olduğunu belirtti ve Katar’a böyle bir şeyin tekrarlanmayacağına dair güvence verdiğini söyledi. Sosyal medyada ise hem Netanyahu’yu eleştirdi hem de Hamas’ı hedeflemenin “doğru amaç” olduğunu belirtti.

Uzmanlar, Trump’ın yaklaşımını alışılmış diplomatik normlardan farklı ve tahmin edilemez olarak nitelendiriyor. Yani Trump, Netanyahu’nun bu tür tek taraflı askeri adımlarını genellikle önce şikâyetle karşılasa da, sonunda yaptırım uygulamadan geçiştiriyor; tepkileri kişisel ve değişken olabiliyor. Bu nedenle İsrail’in Katar saldırısı gibi riskli operasyonlarda Washington’un bilgi eksikliği tartışmalı olsa da Trump’ın tepki tarzı artık bilinen bir model: “Bibi, istediğini yap” yaklaşımı.

Öte yandan ABD, Katar’daki saldırının diplomasi kanallarını tahrip etmesinden endişeli. Uzmanlar, saldırının ABD’ye “plausible deniability- makul inkar edilebilirlik” sağlamak için İsrail tarafından kısmen koordineli gerçekleştirildiğini de düşünüyor. Ancak Trump, önceliğini hâlâ rehinelerin kurtarılması ve savaşın sonlanması olarak belirlemiş durumda.

Erdoğan’ın masaya dönüş fırsatı mı?

Bu gelişme, Ankara için dikkat çekici bir fırsat doğuruyor olabilir. Zira Erdoğan uzun süredir “Hamas’ın hamisi” rolünü elinde tutmaya çalışıyor. Katar’ın devre dışı kalması, Erdoğan’a Hamas üzerindeki nüfuzunu yeniden vitrine çıkarma imkânı sunabilir. İçeride Filistin meselesini siyasi malzeme olarak kullanan Erdoğan için bu, altın değerinde bir fırsat olabilir.

Fakat tablo o kadar basit değil. Erdoğan, Tel Aviv’le ekonomik ve güvenlik işbirliğini sürdürmek istiyor. Doğu Akdeniz’de enerji denklemleri, savunma sanayii bağlantıları ve Batı’yla ilişkilerinde İsrail üzerinden açılmak, Erdoğan’ın elini bağlıyor. Yani bir yandan sokaklarda “Hamas’ın hamisi” pozlarını oynarken, diğer yandan perde arkasında Netanyahu ile bağları koparmamak zorunda.

Doha’nın devreden çıkması, Erdoğan’ın Hamas’la doğrudan iletişim hattını öne çıkarabilir. Ancak bu, Washington’da ve Avrupa’da “Türkiye Hamas’ı besliyor” algısını güçlendirecektir.

Erdoğan böyle bir riski göze alır mı? İçeride siyaseten buna ihtiyacı var; dışarıda ise bu hamle onu daha da yalnızlaştırabilir.

Sonuçta Netanyahu, Katar’a yaptığı saldırıyla diplomasi seçeneğini daralttı. Fakat bu boşluk, Erdoğan’ın oyun alanını genişletebilir. Şimdi kritik soru şu: Erdoğan bu fırsatı Hamas’ın hamisi gibi görünmek için mi kullanacak, yoksa İsrail’le ilişkilerini korumak adına sessizce mi geçiştirecek?

Ne olursa olsun, Netanyahu’nun “mutlak zafer” takıntısı sadece Gazze’de değil, bölgesel dengelerde de yeni fay hatları oluşturdu. Türkiye de bu fay hattında yönünü seçmek zorunda kalacak.

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version