TBMM Bebek Ölümlerini ve Özel Sağlık Kuruluşlarını Araştırma Komisyonu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile ilgili derneklerin yetkililerini dinledi. Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Reşat Bahat, “Biz, mükemmel olduğumuz bir konuda, bazı hırsızlar tarafından itibarı çalınmış insanlarız. Bizim doktorlarımız artık yoğun bakımda çalışmak istemiyor çünkü 500 gramlık bebeği önümüze atıyorlar, babası da diyor ki ‘Ölürse siz de ölümlerden ölüm beğenin’. Yoğun bakımda ölmenin doğal olmadığı bir Türkiye olduk” dedi.
Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, AKP Adıyaman Milletvekili İshak Şan başkanlığında toplandı.
Şan, toplantının açılışında, komisyon olarak özel sağlık kuruluşlarında yaşanan bebek ölümlerinin araştırılması, yenidoğan, çocuk, engelli ve yaşlılarla ilgili bakım servislerindeki uygulamalar ve mevzuata ilişkin alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla konuya ilişkin katkı sağlayabilecek bütün kesimleri dinlemek için çalışmalara devam ettiklerini anlattı.
Ardından, komisyonda, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği, Türk Neonatoloji Derneği, Özel Hastaneler Platformu, İstanbul Tabip Odası yetkilileri sunum yaptı.
TTB Genel Başkanı Alpay Azap, kamuoyuna “yenidoğan ölümleri” olarak yansıyan konuyla ilgili, hekimler olarak halkın kendilerine olan güven duygusunun zedelenmiş olması nedeniyle çok üzüldüklerini belirtti.
Azap, “Türk Tabipleri Birliği olarak biz bundan sonraki süreçte tıp etiğinin daha da hakim hale gelebilmesi için, meslektaşlarımızın etik uygulamaları konusunda daha dikkatli olabilmesi için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bunu baştan bir taahhüt olarak da sizlerle paylaşmak isterim” dedi.
2219 sayılı Özel Hastaneler Kanunu’nun 1933’te ilk defa yürürlüğe girdiğini, daha sonra bu Kanun’un 35’inci ve 45’inci maddelerinin 6514 sayılı Kanun’la 2014’te yürürlükten kaldırıldığını anlattı.
Azap, bu maddelerin, mesul müdürün, yetkili mercilerin kararlarına uymama suçundan cezalandırılmasını öngören hususlar olduğu bilgisini vererek, şöyle devam etti:
“Kanunda hafif hapis cezası öngörülen hükümler de 5728 sayılı Yasa ile para cezasına dönüştürülüyor. Bunun, geldiğimiz noktada yaşadığımız olayla doğrudan ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Benzer düzenleme yani para cezasına çevrilmesi meselesi, 2014’te 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda yapılıyor. O değişiklikler dışında halen 1933’te çıkan bu Özel Hastaneler Kanunu yürürlükte”
Azap, 1 Temmuz 2014’te Resmi Gazete’de yayımlanan değişikliklerle, denetimde tespit edilen bu eksiklik ve usulsüzlüklerin yönetmelikte belirlenen süreler zarfında giderilmesi, giderilmediği takdirde yapılacak müeyyidelerle ilgili kuralların belirlendiğini anlattı.
Eksikliğin ilk tespitinde giderilmesi için 15 günlük bir süreyle ilgili hastanenin tamamen yani eksikliğin tespit edildiği biriminde veya tamamında neredeyse üç günlük poliklinik faaliyetine ara verilmesi müeyyidesi olduğunu kaydeden Azap, söz konusu eksikliklerin giderilmemesi halinde öngörülen cezalar hakkında bilgi verdi.
