Merve KÜÇÜKSARP
Psikoterapist yazar Adam Phillips’in kaleme aldığı “Vazgeçmek Üzerine” isimli eser, Elif Ersavcı’nın çevirisi ile Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Phillips, bu eserinde, “Vazgeçmek Üzerine”, “Ölü ya da Diri”, “İstememek Üzerine”, “Dışarıda Bırakılmak Üzerine”, “Hiçbir şeye İnanmamak Üzerine”, “Sansürün Hazları”, “Kayıp Üzerine” gibi birbirinden kopuk görünen yazılarında vazgeçmek temasının türlü durum ve duyguların içerisinde yer aldığını anlatıyor ve vazgeçmek kavramı üzerine okuru düşünmeye davet ediyor. Bir şeyi bıraktığını söyleyen birinin sigaradan, alkolden veya günlük yaşamdaki kimi zevklerden bahsettiği anlamı çıkarılsa da, Philips, eserinde bunlardan daha fazlasını ele alıyor.
Malum günümüzde vazgeçmek başarısızlıkla, sebatkar ve iradeli olmamakla ilişkilendirilerek kötücül bir nazarla ele alınıyor. Bir kitapçıya gittiğinizde kişisel gelişim reyonunun hemen hemen tamamı vazgeçmemek üzerine tavsiyeler ve yol haritaları yer alıyor ve vazgeçmemeniz gerektiği söylenip duruyor. Oysa Adam Phillips hayatın içinden çeşitli kavramları irdelediği kitabında vazgeçmeyi daha farklı ele alıyor ve ona kimi zaman senalar düzüyor. Hırs, başarısızlık ve sürekli çaba gösterme baskısı altında günümüz insanının bir şeyi elde etme ve başarma konusundaki ısrarını ise yer yer taşlıyor.
Phillips eylemlerini ve isteklerini düşünme, ele alma konusunda yol haritaları sunuyor,
kültürel normlarımıza meydan okuyor ve bırakma konusunda yeni bir bakış açısı sunuyor. Vazgeçmenin, bırakmanın kişiyi nasıl özgürleştirdiğini örnekler üzerinden açıklıyor. Vazgeçme kavramını psikolojik olarak da ele alıyor, insanın hangi saiklerle bir şeylerden vazgeçtiğini veya vazgeçemediğini anlatıyor. Vazgeçmenin bir nevi sınırları kabullenmekle ilgili olduğunu, başarısızlık anlamına gelmediğini hatta bir yola, bir amaca gidebilecekken bizi engelleyen veya yavaşlatan başka bir amaçtan bizi koruduğunun altını çiziyor. Dahası Phillips’e göre, vazgeçmemek konusundaki inadımız kimi zaman iç çatışma yaratabiliyor, kendi iyiliğimiz için bile bir şeyden uzaklaşmak istediğimizde kendimizi başarısız gibi hissetmemize neden olabiliyor. Oysa asıl bilgelik başarının gerçekten ne olduğunu bilmekte, toplumsal başarı kaidelerine kulak asmamakta, ne zaman pes edeceğimize, ne zaman devam edeceğimize, neyin gerçekten önemli olduğuna karar verebilmekte yatıyor.
Phillips psikoloji dünyasından referans vermenin yanı sıra vazgeçme kavramını edebiyattaki yansımalarını da ele alıyor. Woolf’untan, Shakspeare’a kadar yazarların değişim ve vazgeçme fikrine karakterleriyle nasıl cevap verdiğini sorguluyor. Keza Woolf, bir benliğin yaşamaya devam etmesi için değişmeye devam etmesi gerektiğini, kişinin görüşlerini aşmasının, katılaşmak yerine ha bire değişime akmasının yeğ olduğunu belirtmiştir. Oysa günümüzün dünyasında kişinin fikrinin değişmesi, attığı imzalardan, verdiği sözlerden dönmesi, sözleşmelerini feshetmesi hoşnutsuzlukla karşılanıyor. Üstelik benlik denen kavram tutarlılık ve sabitkademlik aradığından, sürekli değişim beraberinde birtakım çelişkiler getiriyor.
Phillips, vazgeçmenin kontrolü bırakmakla olan ilişkisini irdelerken Shakespeare’ın ünlü Macbeth’ini ele alıyor. Hayattan vazgeçiş olan ölümün bir tür ön provası sayılan uykuda kontrolü bıraktığımızı, Lady macbeth’in ise bu yüzden, kontrolü bırakmak istemeyişinden uykuya dalamadığını vurguluyor. Zira Macbeth, uyku yoluyla vazgeçmeyi, bazı düşüncelere karşı savunmasız hale gelmeyi reddediyor.
SANSÜR VE OTOSANSÜR KAVRAMI
Phillips, “Sansürün Zevkleri” isimli yazısında, kişinin iç çatışmalarının hem tetikleyicisi hem de neticesi haline gelen otosansür meselesini de irdeliyor. Sansür kelimesinin, Roma’da yurttaşların mallarının mülklerini kaydeden, vergi alan ve ahlaki denetimden sorumlu kişilerin dağarcığından türediğini ileri sürüyor. Kendi denetimimizi yapan otosansür mekanizmamız ise çocukluğumuzdan itibaren bize ezberletilen kalıplarla, söylenen sözlerle, tavsiyeler veya aldığımız cezalar, uyarılarla, kimi zaman korkularımız ve zaaflarımızla meydana geliyor. Bazen bilinçsizce, bazen bilinçli olarak yapmak istediğimiz eylemden, söylemek istediğimiz sözden vazgeçiyoruz. Yaş aldıkça ideolojik sistem ve siyasi konjonktür sebebiyle birtakım içsel denetim mekanizmaları ediniyoruz. Kendimizi gözetim altında hissettiğimiz bir toplumda denetçimiz daha dikkatli davranıyor. Hem iç hem de dış sansür mekanizması son kertede normal olmamız, topluma uyum sağlamamız için ha bire çalışıyor.
Phillips ise normal olmayı, topluma uyum sağlamak için vazgeçtiğimiz şeyler üzerinden tanımlıyor. Dünyada otoriter yönetimlerin yükselişe geçmesinin de modern dünyada artan bu sansür mekanizmalarından kaynaklandığını işaret ediyor.
Adam Phillips, “Vazgeçme Üzerine” isimli eserinde inançtan, sansüre ve kayıp mefhumuna kadar çeşitli konuları ele alırken, bu konuların vazgeçme edimi ile olan ilişkilerini inceliyor ve modern dünyanın taşladığı vazgeçmek mefhumu üzerine detaylı ve düşündürücü bir metin ortaya çıkarıyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***