Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

SURİYE | Kazanımları tehlikede; Rusya her kararı alabilir

SURİYE | Kazanımları tehlikede; Rusya her kararı alabilir


ARİF ASALIOĞLU | HABER ANALİZ

Şam düştü, Beşar Esed başkenti terk etti. İki haftadan daha kısa sürede ülkenin en büyük şehirleri ABD ve Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu ve Hayat Tahrir el-Şam’ın militanları tarafından işgal edildi.

Suriye Ordu Komutanlığı’nın Esad rejiminin düştüğünü subaylarına ilettiği belirtiliyor. Suriye Başbakanı El-Celali, halkın seçeceği herhangi bir yönetimle işbirliğine hazır olduğunu ilan etti. Militanlar, devlet televizyonundan açıklama yaparak, “Esad’ı devirdik, Şam’ı özgürleştirdik!” ifadelerini kullandı.

Suriye Gözlemevi ise Suriye ordu güçlerinin Şam Uluslararası Havalimanı’nı terk ettiğini açıkladı. Suriyelilere işkence ve insanlık dışı muamele iddialarıyla bilinen Sednaya hapishanesinde mahkumların serbest bırakıldığı aktarıldı.

Rusya kazanımlarını kaybetti 

Son yıllarda Suriye, Rus generallerin hızla kariyer yaptığı bir eyalete dönüşmüştü. Rusya’nın Akdeniz’de, Karadeniz’de, Kızıldeniz’de, Hint Okyanusu’nda seyreden gemilerinin yakıt ve gıda ikmal yeri Suriye limanlarıydı. Burada bulunan donanımlı hastane ile bölgede bulunan bütün Rus görevlilere hizmet veriliyordu.

Suriye ve orada elde edilen kazanımlar, günümüz jeopolitik kazanım açısından Rusya için çok değerliydi. Rusya elbette kaybetmek istemeyecektir. Fakat Rus savaş gemileri Tartus’taki üslerinden ayrıldı.

Durumu daha da karmaşık hale getiren şey ise Halep’in 30 kilometre doğusunda bulunan ve Suriye birlikleri tarafından terk edilen Kuweires hava üssünde isyancıların en yeni Rus Pantsir-S1 uçaksavar füze sistemini, birkaç Mig-23 uçağını ve 90A T-tanklarını ele geçirmeyi başarmalarıydı.

Rusya’nın Suriye Büyükelçiliği, 3 gün önce, ülkede devam eden zorlu askeri-siyasi durum nedeniyle Suriye’de yaşayan Rus vatandaşlarını ticari uçuşlarla ülkeyi terk etmeye çağırdı. Yıllardan beri orada görev yapan ve artık oraya yerleşmiş Rus askeri ve teknik yetkililerin nüfusu on binlerle ifade ediliyor.

Büyükelçilik, konsolosluk departmanının normal şekilde çalışmaya devam ettiğini vurgularken, vatandaşların bu süreçte kendilerine başvurabileceğini belirtti.

Moskova’yı kızdıran iki unsur ön plana çıkıyor: Birincisi Suriye Ordu birliklerinin bu tip saldırılara hiç hazır olmaması ve Şam kırsalına kadar çekilmeleri… İkincisi ise Suriye’de faaliyet gösteren militanların arkasında Türkiye’nin olması. Çünkü bahsi geçen radikal gruplar Ankara’nın kontrolündeydi ve Astana görüşmelerinde garantiler verilmişti. Gelişmelerin gizli kahramanı olarak Erdoğan anılmaya başladı. Ayrıca bu militanlar şimdi oradaki petrol rafinerilerini, doğalgaz ve diğer kaynakları kontrol altına alabilecekler ve ele geçirdikleri çok sayıda ağır silahı kullanabilecekler.

Rusya birikimlerini korumak için her kararı alabilir 

Rusya’nın Suriye’de konumlanması en az 50 yıllık bir süreç. Sovyetler döneminden başlayarak Rusya ve Suriye karşılıklı menfaate dayalı, bölgenin dengelerinin farkında olarak, uzun süreli ciddi bir ekonomik/askeri müttefiklik kurulmuştur. Bu durum, Arap Baharı’nı takip eden süreçte başlayan, 2011 yılından bu yana Suriye’de sürmekte olan iç savaşta Rusya’nın Suriye rejiminin yanında yer almasına yol açmıştır.

Bu açıdan Rusya’nın gerek Orta Doğu üzerindeki jeostratejik amaçları gerekse dini, kültürel, ekonomik ve enerji yatırımı ya da askeri satışlar gibi kazanımları, gün itibarıyla ciddi riske girmiş bulunuyor. Esad rejiminin kaybetmesi ile Rusya’da kaybetti gibi bir algı oluştu. Fakat Rusya, Suriye’deki pozisyonunu ve Soğuk Savaş döneminden beri kullandığı Tartus Deniz Üssü yanında lojistik amaçla kullanılan Lazkiye Limanı ve Hmeymim Hava Üssü ile birlikte hem lojistik hem de operasyonel anlamdaki birikimlerini korumak için gerekli bütün kararları alabilir.

