Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Cemil Bayık: Önder Apo Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor


HABER MERKEZİ – “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın başarısının Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı olduğunu belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Bahçeli diyor ki ‘Gelsin Meclis’te, bilmem DEM Parti grubunda konuşsun.’ Bunun için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün, özgür çalışma koşullarının sağlanması, Meclis’in komisyon kurup Anayasa ve yasalardaki bazı yasaları değiştirmesi gerekiyor” dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısının ardından yaşanan gelişmelere dair ANF’ye konuştu. Bayık, çağrının başarıya ulaşmasının devletin atacağı adımlara bağlı olduğunu vurguladı.

 

Cemil Bayık’ın değerlendirmeleri şu şekilde:

 

“Türkiye eğer sürecin gelişmesini istiyorsa Önder Apo’nun çalışma koşullarını düzeltmesi gerekiyor. Özgür çalışması gerekiyor. İmralı sistemin lağvedilmesi gerekiyor. İşte o zaman bu çağrının gerekleri yerine gelir. Önder Apo, tarihi fırsatı hem Kürt halkı hem Türk halkı hem de insanlık için değerlendirmek istiyor. Herkes bu çabalara destek vermeli. Şimdi bazıları belki Önder Apo’nun gerçeğini tam anlamıyor olabilir, bunun için kaygılar taşıyor olabilir, bu normaldir. Fakat giderek bu kaygıların aşılacağını ben düşünüyorum. Çünkü tarihimizde birçok kez bu kaygılar ortaya çıktı, halk kaygılar yaşadı ama daha sonra gördü ki gerçekten bu kaygılar boşunaymış. Çünkü her seferinde Önder Apo mücadeleyi daha da ileriye taşıdı, daha da büyüttü. Bu nedenle halkımızın, dostlarımızın Önder Apo’ya büyük bir güveni var. Eğer Önder Apo bazı adımlar atıyorsa demek ki bildiği bir şey var diye düşünüyorlar ve şimdiye kadar da yanılmadılar.

 

21. YÜZYILIN MANİFESTOSU

 

Rêber Apo, 21. yüzyılın manifestosunu yayınladı. Gerçekten bu manifestonun özünün çok iyi kavranması gerekiyor. Bu hem bizim için geçerli, hem de halkımız için ve dostlarımız için geçerlidir. Biz elbette ki Önder Apo’yu anlamaya, bu temelde süreci, sürecin önümüze koyduğu görev ve sorumlulukları anlamaya, yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu manifestoyla Önder Apo çok temel bazı sorunları ve bu sorunların çözümünü herkesin önüne koymuştur. Bu manifestoyla, yaptığı değerlendirme ve çağrılarla Kürt sorununu savaş zeminden çıkarıp demokratik siyasi yolla çözmeyi amaçlıyor. Önder Apo başladığı günden beri Kürt sorununu nasıl çözeceğinin çabasını hep yürüttü. Gelinen noktada artık bu sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini de herkesin önüne böylece koymuş oldu. Onun için barış ve demokratik toplum paradigması diye bunu ifade etti. 

 

SOSYALİZME İTİBAR KAZANDIRMAK İSTİYOR

 

Bununla birlikte kapitalist modernite Ortadoğu’da halkların aleyhine bir müdahalede bulundu ve bu müdahale Ortadoğu’da büyük altüst oluşlara yol açtı. Hala da bu sürüyor. Önder Apo da bu müdahaleye karşı halkların müdahalesini geliştirdi. Ortadoğu halkları nasıl bu çıkmazın içinden çıkacak, nasıl demokratik bir Ortadoğu ortaya çıkarılacak, işte bunun yol yöntemini gösterdi. Bunun perspektifini halkların önüne koydu. Yine bu manifestoyla reel sosyalizmin neden çöktüğünü, bunun yerine sosyalist anlayışın, mücadelenin hangi esaslar üzerinde geliştirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Reel sosyalizm esas olarak iç nedenlerle yıkıldı. Belki dış etkenler bunu hızlandırdı. Ama esas çöküş nedeni iç nedenlerledir. Onun devlet, iktidar, ulus anlayışıyladır. Onun yine parti anlayışıyla ilgilidir. Önder Apo bu manifestoyla reel sosyalizmin etkilerini de ortadan kaldırmayı, daha doğru uygulanabilir bir sosyalist anlayışı geliştirmeyi amaçlıyor. Reel sosyalizmin Sovyetlerde çökmesiyle reel sosyalizme göre şekillenen devletler, partiler, örgütler çöktü. Bunun yerine daha doğru sosyalist bir anlayış nasıl geliştirilebilir? İşte Önder Apo bu konuda da sosyalist güçlerin önüne, sosyalist mücadele yürüten bütün örgütlerin, çevrelerin önüne kendi anlayışını koyuyor. Bu temelde sosyalizme itibar kazandırmak istiyor. 

