Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Darbe bilançosu; 390 bin gözaltı, 115 bin tutuklama!

Necip F. Bahadır


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Önce günün raporu… Türkiye yine operasyonlarla uyandı. Ülkenin dört bir yanında yüzlerce kişi gözaltına alındı. Büyük şirketlere kayyım atandı. Neden bugün? Takvimler 15 Temmuz’u gösterdiği için…

Yargı zaman ayarlı işler mi? Yıldönümü gözetir mi? Eğer bir suç varsa anında gereğini yapmaz mı? Özel bir gün için bekler mi? Sırf bu bile ‘15 Temmuz bahane’ edilerek yapılan operasyonların hukuktan ne kadar uzak olduğunun kanıtı.

Peki nedir? Tamamen siyasi… Kim bilir Ankara’da hangi AKP’linin odasında planlandı? Ardından da düğmeye basılması için talimat verildi.

Eskiden yargıya talimat vermek kimin haddineydi? O hakim ve savcılar yok artık. AKP’nin son 10 yıllık devri iktidarında talimat da verilir, emir de… Sadece yargıya mı? Değil elbette… Devletin tüm kurumlarına… Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı (Murat Çetinkaya) için, “Laf dinlemiyordu, görevden aldım!” demedi mi?

Ama en çok da yargı AKP’nin sıradan bir organı haline geldi. Dosyalar AKP’nin parti binalarında hazırlandı, gereği için yargıya postalandı. Sakarya’da bir MHP’li, “İsim isim binlerce tespiti biz yaptık!” demedi mi?

Yargıya güven boşuna mı dip yaptı? Cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar diplere düşmemişti. Vatandaşın adalet duygusu hiç bu kadar aşınmamıştı. AKP’lilerin bile güveni kalmadı.

Evet, bugün 15 Temmuz… Darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçmiş. İktidar medyasında yayınlar birkaç gün öncesinden başladı. Ya AKP’nin ‘15 Temmuz ezberini’ tekrar edeceksiniz ya da bir köşede sessizce günün bitmesini bekleyeceksiniz.

Soru sorarsanız başınız belaya girer. İtiraz ederseniz ‘hain’ damgası yersiniz. Karşı çıkarsanız boynunuza ‘terörist’ yaftası asılır. 1923’ten bu yana hiçbir ‘devlet projesi’ böylesine tek taraflı propagandanın hedefi olmadı. Soru soranlar dışlanmadı. İtiraz edenlerin başına bir şey gelmedi. Karşı çıkanlar kendi yoluna gitti.

15 Temmuz’u bu kadar ayrıcalıklı kılan nedir peki? Neden dokunulmazlığı var? Etrafı niçin kırmızı çizgilerle çevrili? Peşinen söyleyeyim, 15 Temmuz’a önyargıyla bakmıyorum. ‘Tiyatro’ falan diye peşin hükme sahip değilim. İkna edilmeye açık bir vatandaşım. Ama kafamın içi soru işaretleriyle dolu…

AKP’nin 15 Temmuz’u kutsayarak konuşulmaz noktaya taşımasından son derece rahatsızım. Konuşmadan, tartışmadan gerçekler ortaya çıkabilir mi? Hangi büyük ve tarihi olay ‘tek boyutlu ve tek açılı’ değerlendirilebilir ki… Bakış açıları kişinin durduğu yere göre değişmez mi? AKP iktidarı ‘cumhuriyet ve Atatürk’ün’ sorgulanmasına ses çıkarmıyor da konu 15 Temmuz olduğunda hemen aslan kesiliveriyor.

Neden?

AKP gerçeklerin ortaya çıkmasından neden korkuyor? Gerçekler işine gelmediği için mi? İşine geldiği yalanlar daha ne kadar hüküm sürecek? Hani, yalancının mumu yatsıya kadar yanardı? Kaç yatsı geçti, 15 Temmuz’un üzerinden… Hala ülke ‘yalanların iktidarı’ altında…

AKP gerçekleri metrelerce toprağın altına gömdü. Evet, 15 Temmuz benim için soru işareti demek? Hulusi Akar’ın sessizliği demek… Hakan Fidan’ın suskunluğu demek… Binali Yıldırım’ın şaşkınlığı demek… Hapishanelerde hiçbir suça bulaşmamış yüzbinlerin çığlığı demek… Meclis Araştırma Komisyonu’nun yayınlanmamış raporu demek… Eniştenin ihbarına kalmış bir devlet demek… Vatandaşın kanı ve canı üzerinde iktidar hesapları yapmak demek… Kahraman ile hainin birbirine karıştığı uğursuz gece demek…

