Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

HÜDA-PAR’dan “LGBTİ+ karşıtı” kanun teklifi

HÜDA-PAR’dan “LGBTİ+ karşıtı” kanun teklifi


HÜDA-PAR, “LGBTİ+ karşıtı” kanun teklifini Meclis’e sundu. “Hayasızca Hareketler” başlıklı suçun yeniden düzenlenmesi, RTÜK Kanunu’nda değişiklikler, LGBTİ+ dernekleri hakkında değişiklikler, Medeni Kanun’a “biyolojik cinsiyet” ifadesinin eklenmesi gibi düzenlemeler içeren teklif, LGBTİ+’lardan “insan fıtratını, nesli, aileyi ve nihayetinde toplumsal yapıyı ve değerleri yıkıcı faaliyetler gösteren kişiler” olarak bahsediyor. DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, “Bu teklif, bir yasa değil, açık bir nefret manifestosudur! LGBTİ+ hayatları ne suçtur ne sapkınlık!” ifadeleriyle kanun teklifine tepki gösterdi. Av. Umut Rojda Yıldırım teklif hakkında “Bu kanun teklifi, LGBTİ+’ları hayatın her alanında silmeye, iktidarın makbul aile politikalarını toplumsal cinsiyet ve LGBTİ+ karşıtlığıyla meşrulaştırması anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda LGBTİ+ karşıtı düzenlemeler yapılmasını öngören kanun teklifi; HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve HÜDA-PAR’lı milletvekillerin imzasıyla, “Türk Ceza Kanunu ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlığı altında olarak meclise sunuldu. RTÜK Kanunu’ndan değişikliklerden LGBTİ+ hakları derneklerine “propaganda” yaptıkları gerekçesiyle ceza istemeye kadar düzenlemeler içeren kanun teklifi ve maddelerinin gerekçeleri şöyle açıklandı:

“Hayasızca Hareketler” suçu aynı cinsiyetten kişiler tarafından işlenirse cezası artacak

Teklif, “Hayasızca Hareketler” adı altında bulunan “alenen cinsel ilişkide bulunma”, “teşhircilik” suçlarının cezasını artırmayı sunarken, suçun “aynı cinsiyetten kişiler tarafından işlenmesini” nitelikli hal olarak düzenleyerek cezasını bir kat artırıyor.

Ceza Kanunu’na eklenmesi öngörülen madde şöyle:

“Aynı biyolojik cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi veya cinsel davranışı teşvik eden, özendiren, herhangi bir şekilde bunu yayan veya propagandasını yapan kişilere üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun her türlü yazılı, görsel, işitsel, klasik veya dijital iletişim ve bilişim vasıtalarıyla işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Teklifte yer alan bu ifadeler şöyle gerekçelendirildi:

“Ayrıca aynı biyolojik cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi veya cinsel davranış sergileyen, teşvik eden, özendiren, herhangi bir şekilde bunu yayan ve propagandasının yapan kişilere de ceza öngörülmektedir. Bu suçun radyo, televizyon ve her türlü iletişim yayın kanalları kullanılarak sinema, film, dizi, reklam ve benzeri yollarla işlenmesinin önüne geçilmesi için Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenmesi de öngörülmüş ve bu yönde düzenleme yapılmıştır.” 

RTÜK Kanunu’nda “cinsel ilişki özendirme” düzenlemesi

Kanun teklifinin kabul edilmesi halinde Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu’nun 8. Maddesinin “Aynı cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkinin” yayılması yönündeki programların engellenmesini şöyle talep ediyor:

“Aynı biyolojik cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi veya cinsel davranışı teşvik edip özendiremez, propagandasını yapıp yayamaz. Kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez.”

Teklif ile LGBTİ+ dernekleri için ceza isteniyor

Bu kanun teklifi ile LGBTİ+ dernekleri “propaganda aracı” olarak sayılıyor.  Teklif içinde yer alan, “Aynı biyolojik cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi veya cinsel davranışı, sergileyen, teşvik eden, özendiren, herhangi bir şekilde bunu yayan ve propagandasını yapan kişilere de ceza öngörülmektedir” ifadelerine atıfta bulunarak; suç olarak tanımlanan eylemin tüzel kişiler tarafından yapılması halinde özgü güvenlik tedbirleri getirilmesini öngörüyor.