Rusya: “HTŞ’yi kimin finanse ettiğini biliyoruz!” 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir röportaj yapan ABD’li gazeteci Tucker Carlson’un başka bir söyleşisi Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yayınlandı. Lavrov, 27 Kasım’da Suriye’de saldırı başlatan HTŞ’yi kimin finanse edip yönlendirdiği sorusuna imalı cevap verdi: “Bu konuda bazı bilgilerimiz var. Kamuya açık bilgilere göre Amerikalılar ve İngilizler ve bazı diğerleri bu grupları destekliyor. Bazı kişiler ise İsrail’in durumu daha da kötüleştirmeye çalıştığını, böylece dikkatlerin Gazze’den başka yere çevrileceğini söylüyor.”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ise 27 Kasım’dan bu yana Suriye ordusu ile çatışan cihatçı grupların “dış güçlerin desteği ve kışkırtması olmadan saldırıya cesaret edemeyeceklerini” savundu. Zaharova, “Hiç şüphe yok ki teröristler, Suriye’de yeni bir silahlı çatışmayı kışkırtmayı amaçlayan dış güçlerin kışkırtması ve kapsamlı desteği olmasaydı böylesine cesur bir eyleme girişmezlerdi. Radikallerin şiddeti tırmandırarak ülkede sürdürülebilir barışın tesis edilmesi için yıllardır sarf edilen çabaları baltalamaya çalıştıkları ve siviller için önemli bir güvenlik tehdidi oluşturdukları açıktır.” ifadelerini kullandı.

Zaharova bu açıklamasını Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmanın bu aşamada yanlış olacağını” dile getirmesinin ardından yapmıştı. Rus medyası ise saldırıyı başlatanların, Astana’da varılan mutabakat gereği Türkiye’nin sorumluluk/denetim alanı içerisinde olması gerektiğini yazıyor.

Yani genel tutuma göre Rus medyası ve uzmanlar Türkiye’nin, Suriye’de hükümet güçlerine yönelik saldırıların arkasında olduğunu fakat bunu inkar ettiğini düşünüyor. Aslında bu konu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde de gündeme geldi. Kremlin’e göre Rus lider, Şam’a yönelik “terörist saldırganlığın bir an önce sona erdirilmesinin gerekliliğine” ve “Ankara’nın bölgedeki mevcut yeteneklerini kullanarak” Suriye genelinde düzeni yeniden tesis etmenin önemine dikkat çekti.

Ayrıca gelen kulis bilgilerine göre Putin, ciddi anlamda Suriye’deki gelişmelerden rahatsızlığını belirtmiş ve Türkiye’nin de işin içinde olduğunu bizzat Erdoğan’ın yüzüne söylemiş. Erdoğan, durumu kurtarma adına Astana formatında bir görüşmeye razı oldu anlaşılan.

Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanları, Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Astana formatlı toplantının ardından Suriye’deki şiddetin derhal durdurulması çağrısında bulundu. Ve bu görüşme bundan ibaret kaldı. Çünkü Şam bu zirve sonrası düştü.

Rusya’nın önünde iki seçenek var…

Çarşamba günü ise Al-Araby Al-Jadeed’de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin röportajında, bir bütün olarak Türkiye’nin “diğer tüm oyuncular gibi, Suriye’de bağlantıları ve çıkarları olduğunu, ancak aynı zamanda kendi korkuları ve endişelerinin de bulunduğunu” belirtti. Buna ilaveten Erdoğan’ın geçen haftaki konuşmasından bir cümlesi Rus basınında çok tekrarlandı: “İdlib, Hama, Humus ve hedef elbette hedef Şam. Bu muhalefet yürüyüşü devam ediyor. Temennimiz Suriye’deki bu yürüyüşün kazasız, belasız devam etmesi…”

Sonuç olarak Moskova, Suriye olaylarında kaybedenler safında. Fakat Erdoğan konusunda şimdi Kremlin’in gözleri tamamen açılmış olmalı! Suriye muhaliflerinin Ankara tarafından desteklenmesi hiçbir zaman durmadı ve Erdoğan, ABD-İsrail çıkarları dışına hiçbir zaman çıkmadı. Dün, Rus savaş gemilerinin tümü güya tatbikat için Akdeniz’in tarafsız sularına doğru Tartus üssünden ayrıldı. Filo (para açısından) en pahalı silahtır. Rusya açısından iki seçenek var: Ya Suriye’den bu vakitten sonra tamamen vazgeçer ya da büyük riskler alarak cepheyi genişletir.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version