Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye’deki Suriyelilerin yarın döneceğini düşünmek nahiflik!

Türkiye'deki Suriyelilerin yarın döneceğini düşünmek nahiflik!


Bugün, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesiyle Orta Doğu’da ve dünyada tarihî bir gün yaşandı. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı gruplar, Şam’ı ele geçirdi ve devlet televizyonundan yaptıkları açıklamayla Esad’ın ülkeyi terk ettiklerini duyurdular. Son 13 yılda Esad yönetimi ve ona karşıt çeşitli grupların çatışma ve savaşlarına tanıklık ettiğimiz Suriye’deki bu değişim, Ankara’da da ilgi ve dikkatle karşılandı. Zaten Türkiye geniş çaplı saldırıların başladığı 27 Kasım’dan bu yana özellikle İran, Rusya ve bölge ülkeleri olmak üzere diplomatik temaslarını yoğunlaştırmıştı. Ancak Ankara’nın bu ilgi ve dikkati, yalnızca iç savaşın başlangıcından beri sahada desteklediği Esad karşıtı unsurların geleceği ya da geçiş dönemi masasında yer alma isteğinden kaynaklanmıyor. 

Resmî rakamlara göre yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteciyi barındıran Türkiye,  Suriye’nin komşusu olmak ve sahadaki etkinliği dışında da bu savaşın en çok etkilenen ülkelerinden birisi. Son yıllarda iç siyasetin temel belirleyenlerinden biri olduğu Suriyeli mültecilerin ülkedeki varlığı, Ankara’nın Suriye meselesiyle ilgili en çok dillendirdiği gündem maddelerinden biri oldu. Dahası artan mülteci karşıtlığı ve rahatsızlığı, iktidar partisi AKP’nin seçim sonuçlarını bile etkiler vaziyete geldi. Şimdi, 13 yıllık savaşın yeni ve kritik evresinde, Beşar Esad yönetimi devrilmişken Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönebileceği ihtimâlinden söz ediliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bugün Doha’da yaptığı açıklamalarda “Türkiye, Suriye’nin milli birliğine, istikrarına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne çok büyük bir önem atfediyor, aynı zamanda Suriye halkının da refahını önemsiyor. Bu anlamda ülkelerini terk etmek durumunda olan milyonlarca Suriyeli, artık ülkelerine geri dönebilirler.” ifadelerini kullandı. 

“Geri dönüş beklemek nahiflik”

Peki, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler, Esad’ın devrilmesi sonrası gerçekten ülkelerine dönebilir mi? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, kısa sürede güçlü bir geri dönüş eğilimi beklemenin “nahiflik” olacağı düşüncesinde. Çünkü Erdoğan’a göre 2011-2012 yıllarında Türkiye’ye gelen Suriyeliler, Esad yönetiminden kaçmış olsa da sonraki yıllarda gelen Suriyelilerin geliş nedeni büyük oranda IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin yarattığı belirsizlik ortamı. Erdoğan ayrıca son gelişmelerle Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunda büyük bir beklenti yaratıldığını düşünüyor ve bu konuda endişeli. 

“Türk toplumu çok az konuda uzlaşıyor ama Suriyeliler konusunda yüzde 89 aynı görüşte”

Türkiye’deki Suriyelilerin Esad’ın devrilmesiyle ilgili sevinç gösterilerinin anlaşılabilir olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erdoğan, 2011’de Suriyelilerin Türkiye’ye ilk gelişinden bu yana sahada olan bir göç uzmanı olarak mevcut durumu şu sözlerle anlatıyor:

“Yaptığımız saha çalışmalarında karşımıza temel iki tane şey çıkıyor. Türk toplumumun bu konudaki rahatsızlığı çok yüksek düzeye ulaşmış durumda. Türk toplumu çok az konuda uzlaşıyor ama bu konuda herkes uzlaşmış durumda. ‘Suriyeliler Türkiye’den gitsin’ görüşü, en son yaptığımız geçen seneki çalışmada yüzde 89’a çıkmıştı. Bu o kadar büyük bir oran ki bu artık herkesin dile getirdiği bir konu haline geldi. Türk toplumundaki bu talep, Suriyelilerden kaynaklı endişe ve itirazlar çok açık. Bunun siyaseti etkilememesi de mümkün değil”

Türkiye, Esad’ın gitme ihtimali üzerinden göç planı hazırlığı yapmadı

Prof. Dr. Erdoğan, Türkiye’nin kısa zaman içinde böyle bir rejim değişikliği beklediğini düşünmediğini ve bu çıkarımı kendi temaslarından yaptığını anlattı:

“Tabii ki dış politikada yüzlerce alternatif üzerine çalışırsınız, bununla ilgili senaryolar yaparsınız. Bu da onlardan birisi olabilir. Ama çok kısa bir süre öncesine kadar, benim Ankara’da bildiğim başka çalışmalar vardı göçle ilgili, bu çalışmaların hiçbirisinde “Yarın Esad gidecek, ne yapacağız?” gibi bir öngörü yoktu. ‘Esad varken ne yapabiliriz?’ vardı; bu arada İdlib’deki sıkışmışlık durumu, Türklerle Amerikan desteğindeki Kürtler arasında olabilecek diyalogların nereye götüreceği gibi başka dengelerden söz ediliyordu”

Gitme eğilimi, “Suriyeliler gitsin” arzusu ne kadar yüksekse o kadar az 

Çalışmalarını Suriyeliler arasında da yaptıklarını aktaran Prof. Dr. Erdoğan’ın aktardığına göre Türklerdeki “Suriyeli mülteciler gitmeli” görüşü ne kadar yüksekse Suriyeli mülteciler arasında da geri dönüş eğilimi o kadar az. 

