Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Türkiye sürgündeki Gülencilere karşı CIA yöntemlerini kullanıyor’

‘Türkiye sürgündeki Gülencilere karşı CIA yöntemlerini kullanıyor’


ABD’nin en önemli gazetelerinden The Washington Post, Türkiye’deki hükümetin Gülen cemaati mensupları başta olmak üzere sürgündeki siyasi muhaleflerini etkisiz hale getirmek için 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’in El Kaide’ye karşı kullandığı yöntemleri kullandığını ve bu kapsamda Milli İstihbarat Teşkilatı’nın birçok ülkede Gülencileri hukuk dışı operasyonlarla kaçırdığını yazdı.

Gazetenin iki kez Pulitzer Ödülü kazanan kıdemli dış haberler muhabiri Greg Miller tarafından, Batılı, Türk ve diğer hükümet yetkilileri, BM danışmanları, insan hakları uzmanları, kaçırılan kişiler ve onların akrabalarıyla yapılan düzinelerce görüşmeden sonra hazırlanan haberde Birleşmiş Milletler belgeleri, Batılı güvenlik yetkilileri ve Türkiye’deki kamu kayıtlarına göre, Erdoğan yönetiminin sürgündeki muhaliflere karşı gizli gözaltılar, terör izleme listeleri, mal varlıklarına el koyma ve işkence – waterboarding vakası dahil – kullandığı kaydedildi.

Haberde Türk makamlarının bu hukuk dışı operasyonlar “terörle mücadele adına” meşrulaştırdığı, ancak hedef alınanların neredeyse tamamının Gülen hareketi olarak bilinen ve terör saldırısı geçmişi olmayan bir dini grubun üyeleri olduğu belirtilerek, bu kişilerden hiçbirinin ABD ya da başka ülkede patlayıcı madde edinmek, sivillere yönelik saldırı planlamak ya da terörizmle bağlantılı diğer faaliyetlerde bulunmakla suçlanmadığı aktarıldı.

Türkiye’nin bu baskıyı terörle mücadele olarak nitelendirmesinin Batılı güvenlik yetkilileri tarafından sürgünlere karşı şiddet ve baskıyı meşrulaştırma girişimi olarak görüldüğüne dikkat çekilen haberde ”Otokratik liderler, sürgündeki gruplara terörist yaftasını yapıştırarak, suikastlar ve adam kaçırmalar da dahil olmak üzere bu gruplara yönelik operasyonları 11 Eylül sonrası mücadelenin bir devamı olarak görmeye başladılar. Çin bu terimi Uygur dini azınlık üyelerine; Hindistan Sih ayrılıkçılarına; İran gazetecilere ve kadın hakları aktivistlerine; Vietnam Hıristiyan muhaliflere; Ruanda ise muhalif figürlere uyguladı’ denildi.

MİT’in Gülen cemaatini El Kaide, IŞİD ve ABD ve diğer hükümetler tarafından terör örgütü olarak tanımlanan PKK’nın muadili olarak gösteren bir web sayfasında, gözaltı operasyonlarının bir çetelesini de yayınladığı ve 28 ülkeden 114 Gülencinin “adalete teslim edilmesi” ile övündüğünün vurgulandığı haberde, ”Türkiye 2017-2023 yılları arasında 25 ülkeden Türk vatandaşını zorla geri getirdi. Bu sayıya Kenya dışına kaçırılan Türk vatandaşları dahil değil. Yaşları 40’lı yaşların başından 50’li yaşların ortasına kadar değişen bu kişilerin akraba ve arkadaşlarına göre hiçbiri Kenya’da suç işlemek ya da göçmenlik ihlalinde bulunmakla suçlanmamış. ABD’li yetkililer, iki kişinin ABD’ye yerleşmek için vize alma sürecinde olduğunu söyledi. Ekim ayında Nairobi’de kaçırılanların dördü de BM mülteci statüsüne sahip ve Kenya hüküme tarafından yayınlanan belgelere göre “yaşam veya özgürlük” tehdidiyle karşı karşıya oldukları bir ülkeye “zorla geri gönderilmekten korunmaları” gerekiyordu.’ ifadeleri kullanıldı.

Üst düzey bir Türk yetkilinin kovuşturmaları savunarak “Bu bir cadı avı değil. İnsanlar beraat ederlerse serbest bırakılıyorlar” dediğini kaydedildiği haberde, başka ülkelerden kaçırılan Gülencileri temsil eden avukatların beraatla sonuçlanan herhangi bir davadan haberdar olmadıklarını söyledikleri vurgulandı.

Haberde  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen’in ölümüne rağmen takipçilerine yönelik baskıların devam
edeceğini açıkça ifade ettiği de belirtildi ve Türk makamlarının geçtiğimiz ay onlarca ilde Gülenci olmakla suçlanan 459 kişiyi gözaltına aldığı bilgisine yer verildi.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version