 

KADIN ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİ 

 

Esas olarak da bu manifestoyla ki kadın yoldaşlar bunu bir Rönesans olarak değerlendirdi, haklı olarak. Böyle değerlendirmeleri de doğru bir değerlendirmedir. Önder Apo’nun karakteri özgürlük ve demokrasidir. Özgür bir yaşamı, toplumu, kişiliği geliştirmedir- özgürlük anlayışının temeline kadın özgürlüğünü oturtmuştur. Kadın özgürlüğü geliştirilmeden hiçbir özgürlüğün sonuç veremeyeceğini çok net ortaya koymuştur. Bütün özgürlüklerin temeline kadın özgürlük temelini oturtmuştur. Kadının toplumculukla, kadının demokrasiyle, kadının özgürlükle, kadının sosyalizmle ilişkisini çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Amacında toplumculuk, özgürlük, demokrasi, sosyalizm olanların kadın özgürlüğünü esas almaları gerektiğini ortaya koymuştur. Bir örgütün, bir mücadelenin, bir kişiliğin sosyalist olup olmadığının ölçüsü olarak kadına yaklaşımı, kadın özgürlük çizgisine yaklaşımını ortaya koymuştur. Bu açıdan Önder Apo 21. yüzyılın manifestosunu bu temel ayaklar üzerine oturtmuş ve herkesin önüne de bunu koymuştur. Hareketimiz de bunlar üzerinde yoğunlaşmış, bunlar üzerinde gerekli sonuçları çıkarmaya ve bu temelde mücadeleyi geliştirmeye çalışıyor.

 

TARİHİ KÜRT-TÜRK İTTİFAKI

 

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi, yurt edinmeleri Kürt-Türk İttifakı ile gerçekleşmiştir. Yine Türklerin imparatorluk geliştirmesi bu ittifaka dayanılarak geliştirilmiştir. Türk devleti, -Osmanlı devleti daha öncesinde- Türk milleti ne zamanki ciddi tehlikelerle yüze kalmışsa yine bu ittifakla Kürtlerin desteğini alarak bu tehlikeli durumu aşmıştır. Bunlar bilinen gerçeklerdir. Hiç kimse bu gerçekleri saptıramaz, çarptıramaz, ortadan kaldıramaz. Daha işin başında Sultan Sencer ile geliştirilen bir ittifak vardır. Bu ittifak daha sonra Malazgirt’te, Çaldıran’da yine Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesinde rolünü oynamıştır. Daha sonra Osmanlılar dağılmayla yüz yüze gelince, Türk devleti, Türk milleti büyük bir tehlikeyle yüz yüze kalınca yine Mustafa Kemal, Kürt İttifakı’na dayanarak, yine o dönem Sovyetlerden destek alarak Türk devleti ve Türk milletini bu tehlikeli durumdan çıkarmıştır. Lozan bunun üzerinden gerçekleşmiştir.

 

Lozan’a kadar Türk devleti Kürtlere oldukça önem vermiştir. Kürtlerin desteğiyle tehlikeli durumdan çıkarak Lozan’a gitmiştir. O zamana kadar Kürtlere özerklik tanınmaktadır. İşte bunun bir sürü yazışmaları var. Yine 21 Anayasası var. Daha sonra Lozan’da Türk devleti tapu alınca artık kendisi için tehlike ortadan kalkınca, bu sefer artık Kürtlere ve Sovyetlere olan desteğe ihtiyacının kalmadığını düşünerek, 21 Anayasası’nda değişikliğe gitmiştir. Yani Kürt’ün ittifakını bozmuştur. Kürtlere yönelebilmek için de 1924’ten önce Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarmış ve buna da dayanarak 1924 Anayasası’nı ve ardından bir sürü uygulamayı geliştirmiştir. Bunda elbette ki kapitalist modernitenin rolü belirleyicidir. Çünkü kapitalist modernite Türkiye’nin önüne ulus devleti koymuştur. Sadece bunu Türkiye’de geliştirme göreviyle görevlendirmemiş, aynı zamanda Ortadoğu’da da ulus devleti geliştirme görevi ve sorumluluğunu vermiştir. Türk devleti bu nedenle tekçiliği Türkiye’de esas almıştır. Yani Türk devleti tek millet, tek vatan, tek dil gibi faşist bir anlayışı esas almıştır. İşte Kürt inkarı, Kürt imhası bunun sonucunda gündeme getirilmiş ve sürdürülmüştür. Bir sürü Kürt katliamı bunun üzerinden geliştirilmiştir.

 

Türk-Kürt ilişkileri esas olarak Türk devletinin kurulmasından sonra gerilemiştir. Bu da tamamen kapitalizmin yarattığı ulus devlet sonucudur. Çünkü ulus devlet tekliği esas alır. Bütün kültürleri, halkları, dilleri ortadan kaldırmayı, tek bir millet yaratmayı esas alır. Türk devletinin de esas aldığı bu olmuştur. Tarihteki uzun süre daha çok gönüllüye dayanan Türk-Kürt ilişkileri zehirlenmiştir. Türk-Kürt ilişkilerine büyük bir darbe vurulmuştur. Türk devleti, hükümetleri sürekli Kürtleri suçlamaktadır. Kürtlerin kendilerine ihanet ettiği, bölücü olduğu, ülkelerini parçalamak istediği biçiminde sürekli propaganda geliştirmektedir. Toplumu bu temelde zehirlemektedir. Kardeşliği, birliği ortadan kaldırmaktadır. Kürtlere düşmanlığı sürekli geliştirmektedir.