“Yalnızca Esad yönetiminden kaçmadılar”

Ancak Türkiye’de bulunan Suriyelilerin bir bölümünün Esad’dan kaçıp ülkeye geldiğini söyleyen Erdoğan, tüm meselenin Esad yönetiminden kaçmak olmadığı uyarısında bulunuyor:

“2011-2012’de kaçıp gelenlerin yanı sıra 2013’ten itibaren asıl kaçtıkları şey IŞİD ve benzeri terör örgütleriydi. Yani ülkenin tamamen istikrarsızlaşması, kontrolden çıkması; IŞİD’in gayet vahşi yaklaşımı, erkekleri askere alma çabası, kadınların cariyeleştirilmesi, yeni bir sistem getirmesi ve bunu olabildiğince kanlı biçimde yapması birçok insanın Türkiye’ye kaçmasına neden oldu. Belki IŞİD’in ortaya çıkmasını da Esad’la ilişkilendirmek mümkün olabilir ama IŞİD ve benzeri örgütlerin de masum olduğu anlamına gelmiyor”

“Hadi evinize gidiyorsunuz” kolaycılığı nahiflik

Prof. Dr. Erdoğan, “10 gün önce bugün yaşadığımızı yaşayabileceğimizi düşünemezken bu kadar kolaycı olup ‘Hadi evinize gidiyorsunuz’ demek ya da Suriyelilerin bunu düşünmesini beklemek biraz nahif geliyor” diyor: 

“Dünyanın her tarafında göçle ilgili eğilimler açıktır. Göçmenler ve hele mülteciler korkarak, ölümden kaçarak başka bir yere sığınmışlarsa, bir yaşam kurmuşlarsa sonra ülkelerinde olup biteni tabii ki yakından takip ederler ama ‘Hadi bavulları toplayın, gidiyoruz’ kısmına kolay kolay gelemezler”

Suriye’nin son 13 yıl boyunca savaşın yanı sıra ambargolar nedeniyle bir ekonomik batağın içinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, ülkenin imar edilmesi gerekliliğinden söz ediyor. Erdoğan’a göre böyle bir imar süreci, en az 10 yılda tamamlanabilir ve oldukça maliyetli: 

“Bunun için milyar milyar dolarlar gerekecek. Bu milyar milyar dolarları vermeye sıcak bakan kimse kalmadı ortalıkta. Sadece ülkeler kendilerini endişe içinde hissediyorlarsa yardım yapıyorlar; bizim Avrupa Birliği ile olan ilişkimizde olduğu gibi…”

“Suriye dışında yaşayan Suriyeliler için yaşam artık sadece rejimle ilgili değil”

Suriye’deki yaşamın Suriye dışında yaşayanlar için artık sadece rejimle ilişkilendirilen bir yaşamın ötesinde olduğunu düşünen Erdoğan, Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmeyi tercih edeceklerini düşünmenin “fantezi” olduğunu söylüyor:

“Eğer yaparlarsa alkışlarım ama bugünün Suriye’sinin yarınını görmek mümkün değil. Özellikle bu grupların kendi içinde ne gibi çatışmalar yaşayacağını, hangi rollerini ne şekilde belirleneceğini, bölge güçlerinin Türkiye’nin, İran’ın; bölge dışından gelip artık bölgenin parçası haline gelen ABD’nin neler yapacağını kestirmek çok zor”

 

Tersine göç dalgası oluşabilir

“Küçük küçük örgütler kendi sistemlerini kurmaya başladığında insanlar kendilerini daha güvensiz hissediyorlar” uyarısında bulunan Erdoğan, Suriyelilerin kendilerini daha güvende hissedebilecekleri yerlere gitmeyi tercih edebileceklerinden söz ediyor. Dolayısıyla Erdoğan’a göre bu bir tersine göç dalgasına da dönüşebilir.

Büyük beklenti endişe yaratıyor

Önümüzdeki günlerin, bu anlamda kolay günler olmayacağının altını çizen Erdoğan, Türk toplumunun bu konudaki arzusunun çok açık olduğunu bir kez daha vurguluyor ve bu konudaki beklentiyi artırmanın risklerinden söz ediyor:

“Endişem, Türk toplumunda beklentinin olağanüstü yükselmiş olması. Şu anda televizyonda ellerinde bayraklarla kutlama yapan gencecik Suriyelileri görüyorsunuz; o Suriyeliler yarın buradan gidecekler, diye bir beklenti oluştuğu için onların gitmediği her an Türkiye’deki gerginliğin daha fazla artacağından endişeliyim. Bu konuyu soğukkanlı bir biçimde değerlendirmek lazım”

Avrupa’nın da gelişmeleri çok yakından ve heyecanla izlediğini kaydeden Erdoğan, “Bu olayın tersine bir göç hareketi yaratma riski de var. Bu öyle tamamen ortalığın süt liman olduğu anlamına gelmiyor” diye uyarıyor. 

Exit mobile version