Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

15 yıllık hak arayışı | Onur Yaser Can’ı intihara sürükleyen polisler, ‘iyi hal indirimi’ istemiyle yeniden yargılanıyor: Aile, indirimsiz ceza talebini yineledi

15 yıllık hak arayışı | Onur Yaser Can'ı intihara sürükleyen polisler, 'iyi hal indirimi' istemiyle yeniden yargılanıyor: Aile, indirimsiz ceza talebini yineledi


Gözaltına alınarak polislerin kötü muamelesine maruz kalmasının ardından 28 yaşında intihar eden Onur Yaser Can’ı intihara sürükleyen polislerin, “resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan 6 yıl ceza almalarının üzerine istinaftan “iyi hâl indirimiyle” yargılanmaları yönünde karar çıkması nedeniyle yeniden yargılanmaları bugün 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın “Mahkemenizin alt sınırdan uzaklaşarak sanıklar hakkında verdiği hükûm kararında direnmesini talep ediyorum” ifadeleriyle başlandı. Can’ın avukatı Ömer Kavili mahkemede, “Gece yarısı kaçak saraydan çıkma bir fetva yoksa eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan bir karar herkesi bağlamalıdır” ifadeleriyle kararın bozulmasına tepki gösterdi. Savcı 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde olan dosyanın akıbetinin sorulmasını istedi. Sanıkların katılmadığı duruşmada mahkeme heyetinin dosya talebi nedeniyle bir sonraki duruşma 9 Ocak 2026’ya ertelendi.

İstanbul-Beyoğlu’nda 2 Haziran 2010’da narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra çıplak arama ve işkenceye maruz bırakılan Onur Yaser Can davasında yargı yolu açıldı. İstanbul-Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alınıp, işkence gören ve üç hafta sonra tekrar ifadeye çağrılınca intihar eden Onur Yaser Can’ın ölümüyle ilgili davada sanıkların “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” suçlarından yargılanacağı dava görülüyor. İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği aldığı kararla 2011 yılında tanzim edilen ve sanık polislerin “işkence”, “cinsel saldırı” ve “intihara sürükleme” suçlarından yargılanmasının önüne geçen takipsizlik kararını kaldırdı. Onur Yaser Can’ın davasının duruşması bugün Çağlayan Adliyesi, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI – 15 yıldır korunan, işkence yapan ve işkenceyi gizleyen polislere “iyi hâl” indirimi istendi: Onur Yaser Can davasında sil baştan mücadele

“Basit bir resmi belgeyi bozma davası değil”

Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Can, şunları söyledi: 

“Bu basit bir resmi belgeyi bozma davası değildir. Hayata derin bağlarla bağlı abim Onur Yaser Can’ın intihara sürüklenerek hayatını kaybetme davasıdır. Abimin ölümünden sonra sanık polisler tarafından bilinmesine rağmen ölmüş abim hakkında fezleke düzenlemişlerdir. 

Suçun oluşturduğu neticenin ağırlığına rağmen sanıkların yargılama boyunca bir milim bile pişmanlık göstermeden, nasıl adaleti kandırmaya yönelik ifadeler verdikleri de açıktır. Dolayısıyla iyi hal indirimi ile ilgili bu gerekçe de tamamen hukuka aykırı bir bozma sebebidir. Hem bu suçları gizlemek ve hem de sanıkların olay tarihinde yürüttüğü uyuşturucu operasyonuyla ilgili satıcılara ait referans bilgileri ifadesine ekleyerek istedikleri doğrultuda kullanmak saikiyle yapılmıştır.

“Suçlarını itiraf ettiler”

Sanık polise sorulduğunda ‘Ben bu işi 18 yıldır böyle yapıyorum’ yanıtını vererek suçlarını ifade etmiştir. Sanık polisler verdikleri ifadelerde abimin yakalanması konusunda çelişkili ifadeler vermişlerdir. Belgeyi değiştirme, başkasının şifresiyle işlem yapma gibi birçok suçu mahkemede itiraf etmişlerdir. Ardından ‘Cezaevinde yattım hafızamı kaybettim’ gibi ifadelerde bulunmuşlardır. Ancak işlerine geldiğinde her şeyi hatırlar hâle gelmişlerdir. İstinaf mahkemesinin iyi hâl indirimi talebine karşı mahkemenizin suçu kamu görevlisi olarak işlemelerini göze alarak, kararı gerekçelendirerek vermenizi istiyorum. Bu dava kamuoyu vicdanını derinden yaralayan bir davadır.”

