Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump’ın Beyaz Saray’daki ikinci döneminde küresel ekonomiyi neler bekliyor?

Trump'ın Beyaz Saray'daki ikinci döneminde küresel ekonomiyi neler bekliyor?


Jonathan Josephs

Enflasyon, faiz oranları ve gümrük vergileri 2025’in küresel ekonomi adına ilginç bir yıl olacağı anlamına geliyor.

Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre küresel ekonomik büyüme bu yıl “istikrarlı ama pek de iç açıcı olmayan” yüzde 3,2’lik bir oranda büyüyecek. Peki, bütün bunlar bizler için ne demek?

Noel’den bir hafta önce milyonlarca Amerikalı borçlu, memnuniyet verici bir hediye aldı ve faiz oranları üst üste üçüncü kez düşürüldü.

Ancak Amerikan Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın enflasyonla mücadele sürerken, umdukları gibi 2025’te bu kadar çok faiz indirimi olmayacağını net bir şekilde söylemesinden sonra piyasalarda sert düşüşler oldu.

Powell “Bu noktadan sonra yeni bir aşama başlıyor, daha fazla faiz indirimi yapma konusunda temkinli olacağız” dedi.

Son yıllarda Covid pandemisi ve Ukrayna’nın işgali dünya genelindeki fiyatların sert bir şekilde yükselmesine yol açtı. Fiyatlar artmaya devam etse de, artış hızı önemli ölçüde azaldı.

Buna karşın, enflasyon oranları ABD’de yüzde 2,7, Euro bölgesinde yüzde 2,2 ve İngiltere’de yüzde 2,6 olarak gerçekleşti. Bu durum, çok sayıda merkez bankasının enflasyonla mücadelede “son merhale” diye tanımlanan süreçte karşılaştıkları zorlukları gösteriyor. Hedeflenen oran yüzde 2 ve ekonomiler büyürse bu amaca ulaşmaları daha kolay olabilir.

Ancak yatırım bankası JP Morgan’ın küresel makro araştırma biriminin başı Luis Oganes’e göre küresel ekonomik büyümenin karşısındaki en büyük zorluk “belirsizlik ve Trump yönetimindeki ABD’de neler olabileceğinin öngörülememesi.”

“ABD ile ticarete bağımlı ülkelerin canını yakabilir.”

Donald Trump, Kasım’daki seçimi kazanmasından bu yana ABD’nin en önemli ticaret ortakları Çin, Kanada ve Meksika’ya karşı yeni gümrük vergileri koyma tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Oganes “ABD daha izolasyonist bir politikaya doğru gidiyor, gümrük vergilerini artırıyor ve Amerikalı imalatçılara daha etkin bir koruma sağlamaya çalışıyor” diyor.

Oganes’e göre “bu en azından kısa vadede ABD’nin ekonomik büyümesine katkıda bulunacak olsa da, ABD ile ticarete bağımlı çok sayıda ülkenin canını yakabilir.”

IMF’nin eski baş ekonomisti ve eski ABD Başkanı Barack Obama’ya ekonomi danışmanlığı yapan Maurice Obstfeld yeni gümrük vergilerinin özellikle “Meksika ve Kanada için yıkıcı olacağını”, ancak “ABD’ye de zarar vereceğini” söylüyor.

Obstfeld bu noktada “üç ülkeye yayılmış tedarik zincirine bağımlı” otomotiv endüstrisini örnek veriyor ve “Bu tedarik zincirini bozarsanız, otomotiv piyasasında dev sorunlar yaşarsınız” diyor.

Maurice Obstfeld bu durumun potansiyel olarak fiyatları yükseltebileceğini, ürünlere talebi ve dolayısıyla şirketlerin kârlılığını azaltabileceğini, bunun da yatırım seviyelerini aşağıya çekebileceğini söylüyor.

Şu anda Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nde çalışan Obstfeld “Ticarete çok bağımlı bir dünyada bu tür gümrük vergileri koymak ekonomik büyümeye zarar verebilir ve dünyayı ekonomik durgunluğa sokabilir” diye de ekliyor.

Gümrük vergileri tehdidi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun istifasında da önemli bir rol oynadı.

ABD ve Çin’in birbirlerine sattığı ürünler Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk döneminden bu yana zaten gümrük vergilerine tabi olsa da, yeni gümrük vergileri tehdidi, önümüzdeki bir yılda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin’in önündeki önemli zorluklardan biri olacak.

Çin lideri Şi Jinping yeni yıl konuşmasında “dış çevrelerdeki belirsizliklerin getirdiği zorlukları” kabul etse de, ülke ekonomisinin “pozitif bir çizgide olduğunu” söylemişti.

Fabrikalarında üretilen ucuz mamüllerin ihracatı Çin ekonomisi için hayati önemde. Gümrük vergileri yüzünden fiyatların yükselmesiyle Çin ürünlerine talebin düşmesi, hükümetin çözmeye çalıştığı zayıf tüketici harcamaları ve iş yatırımı gibi ülke içindeki çok sayıda ekonomik sorunu daha da kötüleştirebilir.

