AMED – İHD’nin çatışmalarda yaşamını yitiren PKK’li ve asker ailelerini bir araya getirdiği toplantıya katılan aileler, yaşanan acıların bir daha yaşanmaması için el ele vererek barışın sağlayabileceklerini belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, PKK’nin fesih ve silahsızlanma kararıyla Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü yönünde atılan adımlara, sivil toplum örgütlerini de çeşitli etkinliklerle katkı sunmaya çalışıyor. Bu kapsamda İnsan Hakları Derneği (İHD) de 21-22 Haziran’da “Barışa Giden Yol: Hafız ve Adalet” başlıktı toplantısıyla, çatışmalarda yaşamını yitiren PKK’liler ile asker ailelerini bir araya getirdi.
Toplantıya katılanlardan Amed’in Sûr ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında 8 Ocak 2016’da keskin nişancılar tarafından katledilen Rozerin Çukur’un (17) annesi Fahriye Çukur, barış istediklerini ve artık zulümlerin son bulmasını istedi. Fahriye Çukur, “Artık gözyaşı olmasın, anneler ağlamasın. Çocukları büyütüyoruz, öldürüyorlar, cezaevine giriyorlar, sürgüne gidiyorlar. Devlet bir adım atsa biz 2 adım atıyoruz. Kürt, Türk anneleri bugün bir araya geldi. Onlara da çok üzüldük. Bunların zaten olmasını istiyorduk. Çocuklarımız öldüğünde çağırıyorduk. Askerlerin, polislerin anneleri de bizim yanımıza gelsin. Bir olalım, niye çocuklarımız öldürülüyor. Gelip bizi öldürüyorlar, ‘Teröristsiniz’ diyorlar. Kızım öğrenciydi, lisedeydi. Öğrenci olduğu zaman devletin öğrencisi, öldürüldüğü zaman ‘terörist’ oldu. Biz barış istiyoruz, iyilik istiyoruz. Polis, askerleri, gerilla aileleri bir araya gelelim, bir olalım. Kalbimiz bir olsun. Hepimiz bir olduğumuz zaman zaten barış olur” ifadelerini kullandı.
‘BARIŞI ANCAK ANNELER GETİRİR’
“Kan kanla temizlenmez” diyen toplantının katılımcılarından Barış Annesi Kudret Eryılmaz, yıllarca sürse de savaşın sonunun barış olduğunu söyledi. Önceki sonuca ulaşmayan önceki süreçlere işaret eden Kudret Eryılmaz, “İnşallah Kürtlerin eli yine havada kalmaz, önceki yıllar gibi kandırılmazlar. Artık yeter. Kürt annelerinin içi yandı, askerlerin annelerinin içi yandı. Ülkemize çözüm gelsin, bu kan dursun istiyoruz. Annelerin içi artık yanmasın. Yerin altı doldu, cezaevleri doldu. Artık gücümüz kalmadı. Ciğerimizi kaybettik, köyümüz yakıldı, işkence gördük, cezaevleri gördük, ama yine de biz anneler barış diyoruz. Bu barışı ancak anneler getirir. Bugün Türk anneleriyle ele ele verirsek eminin bu kirli savaş daha çabuk durdurulacak. Çünkü ciğeri yanan annelerdir. O yüzden anneler her şeye hazır. Türk anneleri bu barıştan korkmasın” diye konuştu.
‘AİLELER BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYOR’
İstanbul Alemdağ’da 2008 yılında oğlu Feyzullah Işık’ın askerde intihar süsü verilerek öldürüldüğünü söyleyen katılımcılardan Şerafettin Işık, İstanbul’da Adli Tıp Kurumu’nun yakınlarında bulunan bir lokantanın camının kırıldığını ve suçun kendisine atıldığını aktardı. Işık, oğlunun cenazesinin lokantanın masraflarını ödeyene kadar rehin tutulduğunu belirtti. Çözüm sürecini güzel karşıladıklarını belirten Işık, iki taraftan mağduriyet yaşayan ailelerin bir araya gelmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Daha kimse ölmesin, adalet yerini bulsun. Kürtler, Kürt olduğu için bazen haksız yere de öldürülüyor. Çatışmaya girmeyen kişilerde öldürülüyor. Haksız yere öldürülen kişilerin aileleri barış içinde yaşamak istiyor. Başka anneler ağlamasın” dedi.
ROBOSKÎ İÇİN YÜZLEŞME ÇAĞRISI
Şirnex’in Qileban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyünde 28 Aralık 2011’de savaş uçaklarının bombalanmasıyla katledilen 34 kişi arasından çok sayıda yakını bulunan Veli Encü, Roboskîli aileler olarak barış sürecini çok değerli bulduklarını ve sahiplendiklerini belirtti. Abdullah Öcalan’ın tarihi sorumluluğunun çok önemli olduğunu söyleyen Encü, Kürtlerin sorumluluklarını yerine getirerek adım attığını, devlet tarafından somut ve Kürtlerin güvenini kazanacak bir adım atılmadığına belirtti. Devletin bir an önce gerekli adımları atması gerektiğini vurgulayan Encü, “Eğer bu süreç yeniden heba edilirse, üzerine düşen sorumluluğu, atması gereken adımları atmazsa, ne yazık ki benzer süreçler gibi yine aynı sonuçlar yaşanabilir” ifadesini kullandı.