 

KRİTİK DÖNEMLERDE KÜRTLER DESTEK VERDİ

 

Oysa ki ihanet eden, bölücülük yapan kendileridir. Tarihe baktığımızda, bütün kritik dönemlerde Türklere en büyük desteği veren Kürtler olmuştur. Kürtlerin desteğiyle bütün tehlikeleri aşmışlardır. Eğer Türkiye’yi kendilerine vatan haline getirdilerse, bu Kürtlerin sayesindedir. Bu gerçeğin bugün çarpıtıldığını görüyoruz. İşte eğer ilişkiler bozulmuşsa, kardeşlik bozulmuşsa, bunu bozan Kürtler değil, Türk devletinin kendisidir, Türk hükümetleridir, onların arkasındaki kapitalist modernist sistemdir. Ulus devlet anlayışıdır. Artık günümüzde ulus devlet anlayışı özellikle de Ortadoğu’da yıkılıyor. Ortadoğu yeniden biçimleniyor, yapılandırılıyor. Daha tam nasıl yapılacağı net değildir. Bu nedenle ulus devleti Türkiye’de esas alan, Ortadoğu’da esas alan Türk devleti artık ciddi bir dönemeçle karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Artık eskisi gibi ulus devlette ısrar edemez. Gerçi hala ısrar ediyorlar ama artık ne kadar ısrar etseler de bu geride kalan bir durumdur. Bunun artık herkesçe çok iyi kavranması gerekiyor. Tekrar Türk-Kürt ilişkilerinin düzelmesi, demokratik ulus anlayışının ve çözümünün esas alması ile mümkündür. Demokratik ulus anlayışı esas alınmadan, bu temelde zihniyet değişimi gerçekleştirilmeden, eski zihniyette ısrar edilirse, yani ulus devlette ısrar edilirse elbette ki bu ilişkileri düzeltmek mümkün değildir. 

 

Önder Apo bu nedenle Türk-Kürt tarihini yeniden herkesin önüne koymuştur. Tarihteki iki halkın gönüllü ittifakını yeniden geliştirmenin yolunu açmıştır, herkesin önüne koymuştur. Türk-Kürt kardeşliği, birlikteliği ancak Kürt toplumunun, varlığının, haklarının kabul edilmesiyle mümkündür. Yani inkar-imha politikasının terk edilmesiyle, Kürt halkının, toplumunun doğal haklarının kabul edilmesiyle, demokratik ulusun çözüm olarak geliştirilmesiyle sağlanabilir. İşte Önder Apo’nun geliştirdiği çağrı, geliştirdiği manifestonun temelinde bir de bu yatmaktadır. Umuyoruz Türk devleti, hükümeti, özellikle de Türkiye’yi sevenler, yurtseverler, Türk halkı bu gerçeği görür, artık inkar-imha siyasetinin ısrarından vazgeçer, Kürtlerle tekrar bozulan ilişkiyi demokratik siyasi bir temelde kurmayı esas alır. 

 

Önder Apo, Kürt halkı, özgürlük hareketi bu ilişkinin yeniden temeline oturması, yaşanan çarpıtma ve saptırmanın ortadan kaldırılması için üstüne düşen tarih sorumluluğu bir kez daha yerine getirmeye çalışıyor. Umarım Türk devleti ve hükümeti ve esas olarak Türk toplumu bu tarih sorumluluğunu yerine getirir.

 

SİLAHLI MÜCADELE 

 

Kürt toplumu üzerinde inkar-imha siyaseti yürütüldüğü için Kürtlere ait ne varsa imha ediliyordu. Kürt toplumu neredeyse can çekişiyordu. Önder Apo buna tarihi bir müdahalede bulundu. Çünkü yaşanan durum gerçekten Kürtlerin aleyhine olduğu kadar Türklerin de aleyhineydi. Önder Apo bunu defalarca gündeme getirdi. ‘Türk, Kürtsüz; Kürt, Türksüz yaşayamaz, Kürt’ü imha etmek demek Türk’ü imha etmektir’ dedi. Bunu defalarca gündeme getirdi. Önder Apo bütün yollar kapatıldığı için Kürt halkı, toplumu büyük bir tehlikeyle yüze kaldığı için mecburen demokratik siyasetin yolunu açmak amacıyla silahlı mücadeleyi geliştirdi. Silahlı mücadeleyi geliştirmenin dışında Kürtlerin kendini ifade edebileceği herhangi bir yol kalmamıştı, ortadan kaldırılmıştı. Demokratik siyaset yürütebilmek için kendi varlığını korumak gerekiyordu. Kendi varlığını koruyabilirsen ancak bu yolu açabilirdin. 

 

Haki Karer arkadaşın şehadetine kadar öyle silahlı mücadeleyi geliştirmek diye bir amaç yoktu. O zamana kadar toplum içinde çalışma yürütülüyordu. Yapılan çalışma siyasi bir çalışmaydı. Haki Karer arkadaş katledilince şu görüldü; demek ki çalışma yapabilmek için kendini koruman gerekiyordu. Bunun başka bir yolu yoktur. İşte silahlı mücadele o zaman gündemimize girdi. Amaç Kürtler için siyaset ortamını yaratmaktı; siyasi, yasal ortamı yaratmaktı. İşte silahlı mücadele ile bu yaratıldı. Bu açıdan geliştirilen silahlı mücadele doğruydu, meşruydu. Kürt halkı bununla tekrar ruh buldu, canlandı, ayağa kalktı ve Newroz halkı haline geldi serhildanlarla. 

