Esat rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’deki hapishaneden kurtulan mahkumlardan biri de Türk vatandaşı Mehmet Ertürk.
21 yıl önce kaçakçılık iddiasıyla Suriye’de gözaltına alınan Kilisli Mehmet Ertürk’e 12 yıl hapis cezası verilerek Halep cezaevine gönderildi.
İç savaşın devam ettiği 2015 yılında Halep cezaevinden çıkarılan Ertürk, Lübnan üzerinden Türkiye’ye gönderilecekken Şam’da tekrar tutuklanarak “Filistin Şubesi” olarak bilinen cezaevine konuldu.
Rejimin yıkılmasıyla kurtulan Mehmet Ertürk, şimdi Kilis’teki Mağaracık köyündeki evinin önüne kurulan çadırda yıllardır görmediği akrabaları ve köylülerle biraraya geliyor.
53 yaşındaki Mehmet Ertürk “mezar” olarak nitelendirdiği Şam’daki cezaevinde dokuz yıl boyunca yaşadıklarını VOA Türkçe’ye anlattı. Ertürk, “Yıllarca işkence gördüm, ailem beni ölü biliyordu, Türkiye’ye döndüğümde çocuklarımı tanıyamadım” dedi.
Suriye’de başlayan iç savaşın cezaevi koşullarını çok ağırlaştırdığını belirten Ertürk, “Halep’teki cezaevinde yatarken işkence ve kötü muamele pek yoktu. Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin bozulmasıyla birlikte üzerimize gelmeye başladılar. Özellikle Şam’daki cezaevine gelince işkence, hakaret ve zulüm başladı” dedi.
“Köpeklerin bile yemeyecekleri yemekleri biz mecbur yiyorduk”
Cezası bittiği halde tahliye edilmek yerine Şam’daki cezaevinde rehin tutulduğunu söyleyen Ertürk, hapishane koşullarından bahsederken şunları anlattı:
“Gardiyanlar eşliğinde yerin kaç kat altına indik bilmiyorum. Oradaki şartlar çok kötüydü. 12 kişilik koğuşlarda 25 kişi kalıyorduk. Yerler, duvarlar, tuvaletler çok kötüydü. Sabahları birkaç zeytin, öğlen ise biraz bulgur veriyorlardı. Başka yiyecek bir şey yoktu. Ekmekler ve yemekler genelde bozulmuş küflenmişti. Köpeklerin önüne atsanız bile yemeyecekleri yemekleri biz mecbur yiyorduk. Tuvaletteki suyu içiyorduk. Fırsat buldukça aynı su ile hem banyo yapıyorduk hem de çamaşırlarımızı yıkamaya çalışıyorduk. İstediğimiz zaman tuvalete gidemiyor, istediğimiz zaman konuşamıyor ve uyuyamıyorduk. Her şey yasaktı ve en basit ihlallerde bile ceza alıp dayak yiyorduk. Bize vurdukları özel bir sopaları vardı. Vurdukları zaman açılıyor ve çektikleri zaman etimizi koparıyordu.”
“Birçok mahkum hastalıktan ve işkenceden öldü”
İşkence yüzünden doktora gitmekten korkan mahkumların ölüme terk edildiğini belirten Ertürk, insanlık dışı muameleye maruz kaldıklarını söyledi.
Ertürk, “Hastalandığımızda doktora çıkmak çok zordu çıksak bile tedavi yoktu. Diş ağrısı için gittiğimde sopayla ağzıma vurdular, dişlerim kırıldı. Kafamda bir yara çıktı, iyileşmiyordu. Doktora gösterdiğimde sopayla kafama vurdular. Sürekli böyle durumlara maruz kaldığımız için ne kadar kötü olursak olalım doktora gitmek istemiyorduk. Birçok mahkum hastalıktan ve işkenceden ölüyordu. Tam olarak öldüğünden emin olduklarını ayaklarından tutarak çekip götürüyorlardı” diye konuştu.
“Dokuz yıl boyunca her günümüz işkence ve küfürle geçti”
Filistin Şubesi olarak bilinen cezaevinde yatan mahkumlarla hiçbir şekilde irtibat kurulamadığına dikkat çeken Ertürk, o cezaevinden tek çıkış yolunun ölüm olduğunu söyledi.
Halep’te yattığı cezaevinde zaman zaman ailesiyle irtibat kurabildiğini ancak Şam’daki cezaevinde durumun değiştiğini dile getiren Ertürk, “Tahliye edildiğim gün tekrar Şam’daki cezaevine girdiğimi ailem bilmiyordu. Bir ara ‘komutanım’ dediğimiz görevlilerden birinden vereceğim numara üzerinden aileme ulaşmasını ve benim Şam’da olduğumu söylemesini rica ettiğimde bana küfrederek bir daha böyle bir talepte bulunursam beni ‘ölüm hücresine’ atacağını söyledi. Dokuz yıl boyunca oradaki her günümüz işkence ve küfürle geçti” dedi.
“21 yıldır yokum, bundan sonra ne olacak bilmiyorum”
Cezaevinden kurtulduğu günü “mezardan çıktım” sözleriyle tarif eden Ertürk, Türkiye’ye 21 yıl sonra dönüşüyle ilgili ise şunları anlattı:
“Vakit tahminen gece yarısından sonraydı. Silah sesleri duyduk. Hem korku hem merak vardı, ne olduğunu anlayamamıştık. Bir süre sonra koridorda kadınların, çocukların bağırışlarını duydum. Sonra kapımız açıldı ve silahlı bir kişi ‘Hadi çıkın dışarı’ dedi. Çıktıktan sonra Türk olduğumu öğrendiler. Ailemle irtibat kurulduktan sonra Karkamış sınır kapısına getirdiler. Orada ilk gördüğüm kişi kardeşimdi, daha sonra oğlum ve kızım. Hiç birini tanıyamadım. Ben de onlar da çok şaşkındık. Sarılarak ağladık. Onlar beni ölü olarak biliyorlardı. Aileme komşular, akrabalar bakmışlardı. 21 yıldır yokum. Bundan sonra ne olacak bilmiyorum ama vatanıma ve aileme kavuştuğum için çok mutluyum.”
Suriye’deki 61 yıllık Baas rejiminin sona ermesinin ardından ülkenin farklı bölgelerindeki cezaevlerinin kapıları muhalifler tarafından açıldı ve binlerce mahkum salıverildi. Birçok ülkenin vatandaşının bulunduğu mahkumlar arasında Türk vatandaşları da bulunuyor.