Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bir kişiyi ağır yaralayan, birini de katleden faili aklama gerekçesi: Akli dengesi yok


AMED – Amed’de evli olduğu kadını ağır yaralayan, eniştesini katleden Zülfü Parkın, karar duruşmasından hemen önce hastanenin verdiği “akli dengesi yerinde değil” raporuyla yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda tedavi altına alınmasına karar verilerek tahliye edildi. Cezasızlığa dikkat çeken avukat Serbest Atlı, karara itiraz ettiklerini söyledi.

 

Amed’in Peyas (Kayapınar) ilçesinde 2 Ağustos 2020 tarihinde Zülfü Parkın, kendisini “aldattığı” iddiasıyla evli olduğu S. Parkın ile eniştesi Hüseyin Balta’na kesici aletle saldırıda bulundu. Saldırı sonucu S. Parkın ağır yaralanırken, eniştesi yaşamını yitirdi. Saldırı sonrası olay yerinden kaçan fail Parkın, 2021 yılının Ağustos ayında teslim oldu. Hakkında “tasarlayarak kasten öldürmek” ve “eşe karşı silahla hayati tehlike geçirir şekilde kasten yaralamak” suçlarından iddianame hazırlanan fail Parkın’ın avukatı, kovuşturma aşamasında müvekkilinin “akli dengesinin yerinde olup olmadığına” dair rapor alınmasını talep etti.

 

KARAR ÖNCESİ HASTANEDEN RAPOR!

 

İddianameyi kabul eden Diyarbakır 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5 Mayıs’ta görülen karar duruşması öncesi Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nce hazırlanan rapor mahkemeye sunuldu. Raporda, “Adı geçenin ‘sanrısal bozukluk’ denilen ruhsal rahatsızlığa duçar olduğunu, 02.08.2020 tarihinde işlemiş olduğu ‘kasten öldürme, kasten yaralama’ suçu fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğunu, bu nedenle 5237 sayılı yasanın 32/1. maddesinden istifade edeceğini, TCK 57/1 maddesi gereği koruma ve tedavisinin gerekli olduğunu bildirir sağlık kurulu raporu, oy birliğiyle verildi” denildi. Ancak teşhisin hangi bulgu nedeniyle yapıldığına yer verilmedi. 

 

TAHLİYE KARARI

 

5 Mayıs’ta görülen duruşmada da fail Parkın’a “ceza verilmesine yer olmadığı” ve tahliyesine karar verildi. Ayrıca failin, yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar veren mahkemenin gerekçesinde ise, “(…) sanığın akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiiller ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu anlaşılmakla (…)” ifadelerine yer verildi.

 

MAHKEMENİN KARARINA İTİRAZ 

 

Saldırıda yaşamını yitiren Hüseyin Balta’nın eşi H. B., karara karşı avukatı aracılığıyla failin tahliye olması durumunda daha fazla kişiyi öldürebileceğini belirterek, Diyarbakır 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Başvuruda, “Somut olayda yalnızca Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen rapora dayanılarak hüküm kurulmuş olması, savunma hakkını ve yargılamanın adil yürütülmesi ilkesini zedelemekte olup usule aykırıdır. İşbu aykırılık sebebiyle tarafımızca İstinaf kanun yoluna başvurma zarureti doğmuştur” ifadelerine yer verilerek, kararın bozulması talep edildi.

 

H.B.’nin avukatı Serbest Atlı, dosyaya dair konuştu.

 

RAPOR KAPSAMLI DEĞİL

 

Failin en kötü ihtimalle müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya kalması söz konusu olunca “akıl sağlığının yerinde olmadığı” iddiasında bulunulduğunu belirten Atlı, raporun yeterli ve kapsamlı olmadığını, ancak bir üst kurul olan İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması taleplerinin ise mahkemece kabul edildiğini aktardı. Diyarbakır 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılan fail ile mahkeme heyeti arasındaki diyaloga dikkati çeken Atlı, “Mahkeme başkanına, ‘Şu an tahliye oldum mu?’ diye sordu. Mahkeme başkanı da, SEGBİS ile katılmış olmasına rağmen ‘sen tahliye oldun’ şeklinde cevap verdi. Buna müdahale etme gereği duyduk. Çünkü bu şahsın olayı algılama yeteneğinin olmadığından bahsediliyorsa, aynı şekilde bu şahsın algılama yeteneğini kaybedeceği düzeyde ‘sanrısal bozukluk’ yaşadığı üzerinden bir rapor veriliyorsa, bu şahsın hiçbir şekilde tahliyenin ya da cezalandırmanın ne demek olduğunu anlamaması gerekir. Ancak sanık tahliyenin anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek düzeyde olduğunu adeta SEGBİS ile ortaya koymaktaydı. Hakim bu konuda kanaat göstermeyerek, itirazlarımızı da dinlemeyerek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. Böylece sanığın alabileceği müebbet hapis cezasının önüne geçmiş oldu” diye belirtti. 