 

ATEŞKES VE BARIŞ ÇABALARI 

 

Önder Apo bu amacını bu tarzda başarmıştı. Her şart altında kendi geleceğine, kendi özgürlüğüne, değerlerine sahip çıkan bir halkı ortaya çıkarmıştı. Artık Kürt halkı özgürlüğe, demokrasiye aşık bir halk haline gelmişti. Yapılması gereken artık dirilişi kurtuluşla tamamlamaktı. Önder Apo onun için ‘Diriliş tamamlandı, sıra kurtuluştadır’ dedi. Kürt sorunu artık silahlı mücadele zeminden çıkarıp siyasi demokratik bir zemine çekmek ve bu temelde Kürt sorununu çözmek istedi. 1993’te bunun adımlarını attı. Turgut Özal bu zemini yaratmaya çalıştı. Çünkü Turgut Özal gelişen hareketi bitirmek için büyük bir çaba yürüttü. Ama sonuçta bu tarzda sorunun çözülemeyeceğini gördü, Türkiye’nin zarar göreceğini anladı. Bu nedenle bu sorunu demokratik siyasal yöntemlerle bir biçimde çözmeyi amaçladı. Türkiye’nin çıkarına olanın bu olduğunu gördü, bu temelde adım attı. Önder Apo bu sürecin gelişmesi için tek taraflı ateşkes ilan etti. YNK’nin genel sekreteri Mam Celal, bu dönemde Türkiye ile Önder Apo arasında bu sürecin gelişmesi için ara buluculuk yaptı, çaba gösterdi.

 

Fakat Türk devletindeki zihniyet, inkar-imhaya dayalı olduğu için bunu sabote etti. Turgut Özal tasfiye edildi. Fakat Önder Apo bu amacından vazgeçmedi. Sürekli hareketi, mücadeleyi siyasi, demokratik bir zemine çekmek için çaba yürüttü. 5. Kongre’nin önüne böyle bir görev koydu. 5. Kongre’ye sunduğu raporu herkes okuyabilir. Harekette değişimi, dönüşümü, yeniden yapılanmayı Kongre’nin önüne koydu. Kongre bu yönde bazı adımlar attıysa da Önder Apo’nun istediği tarzda bir değişimi, dönüşümü, yapılanmayı ortaya çıkaramadı. Önder Apo bunu yine sürdürdü. Bu amacını gerçekleştirmek istedi. Türkiye’de Necmettin Erbakan Hoca sorunun çözümü için mektuplar gönderdi. Önder Apo bu mektuplara cevaplar verdi. Erbakan Hoca da, Türkiye’nin çıkarının Kürt sorununun çözümünden geçtiğini görmüştü. O temelde bunun zeminini yaratmaya çalışıyordu. Fakat Erbakan Hoca da iktidardan uzaklaştırıldı. Çünkü Türkiye’de iktidar olmanın bir ilkesi vardı. Kürde düşmanlık yapan iktidara gelebilirdi. İktidara gelen düşmanlığı yürütürse, başarılı olursa iktidarda kalabilirdi. Aksi takdirde iktidarda kalamazdı. Nitekim uygulanan da bu oldu. Necmettin Erbakan Hoca iktidardan uzaklaştırıldı.

 

Önder Apo, 93’te, 95’te Necmettin Erbakan Hoca ile başlattığı süreci 98’de yaptığı 15 Ağustos değerlendirmesinde amacına ulaştırmak istedi. Değişim ve dönüşümü, yeniden yapılanmayı tamamlamak istedi. Bu amaçla yine tek taraflı ateşkes ilan etti. Fakat buna Uluslararası Komplo ile cevap verildi. Neden? Çünkü Kürt sorununun savaş zemininde kalması sadece Türkiye’de birçok çevreye rant kazandırmıyordu, uluslararası alanda da rant kazananlar vardı. Bu nedenle Kürt sorununun demokratik siyasal yöntemle çözümünü istemiyorlardı, sabote ediyorlardı. Bizim de bu sabote çabalarını etkisiz kılmaya gücümüz yetmedi. Her ne kadar bunları etkisiz kılmak istedikse de çabalarımız yetersiz kaldı. Önder Apo, Uluslararası Komplo ile esir alınınca, İmralı koşullarında -ki dünyanın en zor koşullarıdır- olanaksızlıklar içerisinde 1993’ten itibaren geliştirdiği değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanmayı tamamladı. Hareketi yeniden yeni bir paradigmaya kavuşturdu. Ekolojik, kadın özgürlükçü, demokratik toplumu inşa paradigmasını geliştirdi. Bununla hareketi siyasi, hukuki zemine çekmek ve bu temelde sorunu çözmek istedi. Fakat Uluslararası Komplo ve ona bağlı güçler, Türkiye’deki, yine Başûr’daki, içimizdeki bazı güçler buna müdahalede bulundu. Tasfiyeyle karşılık verdiler. Hareketi tüketmeyi amaçladılar. Fakat hareket buna karşı da durdu ve Rêber Apo 2003’de, 2005’de, 2009’da, 2013’de bu çabalarını sürdürdü. Bu çabaları sürdürürken hep sabote ile karşılık verildi. Bu nedenle bir türlü paradigmanın gerekleri tam yerine getirilemedi. Her ne kadar adımlar atıldıysa da, fakat tam paradigmaya giriş gerçekleştirilemedi. Bunun gereklerine göre örgütlenme ve mücadele geliştirilemedi. Belki Uluslararası Komplo’dan sonra yeni paradigma temelinde PKK’nin artık ömrünü tamamladığı, görev ve sorumluluklarını, rolünü yerine getirdiği, bu nedenle yerine yeni paradigmaya uygun bir örgütlenmenin geliştirildiği gündeme getirildi. Kongrede hatta bu kararlaştırıldı. PKK tasfiye edildi, yerine KADEK geçirildi. Fakat KADEK’e geçilmesiyle paradigmaya göre bir örgütlenme geliştirilemedi. Tehlikeli bir durum aşılamadı. Önder Apo o nedenle PKK’nin yeniden varlığını sürdürmesini belirtti. Bu tamamen o dönemde ortaya çıkan tasfiyeci tehlikeyi bertaraf etmek içindir. 

