Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sır küpünden sızıntı!

Necip F. Bahadır


NECİP F. BAHADIR | YORUM

15 Temmuz’un esrarını çözecek her bilgi kırıntısı önemli. Kanlı darbe girişimi yakın tarihin en önemli olaylarından… Ülkenin kimyasını bozdu. Bütün dengeleri alt üst etti. Erdoğan’ı ‘tek adama’ dönüştürdü.

‘Kime yaradı?’ sorusunun cevabı net; AKP ve Erdoğan’a… ‘Kim kaybetti?’ sorusun yanıtı belli; bütün ülke… Yıllar geçti ama Türkiye, 15 Temmuz’un olağanüstü ikliminden çıkamadı.

Hiçbir darbe veya karşı darbe dönemi bu kadar uzun sürmedi, ki hala ülke normalleşebilmiş değil. Olağanüstü şartlar her yerde egemen; siyasette, yargıda, bürokraside… Türkiye darbeleri aşina bir ülke… En ağır darbelerin bile ömrü 3 yılı geçmedi. Asker geldi, bir sürede kaldı ve gitti. Bugün 15 Temmuz’un doğurduğu, darbe yönetimlerinden farksız ‘olağanüstü siyasal rejim’ varlığını tüm şiddetiyle devam ettirmekte.

Büyük ve ağır sonuçları itibariyle ‘15 Temmuz’ Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birine dönüştü. Buna rağmen ‘esrarını’ korumakta, büyük sırlar ve gizemler barındırmakta… Erdoğan’ın iktidarını tahkim eden ‘resmi görüş’ dışında 15 Temmuz gerçekleri konuşulamamakta, tartışılamamakta… Medya, kamuoyuna mahkeme salonlarındaki bilgi ve belgelere ilgisiz…

Meclis, 15 Temmuz’u araştırmak ve soruşturmak için ‘komisyon’ kurdu. AKP ve MHP’li üyelerin çoğunlukta olduğu komisyon yüzlerce kişiyi dinledi. Tabii gelmeyenler de oldu… Dönemin ‘karanlıklar prensi’ Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Meclis’in davetine icabet etmedi. Sorulara cevap vermekten korktu. Erdoğan’ın darbe girişimini ‘duyduğu’ eniştesi de aynı şekilde… Komisyon eksikliklerine rağmen bir rapor hazırladı, Meclis Başkanı’na verdi. Ve rapor yayınlanmadı, sümen altı edildi.

Meclis tarihinde örneği yok bunun. Neden? Çünkü rapor AKP’nin 15 Temmuz tezlerini çökertti. Soru işaretlerini artırdı.

Sırf bu bile 15 Temmuz’a ‘muamma’ demeye yeter. ‘Esrarını koruduğunu’ söylemeye de… Türkiye, kendi raporuna sahip çıkamayan bir Meclis’i AKP döneminde gördü. Hiçbir darbe bu kadar uzun süre ‘sır’ olarak kalmadı. Çabuk çözüldü. 27 Mayıs’ın da, 12 Eylül’ün de sis perdesi yırtıldı atıldı. 15 Temmuz da vaktini bekliyor elbette… Günü gelecek, gerçekler tüm çıplaklığıyla aydınlanacak. AKP’li Şamil Tayyar’ın dediği gibi, “O gün kahraman diye bilinenler hain, hain diye damgalananlar kahraman olacak.”

Erdoğan’ın yaveri Ali Yazıcı’nın mahkemede söylediklerini okudum. Yine çok dar alanda yankılandı. Ana akım basın görmedi. AKP medyası zaten resmi görüşün dışındaki tüm haber, bilgi ve belgelere kapalı. Medya demek bile doğru değil, bir propaganda makinesi… Hem de ‘kara propaganda’… Gobbels’in taktiği yayın politikaları; “Yalanı sürekli tekrar etmek…”

Cumhurbaşkanlarının yanında asker kişilerden oluşan yaverlerin bulunması cumhuriyet geleneği… Sabahtan akşama kadar her programda eşlik ederler. Tabiri caizse sabah yatağından alır, akşam tekrar yatağına bırakırlar. Her şeye vakıftırlar. Cumhurbaşkanlarının tüm söz ve tavırlarına tanıklık ederler. Ve bunları ‘resmi raporlara’ dönüştürürler. 15 Temmuz’a kadar bu güçlü gelenek aynen devam etti.

Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz’u ‘enitesinden’ öğrendiğini söylemişti.

Ali Yazıcı ‘kurmay albay’ rütbesiyle Erdoğan’a yaverlik yaptı. Sürekli yanı başındaydı. Çok şey görmüş ve duymuş olmalı. Bir ‘sır küpü’ olduğu muhakkak. Yaverler pek konuşmaz. Atatürk’ün yaveri Salih Bozok sonrasında kitap yazdı. Diğer yaverlerin konuştuğuna pek tanık olunmadı. Erdoğan’ın Ali Yazıcı’yı biraz da ‘hemşehrilik’ kontenjanından özel seçtiğini herkes bilir. Ona dayatılmadı, o kendisi tercih etti. Karar onun…

‘Sır küpü’ Yazıcı 15 Temmuz’dan beri mahpus… İçeride en ağır şartlarda yattığını tahmin etmek zor değil. Hakim karşısında söyledikleri arasında ‘o küpten’ çok az da olsa bazı ‘sızıntılara’ rastlandı. Her satırının altında ‘küpün’ dolu olduğunu hissettirdi. Onca zorluklara rağmen konuşmaması, sırları deşifre etmemesi de ilginç… Onun asaleti mi diyelim. Ben daha çok 15 Temmuz kısmıyla ilgiliyim. Muhakkak bu konuda söyleceği şeyler var. Nedense ‘suskunluğu’ tercih etmiş…

