Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Patates hat’ kullanan general ve Erdoğan’ın fişleme timleri

‘Patates hat’ kullanan general ve Erdoğan’ın fişleme timleri


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Aslında Ahmet Dönmez’e teşekkür etmem gerek. Eğer akla ziyan iddialarının olduğu o videoyu yapmasa Erdoğan rejiminin gözde generallerinden birinin mafya ve uyuşturucu satıcıları gibi ‘patates hat‘ kullanıp illegal işler çevirdiğini öğrenemeyecektim. Aslında söz konusu generalin bir takım illegal işler çevirdiğini biliyordum ve daha önce buna dair videolar da yapmıştım.

Ancak birazdan detaylarını okuyacaklarınız hem bir adım ötesi hem de 15 Temmuz’a giden süreçte kritik roller üstlenen bir ekibin ifşası sayılır.  Ama önce Ahmet Dönmez’in teorisine dair birkaç not düşmem şart.

Bu köşeyi ve videolarımı takip edenler biliyor; ben polemiklere ve Cemaat içi tartışmalara uzak kalmaya çalışıyorum. Kendime göre çeşitli-geçerli nedenlerim var ve beni bu ‘kara deliğe’ çekmek isteyenlere direnmeye kararlıyım. Fakat Ahmet Dönmez öyle bir iddia ortaya attı ki ben, “Yok artık Lebron James!” diyen NBA spikerine döndüm.

AKLA ZİYAN İDDİA!

Ahmet Dönmez ‘6 bomba iddia’ diye paylaştığı videosunda birbirinden ilginç iddialara yer verdi. Ancak “Hulusi Akar’a teslim edilen bütün askerlerin, polislerin, MİT mensuplarının, yargı mensuplarının, üst düzey bürokratların listesi” maddesi başka bir şeyle kıyaslanamayacak kadar sıradışı bir iddia.

Dönmez’in iddiasına göre dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Fethullah Gülen’e mektup yazıp, “Ben darbe yapacağım, sizin arkadaşlar arada yanmasın! Bana tüm mensuplarınızın listesini verin!” demiş. Gülen de bu talebe olumlu cevap vermiş, hatta itiraz eden bir takım Cemaat yöneticilerini bizzat aramış. Nihayetinde oluşturulan listeler Akar’a iletilmiş, onlar da 15 Temmuz sonrası KHK listelerine dönüşmüş!

Ahmet Dönmez duyan herkesin vücut kimyasını bozan iddiasının ardından ‘hükmü’ de veriyor; “Yani sizin anlayacağınız -özellikle Cemaat için söylüyorum- buradaki insanlar isim isim, çarşaf çarşaf, liste liste satıldılar. Satılmışlar. Bizzat kendi içlerinden, çok güvendikleri, ‘abimiz’ dedikleri insanlar eliyle rejime isim isim, liste liste, çarşaf çarşaf satıldılar.”

Bu ifadelerin ne anlama geldiği açık; tevile ihtiyaç yok…

Ahmet Dönmez böylece daha önce ‘iki yüzlü’ dediği Fethullah Gülen’e bu kez de ‘hain’ demiş oldu. Zaten Dönmez, daha önce de Gülen için ‘hain-ihanet’ imasında bulunmuştu… Bu gök kubbe altında Erdoğan rejimi ve destekçileri tarafından Gülen’e söylenmeyen laf kalmadı ama yıllarını Cemaat’te geçiren birinin ‘hain’ gibi ağır bir sıfatı kullanması ‘Ex Cemaatçi’ birisi için bile fazla.

“Bu Ahmet Dönmez’in tezi, her gazetecinin bir tezi, argümanı olabilir!” diyebilirsiniz. Bahse konu hadisenin yargısal boyutu ve yüzbinlerce insanın hayatına dokunan bir tarafı olmasa “Yav he he!” der geçersiniz ama bu durum öyle değil.

Her şeyden önce böyle bir iddia meşhur ‘devlet aklına’ harakettir. Siyasi rakipleri ya da hedef grupları fişlemek Türkiye’de kadim bir gelenektir. İktidarda kim olursa olsun bu değişmedi. Dolayısıyla 23 yıllık AKP iktidarında bu gelenekten taviz verilmedi. Hatta Türkiye tarihinin en büyük, en kapsamlı ve en acımasız fişlemeleri Erdoğan döneminde yapıldı.