 

PKK ROLÜNÜ OYNADI

 

Bunu şunun için söylüyorum, yani PKK’nin tasfiyesi öyle yeni gündeme gelen bir olay değildir. Ta 93’ten beri başlayan, geliştirilen bir süreçtir. Çünkü PKK rolünü oynamıştır. Ayrıca PKK reel sosyalizm şartlarında kurulduğu için, reel sosyalizmin etkilerini de taşıdığından, Önder Apo’nun sosyalizm anlayışını geliştirme çabasında yeterli kalmadığı için ve bir de PKK artık rolünü tamamladığı için, kendisini aştığı için, büyük bir hareket ortaya çıktığı için yerini yeni bir örgütlenmeye ve mücadeleye bırakması gerekiyordu. 

 

İşte Önder Apo’nun hareketinin önüne koyduğu buydu. Bir türlü istenen düzeyde gerçekleşmeyince şimdi bunu gerçekleştirmek istiyor. Yapılmak istenen budur. Yani ideolojide, felsefede, paradigmada bir değişiklik yoktur. Değişiklik örgütlenme ve mücadele anlayışındadır. Bunun böyle anlaşılması gerekiyor. 

 

KÜRTLERİN DESTEĞİNİ ALAN SONUÇ ALIR

 

Önder Apo hem Türkiye’deki durumu, hem Ortadoğu’daki gelişen durumu, hem hareketin yürüttüğü mücadeleyi değerlendirdi ve bu değerlendirmelerin sonucunda Barış ve Demokratik Toplum çağrısını yaptı. Bu çağrıyı yaparken elbette ki herhangi bir pazarlık yaparak bu çağrıyı yapmadı. Önder Apo inisiyatifiyle bu adımı attı. Çünkü Önder Apo şunu tespit etti: Artık Türkiye’deki koşullar, Ortadoğu’daki koşullar, hareketin geliştirdiği mücadele, bunun yarattığı sonuçlar böyle bir adımı atmasına imkan sunuyordu. 93’ten beri gerçekleştirmek isteyip de bir türlü gerçekleştiremediği zemini yakalamış oluyordu. Bunu değerlendirmek istedi. Sadece Kürtler açısından değil, Türkiye için, Ortadoğu için, insanlık için bunu değerlendirdi. Ve şunu söyledi: “Eğer bana imkan tanırsanız, benim teorik ve pratik gücüm var, ben sorunu siyasi hukuki zemine çekip çözebilirim.” Bunu çok net ifade etti. İstediği buydu ve Türkiye’nin önüne bazı seçenekler de sundu. ‘Eğer Türkiye’de demokratikleşme geliştirilirse, Kürt inkar ve imhası bırakılırsa, Kürt sorununun demokratik, siyasal çözümü yönünde adımlar atılırsa, bu herkesin yararına olacaktır. Türkiye bundan büyük kazanacaktır. Ortadoğu halkları, insanlık yine büyük kazanacaktır. Eğer bu adım atılmazsa, var olan siyaset sürdürülürse, bunda ısrar edilirse, bu Türkiye’nin sorunlarını daha da ağırlaştıracak, Türkiye bundan büyük zarar görecek, büyük kaybedecek’ dedi. Neden? Çünkü Türkiye yürüttüğü inkar-imha siyasetinden sonuç alamadı. Bütün iç-dış olanaklarını kullandı. NATO’nun desteğini aldı, KDP’nin desteğini aldı, Irak’ın desteğini aldı, buna rağmen sonuç alamadı. Bu siyaset iflas etti. Bu siyaseti yürütürken, sonuç alacağını düşünerek bütün imkanlarını harcadı, artık elinde kullanabileceği bir şey kalmadı. Türkiye’nin birçok sorunu ağırlaştı, Türkiye ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya geldi.