“Eksikliklerin giderilmesiyle ilgili yönetmelikte bir eksiklik olduğunu görmüş oluyoruz”
Cezaların poliklinik faaliyetinin durdurulması ve para cezasıyla giden bir silsile şeklinde olduğuna değinen Azap, şu ifadeleri kullandı:
“Daha önce SGK’yi de dinlediğinizi ifade etmiştiniz, ben de o tutanakları okuma fırsatı buldum. Orada da gördüğünüz üzere, bu denetimlerde tespit edilen eksiklikler konusunda uygulanan yaptırımlar, yargı yolu açık olduğu için hastanelerin yargıya başvurduğunu, örneğin bir hastanenin tam 189 dava açtığını ve bu nedenle de bu eksikliklerin bir türlü giderilemediğini görüyoruz. Demek ki aslında burada denetimde tespit edilen eksikliklerin giderilmesiyle ilgili yönetmelikte bir eksiklik olduğunu da görmüş oluyoruz”
Denetimlerin eksik olmasıyla ilgili bir sıkıntının da olduğunu bildiren Azap, mevzuatın bunu daha sıkılaması gerektiğini ancak sadece bununla bir çözüm bulmanın çok mümkün olmadığını belirtti.
TTB Başkanı Azap, özel hastanelerin çalışmasını düzenleyen asıl yönetmeliğin, 2022’nin Mart ayında yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği olduğunu anlatarak, bu yönetmelikte bugüne kadar 45 değişiklik yapıldığını aktardı.
2013’ten başlayarak özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım yatak sayısının giderek arttığını ve Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanesi toplamını geçtiğini kaydetti.
Türkiye genelindeki yenidoğan yoğun bakım yatak sayılarının yüzde 52’sinin özel hastanelerde bulunduğunu aktaran Azap, “İstanbul için bu oran biraz daha da yüksek. İstanbul’da her bin canlı doğum oran için 17,1 yenidoğan yoğun bakım yatağı var.
Bunun 3,8’i Bakanlığa ait. Bundan biraz daha azı üniversiteye ait. Yasal düzenlemeler buna cevaz veriyor ve sonuçta bu noktaya ulaşıyoruz.
2008’de SGK, özel hastanelerden hizmet satın almaya başlıyor, oradan sonra giderek arttığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
2017’de bir sınırlamaya gidildiğini de kaydeden Azap, şunları söyledi:
“Yoğun bakım yatak sayısı ve küvöz sayıları özel hastanelerde çok fazla artınca, bunların ikisinin toplamı, özel hastanelerde toplam hasta yatak sayısının yüzde 30’unu geçemez sınırlaması getiriliyor. Ancak bu yayımlanan değişiklikle, önceki değişiklikler sonucunda bu sınırın üzerinde olanlar için bir öneri ya da bir müeyyide yok. O, 2019’da geliyor.
Deniyor ki ‘yüzde 30’u geçemez, bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten önce ruhsat almış olan veya ön izin ve ruhsatlandırma işlemi devam eden özel hastanelerin yatak sayıları da en geç 2 yıl içerisinde bu maddeye uygun hale getirilir'”
Azap, bu düzenlemenin daha sonra sürekli ertelendiğini kaydederek, Özel Hastaneler Yönetmeliği üzerinde bir çalışmanın devam ettiğini, bu maddeye yönelik bir düzenleme gelmesini de beklediğini söyledi.
“Yenidoğan ölümleri” konusunda taşeron uygulamasının da yeri olduğu değerlendirmesinde bulunan Azap, şöyle devam etti:
“Genellikle özel sağlık kuruluşları, çalışanı olan hekimlerden şirket kurarak kendine hizmet faturası kesmelerini ve ücretlerini bu fatura karşılığında ödemeyi istiyorlar.