Ayrıca ortada çok ciddi bir mantık hatası da var; 15 Temmuz gibi ülke tarihinin en girift en kapsamlı komplosunu yapacaksınız, bunun için yıllara yayılan hazırlıklara imza atacaksınız ama ‘en kritik aşamayı’ Gülen’in insafına bırakacaksınız. Diyelim ki Akar’dan geldiği iddia edilen, “Darbe yapacağım, tüm Cemaat mensuplarının listesini istiyorum! Arada kaynamasınlar, sonrasında da onlarla çalışacağım!” mektubunu Fethullah Gülen, “Olur mu öyle saçma şey!” deyip geri çevirse tüm ‘plan’ boşa düşecek. (Bu arada Emre Uslu’nun X odasına bağlanan Osman Şimşek, -ki Ahmet Dönmez kendisine sık sık referans veriyor- böyle bir talebin olduğunu doğrulamadı.)

O ELBİSE GÜLEN’E UYMUYOR!

Öte yandan Gülen’i biraz tanıyan herkes böyle bir talebe olumlu cevap vermeyeceğini bilir. Bu aşama da şunu da not düşmem şart; Ahmet Dönmez’in kendini ahlaki bir otorite ilan edip, Hocaefendi’nin karakterine dair hükümler vermesi, hiçbir fiziki ortamını paylaşmadığı, doğrudan tanımadığı bir insan hakkında ‘kişilik analizi’ yapması en basit tabirle yakışıksız olmuş.

Karşı karşıya olduğumuz durumun özeti şu; Ahmet Dönmez kısıtlı, sınırlı ve teyide muhtaç bilgiler üzerinden bir anlam inşaa etmeye çalışıyor. Eksik parçaları kendi beklentisine göre dolduruyor. Doğal olarak bu aşamada düşünce kalıpları ve önyargıları da gün yüzüne çıkıyor. Başka bir ifadeyle adeta elinde olan veya ısmarlanan kumaşlar üzerinden kesip biçerek Fethullah Gülen’e bir elbise dikiyor. Fakat o elbise Gülen’e uymuyor.

FİŞLEMELER NASIL OLUŞTURULDU? 

Gelelim meselenin aslına… Yani meşhur KHK listelerinin nasıl oluşturulduğuna, Erdoğan rejiminin nasıl bir yol izlediğine…

Bu konuda elimizde hayli zengin bir külliyat var. Hem de kamuoyuna açık. 15 Temmuz yargılamalarında onbinlerce kişiyi kapsayan fişleme dosyaları var. Hem de uzun yıllar boyunca tutulmuş sanıkların ailelerine dair bilgileri de içeren hayli kapsamlı fişler bunlar. Ankara 17, 23 ve 25. ağır ceza mahkemelerinde görülen 15 Temmuz mahkemelerinde bu fişlemelerin kimler tarafından ve nasıl yapıldığına dair sayfalar dolusu ifade ve belge var.

İsimlere ve tarihlere boğmamak için detayları bu konuda yazdığım şu iki yazı (1) , (2) ile şu videoya havale ediyorum.

Özetle; Erdoğan rejimi Ergenekon-Balyoz davalarından tanıdığımız kodra ile kapsamlı bir işbirliğine gidip on binlerce insanı yıllar boyunca fişletmiş. Sadece asker, polis ya da yargı bürokrasisi değil, kermese börek açan ev kadınından üniversiteye hazırlanan liseli öğrenciye kadar herkesi kayıt altına almışlar. Aralarında Albaylar Zeki Üçok, Mustafa Önsel, Güven Şağban, Yasin Aslan , Metin Ulukanlıgil, Metin Yüzbaşıoğlu gibi isimlerle ülke çapında yapılan fişlemeler bir dönem TBMM başkanlığı da yapan Mustafa Şentop, dönemin HSK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, bugünün Anayasa Mahkemesi üyesi Metin Kıratlı’ya iletilmiş.

Bu ekip askeri yargı başta olmak üzere tüm TSK’da fişlemeler yaptı.