Erol Olçok iddiası ‘sızıntılardan’ biri… Olçok, Erdoğan’a en yakın isimlerden biriydi. 15 Temmuz akşamı Boğaz Köprüsü’nde nereden geldiği hala tartışmalı kurşunların hedefi oldu. Oğluyla birlikte yaşamını yitirdi. Aile olayın peşine düştü. Fakat bir sonuç alamadı. Olçok’un eşi Nihal Hanım Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ı zan altında bırakacak sorular sordu. En dikkat çekici olan ise Erdoğan’ın Olçok ailesini sahipsiz bırakmasıydı.

Ali Yazıcı ne söyledi: “Cezaevinde 6 ay dayak yedim. Cumhurbaşkanının en büyük koruması ve destekçisi benim. Onu en iyi tanıyan 100 kişiden biriyim. Ben Trabzonluyum, ne teröristi? Yaralı biri varsa, benim ailemdir. Asla devlet sırlarını anlatmam. Ben başyaverim, kurmay albayım. Yaşar Güler’in dünürü beni özel seçip genel sekreter yaptı. Beni Reis seçti. Hulusi Akar benimle her hafta görüşüyordu. O, aleyhimde bir şey söylemediği için ben de onun aleyhinde bir şey söylemeyeceğim…” 

Bir Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı yaveriyle her hafta ne görüşür? Az çok belli değil mi? Erdoğan’dan başka konuşacak neleri olabilir ki? Umarım sırlar kendisiyle birlikte mezara gitmez de 15 Temmuz’un ‘kara kutularından’ biri olan Hulusi Akar’ın sırları deşifre olur. Akar’ın rolü anlaşılmadan 15 Temmuz’u çözebilmek mümkün değil. Olayın odağındaki isim Akar… 15 Temmuz suçu da günahı da çok büyük.

Bakat Köyü, Güney Osetya… 

Haberlerde Yazıcı’nın, Mahkeme Başkanı’na dönerek ve “Bakat Köyünü, Güney Osetya’yı anlatmayayım. Akşam siz de hapse girersiniz!” dediği yer aldı. Ne demek şimdi bu? Şimdilik soru işareti olarak kalsın… Her şeyin bir zamanı var. Bir ‘başdanışmandan’ duydukları çok ilginç.

Mesela şu cümleler: “Biz bunu indireceğiz.’ dedi. ‘Hayırdır?’ diye sordum. Onun yerine şu anda muhalefetin başında olan zatı getireceklerini, ama öncesinde FETÖ’yü bitireceklerini söyledi. Ben, ‘FETÖ 2 yılda biter.’ deyince de, ‘Yo, sen anlamazsın komutan; 10 yılda bitireceğiz, sonra onu indireceğiz.’ dedi…”.

‘İndireceğiz’ dediği kişi Kemal Kılıçdaroğlu… Oldu mu oldu. AKP’nin rolü neydi?

Şu ifadelerin altını çizdim: “Merkel’i mi anlatayım? Benim Almancam var. Yanındaki kişiye anlattıklarını, Reis’e söylediklerini anlatmayayım. Aileme işkence yapmaktan vazgeçin ya. İki kere Cumhurbaşkanı ile bir yere gittim. Birini anlatsam patlar. Ben de patlarım, o ayrı. Reis’in özelini de tüzelini de ailesini de biliyorum. Benimle uğraşmayın. Cezamı iptal edin demiyorum. İnsanca yaşamak istiyorum. Adını Reis’in koyduğu kızımın mağdur edilmemesini istiyorum…”

Küp ağzına kadar dolu… Yazıcı sadece şifre kelimeler paylaşmış… Söyledikleri herhalde mahkeme başkanına değil, mesajlarını bir adrese yolladı.

Yazıcı’nın 15 Temmuz’un sis perdesini aralayacağı şu iddiası çok önemli; “Amerika’da bir yemekte Türkiye’nin nasıl parselleneceğinin, Erol Olçok’un nasıl öldürüleceğinin konuşulduğunu da anlatmayacağım…”

Ailenin de başkalarının da Olçok’un kurban seçildiği yönünde kuşkuları var. Normal bir ülkede olsaydık, bu cümleler üzerine savcılar harekete geçer, Yazıcı’ya ‘ne bildiğini’ sorar ve soruşturma başlatırdı.

Olçok’un nasıl öldürüleceğinin konuşulduğu Amerika’da bir akşam yemeği… Kimler vardı? Nasıl konuşuldu? Plan konuşulduğu gibi mi işledi? Erol Olçok neyin kurbanı? 15 Temmuz öncesinde Erdoğan’ın en yakınındaki adam olan Yazıcı’nın söylediği büyük bir ifşa! Mahkeme tutanaklarında kalmamalı. Üzerine gidilmeli…

Kim gidecek? AKP mi? 15 Temmuz’un aydınlatılmasını AKP’den beklemek beyhude… Yıldönümü yaklaşıyor. Medya ve siyasi muhalefet iddiayı sahiplenebilir. En azından kamuoyununun dikkatine sunar.

Sır küpünden küçük bir sızıntı bu… Ya bir gün küp patlarsa…

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version