Benim için 15 Temmuz AKP’li Şamil Tayyar’ın, “15 Temmuz aydınlanırsa bugün kahraman dediklerimiz hain, hain dediklerimizin de tam tersi olacağını düşünüyorum. TSK’da F. gerekçesiyle muhafazakar kesimler biçildi, ulusalcılar ağırlıklı hale geldi.” mesajının kafa kemiklerimi eritecek kadar düşünmek ve hayıflanmak demek…

Ülkemin ve toplumun perişan haline bakıp için için ağlamak demek… Bir bayram ve tatil değil, aksine acı ve hüzün demek… Bu ‘demek’ cümlelerini daha da uzatmak mümkün. Tayyar haklı çıkmadı mı? AKP gerçeklerin üzerine beton dökmesine rağmen, 9 yıl içinde kaç ‘kahraman – hain’ ile yer değiştirdi. Çarşaflı kadının kamyon şöförlüğü üzerine inşa edilen efsanevi masalı, AKP’nin ‘yalan betonunu’ parçalayıp atmadı mı? Gerçek gün yüzüne çıkıverdi.

Şamil Tayyar sıradan isim değil. Geçmişinde gazetecilik var. Ergenekon kitapları yazdı. Siyaset, devlet, çete nedir bilir. Nice esrarengiz bilgi ve belgeleri toplum onun kitaplarından öğrendi. Böyle bir isim yarın 15 Temmuz aydınlatıldığında ‘hain ve kahramanın’ yerinin değişeceğini söylüyorsa bunu önemsemek lazım. Göz göre göre yalanın saltanatına teslim olmamak lazım. Zihnin bulanmasına izin vermek lazım. Karışık bir zihin, yalanlarla dolu durgun ve sakin zihinden daha iyidir.

Vatanımdan çok uzaklardayım… Eğer sesimin Ankara’ya ulaşacağını bilseydim, AKP’ye yüksek sesle sorular sormak isterdim. “Meclis raporu nerede?” derdim. Kaybolan rapor Meclis’in tarihinde yok. Neden 15 Temmuz raporu buharlaştı? İşinize gelmediği için mi?

AKP ve MHP’lilerin çoğunlukta olduğu bir rapora bile tahammül edememek ne anlama geliyor? Komisyon Başkanı Reşat Petek’e ne oldu? Neden bir daha milletvekili yapılmadı? Siyasetten niçin uzaklaştırıldı? Hulusi Akar ve Hakan Fidan’a neleri, neden saklıyorsunuz sorusunu sorardım. Neden Meclis’in davetine icabet etmediniz, komisyona bilgi vermediniz? Çekinmeniz ve korkunuz neydi?

Enişte niye gelmedi bilgi vermeye? Binali Yıldırım’ın neden ima ile konuştuğunu öğrenmek isterdim. ‘O gece öldürüleceği…’ iddiasını ilk duyduğunda ne tepki verdi? Fidan’ın kendisine bağlı olmasına rağmen neden konuşturamadı?

Sorular sorular…

“Üst üste sorular soru içinde / Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? / Buradan insan mı çıkar, tabut mu?…”

Hayır, ben ikna olmadım. Peşin hükmüm yok fakat AKP’nin 15 Temmuz tezi yalanlarla dolu basit bir masaldan ibaret. Bunu anlayacak kadar zeka ve akıl sahibiyim. Ve de vicdan tabii… Bir soruluk canı var. Onun için konuşmak yasak, tartışmak yasak, sormak yasak…

15 Temmuz’un ülkeye faturası çok ağır; resmi rakamlar korkunç, 390 bin kişi gözaltına alınmış, 115 bini tutuklanmış… Yılmaz Özdil gibi bir isim isyan etti: “Dünya tarihinde bu kadar çok başörtülüyü hapse atan başka iktidar yok. Bu kadar çok başörtülüyü mağdur eden bir başka iktidar yok…”

Darbe dönemlerinden farksız… Kemal Kılıçdaroğlu ‘20 Temmuz darbesi’ derken haksız mı? Bir darbe girişiminin bu kadar ağır bilançosu olur mu? AKP’de hiç mi akıl ve vicdan sahibi kalmadı? Çıkıp neden sormaz ‘Bu hal neyin nesi?’ diye…

9 yıl sonra darbe girişimi gerekçe gösterilerek yüzlerce kişiye operasyon yapılabilir mi? Nerede insaf, nerede vicdan? Nerede hak, hukuk ve adalet?

“Haksızlığa uğrayan tek bir kişi dahi olsa, hakkı teslim edilinceye kadar toplumun tamamı sorumludur.”

Sessizliğe gömülen ve lal kesilen o toplumun vay haline… Bir milletvekilinin mesajı; “Ömer Seyfettin’in bir öyküsü vardı; ‘Herkesin içtiği su’. Öyküdeki gibi içeni delirten bir yağmurun suyunu içmiş gibi Türkiye…”

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version