Başka paralel gruplar her meslek grubu için ayrı ayrı fişleme ekipleri kurdu. Elde edilen fişlemeler Saray ve MİT’te oluşan ekiplerce analiz edildi. 15 Temmuz’a giden süreçte yüzbinlerce kişinin fişi hazırdı. Öyle ki o gece daha Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ‘rehin’ tiyatrosu icra ederken bu listelere dayanılarak 4 bine yakın hakim ve savcı için tutuklama kararı çıkmıştı. Elinizde başka hiçbir şey olmasa bile sadece o listeler ve tutuklama kararı darbenin çakma olduğunu ispatlamaya yeterdi. Kaldı ki 15 Temmuz’un rejim oyunu olduğuna dair o kadar çok delil var ki savcı Serdar Coşkun’un (olacakları önceden gördüğü ve kayda geçirdiği!) meşhur tutanağı listeye ancak arka sıralardan girebiliyor.

Kısacası fişlemeler ve KHK listelerinin nasıl oluştuğuna dair spekülasyondan uzak, somut bilgi ve belgeye dayanan binlerce sayfalık veri var. Malesef Türkiye’de gazeteciler darbe davalarını takip etmediği için klasörlerde olan ‘Mustafa Önsel’den gelen liste’ ‘Zeki Üçok’tan gelen liste’, ‘Güven Şağban’dan gelen liste’ gibi binlerce ismi barındıran fişleme listelerinden habersizler.

PATATES HAT KULLANAN GENERAL 

Ahmet Dönmez’in iddiasının peşine düşüp konuya dair görüşmeler yaparken yeni bir bilgiye ulaştım. Org. İsmail Metin Temel’in 15 Temmuz’a hazırlık projelerinde kritik roller üstlendiğini, generalleri bizzat fişleyerek Erdoğan’a raporladığını anlatmıştım. Skandalın yeni detayları ise şöyle; 15 Temmuz çakma darbesinde en hayati rollerden birisini de perde gerisinde kalmayı başaran Kurdoğlu Cemaati icraa etti.

Özellikle de Ergenekoncu-Balyozcu askerlerin tespit edemediği Cemaatçileri fişleme noktasında  rejimin işine yaradılar. Ekip şöyle kuruldu ve çalıştı; O dönem Korgeneral olan İsmail Metin Temel başkanlığındaki fişleme çalışmasına Kurdoğlu Cemaati ile irtibatlı Emekli Jandarma Albay Kadir Tahir, Emekli Jandarma Yarbay İrfan Odabaş , Emekli Jandarma Yarbay Ömer Karakuş, Jandarma Tabib Binbaşı Eray Serdar Yurdakul ve Abdullah kod adını kullanan gizli tanık Albay Esat Özormancık dahil oldu.

Bu ekip yaptıkları çalışmaları Cumhurbaşkanı danışmanlarından Emrullah İşler ve Kenan Bozgeyik’e ulaştırılacak şekilde İsmail Metin Temel’e raporladı. İsmail Metin Temel’in doğrudan Erdoğan’ın danışmanları ile görüşmesinin ‘tehlike’ oluşturacağını düşünen Erdoğan grubu kendisi de eski bir asker olan Kocaeli Üniversitesi rektörü Sadettin Hülagü ile irtibatladı. 15 Temmuz günü Genelkurmay Karargahı’na gidip sürece göz kulak olan eski general Şirin Ünal ise fişleme çalışmalarına da nezaret etti.

Bir dönem Erdoğan’ı alkışladığı için haberlere konu olan, Muharrem İnce’nin “Onun apoletlerini sökeceğim!” dediği İsmail Metin Temel, 15 Temmuz hazırlıkları kapsamında bu koordinasyonu yaparken ‘patates hat’  diye bilinen telefonlardan kullanıyor. Mafya örgütlerinin ve uyuşturucu satıcılarının polis takibinden kaçmak için kullandıkları patates hat diye tabir edilen bu telefonlar başkaları üzerine alınıyor ve eski model telefonlarla kullanılıyor. Erdoğan’ın gözde isimlerinden İsmail Metin Temel‘ de Işık Tolga Sayre adına alınmış bir patates hatla bu fişlemeleri koordine etti.

Bu bilgiler DNA raporu kadar net. Hatta Sedat Peker’in tabiriyle inkar etsinler de görelim!