Dünya Bankasına göre Çin hükümetinin çabaları işe yarıyor. Kuruluş, Aralık ayında Çin’in 2025’teki ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,1’den yüzde 4,5’e yükseltti.

Pekin henüz 2025 için bir ekonomik büyüme hedefi belirlemedi, ancak geçen yıl % 5’lik bir oranı yakalayacağını düşünüyordu.

Dünya Bankası Çin Ülke Direktörü Mara Warwick’e göre “emlak sektöründeki sorunları çözmek, sosyal güvenlik ağlarını güçlendirmek ve yerel yönetimlerin finanse edilmesi, sürdürülebilir bir toparlanma için önemli olacak.”

Çin’deki Amerikan Ticaret Odası’nın Başkanı Michael Hart’a göre de içerideki zorluklar Çin hükümetini yabancı yatırımlara “daha sıcak” bakması anlamına gelecek.

ABD ve Çin arasındaki gerilimler ve gümrük vergileri Joe Biden’ı başkanlık döneminde de arttı ve bazı şirketler üretimlerini başka yerlere kaydırmayı değerlendirmeye başladı.

Ancak Hart “Çin’in güçlü bir ürün tedarikçisi olarak ortaya çıkması 30 ila 40 yıl aldı Bazı şirketler bu riskleri azaltmaya çalışsa da, hiç kimse Çin’in yerini tam anlamıyla almaya hazırlıklı değil” diyor.

Avrupa neden kaygılı?

Büyük ihtimalle küresel ticaret savaşlarının odağında olmaya devam edecek bir sektö de elektrikli araçlar. Çin’de geçen yıl 10 milyondan fazla elektrikli araç üretildi ve Pekin’in sektördeki bu hakimiyeti ABD, Kanada, Avrupa Birliği’nin gümrük vergileri koymasını beraberinde getirdi.

Pekin bu vergilerin adil olmadığını söylüyor ve meseleyi Dünya Ticaret Örgütü’ne taşıdı.

Ancak AB’yi kaygılandıran Donald Trump’ın gümrük vergileri koyma olasılığı.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde geçen ay “Ticarette kısıtlamalar, koruma önlemleri ekonomik büyümeye yardımcı olmuyor ve en nihayetinde enflasyon üzerindeki etkileri büyük ölçüde belirsiz. Ancak kısa vadede büyük ihtimalle enflasyonu artıran bir etkisi olacak” diyor.

Almanya ve Fransa geleneksel olarak Avrupa’nın ekonomik büyüme motorları. Ancak bu iki ülkenin geçen yılki siyasi belirsizlik ortamında kötü performansı, son dönemde büyümedeki bir miktar artışa karşın, euro bölgesinin gelecek yıl ivme kaybetmesi riski olduğu anlamına geliyor. Tabii tüketici harcamaları ve şirket yatırımları artmazsa.

Bir araştırmaya göre İngiltere’de fiyatların artmasında vergi ve maaş artışları rol oynayabilir.

Euro bölgesinde faiz oranlarının düşürülmesinin önündeki bir engel de, dış etkenlere daha az açık olan ürünler üzerinden hesaplanan iç enflasyonun yüzde 4,2 olması.

Bu, yüzde 2’lik genel enflasyon hedefinin iki katından fazla. Güçlü ücret baskısı da bu oranın daha da düşürülmesi önünde engel oluşturuyor.

Dünyanın en büyük işe alım şirketi Ranstad’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sander van’t Noordende’ye göre ABD’de de benzer bir durum söz konusu.

“Örneğin ABD’de ücret enflasyonu 2024’te yüzde 4 dolayındaydı. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde bundan bile fazla.

“Bence burada iki faktör rol oynuyor. Biri donanımlı çalışan azlığı, diğeri de tabii enflasyon ve insanların yaptıkları iş için daha fala para talep etmesi.”

Van’t Noordende ayrıca, çok sayıda şirketin bu ek maliyeti müşterilerine yansıttığını ve bunun da enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturduğunu söylüyor.

Ranstad’ın Yönetim Kurulu Başkanı küresel istihdam piyasasındaki yavaşlamanın da şirketlerdeki “dinamizm” azalmasından kaynaklandığını ve bunu geriye çevirmek için ekonomik büyümenin hayati önemde olduğunu vurguluyor.

“Ekonomi iyi giderse işletmeler büyüyor ve istihdam yaratıyorlar. İnsanlar ilginç fırsatlar görüyor ve farklı işler arasında dolaştıklarını görüyorsunuz.”

Donald Trump’ın vergi indirimleri ve deregülasyon planları gibi ekonomik önlemleri ABD ekonomisindeki gelişmenin devam etmesine yardımcı olabilir.

20 Ocak’ta göreve başlayana dek planların büyük kısmını bilemeyeceğiz ama JP Morgan’dan Oganes’e göre “her şey dünyanın geri kalanı hilafina ABD’yi önceleyeceğine işaret ediyor.”

Oganes, dünyanın geri kalanında da enflasyon ve faiz oranlarının düşeceğini umsa da, “birçok şey hangi politikaların uygulanacağına bağlı, özellikle ABD’nin” diye de uyarıyor.

Exit mobile version