Torba yasa tasarısında olduğu gibi biyolojik cinsiyetini ifadesi bu tasarıda da var

Teklif; Türk Ceza Kanunu’nun Aile Düzenine Karşı Suçlar bölümünde 230.maddeye eklenen fıkra ile “biyolojik cinsiyetini gizlemek suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptırma fiili” başlığıyla yeni bir suç tanımı oluşturuyor.

Kanun teklifinin kabul edilmesi halinde Ceza Kanunu’na eklenmesi istenen madde şöyle:

“Biyolojik cinsiyetini gizlemek suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”

TIKLAYIN – “Kanuna aykırı” cinsiyet değişikliği ve LGBTİ+’ların sembolik evliliklerine hapis cezası geliyor

HÜDA-PAR, LGBTİ+ bireylerin “toplumda yıkıcı etkileri” olduğu savunuldu

Kanun teklifinin gerekçesinde Ceza Kanunu’nda yer alan “Hayasızca Hareketler” maddesinin sadece alenen cinsel ilişkiyi ve teşhirciliği suç saydığı ve “değişen şartlar” nedeniyle suçun “yıkıcı etkileri” hesaba katılarak değiştirilmesi isteniyor.

Sunulan kanun teklifindeki ilgili kısım şöyle:

“Aynı cinsiyetten bireyler arasındaki cinsel birliktelikleri savunan, bunu teşvik edip propagandasını yapan ifsat edici hareket, tutum ve davranışlar insan fıtratını, nesli, aileyi ve nihayetinde toplumsal yapıyı ve değerleri yıkıcı faaliyetlerdir. “Cinsiyet tercihi ve özgürlüğü” adı altında cinsiyetsizliği odak noktasına koyan bu anlayış ve sapkın ideolojiler, marjinal şekilde tezahür etse de oluşturdukları tahribat her geçen gün artmaktadır. Aile birliğini, evliliği, her türlü toplumsal, ahlaki ve manevi değeri gereksiz gören ve değersiz göstermeye çalışan bu anlayış ve hareketler, saldırgan bir tavırla sapkın ideolojilerini ve yaşam tarzlarını topluma dayatmaktadır. Bu anlayışta olanların örgütlü ve organize şekilde ve küresel güçlerin desteği ve yönlendirmesi ile hareket ettikleri de dikkate alındığında bu anlayış ve oluşumların kamu düzeni, toplumun birlik ve bütünlüğü ve genel ahlak için de ciddi bir tehdit oluşturduğu açıktır.”

Teklifte LGBTİ+ olmak “ciddi suç” olarak gösterildi; “mücadele etmek ertelenemez bir gereklilik haline gelmiştir” ifadeleri kullanıldı

HÜDA-PAR, kanun teklifinde “sapkın anlayış” ifadelerini kullandı; LGBTİ+’ların aile kurumuna ve nüfus politikalarına zarar verdiğini öne şu ifadelerle sürdü:

“Aynı cinsiyette olanların evliliğini, birlikteliğini savunan kesimler, eşitlik ve kadın hakları kavramlarını istismar ederek güçlü propaganda imkanlarıyla sapkın düşünce ve ideolojilerini yaygınlaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu çevreler, televizyon, radyo ve diğer iletişim ve bilişim kanallarını kullanarak, sosyal medya, basın yayın, sinema, dizi, film ve reklam yoluyla etki alanlarını her geçen gün genişletmektedirler. Bireysel bir sapkınlık ve nefsani düşkünlük olarak başlayan bu hareketler, küresel güçlerin teşvik ve yönlendirmesiyle bir yaşam tarzı dayatmasına ve toplumsal yapıyı çökertme amaçlı bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Bu nedenle genel ahlaka ve aile düzenine karşı işlenen bu ciddi suç ile mücadele etmek ertelenemez bir gereklilik haline gelmiştir.”