“Sanık avukatı Ayhan Baykal, bir celsede ölmüş abimi suçladı”

Sanık avukatı Ayhan Baykal’ın yüzüne bakarak konuşan Ezgi Sevgi Can, şöyle konuştu:

“Sanık avukatı Ayhan Baykal, yargılama sırasındaki bir celsede ‘Onur Yaser Can uyuşturucu kullanmasaydı bütün bunlar gerçekleşmezdi’ diyerek ölmüş abimi suçlama cüreti göstermiştir. Ve hatta daha da ileri gidip sanık polislere yapılan suçlamaların olayı gereksiz yere büyüterek bu durumun annemin ve babamın da ölümüne sebep olduğu gibi akıl almaz bir mağdur suçlama yoluna gitmiştir.

“Alt sınırdan uzaklaşarak sanıklar hakkında verdiği hüküm kararında direnmesini talep ediyorum”

Sonuç olarak, mahkemenizin daha önce resmî belgeyi bozma ve yok etme suçuyla ilgili, suçun işleniş şekli suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen neticenin ağırlığı, sanıkların kastı ve kastın yoğunluğunu dikkate alarak alt sınırdan uzaklaşarak sanıklar hakkında verdiği hüküm kararında direnmesini talep ediyorum.

İstinaf Mahkemesinin iyi hal indirimi ve 205/1-2 maddesinin uygulanmasına dair usule yönelik bozma talebine karşı da, mahkemenizin,  huzurunuzda ifade vermiş tüm tanık beyanlarını, dosyanın ve olayın bütününü ve yukarıda belirttiğim sanıkların adaleti kandırmaya yonelik, birbiriyle çelişen gerçeğe aykırı beyanlarını, ve suçu kamu gorevlisi sıfatıyla işledikleri gerçeğini de dikkate alarak verilen hüküm kararını usuli yönden herhangi bir boşluğa ve tartışmaya yer vermeyecek şekilde gerekçelendirerek yinelemesini talep ederim.

“Bu dava kamuoyu vicdanını derinden yaralayan davalardan biridir”

Hatırlatmak isterim bu dava kamuoyu vicdanını derinden yaralayan davalardan biridir.  28 yaşında bir insanın ölümüne ardından annesinin ve babasının ölümüne yani bir ailenin yok olmasına sebep olan bir suç zinciri ve suç örgütü söz konusudur. Bu suçları işleyen sanıklar hakkında iyi hal indirimi uygulamak hiçbir hukuk sistemine de vicdana da sığmaz.”

“Gece yarısı kaçak saraydan çıkma bir fetva yoksa eğer…”

Duruşmada söz alan avukat Ömer Kavili, şöyle konuştu: 

“Dikkatinize sunmak isterim ki bu dosyanın diğer Yargıtay’da bekleyen dosyasında da bulunmuştum. Oradan alıntılarla bu olayın özünü anlatmak gerekiyor. Siz bunu anlamazsanız bu iş sağ tarafınızdaki dosyayı sola geçirmekten başka bir şey değildir. Usulü uygulamanız gerekmektedir. Bozma kararının sanıkların yüzüne okunması gerekir ama onları burada göremiyoruz. Bu bakımdan öncelikle sanıkların bu salonda hazır edilmeleri gerekiyor. Bu dava sistemin röntgeninin ortaya çıktığı bir davadır.”

