Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

33 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak için adalet çağrısı

33 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak için adalet çağrısı


Serbest Görüş Haber Merkezi

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 1065’inci haftada da meydandaydı. Cumartesi Anneleri 1065. haftada, 1992 yılında gözaltında kaybedilen işçi Mehmet Ertak‘ın akıbetini sordu.

Açıklamada, Ertak’ın daha önce 2 kez gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakıldığı, 18 Ağustos 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadığı aktarıldı.

1992 yılında gözaltında kaybedilen işçi Mehmet Ertak

JİTEM personelinin itiraflarına da yer verilirken dosyayı AİHM’e taşıyan avukat Tahir Elçi’ye yapılan kötü muamele ve işkencelerle beraber AİHM’in oybirliğiyle mahkûmiyet kararı verdiği hatırlatıldı.

“İki kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı”

Açıklamanın tamamı şu şekilde oldu:

“1065. haftamızda, AİHM’in mevcut delilleri yeterli bularak oybirliğiyle mahkûmiyet kararı verdiği; ancak iç hukukta kovuşturma aşamasına dahi gelmeyen, sonuçsuz bırakılan Mehmet Ertak dosyasıyla bir kez daha kamuoyu karşısındayız.

32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak, Şırnak’a bağlı Rezuk Mezrası’nda yaşıyordu. Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce iki kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı.

“Üç kişi Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığını, altı kişi ise işkence edilirken gördüğünü tanıklıkla doğruladı”

Ertak ve aynı işyerinde çalışan üç akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç, kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolünün ardından Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada gözaltına alındığına dair tutanak tutuldu; ancak emniyete başvuran ailesine gözaltına alınmadığı söylendi.

Baba İsmail Ertak bunun üzerine savcılığa başvurdu. Üç kişi Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığını, altı kişi ise işkence edilirken gördüğünü tanıklıkla doğruladı. Olay, soru önergeleriyle Meclis gündemine taşındı. Fakat aile, tüm tanıklara, belgelere ve delillere rağmen her başvuruda inkârla karşılaştı.

“Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük”

1997 yılında JİTEM personeli Murat İpek, kamuoyuna da yansıyan itiraflarında; “Mehmet Ertak’ı, Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük” dedi. Ayrıca yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini açıkladı.

“Tahir Elçi kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldı”

Tüm başvuruları sonuçsuz kalan aile, AİHM’e başvurdu. Ancak Mehmet Ertak’ın ailesini AİHM’de savunmaya hazırlanan Avukat Tahir Elçi’nin bürosu polis tarafından basıldı, dava dosyalarına el konuldu. Gözaltına alınan Tahir Elçi kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldı. Buna rağmen tüm tehdit ve baskılara karşı AİHM başvurusu gerçekleştirildi.

“Hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz”

AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak’ın gözaltına alınıp işkence sonucu öldüğünü hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığına hükmetti. Mehmet Ertak’ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu, buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye’yi yaşam hakkını ihlalden oybirliğiyle mahkûm etti.

Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Ertak için, tüm kayıplarımız için ve Tahir Elçi için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Ertak’ın oğlundan Galatasaray Meydanı’na mektup

Açıklamanın ardından Ertak’ın çocuğu Servet Ertak, babasına yazdığı mektubu okudu:

Bu mektubu sana, seni bizden koparan karanlık bir tarihten tam 33 yıl sonra yazıyoruz.

20 Ağustos 1992’de, Şırnak’ta gözaltına alındın ve bir daha geri dönemedin. Ne bir mahkeme oldu, ne bir yargılama, ne de bir mezar…

Seni sessizliğe gömdüler baba.

Ama biz susturulmadık.

Genç yaşta dört çocukla bir başına kalan annemiz Emine, seni kaybettikleri gün aslında yarım kaldı. Ama her eksik yanında, bizleri tamam etmeye çalıştı. Yıkılmadı. Gözyaşını içine akıttı ama sesini asla unutturmadı. Senin ismini evimizde fısıldayarak değil, umutla taşıdı. Ve biz büyürken onun yorgun ellerinde, senin yokluğuna inat, adaletle tanıştık.

Bizim yanımızda bir isim daha vardı baba: Tahir Elçi.

Senin davana sahip çıkan, adalet için korkusuzca konuşan bir avukat. Senin gibi kaybedilenlerin hesabını sormaya çalıştı. Ama o da susturuldu… Tıpkı seni susturan karanlık gibi… Tahir Elçi’yi de susturdular, çünkü o gerçekleri söylüyordu. Ama onun sesi bizde kaldı. Seninle birlikte onu da yaşatacağız.

Cumartesi günleri Galatasaray Meydanı’na çıkan anneler var baba. Cumartesi Anneleri diyorlar onlara. Aralarında senin gibi kaybedilenlerin anneleri, eşleri, çocukları var. Biz de onlar gibiyiz… Omuz omuza, göz göze, kalp kalbe… Onlar da bizim gibi “nerede?” diye soruyor, onlar da bizim gibi bir mezar taşına bile razı… Ama asıl istedikleri senin adını karanlıkta bırakmamak. Senin gibi kaybedilenlerin hesabını sormaktan vazgeçmemek. Biz de her cumartesi, o meydanda olmasak da yüreğimizle onların yanındayız.

Baba…

Bu ülkede barış olsun diye insanlar ölüyor. Senin gibi nice isim bu uğurda yok sayıldı. Ama barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir. Adalet gecikse de, sesimizi kısmaya çalışsalar da… Biz senin izini sürmekten vazgeçmeyeceğiz.

Mezarın yok belki, ama yerin belli. Adaletin sağlanmadı, ama hesabın kapanmadı. Seninle yaşamak nasip olmadı… Ama seni yaşatmak bizim borcumuz. Bugün tekrar yeşertilmeye çalışılan barış ortamında sen ve senin gibi adaletsizliğe uğrayan insanların akıbeti mutlaka ortaya çıkarılmalı, adalet bu topraklarda da yerini almalıdır…

Sevgiyle, özlemle, minnetle.

Seni hiç unutmayan evlatların adına,

Servet…

 

 

 

 

 

Exit mobile version