Cinsiyetin sadece “kadın ve erkek” olarak tanınması gerektiği belirtildi

Kanun teklifinin gerekçesinde cinsiyetin sadece kadın ve erkek olarak tanınması gerektiği belirtildi, evlilik birliğinin ancak kadın ve erkek arasında kurulacağı söylendi. LGBTİ+’lar hakkında “cinsiyetsizleştirme” ifadeleri kullanıldı. Tasarının ilgili kısmı şöyle:

“İnsan, kadın ve erkek olarak yaratılmış olup ancak karşı cinsiyetteki birisi ile evlilik birliği kurabilir. Bunun aksini savunan düşünce ve faaliyetler, insan tabiatını ve varoluşunu, aileyi ve toplumsal düzeni bozmayı, yok etmeyi hedeflemektedir. Cinsiyetsizleştirme veya cinsiyet iptali faaliyetleri de dikkate alındığında evliliğe, aile kurumuna zarar veren fiillerin suç olarak düzenlenmesi gerekmektedir.”

DEM Partili Özgül Saki’den kanun teklifine tepki 

DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, sosyal medya hesabı üzerinen HÜDA-PAR’ın sunduğu kanun teklifine tepki gösterdi. Teklifin bir “nefret manifestosu” olduğunu söyleyen Saki’nin ifadeleri şöyle: “HÜDA-PAR’ın Meclis’e sunduğu teklif, LGBTİ+ varoluşu hedef alıyor, bir nefret yasası dayatıyor! “Biyolojik cinsiyet” adı altında kimlik inkârı, Aynı cinsiyetten ilişkilere hapis tehdidi, RTÜK eliyle sansür ve baskı, Dernekleri kapatma hazırlığı, Transların evlenmesini suç sayma çabası… Bu teklif, bir yasa değil, açık bir nefret manifestosudur! LGBTİ+ hayatları ne suçtur ne sapkınlık!”

Av. Yıldırım: Bu kanun teklifiyle Türkiye’de fiili olarak LGBTİ+ olmanın kendisinin suç haline gelebileceği bir düzlemdeyiz

Kanun teklifi ile LGBTİ+ olmanın suç olabileceğini belirten ve “iktidarın aile politikları” nedeniyle gündeme getirildiğini söyleyen Av. Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:

“HÜDAPAR vekilleri tarafından verilen bu kanun teklifiyle Türkiye’de fiili olarak LGBTİ+ olmanın kendisinin suç haline gelebileceği bir düzlemdeyiz. Örneğin teklifin gerekçesine baktığımızda, iktidar tarafından son yıllarda sürekli kullanılmaya başlayan “cinsiyetsizleştirme, aileye tehdit, propaganda, yıkıcı faaliyet” gibi terimlerle aslında LGBTİ+’var hayali bir düşman olarak toplumun önüne konulmak isteniyor. Hukuk ise bu karşıtlığın bir aracı olarak şu an önümüzde duruyor. Bu tabii ki hem kişisel düzeyde LGBTİ+’ların başta insan onuruna yakışır bir yaşamı sürdürebilmeleri fiilen imkansız hale geliyor. LGBTİ+ kimliğini kriminalize ediyor. Ayrıca toplumsal olarak bir grubu alenen ve kamu gücü eliyle hak ihlallerine maruz bırakılması anlamına gelecek. LGBTİ+’ların tıpkı toplumun diğer tüm kesimleri gibi Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan temel hak ve hürriyetlere erişmesinin önünde ciddi bir engel olacak. Bu sadece hukuki bir mesele de değil bunu da söylemek lazım. Bu kanun teklifi, LGBTİ+’ları hayatın her alanında silmeye, iktidarın makbul aile politikalarını toplumsal cinsiyet ve LGBTİ+ karşıtlığıyla meşrulaştırması anlamına geliyor.”

