Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Akın Öztürk’ün hedefinde üç isim vardı: “Kendilerini gizlemek için beni kurban yaptılar”

TR724 HABER


Yargıtay’ın kısmi bozma kararı sonrası yeniden görülen Genelkurmay Çatı Davası’nda savunmasını yapan dönemin YAŞ Üyesi Akın Öztürk, Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Adibin Ünal’a tepkiliydi. Kendisinin bu üç isim tarafından ‘kurban’ seçildiğini anlatan Akın Öztürk, “Abidin, Yaşar, Hulusi Paşa, işi emrinde hiçbir şey olmayan Akın Paşa’ya yıktılar. Benim suçluluğum, suçsuzluğum ve kalkışmadaki rolüm açısından tek tanık Hulusi Akar’dır. Hulusi Akar o geceyi unuttu. Mahkemede dinlenmesini istiyorum. Mahzurluysa siz, o ve ben oturup konuşalım. Yaşar Güler’e gelince; ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. O gece darbecilerin elinden kurtardığımda ağlayan, hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki?’ diyen kendisi. Neden bunu saklayıp değişik ifadeler veriyor?” ifadelerini kullandı. 

Akın Öztürk, İzmir’de tutuklanan ve gizli tanık olan bir generalin, “Darbe girişiminden önce 7-8-9-10 Temmuz’da Ankara Çukurambar’da Adil Öksüz ve Akın Öztürk’ün de yer aldığı toplantılar yapıldı.” şeklindeki ifadesi üzerine sözde Yurtta Sulh Konseyi’ne dahil edildiğini, oysa sözkonusu tarihlerde İzmir’de kampta olduğunu hatırlatırken de şunları söyledi: “Emekli komutanlar Cumhur Asparuk, Faruk Cömert, Eşref Uğur Yiğit, Mehmet Erten ve Kamp Komutanı Uğur Uysal da oradaydı. Bu isimlerin dinlenmesini istedim ama dinlenmedi. Ayrıca Abidin Ünal da kamptaydı ve iki kez eşli akşam yemeği verdi. Gizli tanığın ifadesinden haberdar olan Abidin Ünal, o tarihlerde birlikte olduğumuzu niye saklıyor, niye gizliyor? Ben silah arkadaşıyım ya. İnsanlık bu kadar mı öldü?”

Akın Öztürk ve avukatlarının tüm taleplerini reddeden Mahkeme, duruşmayı 17 Eylül’e erteledi. 15 Temmuz döneminde Hulusi Akar Genelkurmay Başkanı’ydı. Abidin Ünal ise Hava Kuvvetleri Komutanı. Yaşar Güler de o dönemde Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görev yapıyordu.

15 Temmuz darbe teşebbüsünün 1 numarası olduğu suçlamasıyla 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 9 yıldır hapiste olan eski orgeneral Akın Öztürk, yeniden yargılandığı davada savunmasını tamamladı.

Bazılarının kendilerini gizlemek için kendisini “kurban seçip paravan yaptığını”, Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Abidin Ünal’ın işi kendisine yıktığını anlatan Akın Öztürk, Akıncı Üssü’ndeyken Akar’ın boynunda kırmızılık olmadığını kaydetti. Öztürk, ayrıca 2011 yılında Uludere’de 34 köylünün bombalanması emrini kimin verdiğini bildiğini, ama şimdi değil, zamanı gelince söyleyeceğini belirtti. Akın Öztürk, gazeteci Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre dünkü savunmasına şöyle başladı:

Akın Öztürk’ün bu talepleri üzerine avukatlarından Dilara Yılmaz, sağlıklı savunma yapılabilmesi için Mahkemenin söz konusu talepler hakkında bir ara karar vermesini isteyip buna göre savunma yapmaya devam edip etmeyeceklerine karar vereceklerini söyledi. Mahkeme, bunu reddedince Öztürk’ün diğer avukatı Özlem Barıner, redd-i hakim talebinde bulundu. Mahkemenin, redd-i hakim talebini reddetmesinden sonra savunmasına devam eden Akın Öztürk şunları anlattı:

Darbenin muhtemel lideri nasıl tespit edildi?