 

Ortadoğu’da da büyük bir değişim yaşanıyor, daha da sürecek. Bu Ortadoğu’daki gelişmeler de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor, Türkiye’nin aleyhine olan gelişmelerdir. Bu da Türkiye’deki sorunlarla birleşince, Kürt sorunu oldukça önem kazandı, Ortadoğu’da öne çıktı. Ortadoğu’da sonuç almak isteyen güçler açısından Kürtlerin desteği belirleyici bir konuma geldi. Kim ki Kürtlerin desteğini alırsa, o hem sorunlarını çözecek hem de sonuç alacak.

 

SÜREÇ TÜRKİYE’NİN ATACAĞI ADIMLARA BAĞLI

 

İsrail üzerinde duruyor, İran üzerinde duruyor, bir de Türkiye duruyor. Eğer Türkiye demokratikleşme adımlarını atmaz, Kürt sorununu çözmezse, demokrasi sorununu çözmezse, elbette ki buradan Türkiye büyük zarar görecektir. Önder Apo Türkiye’yi esas alıyor, Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor. Bu da ancak Kürtlerin desteğiyle, Kürt ittifakıyla olur. ‘Tekrar TC’nin kuruluş felsefesine eğer Türkiye adım atarsa, onu esas alırsa bu olur’ dedi ve bu çağrıyı yaptı. Bu açıdan yapılan çağrının başarısı Türkiye’nin atacağı adımlara bağlıdır elbette. Dünyada hiçbir sorun tek taraflı atılan adımlarla çözülmemiştir. Bunun örneği yoktur. Önder Apo kendisi açısından atılması gereken adımı attı ve dedi ki, ‘Ben bu sürecin sorumlusuyum, tarih sorumlusuyum, bunun garantörüyüm’ dedi. ‘Benim bu süreci ilerletmem için sizin bana bu imkanı tanımanız gerekiyor. Yani benim koşullarımın değiştirilmesi gerekir, bu İmralı sisteminin tasfiye edilmesi gerekir’ dedi. 

 

Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün, özgür çalışma koşullarının sağlanması gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin komisyon kurup anayasa ve yasalardaki bazı yasaları değiştirmesi gerekiyor. Bahçeli diyor ki Önder Apo için ‘Gelsin Meclis’te, bilmem DEM Parti grubunda konuşsun.’ Nasıl konuşacak? Konuşma imkanı yoktur. Ancak Önder Apo için, Kürtler için yasalar değişirse, özgür çalışma koşulları sağlanırsa, İmralı sistemi tasfiye edilirse o zaman bunu yapabilir. Yapması gereken budur ve herkesin de beklentisi bu yönlüdür.

 

Bunu herkes de dile getiriyor. Sadece Sırrı Süreyya bunu dile getirmedi. Sırrı Süreyya herkesin gönlünde olanı, beyninde olanı dile getirdi. Yaptığı budur aslında. Türk devletinin bu adımları atması gerekiyor. Bu adımları atmadan Önder Apo’nun yapabileceği fazla bir şey yoktur. Bu nedenle Türkiye eğer sürecin gelişmesini istiyorsa Önder Apo’nun çalışma koşullarını düzeltmesi gerekiyor. Özgür çalışması gerekiyor. İmralı sistemin lağvedilmesi gerekiyor. İşte o zaman bu çağrının gerekleri yerine gelir. 

 

YÜKÜ OMUZLANMALI, SORUMLULUK ALINMALI

 

Kürt halkı büyük bir mücadele yürüttü. Bu mücadelede büyük bedeller ödedi, büyük acılar yaşadı. Bunun sonucunda elbette ki kendisine çok büyük değerler yarattı. Sadece kendisi için değil, Türkiye halkı, Ortadoğu halkları, insanlık için büyük değerler yarattı. Onun için herkesin gözü Önder Apo’dadır, yürüttüğü mücadelededir. Çünkü yürütülen mücadeleyle büyük bir sonuç yaratıldı. Herkes onun için Önder Apo’ya büyük görev düştüğünü düşünüyor ve bunda da haklıdırlar. Fakat bunu düşünürlerken bütün yükü Önder Apo’nun üzerine yıkmaları doğru değildir. Önder Apo başından beri zaten Kürt halkına, halklara, insanlığa karşı olan görev ve sorumluluklarını hep üstlendi, hep yerine getirmenin büyük çabasını yürüttü. Bunu en zor koşullarda, imkansızlıklar içinde hem de gerçekleştirdi.