En çarpıcı ifadesiyle sanığın biri ‘Ben yıllardır böyle’ yapıyorum diyerek suçunu zaten itiraf etmiştir. İşte o noktada arama yönetmeliğinin neden detaylı düzenlendiğini biliyor musunuz? Orada beden çukurlarında arama yönetmelikte bulunmaktadır. Sanıklar çeteleştikleri, kanun dışı yaptıkları her şey yanlarına kâr kaldığı için bunun da kalacağına güvenmiş ve bir insanın onuruyla oynamışlardır. Müvekkilimizin hayatına son vermesini sağlamışlardır. Diğer duruşma tutanağını okumamış olabilirsiniz ama sanığın bir tanesinin bütün akrabaları Emniyet’te yönetim kadrosundalar. O nedenle bu bir çete suçudur. Gece yarısı kaçak saraydan çıkma bir fetva yoksa eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan bir karar herkesi bağlamalıdır.”

“Müvekkilimize sürekli katil denilmesi gibi ifadeleri kabul etmiyoruz”

Sanık müdafii Hakan Ünay, müvekkiline ‘katil’ denmesini kabul etmediklerini ifade ederek; “Daha önce de buradan beyan etmiştim. Katılan tarafın acısını tabii ki anlıyoruz ancak müvekkilimize sürekli katil denilmesi gibi ifadeleri kabul etmiyoruz. Bunlar yargılamayı psikolojik olarak baskı altına almayı amaçlayan ifadeler. Bu tür konularda katılan tarafın uyarılmasını talep ediyoruz. Eğer adil bir yargılama yapılmayacaksa da heyetinizin bu davadan çekilmesini istiyoruz” dedi. 

Mahkeme, iki polisle ilgili dosyanın yargıtaydan akıbetinin sorulmasın istedi; duruşmayı erteledi

Mahkeme sanık Onur Ülker’in savunmasının alınması için talimat yazılmasına karar verdi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargılayıp mahkûm ettiği iki polisle ilgili dosyanın yargıtaydan dönüp dönmediğinin sorulmasına hükmetti. Heyet, Can ailesinin avukatlarının sanıkların duruşma salonuna getirilerek tekrar savunmalarının alınması talebinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine karar verdi. Heyet sanık Onur Ülker dışındaki sanıkların savunmalarının ve ek savunmalarının alındığını hatırlatarak, sanıkların duruşma salonunda bizzat hazır olma hususunda bir talepleri bulunmadığını belirtti.

Bugün görülen duruşmanın ardından dava, 9 Ocak 2026’ya ertelendi. 

Ne olmuştu?

Onur Yaser Can, Haziran 2010’da Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltına alındı. 28 yaşındaki genç mimar, nöbetçi savcının talimatıyla ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. Kötü muameleye maruz bırakılan Can, baskı altında tutanakları imzalamak zorunda kaldı.

Can daha sonra 23 Haziran’da bir kez daha karakola çağrıldı. İfadeye çağrılmasının ardından Can, 23 Haziran 2010’da odasının penceresinden atlayarak intihar etti. Can’ın 3 Haziran 2010’da 01.00’de salıverildiği ancak ifadesinin aynı gün saat 15.48’de değiştirildiği yer alıyor. Anne Hatice Can, oğlunun intiharından sonra kot pantolonun arka cebinde bir not buldu. Notta, “Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum” yazıyordu. Oğulları Onur’un ölümünün ardından Can ailesi hukuk mücadelesi başlattı. İki polis memuru hakkında “resmî belgede sahtecilik” suçlamasıyla dava açıldı. Polisler dava sırasında çıplak arama yapıldığını itiraf etti. Ancak 2011’de polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

İki polis, “evrakta sahtecilik” suçundan altı yıl beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Anne Hatice Can, mahkemenin kararını Yargıtay’a taşıdı. Ancak sürecin adaletsizliğine dayanamadı ve Mart 2014’te yaşamına son verdi. Bu süreçte sağlığı bozulan baba Mevlüt Can da 2019’da hayatını kaybetti.Danıştay 27 Mart’ta oybirliğiyle karar verdi. Can’ı intihara sürükledikleri iddiası ile yargılanan dört polis ve bir bilirkişi hakkında Haziran 2023’te verilen kararda sanık polis memurları Hakan Aydın, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Yunus Başay hakkında “resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçundan altışar yıl hapis cezası verildi. “Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık”, “resmî belgede sahtecilik” ve “resmî belgeyi yok etmek” suçlarından yargılanan Zafer Kökdemir ise beraat etti.

 

Exit mobile version