Darbe girişimi sonrasında daha kimin, neyin ne olduğu belli olmamasına rağmen, hakkında basın-yayın organlarında kamuoyu oluşturma ve linç kampanyası içerikli haberler yayınlanmaya başlandığını belirten Öztürk, bu lince ise 15 Temmuz gecesi saat 23.17’de kendisi henüz lojmanda kızının evindeyken MİT görevlisi, emekli albay ve Abidin Ünal’ın sırdaşı Sadık Üstün’ün 8. Kolordu Komutanlığı’ndan Korgeneral Yılmaz Uyar’ı arayarak, “bunun bir FETÖ darbesi, muhtemel askeri liderinin de Akın Öztürk olduğunu” bildirmesiyle start verildiğini vurguladı.

O görüşmeden 20 dakika sonra Abidin Ünal’ın kendisini arayıp Akıncı Üssü’ne gitmesini istediğine dikkat çeken Öztürk şöyle devam etti:

Uludere’de bombalama emrini kimin verdiğini biliyorum

Söz konusu asılsız haberlerin tutuklandıktan sonra da sürdüğünü, örneğin kendisi ve eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında Uludere’de 34 köylünün hava bombardımanıyla öldürülmesi konusunda suç duyurusunda bulunulduğunun belirtildiğini kaydeden Akın Öztürk, “Ben 2011-2013 yılları arasında korgeneral rütbesiyle İzmir Hava Eğitim Komutanlığı görevini yürütmekteydim. Emrimde herhangi silahlı birlik bulunmadığı gibi 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen bu olay benim görev ve sorumluluk sahamda değildi. Emri kimin verdiğini biliyorum, ama şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğim. Ceridelerde geçiyor. O bombalamaya Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan itiraz edeni de biliyorum.” diye konuştu.

Yine BBP’nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilişkilendirildiğini kaydeden Öztürk, Yazıcıoğlu’nun Mart 2009’da vefat ettiğini, helikopterin düştüğü bölgenin o tarihte kendisinin sorumluluk alanında olmadığını, çünkü 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’na Ağustos’ta atandığını söyledi.

Abidin Ünal, Akın Öztürk’le (solda) birlikte görülüyor. Akın Öztürk, 15 Temmuz gecesi dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Abidin Ünal’ın görevlendirmesiyle Akıncı’ya gitmişti.

Abidin Ünal neyi gizliyor?

Akın Öztürk, İzmir’de tutuklanan ve gizli tanık olan bir generalin, “Darbe girişiminden önce 7-8-9-10 Temmuz’da Ankara Çukurambar’da Adil Öksüz ve Akın Öztürk’ün de yer aldığı toplantılar yapıldı.” şeklindeki ifadesi üzerine sözde Yurtta Sulh Konseyi’ne dahil edildiğini, oysa sözkonusu tarihlerde İzmir’de kampta olduğunu hatırlatırken de şunları vurguladı:

Hulusi Akar’ın boynunda kızarıklık yoktu

15 Temmuz’dan önce, yaş haddinden emekliliğine 6 ay kala emeklilik dilekçesi verip tahsis edilen konutun tamir ve tadilatıyla uğraştığını belirten Öztürk, Akıncı Üssü’nde yaşananlarla ilgili olarak şu iddialarda bulundu:

Yaşar Güler (solda), Hulusi Akar’dan Milli Savunma Bakanlığı görevini devralırken görünüyor…

Yaşar Güler ağladı

Darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen 143. Filo’daki personelin ikna olmasının ardından Hulusi Akar’ın kendisine, “O zaman beraber gidip bu işi Başbakana anlatalım!” dediğini, ancak sonrasında Başbakanla ne konuştuysa, Akar’ın kendisinin Akıncı’da kalmasını istediğini hatırlatan Akın Öztürk şöyle devam etti:

Genelkurmay 2. Başkanı ve bazı generallerin de Akıncı Üssü’nde tutulduğunu öğrendikten sonra karargâh odalarını dolaştım. Önce Yaşar Güler’i buldum. Bağlarını açtım. Gözleri yaşlı yaşlı, ‘Komutanım biliyordum, sizin haberiniz olsa gelip bizi kurtarırsınız diye düşünüyordum.’ dedi.

Abidin Ünal’ın tutulduğu odayı açtırdığımda el ve ayaklarının bağlı olmadığını, masanın üzerinde çay, su, bardak ve çerezler olduğunu gördüm. Sonrasında hep birlikte Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına hareket ettik. Ben arabamı, şoförümü Abidin Ünal’a verdiğim halde, sonrasında ‘Arkadaşların bindiği minübüsle geldim.’ demiş. Bunu inkâr edecek ne vardı? Böylesine basit bir konuda bile gerçeği söylemekten kaçındı.

