Deniz ÇAKMAK
İSTANBUL – Türkiye sinemasına ilk Altın Palmiye’yi kazandıran “Yol” (1982) ve aralarında “Kurbağalar” (1986 Nantes En İyi Film), “Kan” (1985), “Yılanların Öcü” (1985 Antalya En İyi İkinci Film Ödülü), “Katırcılar” (1987) “Almanya Acı Vatan”ın (1979) da olduğu, Yeşilçam sinemasına damgasını vuran pek çok yapımda yönetmen olarak imzası bulunan Şerif Gören, 80 yaşında hayata veda etti.
En üretken olduğu dönemde toplumcu akımın etkisiyle çektiği sanat sineması örneklerinin yanı sıra “gişe filmleri” ile de ülke sinemasının en özgün isimlerinden biri olan Gören, 22 Kasım’da evindeki merdivenlerden düşerek başını yere çarpmış ve kaldırıldığı hastanede entübe edilmişti.
Senaryosunu Yılmaz Güney’in kaleme aldığı, kendisinin de yönetmenliğini üstlendiği ‘Yol’ filmi 1982’de Cannes Film Festivali’nden en prestijli ödülle dönen Gören’e veda ederken, onun Türkiye sinemasındaki yerini sinema yazarları Şenay Aydemir ve Uğur Vardan’dan dinledik.
‘KIRILMA ANLARINDA SİNEMAYA YÖN VERDİ’
Aydemir, Gören’in ülke sinemasının kırılma anlarında ona yön veren yönetmenlerden birisi olduğunu belirterek ” Yeşilçam endüstrisinin içinde sektöre girip Yılmaz Güney’le birlikte bambaşka bir sinemanın kapısını açan isimler arasında en önde yer aldı” dedi.
‘FİLMLERE DOKUNUŞU İLE BAMBAŞKA ANLAMLAR KATABİLİRDİ’
Yönetmenin 70’li ve 80’li yılların toplumsal dinamikleri içinde şekillenen sinema diline de değinen Aydemir şöyle devam etti:
“Filmlere dokunuşu ile bambaşka anlamlar katabilirdi. Örneğin 1970’lerin sonu ve 80’lerin başında çektiği Orhan Gencebay’lı filmlerde bile sınıf anlatısı görmek mümkündü. “Almanya Acı Vatan” ve “Polizei” ile yurtdışına, gurbetçilerin ikilemlerine, uyum sorunlarına bakan öncü isimlerden oldu yine. “Nehir”, “Tomruk”, “Derman”, “Yılanların Öcü” gibi yapımlarda geri kalmışlığın yanı sıra doğa ile mücadele de öne çıkar. Tıpkı “Yol” da olduğu gibi, bu filmlerde de doğa başroldedir. Yenilmesi gereken değil, uyum sağlanması gereken bir unsur olarak.”
’12 EYLÜL’DE GADRE UĞRAYAN MİLYONLARDAN BİRİ’
Aydemir, Gören’in aynı zamanda 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte cezaevine atılan sinemacılardan biri olduğunu hatırlatarak, “Sen Türkülerini Söyle” bir kuşağın yangınını anlatan hala aşılamamış bir filmdir bana kalırsa. Çünkü 12 Eylül’de gadre uğrayan milyonlardan birisidir Gören de. Sendikacılık faaliyetlerinden dolayı cezaevine girer. Çıkar çıkmaz da neredeyse eve uğramadan “Yol”un setine gider” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN İLK ALTIN PALMİYELİ YÖNETMENİDİR’
Gören’in Türkiye sineması bazı dönüm noktalarındaki tavrına da işaret eden Aydemir şunları söyledi:
“Türkiye’nin ilk Altın Palmiyeli yönetmenidir. Her ne kadar bu hakkı geç teslim edilmiş olsa da. Yalnızca sanat sinemasının değil. Gişe filmlerinin de yolunu açan isimlerden biridir Şerif Gören. 1993 yılında yerli sinemanın dibe vurduğu, yılda iki elin parmakları kadar yerli filmin vizyona girebildiği dönem de bu küslüğü bitiren yönetmendi. Sinema salonlarına ve topluma egemen olmaya başlayan Amerikan kültürünü hicvettiği komedi filmi “Amerikalı” yüzbinlerce seyirci tarafından izlendi ve 2000’li yıllardaki büyümeyi ateşleyen yapımlardan biri oldu.
Şerif Gören, yeni döneme, yeni sinemaya ve seyirciye ayak uyduramasa da Türkiye sinemasının gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerinden birisiydi. “Onun tarihi ülke sinemasının tarihidir” denilen isimlerdendi. Umarım anısı ve filmleri özenle aktarılır gelecek kuşaklara.”
‘SİNEMAMIZIN YERELDEN EVRENSELE UZANAN EN ÖNEMLİ YARATICILARINDANDI’
Şerif Gören’i anarken, yönetmenin filmografisine ve sinema dilinin özgünlüğüne işaret eden film eleştirmeni ve gazeteci Uğur Vardan da, “Sevgili Şerif abi sinemamızın çalışkan, mahir, üretken ve yerelden evrensele uzanan en önemli yaratıcılarındandı. Filmografisine bakıldığında onu en doğru tanımlayacak ifadelerin iyi bir öykü anlatıcısı olması, sürükleyici stiliyle seyirciyi hemen içine çeken yapıtların usta yönetmeni unvanı ve en önemlisi teknolojinin çok çok uzak bir mesafede olduğu sinemasal evrenimizde, kendi becerileriyle doğada geçen ve insanlığa zorluk çıkaran afetleri perdemize taşıyabilme kıvraklığı ve zekâsıdır… Ya da şöyle ifade edeyim: Şerif Gören sinemamız adına ‘Doğanın dengeleri’yle oynayan nadir yönetmenimizdir!
Altın Palmiye’ye uzandığı “Yol” (1982) filmini, Gören’in sinema kariyerindeki “en uç nokta” olarak tanımlayan Vardan ayrıca şunları söyledi:
“İçeride yatan Yılmaz Güney’in projesini hayata geçirdi ve bir grup mahkûmun bayram izniyle birlikte kendi geçmişleriyle hesaplaşmalarını ve aslında ülkenin koca bir hapishane olduğu gerçeğiyle yüzleşmelerini anlatan bu yapım, nihayetinde Cannes’da ‘Altın Palmiye’yi Costa-Gavras’ın ‘Missing’iyle paylaşırken bu ödüle ulaşan ilk Türk filmi oldu. Şerif Gören sinema tarihimizdeki derin izleri, kendine özgü muzip kişiliği, enerjisi ve sağlam duruşuyla her daim gönüllerimizde yaşayacak. Tüm sevenlerinin başı sağ olsun diyorum…”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***