Pek çok hekim arkadaşımız, bordro karşılığında ücretli olarak çalışması gerekirken şirket kuruyor ve asıl iş verene hizmet satarmış gibi kendini konumlandırıyor. Böylece iş ilişkisinin taşeronluk gibi sunulmasıyla çalışanların işçilik haklarından yoksun kalması söz konusu oluyor ve işverenin de iş hukukundan kaynaklanan bazı yükümlülüklerinden kurulabildiğini görüyoruz”
İş Kanunu’nda, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin bölünerek alt işverenlere verilemeyeceğini söylediğini anlatan Azap, “Dolayısıyla muvazaalı bir durum ortaya çıkıyor. Bunun düzeltilmesiyle ilgili de bir adım atılması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
“Bakterilerdeki antibiyotik direncinin sebebi, yoğun bakımlardaki gereksiz tedavilerden kaynaklanır”
Sunumunun ardından soruları cevaplayan TTB Başkanı Azap, Türkiye’de yoğun bakım yataklarının akılcı kullanılmadığını dile getirdi.
Azap, “Bakterilerdeki antibiyotik direncinin önemli bir sebebi, aslında yoğun bakımlarda yapılan gereksiz tedavilerden kaynaklanır. Yoğun bakımda takip edilmemesi gereken hastanın orada takip edilmesi, uzun haftalarca takip edilmesi, gereksiz tedaviler uygulanması meselesi… Ama bu, dünyada önemli bir sorun” ifadelerini kullandı.
AKP İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’nın, mevcut soruşturma kapsamında hekimlerle ilgili cezai müeyyide uygulanıp uygulanmadığına dair soruya Azap, suçlamalara konu olan hekimlerle ilgili yürüttükleri sürecin olduğunu kaydetti.
AKP’li Karslı’nın “Hala süreç yürüyor mu? Men cezası vermediniz mi?” sorusuna ise Azap, “Bizim onur kurullarımız, yönetim kurullarından bağımsız çalışır. Bizim onur kurullarımız tamamen, yönetim kurulları da dahil bütün seçili kurullar bir gönüllülük temelinde çalışırlar. Dolayısıyla asıl işlerini yapmanın yanı sıra bu işleri yaparlar. Profesyonel yürütülen bir iş değil bu hekimler açısından. Dolayısıyla çok hızlı olamayabiliyoruz bazen” cevabını verdi.
Komisyonda söz alan AKP İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan, “yüzde 30 yoğun bakım yatağı kuralı”nda, bütün yatak sayılarına bakıldığında aşımın olmadığını anlattı.
Sadece, münferit bazı hastanelerde kötü örneklerin görüldüğünü aktaran Yerebakan, şu değerlendirmede bulundu:“Yüzde 45-50’lerde belki birkaç tane sayabiliriz ama onun dışında büyük bir hassasiyetle tedavi hizmetlerini yürütmeye gayret eden özel sağlık sektörünün olduğunu unutmayalım, onları da incitmiş olmayalım.
Ama bu münferit örneklerin kesinlikle kayırılması doğru değildir; bunlarla ilgili biz de en azından bunu hatırlatmış olalım. Sizin bize hatırlatmanızdan dolayı müteşekkir olduğumuzu da ifade etmek istiyorum”
Küçükosmanoğlu, olayla ilişkin disiplin soruşturması hakkında da bilgi vererek, şu ifadeleri kullandı:
“İstanbul Tabib Odası 18 hekim hakkında, buradaki tüm sanıklar hekim değil biliyorsunuz, disiplin soruşturması başlatıldı. Disiplin soruşturmasının tabii ki bir mevzuatı var, bir yönetmeliğe göre yapılıyor ve çok hızlı karar verilemiyor.
Bunların bir an önce meslekten menedilmesi gibi toplumda bir beklenti olabilir ama bunun bir süresi var. Öncelikle sanıkların savunmasının da alınması gerekiyor.
Bir kısım sanıklar tutuklu olduğu için bu muhtemelen uzayacaktır. Ama dosyadaki uzman görüşü, tapelerdeki bulgular, iddianamedeki söylenenler kuvvetli suç delili oluşturuyor. Bunların bir kısmının meslekten men cezası alması disiplin yönetmeliğimiz gereğince söz konusudur”
İstanbul’daki özel hastane sayısının kamu ve üniversite toplamının çok üzerinde olduğunu anlatan Küçükosmanoğlu, Türkiye genelindeki oranın ise halen kamu lehine olduğunu bildirdi.