 

Sanık hakkında verilen raporun kapsamlı olmadığı kanaatinde olduklarını vurgulayan Atlı, “Yargılama genelinde ilerleyen süreç hiçbir şekilde Zülfü Parkın’ın lehine değildi. Bu noktada aleyhte olacak pozisyonu değiştirecek en önemli nokta, ceza verilmesine yer olmadığına dair bir karar alınması. Bu karar da tabii ki TCK 32 ile olabilir. Bugün birçok cinayet dosyası Diyarbakır Adliyesi’nde mevcut. Fakat adliyedeki cinayet dosyalarının birçoğunda TCK 32 yönünden rapor alınması yönünde mahkemece bir karar verilmiyor. Hele ki verilen karar üzerine alınan raporlarda bir de mahkeme asla ve asla 4-5 satırlık bir raporu kabul etmiyor. Daha önce karşılaşmadığımız bir manzarayla karşılaştık. Raporun tarafımıza tebliğ edilmesinden 4 saat sonra duruşma yapıldı. Bu bir nevi ivedi (çabuk davranma zorunluluğu) bir yargılama demek” ifadelerini kullandı. 

 

CEZASIZLIK POLİTİKASI 

 

Failin tedavisini bitirmesi sonrası toplum arasına karışmasının mümkün olabileceğine işaret eden Atlı, şöyle devam etti: “En nihayetinde bu adamın toplum arasına karışması demek, bir katil zanlısının yine aynı şekilde etrafınızda bulunması demektir. Bu durumda insanlar sokağa çıkarken, trafikte araç kullanırken ya da bir parkta otururken bile endişe edebilir. Bu kararın dört satırlık bir raporla verildiği ortamda, en nihayetinde bu adamın hiç tedavi görmeden yine dört satırlık bir raporla toplum arasına karışması da mümkün olabilir. Burada dikkat edeceğimiz husus en nihayetinde bu adamın topluma karışıp karışmayacağı değil. Bu adamın gün sonunda ceza alıp almayacağıdır. Bir hukukçu olarak buna dikkat etmek durumundayız. İstanbul 1’inci Adli Tıp Kurumu’ndan bir rapor alınırsa, adamın gerçekten akıl sağlığının yerinde olmadığına dair bir rapor verilirse eminim bizim de toplumun da bundan yana bir çekincesi olmaz. Ancak burada eksik bir rapor üzerine tahliye söz konusuysa bunun sonuçlarını toplum çekmemelidir. 

 

İşin hukuki anlamda ya da adalet anlamındaki toplumda yansıması çok önemlidir. En nihayetinde günümüzde cezasızlık algısının yaratılması toplumu kaotik bir ortama sürükleyebilecektir. Müvekkilimin karara karşı istinaf başvurusu var. Çünkü can güvenliğinden korkuyor, tekrardan bu adamla yüzleşmekten korkuyor ki böyle bir durumda yapabileceği tek şey adalete sığınmak. Cezasızlık algısının yaratılması toplum vicdanında olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Nitekim insanların kaotik bir denklemde hayatını koruması ve hayatından endişe ederek hayatına devam edemeyecek seviyeye gelmesi, halka nezdinde hukukun çöktüğünü gösterecektir. İnsanları yeniden adalete inandırmamız gerekiyor. Yeniden hukukun işlediğine inandırmamız gerekiyor ve yeniden toplumda adil bir yapı inşa etmemiz gerekiyor. Bunun öncüsü de en nihayetinde adaletin temel sacayağı olan yargı olmalıdır. Yargılamada üç sac ayağından biri olan hakimlerin bunu gözletmesi gerekiyor. Kararın istinaftan döneceğini düşünüyoruz. Bölge adliye mahkemesinde yapılacak değerlendirme önemlidir. Bu süreç uzunca bir süre devam edebilir. Aynı şekilde hızlı bir şekilde bir karar da verilebilir. Yeni bir uzmanlık raporu söz konusu olursa tabii ki bu rapora karşı diyecek hiçbir şeyimiz yoktur. Umarım bundan sonraki dosyalarda da benzer durumlar yaşanmaz. En azından toplum açısından cezasızlık algısı yıkılır.” 

 

MA / Rukiye Payiz Adıgüzel

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version