Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Soma Katliamı’nın üzerinden 11 yıl geçti: Zenginlerin arkasındaki devlet, fakirlerin arkasında yok

Soma Katliamı’nın üzerinden 11 yıl geçti: Zenginlerin arkasındaki devlet, fakirlerin arkasında yok


11 yıl önce, Manisa’nın Soma ilçesinde özelleştirme kapsamında kamudan Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye satılan maden ocağında 301 işçi hayatını kaybetti.

13 Mayıs günü saat 15.10 sularında, gündüz vardiyasının yerini paşa vardiyasına bıraktığında Eynez’deki kömür ocağında bir yangın çıktı. Alevler, kömür damarlarını tutuşturdu ve hızla ocağın derinliklerine yayıldı. Yangın sonrası ocağı hızla dolduran karbonmonoksit, dakikalar içinde işçilerin soluduğu havayı zehre dönüştürdü. O an, madende çalışan 787 işçiden 301 işçi yaşamını yitirirken, 162’si yaralandı.

Bu katliamın hemen öncesinde dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, şirketin ileri teknoloji kullandığını anlatırken, Soma’da sık sık meydana gelen iş kazalarının araştırılmasını isteyen önerge AKP’li milletvekilleri tarafından reddedilmişti.

Soma AŞ’nin kâr hırsı

Soma Kömür İşletmeleri AŞ, devletten devraldığı maden ocağında üretimi iki katına çıkarmış, ancak bu esnada işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri güvenliği ‘maliyetlerini’ kısmıştı. Şirket yetkilileri, “ileri teknoloji”yle övünürken; bu ileri teknoloji, sadece üretim hızını artırmaya yarıyordu. Soma Katliamı’nın üzerinden 11 yıl geçti

Açılan davada işçilerin anlattıkları, bu düzenin vahametini açıkça gözler önüne serdi: Gaz maskeleri çalışmıyordu. Acil çıkış yolları yetersizdi. Havalandırma sistemleri aşırı üretimle baş edemiyor, kömür tozu ve metan gazı içinde nefes almak bile işkenceye dönüşüyordu. 13 Mayıs günü meydana gelen katliam, göz göre göre gelen bir felaketti.

Denetimsizlik ve göstermelik kontroller

Katliamdan aylar önce maden ocağına yapılan denetimlerin, yalnızca kağıt üzerinde yapıldığı ortaya çıktı. Müfettişler, işçilerle görüşmeden ve gerçek koşulları incelemeden ‘uygunluk’ raporları hazırlamışlardı. Örneğin, yaşam odaları bulunmayan bir ocak, ‘standartlara uygun’ ilan edilmişti. Yeterli havalandırma sistemine sahip olmayan ocak, ‘kusursuz’ bulunmuştu.

AKP iktidarı boyunca, Soma Kömürleri İşletmelerine birçok kamu ihalesi verildi.

Davaya yapılan müdahaleler

Dava süreci ise adeta bir hukuk tiyatrosuna dönüştü. Dosyada karar aşamasına gelinmişken, Manisa Cumhuriyet Savcılığı tarafından dosyada esas hakkında görüş bildirilmeyerek dosya kilitlendi. Bu arada mahkeme heyeti değiştirildi. Heyetin başkanlığına, 6 Şubat 2011’de Çöllolar Kömür Sahası’nda meydana gelen ve 9 işçinin bedeninin hâlâ göçük altında kaldığı iş cinayetini para cezasıyla kapatan Salih Pehlivanoğlu getirildi. Ailelerin avukatları, bunun siyasi müdahalenin çok açık bir işareti olduğunu dile getirdi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi de 30 Eylül 2020’de, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği ve istinaf mahkemesinin onadığı kararı bozdu. Sanıkların ‘Olası kastla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama’ suçundan cezalandırılması istenmişti. Bu sırada 12. Ceza Dairesinin üç üyesi değiştirildi ve sanıklar hakkında ‘Taksirle ölüme neden olmaktan’ ceza verilmesi talep edildi.

Tek tutuklu işçilerin avukatları

Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, yalnızca 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu cezanın büyük kısmını yatmadan çıktı, 5 yıl içinde tahliye edildi. 2021’in şubat ayında Ramazan Doğru, Akın Çelik, İsmail Adalı, hapis yattıkları süre göz önünde bulundurularak serbest bırakıldı, böylece davada tutuklu sanık kalmadı. Dava dosyasını takip eden ailelerin avukatlarından Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay ise tutuklu.

Dönemin siyasi sorumluları ise hesap vermedi. 28 kamu görevlisinin yargılandığı davanın beşinci duruşmasında ise 16 sanığa 5’er ay, 2 sanığa ise 6 ay 7 gün hapis cezası verildi, 10 sanık ise beraat ettirildi.

‘Adalet arayışımız karşılıksız kaldı’

Madende 26 yaşındaki oğlunu kaybeden, Soma 301 Madenciler Derneği Başkanı İsmail Çolak, 11 yılın çok zor geçtiğini anlattı. Adalet arayışlarının karşılıksız kaldığını belirten Çolak, “Şu an içeride 301 işçinin hak ve adalet mücadelesini veren Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay’dan başka kimse yok. Bizim dosyada ne biz aileleri ne kamuoyunu ne de Türkiye Cumhuriyeti vicdanını rahatlatacak bir karar çıktı. Verdikleri kararlarda çocuklarımızın canının değerinin beşer gün, altışar gün olduğu ortaya çıktı. Çok gülünç bir durumdayız, adalet koktu. Adalete güvenimiz kalmadı” dedi.

Olayın fıtrat değil, cinayet olduğunu söyleyen Çolak, “Çok basit alınması gereken iş sağlığı güvenliği önlemleri varken, dayıbaşılık sistemiyle insanları yarıştırdılar. Siyasal iktidar, sarı sendika ve sermaye sahiplerinin iş birliğiyle, çok kazanma hırsı yüzünden maalesef biz 301 evladımızı burada kurban verdik. Biz çocuklarımızı sermayeye kurban verdik” diye konuştu.

Katliamda oğlunu yitiren Emrem Malkoç da şunları söyledi: “Bu bir kaza değil; bu bir cinayet, katliam. 11 yıldan beri adalet peşinde koşuyoruz. Türkiye’de adalet sistemi çöktüğünden hepsi üçer gün, beşer gün ceza aldıktan sonra tahliye oldu. Sanki mükafat verdiler, sanki bizim çocuklarımız suçlu. Neredeyse bizi içeri alacak duruma geldiler. 11 yıldır yarı ölü, yarı ayakta gidiyoruz. Zenginlerin arkasındaki devlet, fakirlerin arkasında yok. Zenginin başına bir iş geldi mi koşturuyorlar, fakirin başına geldi mi ezip geçiveriyor. Ankaralara gittim, adalet yürüyüşlerine. Ankara, İstanbul, Silivri, Tuzla, oralarda bizi hep bastırmaya çalıştılar. Fakir olduğumuz için bizi copladılar, hastanelik de olduk.”

Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version