 

Bu açıdan Önder Apo’ya hala tüm yükü yıkmak doğru değildir. Artık bu yüke ortak olmak gerekiyor. Artık bu sürecin sorumluluğunu, inşasını üstlenmek gerekiyor. Önder Apo zaten kendi cephesinden gerekli sorumlulukları, görevleri üstlenmiş, yerine getirmenin çabasını yürütüyor. Bu çabaların sonuç verebilmesi için herkesin artık bu süreçteki görev ve sorumluluklarını görüp yerine getirmesi gerekir. Eğer Kürt halkında, yine bazı dost çevrelerde yaşananlardan dolayı bazı kaygılar taşınıyorsa, bunun da anlaşılması gerekiyor, normaldir. Çünkü dediğim gibi büyük bedeller ödeyen, acılar yaşayan, bunun sonucunda büyük kazanımlar elde eden bir halktır, onun dostlarıdır. Elbette ki bunların zayıflamasını istemezler. Bunların daha da güçlendirilmesini, sonuca götürülmesini beklerler ve isterler. Önder Apo’nun yaptığı da budur. Bu kazanımları korumak, daha ileriye taşımaktır. Kürt halkının, Türk halkının, Ortadoğu halklarının ve insanlığın özlemlerini, hayallerini, istemlerini gerçekleştirmektir. Attığı adım bu temeldedir. Öyle bazılarının belirttiği gibi mücadeleden vazgeçme, geriye çekme, kazanımları tehlikeye atma falan değildir. Tam tersine var olan kazanımları nasıl daha da büyütecek, nasıl bunları Kürt halkının, Türk halkının, insanlığın hizmetine sunacak bunun çabasını yürütüyoruz. Bunun böyle anlaşılması gerekir. 

 

KÜRTSÜZ KİMSE SİYASET YÜRÜTEMEZ 

 

Şimdi bazıları belki Önder Apo’nun gerçeğini tam anlamıyor olabilir, bunun için kaygılar taşıyor olabilir, bu normaldir. Fakat giderek bu kaygıların aşılacağını ben düşünüyorum. Çünkü tarihimizde birçok kez bu kaygılar ortaya çıktı, halk kaygılar yaşadı ama daha sonra gördü ki gerçekten bu kaygılar boşunaymış. Çünkü her seferinde Önder Apo mücadeleyi daha da ileriye taşıdı, daha da büyüttü. Bu nedenle halkımızın, dostlarımızın Önder Apo’ya büyük bir güveni var. Eğer Önder Apo bazı adımlar atıyorsa demek ki bildiği bir şey var diye düşünüyorlar. Ve şimdiye kadar da yanılmadılar. Zaten Önder Apo’nun gerçeği yanılmamak ve yanıltmamaktır. Bunu bugüne kadar da yaşamında ortaya koymuştur. Önder Apo kendisi için bir gün yaşamamıştır. En zor şartlarda olanaksızlıklar içinde daima Kürt halkına, Türkiye halkına, Ortadoğu halklarına, insanlığa kazandırmanın mücadelesini yürütmüştür ve bugün yarattığı düzeyi de herkes tarafından görülmektedir. Artık Önder Aposuz, Kürtlersiz kimse siyaset yürütemiyor. Herkes Kürtlere muhtaç hale gelmiş durumda. Bu Önder Apo’nun yürüttüğü mücadelenin sonucundadır. Artık Kürt halkı onurlu bir halk haline gelmiştir ve herkes Kürt halkını, bu halkın öncülüğünü yapan, mücadelesini yürüten önderi Abdullah Öcalan’ı kendisine esas alıyor. Bunu biz söylemiyoruz. Bunu birçoğu dile getiriyor, basına da bu yansıyor. 

 

Belki bazı yeminli Önder Apo düşmanları vardır. Ta başından beri onlar hep böyle Önder Apo’ya, geliştirdiği mücadeleye düşmanlık yapmışlardır. Bunların öyle ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Yine başından beri bu harekete yönelik psikolojik, özel savaş çok üst düzeyde ve birçok yönüyle yürütülmüştür. Herkesin kafası karıştırılmak istenmiştir. İnançsızlık, kararsızlık geliştirmek istenmiştir. Her ne kadar özel ve psikolojik savaş çok üst düzeyde yürütülmüşse de,   halkımız artık bunu da kavramıştır. Neden bu kadar Önder Apo’ya, yürüttüğü mücadeleye, geliştirdiği çözümlere düşmanlık yapılıyor, bunu da çok net görmüştür. 

 

Çünkü Önder Apo, mücadelesiyle, yaşamıyla, yarattığı değerlerle bunu ortaya koymuştur. Onun için herkesin güvenini kazanmıştır. Belki özel savaşı yürüten güçler, bu Önder Apo düşmanı olan güçler, Önder Apo’ya olan inancı sarsmak istiyorlar. Bunun için büyük bir çaba yürütüyorlar. Bundan sonra da belki yürütecekler. Ama nasıl ki bugüne kadar bu çabalar sonuç vermediyse, bundan sonra da vermeyeceği açıktır. Onun için benim çağrım; Önder Apo’nun geliştirdiği bu barış ve demokratik toplum çağrısını daha iyi anlamalarıdır. Önder Apo, bunu savunmalarında çok genişçe izah etmiştir. Yapılan çağrı metni bunların özeti biçimindedir. Bunun böyle anlaşılması gerekiyor. 