“Bu yasa tasarısının temel insan hakları ilkelerini ihlal etmediği hiçbir yön yok”

Kanun teklifinin insan haklarını ihalel ettiğini belirten Av. Yıldırım şöyle dedi:

“LGBTİ+ hareketinin onlarca yıldır sürdürdüğü mücadelesi sonucu ‘LGBTİ+ hakları insan haklarıdır’ söylemini de önümüze koyarsak bu yasa tasarısının temel insan hakları ilkelerini ihlal etmediği hiçbir yön yok. İnsan haklarıyla insandır diyorsak eğer LGBTİ+’ların temel hak ve özgürlüklerine erişememesi başlı başına bir ihlaldir. AİHM başta olmak uluslararası insan hakları mekanizmaları 80-90’lardan bu yana gelişen bir içtihatla LGBTİ+ hakları için bize yol gösteriyor. Ancak kafamızı kaldırıp etrafımıza bakarsak içinde bulunduğumuz demokrasi ve hukukun üstünlüğü krizinin, Anayasal hakların askıya alınması ve olağanüstü hal durumunun olağan hale geldiği, yoksulluğun ve ekonomik krizin hepimizin belini büktüğü bir düzende LGBTİ+’ların katman katman daha sıkıştırılmış bir halde olduğunu tespit edebiliriz. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve mahkemeler bize LGBTİ+ hakları için yapılması gerekenin tam tersi olduğunu ve ayrımcılıkla mücadele edilmesi gerektiği belirtmek gerekir. Ancak tüm Dünya’da insan hakları düzenin çökmeye ve çözülmeye başladığı bu dönemde iktidarların ilk hedeflerinin LGBTİ+’var ve toplumsal cinsiyet olması şaşırtıcı değil. Kadınlar ve LGBTİ+’ların canları pahasına yüzyıllardır kazandığı hakları hiçbir iktidar ve yasa engelleyemeyecek bunun bilinmesi gerek.”

“LGBTİ+ derneklerinin kapatılması, derneklerde çalışma yürüten kişiler cezalandırılma riski altında kalması mümkün”

Kanun teklifinin LGBTİ+ derneklerini ve orada faaliyet gösteren kişilerin “cezalandırılma riski altında” kalacağını belirten Av. Yıldırım şu ifadeleri kullandı:

“Tasarıda geçen ifadeler yasalaşırsa özellikle propaganda yasağı benzeri düzenlemeyle ve tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri sebebiyle LGBTİ+ derneklerinin kapatılması, derneklerde çalışma yürüten kişiler cezalandırılma riski altında kalması mümkün. Ancak biliyoruz ki LGBTİ+ hak mücadelesi derneklerimiz kapatılsa, örgütlerimiz kriminalize edilse dahi biz varolduğumuz sürece ya öyle ya böyle devam edecek.”

“Anayasa’nın ihlal edilmedik maddesini bırakmayan bir iktidarın küçük ortağının kanun teklifi de tabii ki Anayasa’ya aykırı”

Verilen kanun teklifinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirten Av. Yıldırım şöyle konuştu:

“Hukuki olmayan politik düzenlemelere hukukla cevap vermemek gerek diye düşünüyorum. Ancak yine şunu söylemek gerek nefret söylemi, ifade özgürlüğünün korumalarından yararlanamaz. Bir milletvekilinin Meclis’e verdiği kanun teklifinde LGBTİ+’lara yönelik kullandığı bu ifadelerin kabul edilebilmesi mümkün değil. Genel olarak bu tasarının yasalaşması LGBTİ+’ların hakları için çok ciddi bir tehdit olacak. Anayasa’nın ihlal edilmedik maddesini bırakmayan bir iktidarın küçük ortağının kanun teklifi de tabii ki Anayasa’ya aykırı. Ancak Türkiye’de içinde bulunduğumuz hukuki rejim son gelişmelerle birlikte de Anayasal güvence altına alınan tüm haklarımızın her an tehdit altında olduğunu bize gösteriyor. LGBTİ+’lar içinse bu çok uzun yıllardır zaten fiili olarak yasaklanan Onur Yürüyüşleriyle, transların kimlik süreçlerinin bedensel bütünlüğü ihlal etmesiyle, LGBTİ+’lara yönelik nefret cinayetlerinin -Ahmet Yıldız, Hande Kader..- cezasızlığıyla, işsizlikle yoksullukla sınanmakla, eğitim-öğretim sisteminden dışlanmakla Anayasal haklardan mahrum kalma hali demekti.”

 


Exit mobile version