Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Duruşma salonunda ne savcı ne sanık yer aldı

Duruşma salonunda ne savcı ne sanık yer aldı


Osman Çaklı

Temmuz 2024 yılında MESEM kapsamında çalışırken ölen Eren Dağ‘ın ardından açılan ilk dava 10 ay sonra görüldü. Sanıklar duruşmaya katılmadı. Aile, sorumluların süreç daha fazla uzamadan cezalandırılmasını istiyor.

Konya’da iş cinayeti: MESEM kapsamında çalışan bir çocuk daha hayatını kaybetti

Konya Karapınar’da Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) kapsamında çalışan 16 yaşındaki Eren Dağ, bir tarlada elektrik panosunu tamir etmeye çalışırken elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Olayın üzerinden 10 ay sonra ilk duruşma Konya Karapınar 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bilinçli taksirle ölüme neden olma ve taksirle ölüme neden olma suçlamasıyla haklarında hapis cezası istenen işveren ve tarla sahibi duruşmaya katılmadı. Sanık avukatları ise saat 14.00’deki duruşmaya mazeret bildirip 15.15’de katıldı. Savcının da katılmadığı duruşma 10 Temmuz’a ertelendi. Hakim, sanıklar hakkında adli kontrol kararının devamına ve bir sonraki duruşmada zorla hazır edilmeleri yönünde karar açıkladı.

Bilirkişi raporuna göre kusurlular

Soruşturma sürecinde savcılık tarafından hazırlatılan bilirkişi raporuna göre işveren ve tarla sahibi kusurlu bulunmuştu. Ancak sanık avukatları henüz müvekkil beyanları sunulmamışken beraat talebinde bulundu.

Duruşmaya katılanlar arasında yalnızca Eren Dağ’ın ailesi vardı. Diğer sanık avukatını ise hakim duruşma esnasında arayarak savunmasını bir sonraki duruşmada vermesini istedi. Ardından hakim Dağ ailesini dinledi. Eren Dağ’ın annesi Zeynep Dağ, herkesten şikayetçi olduğunu söyleyerek kusuru olanların cezalandırılmasını istedi. Baba Murat Dağ ise oğlunun hayatını kaybetmesinde kimin kusuru varsa en ağır cezayı almasını talep etti. Hakimin yanı sıra ailenin avukatı da sanıkların duruşmaya zorla getirilmesini istedi.

Hakim ara kararında zorla getirme kararı çıkaracağını, duruşmaya gelmemeleri halinde sanıkların tutuklanabileceğini avukatlarına söyledi. Ayrıca tanık hakkında da zorla getirme kararı çıkarılacağını belirtti. Mahkeme hakimi hazırlanan iş sağlığı güvenliği raporundan sonra karar vereceğini ifade etti.

“Okul takip etmiyor”

Duruşma sonrasında Eren Dağ’ın babası ile 10 aydır yaşadıklarını konuştuk. Baba Murat Dağ, çocuklarının tecrübesizliğini kast ederek, “Onlar küçük, biz büyük cahiliz” dedi. Nedenini de şöyle anlattı: “Saat 16.00’da çıkması gerekiyormuş ama kaza akşam 19.00-20.00 civarında yaşandı. Biz bilmiyorduk, okul bize bilgi vermediği gibi kendileri de takip etmemiş. Bu düzen hala böyle devam ediyor. Çocuklar yetişkinler gibi çalıştırılıyor. Bir saat, sınır olsun.”

Dağ ailesinin en büyük oğlu Musa Dağ da MESEM’de yetişti. Şimdilerde ustalık belgesini aldı, babasıyla iş kurma aşamasındalar. Murat Dağ, “tövbe” diyor “Çocuklarımı gözümün önünden ayırmıyorum artık. En küçük olanı zaten buralara göndermeyeceğim. Devletin takip etmesi gerekiyor ama etmiyorlar.”

Oğlunun ölümüyle ilgili de “mantığım almıyor” diyerek devam ediyor:

“Yani, şimdi çalıştığım ortam çamur, su. Kullanmış olduğum demir malzemesi. Yani kimin kuyusunda ne var? Ne oldu? Bunları böyle takip etmek lazım. Yani sormak lazım, soruşturmak lazım. E şimdi ne oluyor? Para kazanılacakmış, sökülüp takılacakmış. Varıyor, sökülüyor, takılıyor.

Şimdi şikayetçi misin diye bana bir söz gelirse, şikayetçiyim. Niye şikayetçi değilim? Niye? Bilgilenmem lazım. Bilgilendirilmemiz lazım. Takip edilmesi lazım. Takip ettirebilmesi lazım. Gerekirse kalkacaksın gidip bakacaksın okul olarak, bu çocuklar nerede, ne yapıyor? Bizim bura çok büyük bir yer değil. Sanayide şurada. Böyle riskli bir yerlerde 15.30’da kalkacaksın, bineceksin arabana, gezeceksin dükkanları. Eskiden böyleydi. Biz çıraklığa giderdik mesela. Öğretmen gelirdi, kalfayı dükkanda görmek zorundaydı.”

“Bizim yaramız pıhtılaşmaz”

Kardeşlerin birbirini özlediğini, küçük oğlunun, abisinin kıyafetlerini giydiğini anlatan Murat Dağ şu ifadeleri kullandı:

“Aynı odada yatıp kalkarlardı. Odaları dağıttım. Çocuk sağına dönüyor, yatak boş, etkileniyor. Ben de değiştirdim. Allahım kimseye yaşatmasın. Darmadağın olduk, darmadağın. İnsan darmadağın olur mu? Olur işte. Yani her şey maddi değil. Her şey iş değil. Ya battık, iş kaybettik. Ya iş ne ya? Kaybetme ne ya? Dünya malını kaybet ya kaybet, boşver ya. Birisi gider, yenisi gelir. Can gitti, bitti. Sofra boş. Yemek masam boş. Bir yere gideceğim, boş. Araca bineceğim, boş. Yani bu nasıl tutmayan bir yara, durmayan bir kan. Bu kan durmaz. Yani bu kan pıthılaşmaz. Donmaz. Yani bir yara mesela üstünde ne olur? Kanar kanar olmaz sonra donar kalır. Bitti.” 

Exit mobile version