 

ÇÖZÜMÜN OLANAKLARI YARATILDI 

 

Önder Apo, tarihi bir fırsatı hem Kürt halkı, hem Türk halkı, hem insanlık için değerlendirmek istiyor. Mücadeleyi büyütmek, başarıya götürmek istiyor. Önder Apo’nun bu çabalarına destek verilmesi gerekir. Herkesin geçmişte olduğu gibi Önder Apo’nun etrafında birleşmesi, üstlendiği görev ve sorumluluğu paylaşarak mücadele ile bunu gerçekleştirmesi gerekiyor. Onun için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü önüne hedef koymalı, bunu gerçekleştirmek için büyük mücadele yürütmeli. İmralı sisteminin tasfiye edilmesini istemeli, yine Türk parlamentosunun görev ve sorumlulukları yerine getirmesini istemeli. Bu temelde mücadelesini eğer yükseltirse Önder Apo’nun eli güçlenecektir.Önder Apo, Kürt halkı, Ortadoğu halkları, insanlık için üstlendiği görev ve sorumlulukları yerine getirecektir. Ancak vicdanı olmayan, ancak özgürlük, demokrasi amacı olmayan, ancak Kürt halkına, Türk halkına, Ortadoğu halklarına, insanlığa hizmet etmek amacı olmayanlar bunları dile getirebilir. PKK’nin Kürt halkına, Ortadoğu halklarına ve insanlığa kazandırdığı çok büyük değerler vardır. Kürtler üzerinde yürütülen inkar ve imha siyasetinin önünü almıştır ve Kürtler için barışın, çözümün yolunu, olanaklarını ortaya çıkarmıştır. Kürt halkının zihniyetinde, kişiliğinde, yaşamında büyük bir değişimi gerçekleştirmiştir. Kürt halkını kendisi için yaşar, mücadele eder, özgürlüğe, demokrasiye aşık bir halk haline getirmiştir. Dünyada Kürt halkının itibarını yükseltmiştir. Bugün herkes Kürtleri kendisine örnek almaktadır. Yine Önder Apo, Özgürlük Hareketi, Kürdistan’da büyük bir değişim, dönüşüm, yeniden yapılanmayı ortaya çıkarmıştır. Sevilen, saygı duyulan bir halkı ortaya çıkarmıştır. Her şart altında özgürlüğüne aşık bir halkı ortaya çıkarmıştır. Kürdistan’da demokratik devrimi geliştirmiştir. Ulusal birliği, bu temelde demokratik ulusu geliştirmeyi ortaya çıkarmıştır. Ulusal konferans ve kongrenin gerçekleştirilmesinin zeminini yaratmıştır. Paramparça edilen Kürt zihniyetini, kişiliğini, yaşamını yeniden onarıp bütünlüğünü sağlamıştır. Ayaklar altına alınan bütün değerleri ayaklar altından çıkarmış, bunlara büyük değerler kazandırmıştır. En önemlisi de Kürt özgürlük hareketine ve dünyada özgürlük, demokrasi mücadelesine kadın özgürlük çizgisini kazandırmıştır. Amacında özgürlük ve demokrasi olanların ancak kadının özgürlüğünü esas alarak bu amaçlarını gerçekleştirebileceklerini çok net bir biçimde ortaya koymuştur.

 

BU MÜCADELEYİ KİMSE LEKELEYEMEZ

 

Bu nedenle Önder Apo’nun geliştirdiği özgürlük ve demokrasi mücadelesi böylesi büyük gelişmelere yol açmıştır. Öyle bazılarının ‘işte Apo, PKK herhangi bir şey topluma kazandırmadı, şimdi mücadeleyi geriye çekiyor, kazanımları tehlikeye atıyor’ gibi propagandaları, demin de belirttiğim gibi yeminli PKK-Önder Apo düşmanlarının yürüttüğü propagandalardır. Özel ve psikolojik savaşın yürüttüğü propagandalardır. Kürtler üzerinde hala inkar-imha siyasetinde ısrar edenlerin politikalarıdır. Ve bütün bu propagandaların, Önder Apo ve yürüttüğü mücadele gerçekliğini kavramasını önleyen, bunu bulanıklaştıran çabalardır. Bunların böyle anlaşılması gerekiyor. Bunlar nasıl, ne tür çabalar yürütürlerse yürütsünler, bunlar sonuçsuz çabalardır. Biz bu çabalarla yeni karşılaşmıyoruz. Hareket daha ilk adımı attığından günümüze kadar biz bu çabalarla karşılaştık hep. Ama bunlar hep hareketin gelişmesine hizmet etti. Çünkü Önder Apo bütün bunları hareketi geliştirmenin gerekçesi yaptı ve hareket böyle gelişti.

 

Bazıları diyor ki, PKK gücünü nereden aldı? Önder Apo gücünü nereden aldı? Gücünü felsefesinden, ideolojisinden, paradigmasından, halkından, yürüttüğü mücadeleden, yarattığı değerlerden aldı. Hiç kimse Kürtlere, Önder Apo’ya, yürütülen özgürlük mücadelesine öyle sanıldığı gibi, bazılarının propaganda yaptığı gibi yardımcı olmadı. Aksine hep önünü tutmaya, hep çember üzerine çember atmaya çalıştılar, hep boğmaya çalıştılar. Ama Önder Apo ve şehitler, halkımız bütün bu çemberleri yararak bu durumu, bu düzeyi ortaya çıkardı. Gerçek budur. Bu gerçeği hiç kimse lekeleyemez. Lekelemek isteyenler çok oldu, hiçbir zaman sonuç alamadılar, bundan sonra da alamayacaklar.”

 

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version