Küçükosmanoğlu, yenidoğan hemşirelerinin ülke genelinde sayı ve nitelik olarak yetersiz olduğu değerlendirmesinde bulunarak, şunları söyledi: “Çoğu, yenidoğan konusunda eğitim dahi almamış deneyimsiz yardımcı hemşire, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, özel hastanelerin yenidoğan servislerinde çok düşük ücretlerde ve güvencesiz olarak istihdam ediliyor.
Kamuda çalışmak, bu konu bakımından avantajlı. Hemşireler de aynı öğretmenlerde olduğu gibi kadro açıldığında hemen kamuya geçmek istiyorlar”
“Anneleri de bu işin içine alacağız”
Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç da gelişmiş ülkelerde bulunan bir sistemle ilgili projelerinin olduğunu, projeyle, anneleri yenidoğan yoğun bakım ünitelerine almayı planladıklarını bildirdi.
Koç, bunu sadece anneyi rahatlatmak için yapmadıklarına dikkati çekerek, yapılan çalışmaların, böyle bebeklerin ileride zekalarını da etkilediğini söyledi. Koç, “Bu nedenle bu projeyi 8 pilot bölgede başlattık. Kimleri eğitiyoruz? Doktor ve hemşireleri. Anneleri de artık bu işin içine alacağız” diye konuştu.
Türkiye’nin 85 milyonun üzerinde bir nüfusunun olduğunu anlatan Koç, “Doğum sayımıza bakın. 2000’li yılların başında 1 milyon 300 binin üzerinde. Düşmüşüz, düşmüşüz 2023’te 958’e (bin). Doğurganlığımız, 2000 yılının başında 2,38. 2023’te kaç, 1,5. Kadın başına 2 çocuk düşmüyor artık” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Koç, akraba evliliklerinin düşürülemediğini de belirterek, “Bu bize neyi getiriyor? Bir sürü doğumsal anomali, metabolik hastalık. Türkiye, pahalı ilaç firmalarının cenneti” şeklinde konuştu.
Yenidoğan ölüm hızının 2000’li yılların başında binde 17 olduğunu, bugün bu oranın binde 5,7’ye gerilediğini anlatan Koç, şu ifadeleri kullandı:“2011-2012’den sonra hızlı düşüş durmuş. Bunun bir sürü nedeni var. Buraya geldiğimizde hangi bebekler var, çok ağır prematüreler.
Bunlara özel liyakatli ekipler gerekir. Buradan daha aşağıya gitmek istiyorsak daha kaliteli hizmet vermek zorundayız. Peki dünyada ne kadar iyiyiz? Dünyada ortalamaya baktığımız zaman yenidoğan ölüm hızı binde 17,6. Bayağı iyiyiz ama OECD ve Avrupa Birliği ülkelerine bakılırsa daha iyi olabiliriz”
Prof. Dr. Koç, Türkiye’de 13 bin 343 “seviye 3” yoğun bakım yatağının olduğunu, 2009’da bu sayının 2 bin 400 olduğunu, bu yatakların yarıdan fazlasının ise özel hastanelerde bulunduğunu sözlerine ekledi.
“Doktorlarımız artık yoğun bakımda çalışmak istemiyor”
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Reşat Bahat, İstanbul’da yenidoğanda bebek ölümlerinin binde 4 olduğunu, bu oranın OECD ülkeleri içinde de çok iyi olduğunu söyledi.
Bahat, “Biz, mükemmel olduğumuz bir konuda, bazı hırsızlar tarafından itibarı çalınmış insanlarız. Bizim doktorlarımız artık yoğun bakımda çalışmak istemiyor çünkü 500 gramlık bebeği önümüze atıyorlar, babası da diyor ki ‘Ölürse siz de ölümlerden ölüm beğenin’. Yoğun bakımda ölmenin doğal olmadığı bir Türkiye olduk” dedi. (AA)