FİŞLEMELER İÇİN 3 AŞAMALI KONTROL MEKANİZMASI

Burada çok kritik bir ayrıntıyı da dikkatinize sunayım. Erdoğan rejimi daha sonra KHK listelerine dönüşecek fişlemeleri üç aşamalı kontrol mekanizmasına tabi tuttu. Çünkü Ergenekon sanıklarından gelen fişlemelerde Saray’a yakın isimler de vardı. Saray farklı kaynaklardan gelen bilgileri harmanlayıp en az üç ayrı yerden teyit edilen isimleri KHK listesine aldı.

İsmail Metin Temel ile Erdoğan’ın danışmanı Bozgeyik arasındaki görüşmelerden birisi 5 Aralık 2013 tarihli. Bu da fişleme çalışmalarının 15 Temmuz’dan çok uzun süre önce başladığını teyit ediyor. Listelerin 15 Temmuz’dan çok önce hazırlandığına dair (ölenler, fişlemelerde rütbesi yanlış olanlar gibi) mebzul miktarda veri var. Esasında, ‘hatalı’ veri girişleri de fişlemelerin çok önceden yapıldığını teyit ediyor. Yani Fethullah Gülen’in bu listeleri 15 Temmuz öncesi vermediğinin bir başka ispatı da bu! Zira eğer bu fişlemeler 15 Temmuz’dan hemen önce ve Fethullah Gülen tarafından verilmiş olsa, listelerde bu kadar bariz hata yapılmazdı… Uzatmamak adına burada kesip bağlayalım.

Ahmet Dönmez’in ‘tasfiye edilecekler’ listesinin Gülen’in bilgisi ve onayı ile hükümete verildiği iddiasını destekleyen bir veriye rastlamadım. Ancak tam tersine hükümetin çok kapsamlı ve yıllara yayılan bir çalışma ile ‘terörist‘ ilan edilecek kişilerin listelendiğini gösteren sayısız bilgi-belge var. Ayrıca Erdoğan rejimi listeleri Cemaat’ten alabiliyorlarsa ankesör operasyonu ve ‘fetömetre’ gibi yorucu ve suç niteliğindeki işlere neden tenezzül etsin? ‘Garson’ isimli gizli tanık operasyonu için neden bir yıl beklesinler?

Kaldı ki Bylock listeleri ellerinde, Kemalettin Özdemir gibi Cemaat’in mahrem imamlığını yapmış kritik bir isim 2010’dan itibaren MİT’e çalışmaya başlamış, CHP’li Tuncay Özkan binlerce isim içeren usb, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ binlerce kişilik fişlemeleri zaten ellerinde var.

Saray’ın kolkola yürüdüğü Perinçek, her ortamda fişlemeleri kendilerinin yaptığını övünerek anlatıyor. KHK listelerinin Cemaat’ten alınan listelerle oluşturulduğunu iddia etmek fişleme suçunu işleyen Erdoğan rejimini aklamaktan başka bir şey değil.

Sonuç itibariyle; fişleme bir devlet geleneği ve hiç aralıksız yıllardır sürüyor. En kapsamlı ve acımasız olanı ise Erdoğan rejimince yapıldı. İhraçlar, yargılamalar ve tutuklamalar 15 Temmuz akşamı ne yaptığınıza yada hakkınızdaki iddialara değil tamamen bu soykırım listelerine göre yapıldı. Dolayısıyla Dönmez’in argümanı spekülasyondan başka bir şey değil.

Dönmez’in iddiaları arasında doğrular yok değil.

Mesela bu araştırmayı yaparken Cemaat’in güvenlik bürokrasisindeki müntesiplerinin kimlik numaralarının istediğini teyit ettim. Fakat bu uygulama 15 Temmuz’dan çok önce başlamış ve herkesi kapsamamış. Aynı kaynaklar bu çalışmanın güvenlik tedbiri olarak yapıldığını iddia ediyorlar. Ancak bu ayrıntı üzerine Dönmez’in tezini inşaa etmek küçük bir bilgi kırıntısı üzerine eldeki kumaşlardan kesip biçip bir elbise yapmaktan farksız.

Sahi; yürekli bir savcı İsmail Metin Temel’i çağırıp, “Siz TSK’da görevli üst düzey bir general olarak neden patates hatlarla konuştunuz? Neden illegal çalışma grupları oluşturup meslektaşlarınızı fişlediniz?“ diye sorabilir mi?

Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ya da Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’yı çağırıp sorgulayamadılar, silah arkadaşları ile yüzleştiremediler ama belki Temel’i sorgulayabilirler.

Neden olmasın?

 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version