Akın Öztürk’ün Hulusi Akar ve Abidin Ünal’ın talebiyle Akıncı’ya gittiğini gösteren Genelkurmay’ın 21 Temmuz tarihli basın açıklaması. Bu açıklama daha sonra siteden kaldırıldı. 5. Maddeye dikkat!

Akıncı çıkışında Yaşar Güler polislerle konuştu. Madem benden şüphelenmiş, neden onlara beni yakalatmadı da aylar sonra verdiği ikinci ifadesini değiştirdi? 600 bin kişilik ordunun komutanları neden korkuyorlar da mahkemeye gelmiyorlar?

Öte yandan kalkışmanın ana unsurunun Hava Kuvvetleri olduğu iddia edildiğine göre, Hava Kuvvetleri Komutanı olarak emrindeki gücü bu işten vazgeçirmek amacıyla en seri şekilde Eskişehir’e gitmek varken, sözde derdest edilmek için oyalanması nasıl açıklanacak? Gerçeklerin ortaya çıkarılması amacıyla iki eli cebinde filoda serbestçe gezinen, otoparklarda saklanan ve bulunduğu odada serbest hareket etmesine rağmen yerinden kıpırdamayan, kaçak güreşip ifade vermeye gelmekten korkan kudretlilere sorulmayan sorular varken, bana ‘Neden darbecilere karşı çıkmadın?’ diye soruluyor.

Abidin, Yaşar, Hulusi Paşa, işi emrinde hiçbir şey olmayan Akın Paşa’ya yıktılar. Oysa tutuklu generallerin büyük bir kısmı Abidin Ünal’ın Hava Harp Okulu öğrencilerinden. Aynı şekilde Kara Kuvvetleri’ndeki subay ve kurmayların yaklaşık yüzde 20-25’i de Hulusi Akar’ın gerek Kara Harp Okulu gerekse Kara Harp Akademisi Komutanlığı döneminin öğrencileridir. Bu durumda bu komutanlara darbeci mi demek gerekiyor?

Yaşar Güler’e gelince; ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. Ağlayan, hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki? Şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım.’ diyen de kendisi. Neden bunu saklayıp değişik ifadeler veriyor? Yaşar Güler’in bu cümlelerinin ne manaya geldiğini çok düşündüm. Meğerse herkes herkesi tanıyormuş, ama ikbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış. Birçok kişi belki de nelerin olabileceğini biliyormuş ve pasif kalarak, adeta bekle-gör politikası izleyerek olayların çığrından çıkmasına yol vermiş.

Durumdan bihaber olan ve gardını alıp kendini koruyamayan bir tek ben varmışım. Suskunluklarının anlamı çok basit; Akın Öztürk darbe ile yargılanıyor, aman lehine söyleyeceğim bir söz ile töhmet altında kalmayayım korkusu olsa gerek. Ama o da, herhalde yanlışlıkla bir şeyi doğru söyledi. İlk ifadesinde benim darbecilere, ‘Bunlar manyak mı? Devlete karşı bunu nasıl yaparsın?’ dediğimi belirtti. Halbuki kendisi gerçek diye ‘Fuhuş ve Casusluk’ davasının en ateşli savunucusu olarak, ‘Elimde binlerce resim ve film var.’ diye diye Genelkurmay koridorlarında bağıran kişiydi. Nerede şimdi o film ve resimler?

Kutsal asker ocağımızın, 600 bin kişilik ordumuzun başındaki komutanın istisnasız her daim, her konuda basiretle sadece doğruları söylemesini beklerdim. Hava sahası öyle şifahi emirle kapatılamaz. Yaşar Güler buraya gelseydi, bunları soracaktım; ama o kaçak güreşi tercih etti, daha doğrusu buraya gelmeye cesaret edemedi.

Neden korkmuş olabilir ki? Nasılsa Akın Öztürk’e monte ettik, vur abalıya. Darbe girişimi gerçektir. Bunun arkasında bazı güçlerin olduğu da gerçektir; ama alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2.5 saat refleks gösteremeyenlere yazıklar olsun.

Darbeyi planlayan ve bilen bir avuç insan kim?

Akın Öztürk, atama listesine göre, kendisine Genelkurmay 2. Başkanlığı ve sözde Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığı görevi verilmesi konularında ise şunları anlattı:

Hulusi Akar, Yurtta Sulh Konseyi’nin başkanı olarak görünüyor!