Sadece Kürlerin değil, Türklerin de süreci sahiplenmesi gerektiğini dile getiren Encü, “Çok acılar yaşandı, yıllardır çok büyük kayıplar yaşandı. Artık bu kayıpların olmaması, bu acıların yeniden yaşanmaması için hepimizin elbirliğiyle bu barış, çözüm sürecine destek vermesi gerekiyor, sahiplenmesi gerekiyor. Roboskî aileleri olarak, Roboskî katliamından sonra bile her zaman adalet talebimizle birlikte barışı da dile getirdik. O büyük acıyı yaşamış aileler olarak asla intikam ya da nefretle yaklaşmadık. Tabiî iktidar ve devlet için bir sınav mahiyetinde olan Roboskî katliamı, aynı zamanda bu topraklarında bir utancıdır. Özellikle yaşanan bu büyük katliamla ilgili ne yazık ki devlet üzerine düşeni yapmadı. Katliamın faillerini, sorumlularını hukuk yoluyla aklamak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Biz aileler olarak asla bunu kabul etmiyoruz. Acımız hala taze. Adalet talebimiz hala yerine getirilmedi. Adalet mücadelemiz hala devam ediyor” şeklinde konuştu.
Önceki süreçte kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmediğini dile getiren Encü, “Yani eğer gerçekten bu sınavı geçmek istiyorlarsa, devlet ve iktidar bu süreçte samimiyetlerini Kürt-Türk halklarına, göstermek istiyorsa önce Roboskî’ye göz atmaları gerekiyor, Roboskî’yi çözmeleri gerekiyor” diye belirtti.
‘DEVLET HAYKIRIŞLARI DİNLEMELİ’
Düzenlenen buluşmayı çok kıymetli bulduğunu vurgulayan Encü, “Devletin yetkilileri buradaki haykırışları can kulağıyla dinlemeli. Biz Roboskî aileleri olarak asla acıları ötekileştirmedik. Her zaman acıların ortaklaştırılmasının, acıların bir birinden ayrı görülmemesinin, barışın önünü açacak bir yöntem olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘KÜRT DİLİ X OLMAMALI’
Êlih’te 4 Eylül 1993’te katledilen Demokrasi Partisi (DEP) Mêrdîn Milletvekili Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar, “Kürt dili, kimliği ‘X’ olmamalı. Biz Kürtler olarak barış için çok varlık-yokluk mücadelesi, bedel verdik. Eşim vekildi, Êlih’te katlettiler. Devletin içinde barışı istemeyen güçler yaptı. ‘Bu demokrasinin yolu açılmasın, demokrasi adına çalışma yapanları ortadan kaldıralım’ dediler. Ama öldürmekle Kürt halkı, demokrat insan bitmez” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Federe Kürdistan’a dönük saldırılarına işaret eden Cihan Sincar, “Barışı hepimiz bekliyoruz. Ama barış adına kimsenin savaş yapmasını istemiyoruz. Önce o savaşları bıraksınlar, insanlarımızı katletmeyi bıraksınlar. Bu devam eden savaş nedir? Niyet temizse öncelikle bu savaşın önünü kesmeliler” çağrısında bulundu.
İki taraftan ailelerin bir araya geldiği toplantıların daha fazla yapılması gerektiğini vurgulayan Cihan Sincar, “Dertlerimizi yüz yüze söyleyelim. Biz varlığımızı, kimliğimizi, tutsaklarımızı istiyoruz. Silahsız, sivil insanlarımızı öldürdükleri için özür dilemelerini istiyoruz. Biz onurlu barış istiyoruz. 40 yıldır barış yolu diyoruz. Onurlu barış için hepimiz çalışıyoruz. Sen barış yapıyorsun, savaş yürütüyorsun. Biz ilk olarak inanç istiyoruz. İnancımız çok defa kırılmış. Onlar ne kadar adım atarsa bizim inancımızda o kadar artacak” diye kaydetti.
‘EN BÜYÜK SORUMLULUK BEDEL VERENLERE DÜŞÜYOR’
Bu süreçte en büyük görevin mağdur ailelerine düştüğünü sözlerine ekleye Cihan Sincar, şunları dile getirdi: “İki tarafında isteklerini dile getirmesi gerekiyor. Onlarda günah, çoğu niye öldüğünü de bilmiyor. ‘Vatanımız sağ olsun’ diyorlar. Herkesin vatanı sağ olsun, ama bu şekilde olmaz. Onlara çağrımız gelsinler fikirlerimizi, aklımızı birleştirelim. Bu ülkeyi kuran sistem kendi içindeki kimseyi kabul etmiyor. Sizin çocuklarınızda öldürüldü, binlerce insanımızı da katlettiler, köylerimizi de boşalttılar. Binlerce şeye şahitlik ettik. Kürt halkının başkanı, barış için çok büyük bir adım attı. Bu işin bedelini veren bizlere sorumluluk düşüyor. Barış istiyoruz, ama varlığımızın, bedellerimizin arkasındayız. Barış bir şey yaptığın zaman özür dilemendir. Ne barışı bırakıyoruz, ne de değerlerimizi unutuyoruz. Değerlerimiz bizim için canımızdan önce geliyor, herkes bunu bilsin.”
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***