Avrupa Birliği ülkelerinde art arda alınan kararlarla aile birleşimlerinin zorlaştırılması, on binlerce göçmen ve mülteciyi belirsizlik içinde bırakıyor. Almanya, Avusturya, Portekiz, Finlandiya ve Belçika gibi ülkeler, son aylarda sosyal hizmetlerin yetersizliği ve “göç yönetimini kolaylaştırma” gerekçeleriyle aile birleşimlerini askıya aldı ya da sınırladı.
Uzmanlara göre bu kararlar, göçmenlerin topluma uyum sürecini zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası hukukta güvence altına alınan aile hayatı hakkı ile de çelişiyor.
Mart ayında ilk adımı atan Avusturya, aile birleşimlerini geçici olarak durdurdu. Kısa süre içinde Almanya ve diğer bazı AB ülkeleri de benzer adımlar attı. Almanya’da özellikle “ikincil koruma statüsü” alan göçmenler, yani mülteci kabul edilmeyen ama ülkelerine dönmeleri halinde ciddi tehlike altında olacağı kabul edilen gruplar, yeni düzenlemeden doğrudan etkilendi. Yaklaşık 380 bin kişinin bu karar nedeniyle ailelerinden ayrı kalacağı öngörülüyor.
The Guardian’da yer alan habere göre, Almanya, benzer bir uygulamayı ilk kez 2016’da yürürlüğe koymuş, 2018’de ise kısmen geri adım atarak ayda en fazla 1.000 kişiye olacak şekilde vize hakkı tanımıştı. Ancak haziran ayında parlamentodan geçen yeni yasa, bu imkanı da askıya aldı.
“En planlı ve güvenli göç yolu”
Göçmen hakları savunucuları, aile birleşiminin en güvenli ve topluma uyumu kolaylaştıran yöntemlerden biri olduğuna dikkat çekiyor. Save the Children Europe’dan Federica Toscano, “Aile birleşimi en planlı, yasal ve entegrasyonu destekleyen göç yollarından biri. Buna rağmen hedef alınması, siyasi olarak göç karşıtı bir görüntü verme çabası” dedi.
Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre aile birleşimi süreci ortalama 6,5 yıl sürüyor. Bazı ailelerin bekleme süresi 10 yılı buluyor. Uzun bekleyişler özellikle çocuklarda derin psikolojik yaralar açıyor.
İnsan kaçakçılığı riskini artırabilir
Uzmanlara göre bu kısıtlamalar, Avrupa’nın yıllardır mücadele ettiğini söylediği insan kaçakçılığı ağlarını da güçlendirebilir. Yasal yollar kapanınca, ailelerine kavuşmak isteyenler tehlikeli rotalara ve kaçakçılara yönelmek zorunda kalabiliyor.
Refugee Action Flanders’tan Thomas Willekens, “Aile birleşimini sınırlamak isteyen siyasi partiler, kendi programlarında aileyi toplumun temeli olarak övüyor. Ancak söz konusu yabancı aileler olunca bu değer ikinci plana itiliyor” diyerek çelişkiye dikkat çekti.
Yasaların en çok etkilediği gruplardan biri, savaş ve zulümden kaçan Suriyeliler. Almanya’da yaşayan Ahmad Shikh Ali, ailesine kavuşmak için yıllardır uğraşıyor. Hannover’a yerleşip iş bulan Ali, eşini ve küçük oğlunu yanına alabilmek için aylarca belgelerle uğraştı. Ancak tam sıra kendisine gelmişken, parlamentonun aldığı yeni kararla umutları bir kez daha ertelendi.
“Bu kararı öğrendiğimden beri uyuyamıyorum” diyen Ali, küçük oğlunun fotoğrafını elinde tutarak gözyaşlarını tutamadı. “Oğlum ben ayrıldığımda emekliyordu, şimdi yürüyor. Onu büyürken göremedim.” diyerek üzüntüsünü ifade etti.
Uzmanlar uyarıyor: Toplumsal uyumu zedeliyor
Mülteci hakları örgütleri, ailelerinden ayrı yaşayan göçmenlerin günlük hayata adapte olmasının neredeyse imkansız olduğuna dikkat çekiyor. Pro Asyl’den Wiebke Judith, “Çocuklarını, eşlerini her gün düşünürken dil öğrenmek, iş bulmak ya da günlük hayatı sürdürmek çok zor. Bu durum depresyon ve umutsuzluğa yol açıyor” dedi.
Amnesty International Avusturya’dan Aimée Stuflesser ise kadın ve çocukların daha büyük risk altında olduğunu vurguladı: “Aile birleşimi kapandığında kadınlar ve çocuklar kaçak yollarla gelmeye çalışıyor. Bu da sömürü, şiddet ve insan ticareti riskini artırıyor.”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***