Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Depremin bıraktığı izi şiirleriyle anlattı

Depremin bıraktığı izi şiirleriyle anlattı


HATAY – Depremin bireysel ve kolektif hafızasındaki yerini şiirlerle anlatan Servet Üstün Akbaba, “Sessizliğin içinde yankılanan sesiyle, kaybolmuşların ve unutulmuşların belleğini yaşatmak istedim” dedi. 

Mereş merkezli 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve ağır yıkımın yaşandığı depreme Hatay’da yakalanan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Servet Üstün Akbaba, depremin izlerini taşıyan şiirlerini “O Yabanıl Sessizlikte” kitabıyla okuyucuyla buluştu. “Yalnızlık Yer Değiştiriyor” şiir kitabı bulunan Akbaba, “O Yabanıl Sessizlikte” kitabı, 40 Kitap Yayınevi’nden çıktı. Öğretmen olan ve uzun süredir insan hakları mücadelesini yürüten Akbaba, deprem sonrası yaşananların kendisine yansımasını bellek ve kimlik sorunsalını şiirlerinin odağına alıyor. 

 

DEPREME TANIKLILIK

 

“O Yabanıl Sessizlikte”; insanın zaman, mekân ve bellekle kurduğu derin ilişkiyi anlatan, katmanlı ve yoğun bir şiir kitabı olduğunu söyleyen Akbaba, “Benim açımdan, bireysel ve kolektif hafızayı harmanlayarak okuyucuyu yitik coğrafyalara, sürgünlere, kaybolmuş dillerin ve kültürlerin izini sürdüğü bir yolculuğa çıkarmak. Şiirler boyunca doğa, insan ve tarih iç içe geçerken, kelimeler sadece anlatının taşıyıcısı değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesinin de sembolü hâline getiriyorum. Şiir kitabım, bölümler hâlinde ilerlerken, her bir parça zamanın farklı bir yüzünü aydınlatılıyor. İlk bölümlerde özneler; geçmişin gölgelerinde dolaşıyor, taşların, kuşların ve rüzgârın dilinden anlamlar çıkarıyor. Sonrasında ise içe dönük bir yolculuk başlıyor; yalnızlık, sürgün, bekleyiş ve kırılganlık ekseninde insanın kendini keşfetme çabası derinleşiyor. Doğanın unsurlarını birer metafor olarak kullanarak insanın kaderiyle doğanın döngüsünü iç içe geçiriyor. Kuş sesleri hafızayı, taşlar sabrı, su ise zamanın akışı olarak simgeliyorum. Özellikle mekân kullanımında, şiirlerde derin bir tarihsel ve kültürel arka plan oluşturmaya çalıştım. Eski uygarlıkların izleri, terk edilmiş köyler, kapanmış kuyular, bir zamanlar, yankılanan seslerin artık sessizliğe gömüldüğü yerler… Bunların hepsi, sürgünün ve kaybolmuşluğun birer yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda şiirlerde bireysel kayıplar da toplumsal hafızanın bir parçası hâline geliyor. Kitabımda, taşın, suyun ve havanın sesine kulak vererek geçmişin izlerini sürmeyi, anlatıya mistik bir derinlik kazandırmaya çalıştım. Yaşanan depreme tanıklık, tanıklığı acının diliyle tarifleyip onu belgeliyor” dedi.  

 

‘YENİ BİR VAROLUŞ BİÇİMİ ARIYORUM’

 

Kitabın ilerleyen bölümlerinde bellek ve kimlik sorunsalını ön plana çıkartmaya çalıştığını aktaran Akbaba, “Dilin yasaklandığı, geçmişin silindiği bir dünyada, kitabımda yeni bir varoluş biçimi arıyorum. Eski alfabelerden yeni harfler doğurmak, yok olmuş dillerin yankısını taşımak, geçmişi bir yük olarak değil, geleceğin inşasında bir temel olarak görmek anlatının ana temalarından biri oluveriyor. Bu noktada, dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda direnişin, var olma mücadelesinin ve hafızanın taşıyıcısı oluyor. Kitabımın sonunda, doğanın döngüsü ile insanın varoluşu arasında bir denge kurmak istedim. Amacım kaybolan dillerin ve yitip giden halkların izlerini sürerken, umudu tamamen yeşertmeye çalışıyorum. Gece karanlık olsa da kuşların sesi hâlâ duyuluyor; suyun yüzüne yansıyan ay, insanın içindeki ışığı hatırlatıyor. Kayıpların ve sürgünlerin ötesinde, yeni diller, yeni başlangıçlar mümkün kılınıyor. Deprem sonrası, burada olduğumuzu’, yeniden umudu yıkıntıların gölgelerinde büyütmeye çalışıyorum. Sonuç olarak ‘O Yabanıl Sessizlikte’, bireysel ve kolektif hafızanın iç içe geçtiği, insanın varoluş sancılarını doğanın diliyle anlatmaya, etkileyici bir dil haline getirmeyi amaçladım. İçindeki derin melankoliye rağmen, doğaya ve zamana bırakılmış bir umut da barındırmak istedim. Sessizliğin içinde yankılanan sesiyle, kaybolmuşların ve unutulmuşların belleğini yaşatmak istedim” ifadelerini kullandı.

 

Deprem felaketini yaşadığını ifade eden Akbaba, “Deprem sürecini de yaşadık burada. Tabii o görüntülerin bir dilinin olması gerekiyordu. O dilde kendini zaman içinde bir şiirle ifadelendi. Başka türlü de acıları bazen yüzeye çıkarmak için, onların bir dilini oluşturmak için şiir güçlü bir dil olduğuna inandım” dedi. 

 

SERVET ÜSTÜN AKBABA KİMDİR?

 

Servet Üstün Akbaba, Çewlîg’in Kanîreş (Karlıova) ilçesi Mikail köyünde 1966’da doğdu. İlkokulu köyde, ortaokul ve liseyi Xarpêt’te okudu.1989’da Hatay Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. Aksaray ve Zonguldak’ta öğretmenlik yaptı. Hatay Eğitim Sen Şube yöneticisi olarak çalıştı. Türkiye Edebiyatçılar Derneği, Yazarlar Forumu Derneği ve Bilim Sanat Edebiyat Derneği üyesi olup edebiyat etkinliklerinde görev aldı. Bezuvar Dergisi’nin yayın kurulunda çalışmalarını sürdürdü. İlk şiir kitabı “Yalnızlık Yer Değiştiriyor” 2014 yılında yayımlandı. Antakya Sanat Derneği’nin “Dr. Adnan Ezelsoy İnsan Yaşadığı Yere Benzer” temalı şiir yarışmasında “Akış” şiiriyle şiir dalında birinciliği kazandı. Bezuvar, Siya PolitikArt, Çağla, Taflan dergilerinde şiir ve deneme yazıları yayımlandı. Günışığı adlı yerel gazetede haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Halen Antakya’da sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta ve ayrıca daha önce eş başkan olarak çalıştığı Hatay İnsan Hakları Derneği’nde Şube Yönetimi ve MYK görevini sürdürmektedir.

 

MA / Abdulkadir Ayten- Hamdullah Yağız Kesen

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version