Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

15 Temmuz: Uzun bir hazırlığın finali

İdris Gürsoy


İDRİS GÜRSOY | YORUM

Türkiye’nin siyasi tarihinde hiçbir darbe, bir sabah aniden yapılmadı.  1950’lerin ortasında ordu içinde kurulan gizli cunta, yıllarca örgütlenerek, kadrolaşarak ve uygun ortamı bekleyerek 27 Mayıs 1960’a ulaştı. Demokrat Parti’nin ilk iktidar yıllarında oluşturulan “planlama grubu” sürecin ilk adımıydı. Kuryelere verilecek emirler, radyo neşriyatları gibi ayrıntılar bile daha bu yıllarda hazırlandı.

15 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar da farklı değildi. Ancak bu kez daha sofistike yöntemler devredeydi; medya, yargı, istihbarat ve kamuoyu algısını yöneten aygıtlar eliyle her şey adım adım inşa edildi.

28 Şubat: Hizmet Hareketi hedefteydi 

28 Şubat 1997’deki “postmodern darbe” yalnızca İmam Hatip okullarını veya Refah Partisi’ni değil, Hizmet Hareketi’ni de doğrudan hedef aldı. Fethullah Gülen hakkında idam istemiyle dava açıldı. Medyada, “devleti ele geçirmeye çalışan gizli yapı” söylemiyle sistematik bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu, Hareket’i şeytanlaştıran ilk büyük kırılmaydı. Üstelik bu söylem, 15 Temmuz’a kadar büyüyerek sürdü.

2004 MGK Kararı: Resmî bitirme planı 

25 Ağustos 2004’te toplanan Millî Güvenlik Kurulu, “Gülen Hareketini Bitirme Planı”nı kabul etti. Altında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası vardı. Kararda öne çıkan bazı öneriler şunlardı:

Bu kararlar, uygulamaya konamadı ama ileride atılacak adımlar için bir yol haritası oldu.

AKP–Ergenekon ittifakı 

2007’de başlayan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları, başlangıçta askeri vesayetle mücadele görüntüsü veriyordu. Ancak süreç, Erdoğan’ın 2011 sonrası yön değişimiyle başka bir rotaya girdi. 2008’de Dolmabahçe Sarayı’nda Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında yapılan ve hâlâ içeriği açıklanmayan görüşme, bu dönüşümün sembolüydü. 2013’teki Gezi protestoları sonrasında Erdoğan, kendisine yönelen muhalefeti bastırmak için geçmişte yargılattığı askerlerle uzlaştı. Tahliye edilen paşalar orduya geri döndü. Yeni bir yapı şekillendi: AKP + Ergenekon İttifakı.

Medya bombardımanı ve düşmanlaştırma 

Bu ittifakın ideolojik ve psikolojik savaşını Doğu Perinçek ve çevresi yürüttü. Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal, yandaş medya organları ve sosyal medya trolleri aynı noktaya odaklandı: Hizmet Hareketi’nin şeytanlaştırılması. “Paralel yapı”, “iç düşman”, “virüs” gibi terimler kamuoyunun zihnine kazındı. Toplum, 15 Temmuz’a giden süreçte bu nefret diliyle şekillendirildi.

Yargı dizaynı: Sulh Ceza Hâkimlikleri 

2014’te kurulan Sulh Ceza Hâkimlikleri, bu planın en kritik ayaklarından biriydi. Bu mahkemeler, doğrudan iktidara bağlı hâkimlerle özel olarak dizayn edildi. İstiklal Mahkemeleri gibi çalıştı. Soyut iddialar ve gizli tanık beyanlarıyla binlerce kişi tutuklandı. 15 Temmuz sonrası başlayacak büyük tasfiye için hukukî zemin çok önceden hazırlanmıştı.

Yolsuzluk soruşturmaları ve hesap vermezliğin inşası 

2013’te yapılan 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve belgeli operasyonlarındandı. Bakan çocukları, iş insanları ve bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu soruşturmalara konu olmuştu. Ancak iktidar, bu süreci hukuk önünde hesap vermek yerine yargıya savaş açarak bitirdi!

Soruşturmayı yürüten emniyet mensupları ve savcılar önce görevden alındı, sonra tutuklandı. Deliller karartıldı, ses kayıtları “montaj” denilerek itibarsızlaştırıldı. Bu gelişme, yalnızca büyük bir yolsuzluğun üzerinin örtülmesi değil, aynı zamanda bağımsız yargının tümden ortadan kaldırılmasının miladı oldu. Bu andan itibaren “hukuk” sadece iktidarın sopası haline getirildi.

Tasfiye listeleri hazırdı 

27 Mayıs’ta bir gecede 5 bini aşkın subay ordudan ihraç edilmişti. 15 Temmuz’da da aynı yöntem uygulandı. Darbe girişimi gecesi 3 binin üzerinde hâkim ve savcı açığa alındı, ardından tutuklandı. Orduda geniş çaplı bir tasfiye başlatıldı. 150 bini aşkın kamu görevlisi ihraç edildi. Yüz binlerce kişi fişlendi. Milyonlarca insan sosyal, ekonomik ve psikolojik soykırıma uğradı.

15 Temmuz öncesinde yapılan bazı açıklamalar, bu sürecin rastlantısal olmadığını ortaya koyuyordu. Erdoğan, “Altyapı hazırlıyoruz, inlerine gireceğiz.” derken; Perinçek, “Cemaatlerin kökünü kazıyacağız.” ifadelerini kullanmıştı. Bir emekli general ise yayınlanan bir ses kaydında, “Bunları kadınları ve çocuklarına varıncaya kadar cezalandıracağız.” diyordu. Bu ifadeler, planlanmış bir iç savaş simülasyonunun işaretleriydi.

15 Temmuz; final!

15 Temmuz bir milat değil; uzun bir hazırlığın finaliydi. Aynı zamanda Türkiye’de hukuk devletinin çöküşünün, sivil toplumun bastırılmasının ve muhalefetin etkisizleştirilmesinin başlangıcıydı. Bu darbe kalkışmasını Hizmet Hareketi’ne yüklemek, gerçek failleri perdeleme ve toplum mühendisliğini meşrulaştırma anlamına gelir.

Cemaat, Cumhuriyet tarihi boyunca farklı kesimlere uygulanan sistematik tasfiyelerin bir yenisiyle karşı karşıyadır. Amaç, yalnızca bir hareketi değil; onun temsil ettiği gönüllülüğü, eğitim çabasını ve inanç özgürlüğünü de yok etmektir.

Bu süreçte bazı toplumsal kesimler, “Bize dokunulmuyor!” diyerek kendini güvende sandı. Ancak bugün görüldü ki, her kişi ya da sosyal grup, yeni siyasi operasyonların hedefi olabilir. Çünkü bu rejim için farklı düşünen herkes potansiyel tehdittir. Türkiye’nin karanlıktan çıkış yolu, hiçbir topluluğun yok edilmesinde değil; hukuka ve demokrasiye dönüşte saklıdır.

Gerçek güvenlik, yalnızca farklı düşünen herkesin eşit haklarla var olabildiği bir hukuk düzeninde mümkündür.

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version