Beni kurban seçtiler!

6 ay önce emeklilik dilekçesi verdim!

İşkenceleri anlattı: Tırnaklarımın arasına asit döküldü

Savunmasının devamında daha önce ailesinin, özellikle de torunlarının etkilenmemesi için üstü kapalı geçtiği, gözaltındayken maruz kaldığını iddia ettiği işkence ve kötü muameleyi anlatan Akın Öztürk, tırnaklarının arasına asit döküldüğünü, sadece kendisine demir kelepçe takıldığını, gördüğü darplar sonucu dişlerinin kırıldığını ve kulağının parçalandığını, ölümle tehdit edildiğini, genç askerlerin üzerine salındığını anlattı: “O süreçte bir gözüm kapıda; aha Hulusi Akar, Abidin Ünal gelecek, ‘Durun, ne yapıyorsunuz? Bizle beraberdi.’ diyecekler diye bekledim. Demek ki, erkeklik buymuş.”

Görüntülere rağmen, “İşkence yoktur.” denildiğini, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da, vücudundaki yaraların helikoptere ateş açılması sonucunda düşünce oluştuğunu öne sürdüğünü belirten Akın Öztürk, mahkeme heyetine, Emniyete gitmeden hemen önce evinde çekilmiş fotoğraflarını gösterdi.

Göz göre göre tuzağa düşürüldük

Akın Öztürk iki gün süren savunmasını şu sözlerle tamamladı:

TSK’nın yüzde 1’ine, bilemediniz yüzde 2’sine tekabül eden asker sayısıyla yapılmaya çalışılan bu darbe girişimine, benim konumuma gelmiş bir komutanın, 40 yıllık tecrübeye sahip, azıcık vizyon sahibi kişinin onay vermesi zaten mümkün değildir. Bu zeka yoksunu darbe hamlesinin hiçbir noktasında bulunmadım, iştirak etmedim, emir vermedim ve koordinasyon sağlamadım. Suçsuzum.

İştirak etmediğim bir eylemin bir numarası da olamam, vatan haini hiç değilim. Bugün elinde güç bulundurup iftira atan ve attıranlar çok iyi bilsinler ki, ne yaparsa yapsınlar benim bayrak aşkımı, Cumhuriyet sevdamı ve millet sevgimi engelleyemeyeceklerdir.

Yeter artık, masum bir insanın hayatıyla oynanıyor. 9 yıl, 20 yıl; hiç önemli değil. İtibarım, onurum için konuşuyorum. Birisi çıksın, ‘Sana haksızlık yapıldı.’ desin, yeter. Bu nedenle bugüne kadar ne gördüm, ne yaşadıysam adalet için, hak yerini bulsun diye hiçbir şeyi gizlemeden ve ilave yapmadan doğruları söyledim.

Yani başkaları gibi, ülkemize karşı kurulan bu darbe girişimi tuzağına alet olup; ikbal, mevki, makam, rütbe derdine düşüp bazı gerçekleri saklamadım. Bu menfur darbe girişimine tuzak diyorum, çünkü TSK içindeki bazı personelin yanıltılarak kullanıldığına inanıyorum. TSK’yı etkisiz kılmak, zayıf bırakmak birinci hedefti.

Bugüne kadar, kuzeyden sıcak denizlere inmek, batıdan da Orta Doğu’da pay sahibi olmak isteyen dış güçlerin önündeki en ciddi engel Türkiye Cumhuriyeti ve onun Silahlı Kuvvetleriydi. Bu tuzak sayesinde, Balyoz ve Ergenekon da dahil edildiğinde, TSK’da çok değerli personel tasfiye edildi. Şanlı ordumuz, tarihinde hiç olmadığı kadar yetişmiş personel zafiyeti yaşamaktadır.

12 Mile ses çıkıyor mu? Bunların olacağını söyledim, onun için buradayım. Sonuçta dış güçler istediklerini elde ettiler, memleket olarak biz de göz göre göre bu tuzağa düşürüldük. Kurulan bu tuzağı görmemezlikten gelerek makam, mevki ve ikbal beklentileriyle gerçekleri söylemeyen, hatta inkâr eden, yaptığı askerlik yeminine ihanet eden asker kişileri ve asılsız haberlerle kamuoyunda insan şeref ve haysiyetini ayaklar altına alanları lanetle anıyor, hakkımı helâl etmiyorum.”

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version